bugün

denizbank

bu işlerden cebine ne girdi, ne çıktı bilemem fakat bundan sonra kasasında para değil, gazoz kapağı görür..

batık bankalar bile bu kadar itibar kaybetmedi.. en azından onlar dünya kadar faiz veriyordu ve herkesin yaptığını yapıp, herkesin yaptığı gibi batıyorlardı...

ekseriye tabi olmak farzdır.. herkes güzel güzel faizini basıp, halkı köpek gibi kredi kartı borcu sarmalına almışken ve -itibarlarını- muhafaza ediyorken, sen gittin, ne idüğü belirsiz bir soruşturmanın merkezine oturdun ve sistem senin üzerinden bağırsaklarını temizleyecek.. aklı ve cesareti varsa bu işe tırnak ucu kadar bulaşmış herkesi halkın önüne atar, işi diğer bankalara da sıçratır.. böylece, bari kötülerin içinde alelade bir kötü olur.

ama denizbank ne yapıyor? sesini çıkarmıyor.. halkın vicdanında daimi suçlu olan kişi de, kendini yavaş yavaş ayıklıyor. peki bunun denizbank'la alakası ne oluyor? tefecilik denen fuhuş türüne yer temin etme suçuyla yaftalanıyor.. tefecilikle fuhuşun ne alakası vardır? fuhuşta düşmüş birini borçlandırır, etini satarsın; tefecilikte düşmüş birini daha çok borçlandırır, o zamana dek satmadıysa da bundan sonra etini satacak hale getirirsin. bırak, kimse kendini ayıklayamasın, mesele çatallansın... halkın kişisel bilgilerinin birileri tarafından adet başına atıyorum 10 liraya satıldığını söylüyor birileri.. bunlar da güya, başka bankalarmış.. dağıt konuyu, şu ülkeye bari tek faydan dokunmuş olsun, bu arada bulutları kendi üzerinden dağıt..

benim dediğim yol ayrımında kendi kaderini çizmesi için en fazla iki haftası olan bankadır.. bak ben yine dost gibi içimden geçeni söylüyorum. adı deniz ya, oradan anlasın, denizin bittiği yere yaklaşıyor.

sessiz kalmakla kazanacağını sanıyor... savaş dediğin savaş meydanında kazanılır, evde oturarak değil...