bugün

dediler

güven nasıl boş ve itici bir kelimeydi artık gözümde, içinde bulunduğum bu durumdan sadece kurtulmak istiyordum. bu duruma geleceğimi hiç düşünmezdim. henüz çok küçükken güvenilir ve toplumca herkesin sevdiği saygın biri olmayı hayal ederdim ve bu hayalimin gerçekleşeceğini düşünerek gururlanırdım birden. fakat şimdi, her şey tam ters durumdaydı. birine ona güvenmediğimi söylediğim için güvenilmez olmuştum. karşımda tüm çaresizliği ve zavallılığıyla duran bu insan bana güvenmediğini söylüyordu. insanlara güvenemem, sana hiç güvenemem dedikçe üstüme üstüme geliyordu, bağırarak, çağırarak konuşması da cabasıydı. bu müşterim beyefendiyle geçirdiğim sıkıntılı vakitler, sadece ondan ayrılmak istememle ilgiliydi. denilene göre ayrılmanın da bir uslubu oluyordu. hemen geldiğim gibi, bir gün içinde olmuyordu. nedendi? buna karar veren neden sizdiniz? yaptığınız zaten daima zorbalıktı, insanların üzerinden geçinen varlıklardınız, atölyenizde çalıştırdığınız çocuklara hak ettiklerini ödemiyordunuz ki, zorbaydınız ve zorba kalacaktınız. ben bu yaptıklarınızı görmemek, sizinle ilgilenmemeyi artık bir dakika bile istemiyorsam neden karaktersiz oluyordum, bir insana güvenmiyorum demek, neden hakaret görülüyordu, sana güvenenler olduğu gibi, güvenmeyenler de olabilirdi. insanlar tamamen akıl almayan varlıklar olabiliyordu. ya da sanırım ben dünden beri -arada sırada- bu durumu düşündüğüme göre, yaşamak meselesini çok abartmıştım. söze çok kanmıştım. sözn önemliliğine, dilin gerekliliğine çok atılmıştım. hayır, önemsizlerdi, yalan bile denilebilirdi her söze. yaptıkları, yaşadıkları berbatça şeylerdi ve başkalarını da yanlarında tutmak istiyorlardı. türlü roller keserek erteliyorlardı, sömürmeye bakıyorlardı, sömürgeciliği oynuyorlardı. sanırım eğleniyorlardı bundan. kesinlikle eğleniyor. kesinlikle elinde, cebinde para tutmak güzel onlar için. dışarıda güzel bir dünya var, kesinlikle ilgileri yok. dışarıda sadece iş yapıyorlar. içeride sadece iş yapıyorlar. yazıklar, yanlışlar.