bugün
- atatürk'ü sevmek mi lazım10
- yazarların en seksi bulduğu renk9
- zeynep bastık'ın beyaz külodu17
- kitap isimlerini pompa ile değiştir12
- atatürk'e düşman olanlar27
- biberonuna tiner koyularak öldürülen bebek25
- 16 kasım 2024 jake paul vs mike tyson boks maçı48
- gecenin şarkısı13
- apo yu hapisten çıkartmaya çalışmak19
- torununa köfte alamayan emekli teyzenin ağlaması19
- ışıktan madde elde etmek12
- 13 yaşındaki çocuğun aids ten ölmesi11
- atatürk resmine basan piçe uçan yumruk17
- bir sözlük kızının kekini yemek25
- bir akrep kadını ile sevgili olmak12
- gece atıştırmalık önerileri11
- güvenmemeyi nasıl öğrendin20
- sözlük yazarlarının akşam yemekleri14
- anın görüntüsü25
- kerem aktürkoğlu9
- sözlük erkeklerinin bugünkü kombinleri12
- ssilvermist15
- kedimi kim yedi1'in ölmesi11
- hindu tanrılarını baltayla parçalamak15
- adam gibi giyinmeyi öğretecek sözlük kızı10
- erkeğin ne giyeceğine karışan kadınlar10
- insan olmaya çeyrek kalanın kız gibi bileği olması15
- bu saatte kahve içilir mi sorunsalı14
- taksi müşterisine klasik müzik dinletmek9
- izmir 3 koşuda hangi at gelir12
- bir cumhurbaşkanı nasıl olmalı18
- gül gibi kokan sözlüğün ağır abisi9
- zafer partisi18
- judas'ı silmesi için zall'a para teklif etmek9
- mike tyson12
- profesörün sokak köpeği saldırısına uğradığı ülke10
- sözlük kızlarının meme şekilleri19
- geceye bir şarkı bırak8
- sarılıp uyumak istediğiniz yazarlar12
- queen ravenna'nın ölmesi15
- tulumba tatlısı18
- kadın aldatması erkek aldatmasıyla aynı mıdır11
- izmirde 5 çocuğun öldüğü yangın9
- true ve koala arasındaki cinsel gerilim13
- bugünün bir türlü bitmemesi8
- göbek deliği estetiği10
- şehirler arası otobüs yolculuğunda bastıran çiş8
- yazarların gurur duydukları özellikleri20
- portakallı kek11
- menzil cemaatinin 17 milyar serveti olması16
entry'ler (4091)
An itibariyle gerçek olmuştur.
ölmez de kalırsak taşlar ve sopalarla oynanacaktır.
ben bu adamların arasında kaldım. evet dün bir yaşıma daha girdim ve neo nazi kılıklı rumlar'ın ortasına düştüm. nedenine gelecek olursam, güney kıbrıs'ta ticari mal hareketlerini düzenleyen yönetmelik gereği hukuki bir konuda incelemede bulunmak için sınırdan rum tarafına geçiş yaptım. yaptığım bu geçişte denetim amacıyla geldiğimi belli etmemek için üzerimde siyah sade bir t shirt ile bol cepli kamuflaj bir şort vardı. Yanıma türkiye cumhuriyeti vatandaşı olduğumu gösterir hiç bir evrak- kimlik, sim kartı almadım, bir de telefonumdaki türkçe uygulamalar ile facebook vs silerek kendimce hazırlığımı yaptım. kktc'ye gidişimi kimlikle, rum tarafına geçişimi ise eşimden ötürü güney kore pasaportu ile yapınca rum sınır polisi adaya kuzey'den yaptığım girişi tespit edemedi. gerek hukukçu olmam, gerekse güney kore pasaportunun gücü nedeniyle beş dakikada "kutsal topraklar" ayaklarımın altındaydı.
şimdi gelelim bu saldırgan zibidilere... bu faşist piçlerin elam isminde bir partileri var ve de bildiğim kadarıyla güney kıbrıs meclisinde bir kaç milletvekilleri mevcut. adadaki türk varlığına tamamen karşılar. yani mevcut siyasetçilerimizin yaptıkları gibi "biz türkiyeliler vatanımıza dönelim, siz rumlar da adalı türkler ile barışın, anlaşın. adalı türkler sizin azınlığınız olsunlar." deseniz bile bunlar, bizim kıbrıslı türkler'i bir kaşık suda boğmak için fırsat kolluyorlar. (bkz: annan planı) (bkz: akritas planı) v.s.
dediğim gibi ledra palace denilen yerden rum tarafına girdiğim anda yüzlerce protestocunun ortasına düştüm. en gencinden, en yaşlısına kadar yüzlerce öfkeli rum "en iyi türk ölü türktür!" çığlıkları atarak sınırı oluşturan bölgedeki atıl futbol sahasına doğru yürüyorlardı. (bkz: tourkos kalos mon nekros) ben bu esnada kalabalığı önüme alarak fotoğraf çekmeye başladım.
görsel
şaşırtıcı olan bir ayrıntı ise protestocularla beraber ön safhada bulunan bir papazın kalabalığı sakinleştirmeye çalışmasıydı. papaz kısa bir süre sonra uzaklaşınca bu girişimin samimiyetini sorguladım.
görsel
rum protestocular ise hızlı bir şekilde, tek sıra olarak uygun adım yürüyüşe geçtiler. ledra palace civarındaki atıl futbol sahasının tel örgülerini parçalayarak sahaya girdiler, sahanın diğer ucu türk toprağı olduğu için, buradan sınıra sızma girişiminde bulunacaklarını tahmin ettim. en baştaki babayiğit rum delikanlılar türk tarafına doğru bir şeyler fırlatmaya başlamışlardı bile, ben de onlara yaklaşmama rağmen, suç işlememek için sahanın içerisine girmedim.
görsel
maalesef çok fazla fotoğraf çekiyor olmam rumlar'ın dikkatini çekti. beni birbirlerine işaret ettiklerini gördüğüm an çok fazla gaza geldiği anladım. adanın yaz mevsimine göre fazla beyaz tenliydim. "hişt birader ne ayaksın" dedikleri anda lince uğrayacağımı bildiğim için, tam da bu aşamada salak bir rum bebesine evrilmeye karar verdim. ben orada bulunduğum esnada molotoflar henüz hazırlanmamıştı. bir kaç psikopat taş atıyorlardı. ben de kimliğimi ele vermekten çekindiğim için elime kocaman bir taş alıp bunu havaya kaldırdım, selfie çekip ortama uyum sağladım. rum faşistleri bir bana bir de birbirlerine bakıp "galiba salak bu" gibisinden başlarını salladılar.
görsel
kısa bir süre için ilgiyi üzerimden atmış olmam tehlikenin geçmiş olduğu anlamına gelmiyordu. bölgede tansiyonun yükselmesi nedeniyle denetimi ertelemeye karar verdim. sınıra yakın starbucks'a girip ilk iş tuvalete gittim. tuvaletten wi-fi bağlantısı kurdum. tarayıcı üzerinden basic.facebook bağlantısı yaparak çektiğim fotoları sayfamda paylaştım. bir, iki saat mekanda takılıp rum kızlarını kestim. sonra da bir şey olmamış gibi kktc'ye döndüm...
şimdi gelelim bu saldırgan zibidilere... bu faşist piçlerin elam isminde bir partileri var ve de bildiğim kadarıyla güney kıbrıs meclisinde bir kaç milletvekilleri mevcut. adadaki türk varlığına tamamen karşılar. yani mevcut siyasetçilerimizin yaptıkları gibi "biz türkiyeliler vatanımıza dönelim, siz rumlar da adalı türkler ile barışın, anlaşın. adalı türkler sizin azınlığınız olsunlar." deseniz bile bunlar, bizim kıbrıslı türkler'i bir kaşık suda boğmak için fırsat kolluyorlar. (bkz: annan planı) (bkz: akritas planı) v.s.
dediğim gibi ledra palace denilen yerden rum tarafına girdiğim anda yüzlerce protestocunun ortasına düştüm. en gencinden, en yaşlısına kadar yüzlerce öfkeli rum "en iyi türk ölü türktür!" çığlıkları atarak sınırı oluşturan bölgedeki atıl futbol sahasına doğru yürüyorlardı. (bkz: tourkos kalos mon nekros) ben bu esnada kalabalığı önüme alarak fotoğraf çekmeye başladım.
görsel
şaşırtıcı olan bir ayrıntı ise protestocularla beraber ön safhada bulunan bir papazın kalabalığı sakinleştirmeye çalışmasıydı. papaz kısa bir süre sonra uzaklaşınca bu girişimin samimiyetini sorguladım.
görsel
rum protestocular ise hızlı bir şekilde, tek sıra olarak uygun adım yürüyüşe geçtiler. ledra palace civarındaki atıl futbol sahasının tel örgülerini parçalayarak sahaya girdiler, sahanın diğer ucu türk toprağı olduğu için, buradan sınıra sızma girişiminde bulunacaklarını tahmin ettim. en baştaki babayiğit rum delikanlılar türk tarafına doğru bir şeyler fırlatmaya başlamışlardı bile, ben de onlara yaklaşmama rağmen, suç işlememek için sahanın içerisine girmedim.
görsel
maalesef çok fazla fotoğraf çekiyor olmam rumlar'ın dikkatini çekti. beni birbirlerine işaret ettiklerini gördüğüm an çok fazla gaza geldiği anladım. adanın yaz mevsimine göre fazla beyaz tenliydim. "hişt birader ne ayaksın" dedikleri anda lince uğrayacağımı bildiğim için, tam da bu aşamada salak bir rum bebesine evrilmeye karar verdim. ben orada bulunduğum esnada molotoflar henüz hazırlanmamıştı. bir kaç psikopat taş atıyorlardı. ben de kimliğimi ele vermekten çekindiğim için elime kocaman bir taş alıp bunu havaya kaldırdım, selfie çekip ortama uyum sağladım. rum faşistleri bir bana bir de birbirlerine bakıp "galiba salak bu" gibisinden başlarını salladılar.
görsel
kısa bir süre için ilgiyi üzerimden atmış olmam tehlikenin geçmiş olduğu anlamına gelmiyordu. bölgede tansiyonun yükselmesi nedeniyle denetimi ertelemeye karar verdim. sınıra yakın starbucks'a girip ilk iş tuvalete gittim. tuvaletten wi-fi bağlantısı kurdum. tarayıcı üzerinden basic.facebook bağlantısı yaparak çektiğim fotoları sayfamda paylaştım. bir, iki saat mekanda takılıp rum kızlarını kestim. sonra da bir şey olmamış gibi kktc'ye döndüm...
yirmili yaşlarımdaki sanırım tek aşkım. platonikten öteye gidemediğim için zamanla kalbim soğudu. myspace'de official hesabını takip ederdim. o kadar insanın arasında iki kez fotoğrafımı beğenmişti. hesabını kontrol eden troll bir arkadaş veya menajer vs değilse sanırım o da beni seviyordu... *
--spoiler--
şu güzellik unutulur mu yahu?
https://www.youtube.com/watch?v=p_RqWocthcc
--spoiler--
--spoiler--
şu güzellik unutulur mu yahu?
https://www.youtube.com/watch?v=p_RqWocthcc
--spoiler--
Ahahah ne ayaksınız lan?
görsel
görsel
dünyalar tatlısı mini mini bir yeğenim var. altı yaşında bir prenses. bizimle konuşurken bile utanan, güler yüzlü bir bebiş... aile terbiyesi verilen, iki yabancı dil öğrenmeye başlayan bir çocuk. bu güzel evladın ülkenin aydınlık geleceğinde yer alması için çabalayan bir de güzel ailesi var.
ailesi bu çocuğun eline kesinlikle tablet vermiyor. ben onun gözünde ailenin isyankar abisiyim. çünkü benimleyken oyun oynuyor, tatlı yiyebiliyor vs vs... geçende ailesinin yanında ilk kez eline telefonumu verdim. hesapta çocuğa youtube'da insanlık tarihi ile ilgili çocuklar için hazırlanmış ufak bir video izletecektim. telefonun sesini de köklemiştim yani...
fakat ne olduysa telefondan resmen şu sözler duyuldu:
"senin kardeşini de *ikerim.", "dört tane adamın arasında ne yapıyormuş." beynimden aşağıya kaynar sular döküldü. yeğenim küfürleri anlamasa bile kullanılan agresif dilden rahatsız oldu. gözlerinin yaşardığını gördüm. o hırsla telefonu parçalayacaktım. ailesi afallasa da "ne izletiyorsun çocuğa" dememek için kendilerini tuttular. allahtan babası akıllı bir insan youtube'da reklama denk geldiğimi anladı. ama bütün gece utanç duydum. doğru tahmin ettiniz, reklam tiktok denilen zürriyetsizlerin uygulamasına aitti.
bu yolunu yordamını *iktimin programını yazanları, youtube'yi istila eden reklamları hazırlayan ajans sahibi ve çalışanlarını, bu rezil programa içerik hazırlayan kullanıcılardan herhangi birisine bile denk gelsem, allah yarattı demeden ağızlarını burunlarını ellerine veririm. bu iş bununla da kalmayacak. büyük ihtimalle programın yasaklanması için, en azından belli yaşın altındaki çocuklarımızın zihinlerini katletmelerini engellemek için Bilgi Teknolojileri ve iletişim Kurumu nezdinde girişimde bulunacağım. sizin ben amk!
ailesi bu çocuğun eline kesinlikle tablet vermiyor. ben onun gözünde ailenin isyankar abisiyim. çünkü benimleyken oyun oynuyor, tatlı yiyebiliyor vs vs... geçende ailesinin yanında ilk kez eline telefonumu verdim. hesapta çocuğa youtube'da insanlık tarihi ile ilgili çocuklar için hazırlanmış ufak bir video izletecektim. telefonun sesini de köklemiştim yani...
fakat ne olduysa telefondan resmen şu sözler duyuldu:
"senin kardeşini de *ikerim.", "dört tane adamın arasında ne yapıyormuş." beynimden aşağıya kaynar sular döküldü. yeğenim küfürleri anlamasa bile kullanılan agresif dilden rahatsız oldu. gözlerinin yaşardığını gördüm. o hırsla telefonu parçalayacaktım. ailesi afallasa da "ne izletiyorsun çocuğa" dememek için kendilerini tuttular. allahtan babası akıllı bir insan youtube'da reklama denk geldiğimi anladı. ama bütün gece utanç duydum. doğru tahmin ettiniz, reklam tiktok denilen zürriyetsizlerin uygulamasına aitti.
bu yolunu yordamını *iktimin programını yazanları, youtube'yi istila eden reklamları hazırlayan ajans sahibi ve çalışanlarını, bu rezil programa içerik hazırlayan kullanıcılardan herhangi birisine bile denk gelsem, allah yarattı demeden ağızlarını burunlarını ellerine veririm. bu iş bununla da kalmayacak. büyük ihtimalle programın yasaklanması için, en azından belli yaşın altındaki çocuklarımızın zihinlerini katletmelerini engellemek için Bilgi Teknolojileri ve iletişim Kurumu nezdinde girişimde bulunacağım. sizin ben amk!
isacakir: gündelik + yol + yemek...
Yar kontenjanından güney kore...
(bkz: güney koreli kızlar)
(bkz: güney koreli kızlar)
1.84 boy 72 kg ile dalga geçtiğim yarım erkeklerdir. Şaka lan, bir lise dönemi geçirdim ki çubuk kraker gibiydim. Bilenler bilir, ızmir'de tuborg isminde bir basketbol takımı vardı. Ilk "bu çocuk olmayacak galiba" lafını orada duydum. Üniversite çağlarında ise o zamanki kız arkadaşım bana pamukprens derdi; drama bakın... Ki ben, ilkokula başladığım yıllarda da deli gibi spor ile ilgilendim. Derya buyukuncu o zamanlar altay'da yüzerdi. En uzun süre yaptığım spor ise kyokushin oldu. Yaptığım onca sporun ancak 30+ da etkisini görmeye başladım. Çünkü hiç bir zaman steroid veya protein benzerlerini kullanmadım. Diyet yapmadım. Yedikçe yedim. Cips, kola ne bulursam götürdüm. Ama sigaradan uzak durdum. içkiyi sosyalleşmek için içtim. Bir de çok hareketliydim, halen pire gibiyim. Genellikle kıyafetlerimi yamyaș bıraksa da iyi terliyorum. Bu sayede Vücudumda gram yağ yok. kas yoğunluğundan ise son derece memnunum. Maziden gelen biradan, mezeden, oturmaktan götü, göbeği salan, viagraya başlamayı düşünen arkadaşlarım "hiç mi yaşlanmadın amuğa goyim" diyerek haset ediyorlar. * şaka bir yana zamana karşı yapılan yarışı kazanan olmamış. Ama güzel yaşlanıyorum.
Kendisine iyi bakan günümüz cirozları da yüksek ihtimal iyi yașlanacaklar.
Kendisine iyi bakan günümüz cirozları da yüksek ihtimal iyi yașlanacaklar.
daha dün mesleğe yeni başlayan genç bir avukat ile face'de dertleştik. Çocuk hakları konusunda eğitim aldığı için çocukların mağduru oldukları suçlarda çim adı verilen merkezlerde ifadeye giriyor. 18 yaşından küçük, %80 oranında mental retardasyona sahip günahsız bir meleğin, suriyeli bir oç tarafından korkunç bir şekilde kandırılmasını, iyiyi - kötüyü algılayamayan kıza kendi ailesinin evinden ziynet eşyası hırsızlığı yaptırmasını ve de açıklamak istemediğim bin beter eylemlerle karşılaşmasını, karşımdaki genç kadın onca eğitimine rağmen hıçkıra hıçkıra ağlayarak anlattı.
dost acı söyler, içimden gelenleri 8.200 km öteden yazıyorum. bugün türkiye'de palazlanıp dişini kendi milletine, engelliye, yaşlıya geçiren suriyeli, yarın gelecek mafya olacak. adam kaçırıp, sokakta karşısına çıkan kadına tecavüz edecek. sıradan bir vatandaşın politikayı belirlemek gibi bir hakkı artık yok. tek çözüm bireysel silahlanma. bilinçli ve eğitimli, vatansever türk insanı bu silahlar ile ailesini korumak zorunda kalmasın en büyük temennim budur. ama yapılacak en mantıklı şey an itibariyle bu...
dost acı söyler, içimden gelenleri 8.200 km öteden yazıyorum. bugün türkiye'de palazlanıp dişini kendi milletine, engelliye, yaşlıya geçiren suriyeli, yarın gelecek mafya olacak. adam kaçırıp, sokakta karşısına çıkan kadına tecavüz edecek. sıradan bir vatandaşın politikayı belirlemek gibi bir hakkı artık yok. tek çözüm bireysel silahlanma. bilinçli ve eğitimli, vatansever türk insanı bu silahlar ile ailesini korumak zorunda kalmasın en büyük temennim budur. ama yapılacak en mantıklı şey an itibariyle bu...
Yunan düğünü bangır bangır devam ediyor... Yok lan bi farkımız. Onlar da Pop diye arabeske bulaşmışlar.
https://youtu.be/Z-UupiGPIRI
https://youtu.be/Z-UupiGPIRI
Yunanistan'da düğündeyim. An itibariyle ortam biraz daha cluba döndü. Bu şarkı çıkınca millet kudurdu. Yunan'ın kro müziği işte... *
https://youtu.be/GPiPMzVSyYw
https://youtu.be/GPiPMzVSyYw
Kitlesine kendisini sevdiren politikacı.
https://youtu.be/XskCw4kxM1c
https://youtu.be/XskCw4kxM1c
Bazen de kadın size kendisini bekar olarak tanıtır. Gençtir, güzeldir. Son derece iyi egitimlidir. Sizin gibi hayvanseverdir. Bir nevi ruh ikizidir. Eee, Ateşle barut da yanyana durmaz. Gün olur devran döner, sevgililer günü ufak bir hediye almak istersiniz. Kafanızda evliliğe götürecek yükte hafif, pahada ağır bir hediye vardır.
Telefondaki insan size, "beni unut. eşime bir şans daha vermeye karar verdim." diyebilir. çünkü utanmazın alasıdır. Siz ya bi köşeye sinersiniz, ya da benim gibi "ulan ahlaksız kadın esas kocanın sana bir şans vermesi lazım. Adamı çatır çutur boynuzladın!" der sinirinizi atmaya çalışırsınız. Telefonu sövüp kapattıktan sonra olayın şoku ile kaldırıma çöker kalırsınız.
işin kötüsü aldatılan adam bir süre sonra yasak aşkı duyar ve kadına istersen onunla gorusebilirsin diyebilir. Size bu teklif gizli numaradan yapılırsa ağzınızdan çıkacak söz" allah sizi ıslah etsin" olmalıdır.
Hayatımda hiç bir zaman "hızlı yaşadım" gibi bir iddiam, bir palavram olmadı. Fakat eninde sonunda, yaşadığım onca sorun ve kazıktan sonra huzuru yabancı bir ește buldum. Bu topraklarda yaşayanların çoğu hıyaneti ve yalanı dnalarına kodlamıșlar...
Edit: malum koca eksilemiș. :)
Telefondaki insan size, "beni unut. eşime bir şans daha vermeye karar verdim." diyebilir. çünkü utanmazın alasıdır. Siz ya bi köşeye sinersiniz, ya da benim gibi "ulan ahlaksız kadın esas kocanın sana bir şans vermesi lazım. Adamı çatır çutur boynuzladın!" der sinirinizi atmaya çalışırsınız. Telefonu sövüp kapattıktan sonra olayın şoku ile kaldırıma çöker kalırsınız.
işin kötüsü aldatılan adam bir süre sonra yasak aşkı duyar ve kadına istersen onunla gorusebilirsin diyebilir. Size bu teklif gizli numaradan yapılırsa ağzınızdan çıkacak söz" allah sizi ıslah etsin" olmalıdır.
Hayatımda hiç bir zaman "hızlı yaşadım" gibi bir iddiam, bir palavram olmadı. Fakat eninde sonunda, yaşadığım onca sorun ve kazıktan sonra huzuru yabancı bir ește buldum. Bu topraklarda yaşayanların çoğu hıyaneti ve yalanı dnalarına kodlamıșlar...
Edit: malum koca eksilemiș. :)
Zaman gazetesi'nin eski spor müdürüdür...
yazar kardeşin başına gelen traji komik olayın bir benzeri de benim başıma geldi... o'nun yazdıklarını görünce seneler sonra ilk defa hatırlayıp tebessüm ettim...
bilenler bilir, hukuk fakültesi faciadır. hatta derler ki; malum fakülteyi bir sene uzatan hayatından dört sene kazanır. işte ben o uzatanlardan olamadım. özel ve tuzlu bir üniversitede burslu okuduğum için bir dersi bile bırakmak benim için facia ile sonuçlanabilecek bir masala dönüşebilirdi.
üçüncü sınıfta ismini anmak istemediğim bir hocanın finaline kütüphanede çalışırken öyle bir tipim kaymıştı ki; karşımda oturan başörtülü bacı ve şarklı sapı "tipe bak amuğa goyim" tarzı bir laf ederek gülmüşlerdi. hesaplayamadıkları olay ise benim bu dediklerini duymuş olmam idi... yaşam enerjisi düşmüş, sınavlar yüzünden şaftı kaymış birisi olarak moral bozukluğu ile yurda dönmüştüm. bi süre bu konuyu dert edindiğimi de hatırlıyorum.
"haa, seneler sonra ne oldu? bacım ve pompacısı ne alemlerdeler?" orasını allah bilir. fakat ben güzel bir işe, harika bir eşe * , ikinci bir vatana * ve biraz da zenginliğe sahip oldum. o gün benimle; afedersiniz ama daşşak geçen insanlar ve benzerleri iş başvurusu yapsalar, mülakata bile sokmadan "biz sizi arayacağız" diyecek çalışma arkadaşlarım var. benden kopya çeken arkadaşlarım ise hakim, savcı oldular. adalet sistemi o kadar yerlerde yani... *
bilenler bilir, hukuk fakültesi faciadır. hatta derler ki; malum fakülteyi bir sene uzatan hayatından dört sene kazanır. işte ben o uzatanlardan olamadım. özel ve tuzlu bir üniversitede burslu okuduğum için bir dersi bile bırakmak benim için facia ile sonuçlanabilecek bir masala dönüşebilirdi.
üçüncü sınıfta ismini anmak istemediğim bir hocanın finaline kütüphanede çalışırken öyle bir tipim kaymıştı ki; karşımda oturan başörtülü bacı ve şarklı sapı "tipe bak amuğa goyim" tarzı bir laf ederek gülmüşlerdi. hesaplayamadıkları olay ise benim bu dediklerini duymuş olmam idi... yaşam enerjisi düşmüş, sınavlar yüzünden şaftı kaymış birisi olarak moral bozukluğu ile yurda dönmüştüm. bi süre bu konuyu dert edindiğimi de hatırlıyorum.
"haa, seneler sonra ne oldu? bacım ve pompacısı ne alemlerdeler?" orasını allah bilir. fakat ben güzel bir işe, harika bir eşe * , ikinci bir vatana * ve biraz da zenginliğe sahip oldum. o gün benimle; afedersiniz ama daşşak geçen insanlar ve benzerleri iş başvurusu yapsalar, mülakata bile sokmadan "biz sizi arayacağız" diyecek çalışma arkadaşlarım var. benden kopya çeken arkadaşlarım ise hakim, savcı oldular. adalet sistemi o kadar yerlerde yani... *
taşra fakültelerinden çıksa çıksa memur çıkar. bunu düşünerek karar ver. bir sene daha sınava gir derim...