bugün

çaresizlik

Dostoyevski sürgündeyken, hapishanedeki köpek dikkatini çeker ve onu gözlemlemeye başlar.
Köpeğin yanından geçen her mahkum köpeğe bir tekme atar;
Buna karşılık köpek hiçbir tepki vermez ve bu durum günlerce sürer gider.
Zamanla öyle bir hale gelir ki;
Bir süre sonra köpek kendisine yaklaşan her mahkuma karşı eğilir, rahatça tekme atabilsinler diye.
Günlerden bir gün dostoyevski Köpeğin yanına gider, başını okşar, onu sever.
köpek önce hırıldar, sonra tuhaf sesler çıkartarak ondan kaçar ve ne zaman onu görse yolunu değiştirir..
Köpek, sürüp giden o kötü döngüye öylesine alışmış, duygusal olarak öyle bir boşluğa ve öyle bir çaresizlik hissine düşmüştür ki, hiç kimsenin, hiçbir sevginin, hiçbir iyi davranışın hayatını değiştireceğine ve daha kötüsü kendisinin de buna layık olduğuna dair inancı kalmamıştır..

Nihayetinde bizler, tıpkı o köpek gibi yaşadıklarımızı öylesine içselleştirdik ve ne yaparsak yapalım hiçbir şeyin değişmeyeceğine öylesine inandırdık ki kendimizi,
Çare aramak, hatta bırakın çare aramayı gözümüzün önündeki çözüm yollarına dahi adım atmaya çekinip, inancımızı yitirip çaresizliğimizle mutlu mesut geçinmeyi öğrendik.