bugün

yks 27ncisinin boğaziçi fiziği seçmesi

üniversite sınavlarına dair bazı yargılarımın istisnası olan kişidir. üniversite sınavları akademik anlamda çok yetersiz bir ölçüm yapar. bu sınava çalışıldığında hiçbir alanda birikim edinmezsiniz, kazandığınız şey sınav pratiği olur, kaç soruyu kaç dakikada çözdün sorusuna cevap verir hale gelirsiniz. zaten IQ ve EQ farkına hiç girmiyorum... dolayısıyla üniversite sınavlarında derece yapanlara -çoğunluğun aksine- hiçbir zaman bir "deha" gözüyle bakmadım. üniversite tercihlerinin de bu yüzden bir piyasası vardır, yüksek puanla "piyasanın tutmadığı" bir bölüme girersen "o puanla oraya mı girdin ya, yazık etmişsin puanına" tepkisiyle karşılaşılır. mesela mühendislik tutarken neden felsefeye girsin ki biri, değil mi? başlığa konu olan kişi ise tüm bu anlatılanların uzağında durmayı başarmış birisi gibi gözükmektedir, ülke adına, akademi adına ümit vericidir. piyasanın değil, hayallerinin peşinden gitmiş olma ihtimali yüksektir. yolu açık olsundur.