bugün

aşk

Kırmızı,yeşil,mavi... Hepsinin oldukça koyu tonu gibiydi bilinmezcilik. Arkamda duran gölgelerin bileşiği gibi.Özenç içinde konu edilmeyen bir tartışma programında ismimin okunup ardından kekelenmesi durumunda yaşanılan utancın bir bekleti hali.
Aşk aslında tanımı yapılmaması bir gerçekti. Çünkü aşk, bir acıdan ibaret değil,kendini tanıma yöntemiydi. Alt benlikte oluşan ödemin bir belirtisiydi sadece. Sonra tonlar düşerdi renk renk aşkta ve bilinç tam anlamıyla yanılgı içerisine buyur edilir ve bilinemez aşık olma durumu.
Bir anda insan benliği kendini kırmızı gecelikli bir işletmenin sürekli müşterisi halinde bulur kendini. Yine eskisinden farklı yürürken görür ayaklarını. Olduğundan en farklı halde. Sıradaki aşka kadar.
Bu kez söz konusu etmeyeceğim. Bahsetmeyeceğim. Acınası düşmüşlüğün gölgesinde bir benden daha söz edeceğim yalnızca ve aşk :
Yalınayak oba yeşilinde sürünürken elsiz,fark yapmadan buluyorum cümlenin içerisinde aşkı. Bir kırık harf eklenince alfabeleşen kurgusala,sanrının çok gerçek olduğunu anlıyorum. Tabii ki biraz anlamsızca. Dindirmek için acıları ayrı ayrı yollara gitmeye kalkışıyor kök halindeki kelimenin en son harfi.içine çekmeye başlıyor insan bir anda yeşil kelebeği. Günlük sancılarına bir yenisini daha eklemek için telaşeleri kandile yakıyor varlık.
Her şeyin imkansız olma haliyle eş anlamı değil midir zaten aşık olmanın mükemmeliğini gerçek kılmak? Aynı o haldir.