bugün

peyami safa

türk edebiyatının-özellikle cumhuriyet dönemi türk edebiyatının-en parlak şahsiyetlerinden birisidir(burada asıl bahsetmek istediğim romanlarıdır). peyami safa yanlış hatırlamıyorsam edebiyatımıza 11 roman kazandırmıştır. gençliğimiz(1921) ile başlar, yalnızız(1959) romanı ile sona eren bir kariyere sahiptir.

peyami safa romanının ortak karakteristikleri vardır. bu ortak karakteristikler ilk romanlarından birisi olan "sözde kızlar"dan başlar ve hemen hemen bir çok romanının yapısından devam eder. (1923 tarihli bir roman olup peyami safa'nın romanları arasında aslında bir prototip sayılmaktadır). onun romanındaki klasik karakterler olan sözcü(nadir bey, yahya aziz(matmazel noraliya'nın koltuğu)), doğu ile batıyı sembolik anlamda ifade eden erkek karakterler(sözda kızlar da fahri vs behiç, biz insanlar da rüştü vs orhan, fatih-harbiye'de macit vs şinasi) ve doğu ile batı arasında bocalayıp duran bir kız karakter(sözde kızlar da mebrure, fatih harbiye'de neriman) hemen hemen her romanında bulunan ortak özelliklerdir.

sözcüler genel anlamda peyami safa'nın fikir inikaslarını yansıtan kişiler olurken. bazı romanalarında bunun istisnaları bulunabilir("canan"daki selim). fakat ilk romanlarında özellikle "sözde kızlar"da sözcünün sürekli araya girmesi özellikle okuyucuyu sıkar ve dikkatini dağıtır. bu romanın hem gerçekliğine darbe vurduğu gibi romanlarını da piyasa romanı havasına sokar. daha sonraki romanlarında bu tip bir zaafiyet düzelecektir("biz insanlar" da süleyman'ın broşürü okuyup fikirlerini ifade etmesi gibi), aslına bakarsanız bu zaafiyeti hiç hissettirmediği romanı "matmazel noraliya'nı koltuğu"dur. teknik anlamda türk edebiyatında benzersiz bir roman haline getirir safa'nın bu özelliği. zaten safa tekamülcüdür; yani romanlarında sürekli yenilikleri takip ettiği gibi her romanında da ayrı bir tat(anlatım olanakları açısından)bulabilirsiniz. hatta hatta türk edebiyatında üslub anlamında kendini en çok geliştirip değiştiren romancılarımızdan birisidir diyebiliriz.

doğu ile batıyı sembolik olarak ifade eden karakterler genelde, bir kadının etrafında dönen erkek karakterler olarak şekillenir. genelde bu olayın çıkış noktası da bir aşk ilişkisidir. batıyı sembolik anlamda ifade eden erkek karakter genellikle batıyı şekil olarak taklit eder. üstübaşı tertemizdir, giyimine dikkat eder haliyle kanı kaynayan bir genç kız için de hem bir cazibe merkezidir hem de genellikle maddi anlamda-doğulu muarızına karşı sıkıntı çekmez. ama kemmiyet olarak dolu olduğu halde keyfiyet olarak boştur. safa için bu tipler avrupa'nın sembolik ifadesidir. çünkü onun gözünde batı(bu arada batı derken biraz tereddütteyim çünkü batının da kendi içersinde dereceleri olduğu gibi zihinlerde ifade edilmesi zor bir kelime olarak ihtiyat ile kullanıyorum) ile doğu kutbun parçaları gibidir. batı daha çok maddi yönleri ifade ederken(materyalist akımların çıkış noktası özellikle batıdır daha doğrusu materyalizm sürekli batı ile ilişkilendirilir) doğu daha çok spiritual, manevi yönünü ifade eder. yani ruha değer verir. bu nedenle doğulu karakter de biz insanlardaki orhan'ın geçirdiği değişimi saymazsak daha çok giyimde kendine çok önem vermez. lakin içindeki cevhere baktığınız zaman doludur. ruha önem verir. sessiz sakindir, kendi varlığını dışardan göstermez.

batılı karakter aslında peyami safa'nın makalelerinde sık sık bahsettiği, kültürsüz tekniğin klasik bir sonucudur. tekniği yaratan kültürdür; kültürü de bilgi ki batıyı teknik anlamda ulaşmaya çalışan türkiye bu meyanda teknik anlamda bir çok şeyi yapmaya çalışmıştır ama özellikle bilgi ve kültür anlamında batıyı özümsediği söylenemez. fatih-harbiye romanında aslında bu soruna güzel bir gönderme yapar.(şinasi'nin arkadaşının evinde yapılan toplantı'da özellikle ziya gökalp'in savunduğu fikre atıfta bulunur.)

batı ve doğuyu ifade eden salt karakterler değildir. mekan bilhassa peyami safa romanlarında önemlidir. şişli, beyoğlu, taksim, galata, nişantaşı, kadıköy-kalamış çevresi(sözde kızlar, fatih-harbiye, canan(kadıköy,kalamış-vaniköy), biz insanlar..) özellikle batı tipi ya da batıyı teklit ile şekillenen mekanı simgelemekle birlikte ise sirkeci, bayazit,cerrahpaşa, şehzadebaşı, fatih ve vaniköy bunun tam karşıtıdır. bu mekanlar daha çok doğuyu ifade etmektedir. mekan öğesinin etkileyici bir şekilde yer aldığı eser fatih-harbiye'dir. bununla birlikte ara mekanlar da bir bilinç akımı merkezi olarak görülebilir(fatih-harbiye'deki neriman'ın fatih'e giderken bindiği tramvay güzel bir misaldir). genellikle de asri mekanlar da bu tip doğu tipi mekanların gençleri üzerine "meş'um" etkilerde bulunur. (cerrahpaşa kızından beyoğlu kızına dönüşmek isteyen psuedo-belma olan hatice bu tip bir örnektir.) bu mekanlar daha çok zenginler tarafından meskun olmakla birlikte, genellikle oturan kişiler savaşa karşı oldukça umursamazdırlar(peyami safa'nın ilk romanlarında işgal dönemi psikolojisi geri planda sürekli yansıtılır) ahlaki çöküntü içersindedirler. doğu tipi mekanlarda oturanlarsa savaşın etkilerini ve kıtlığı çekmek zorundadırlar. savaşı da yapan onlardır çünkü. bu mekanlarda oturan insanlarsa genellikle dürüsttürler. bazı yerlerde mekanlar pratogonist'in psikolojisi ile ifade edilir; bir akşamdı romanında meliha'nın kamil ile olan ilişkisi ve mutluluk mekana olumlu hava verirken, izmitteki sakin aile hayatı onu çileden çıkarmaktadır. bu tip psikolojinin mekana olan yansısı dokuzuncu hariciye koğuşunda resmen karakteri ezer geçer hatta karakter bile bir mekana dönüşür diyebiliriz.(karakter kendi evini kendi hasta psikolojisini etkisi ile hasta bir insanın özellikleri ile tavsif eder buna karşın nüzhet2in oturduğu ev sağlıklı ve güzeldir. fakat nüzhet in ilişkisinin başlangıcı mekan tasvirini bambaşka yöne kaydırır)

batı ile doğuyu ifade eden salt mekan ya da karakterler değildir. fatih-harbiye'deki kemençe ile nerima nın kırmak istediği "ud" doğuyu, macit'in çaldığı keman ise batıyı temsil eder. romanlarındaki diğer kadın karakterlerin babaları gibi onun babası da doğu kültürü ile yetişmiş geleneklere bağlı bir babadır. aslında inkılapların en yoğun bir şekilde temerküz ettiği yıllarda yazılmış olan bu o dönemde yapılan bir takım inkılaplar eleştirilir. darulelhan'da musiki derslerinin kaldırılması gibi.

kuşak çatışması ise bana göre peyami safa romanlarındaki en ünemli unsurlardan birisidir. bunu ise bize "dili" ile gösterir peyami safa. doğuyu taklit eden yüzeysel batılılaşmış olan tipler kelime haznelerinde çoğunlukla fransızca kelime kullanırlar. kullandıkları bir bakıma melez bir dildir. batıyı tam anlamamışlardır. anlamadıkları için da yüzeysel çıkarımlarda bulunurlar. kediyi doğuya köpeği batıya benzetirler(bir akşamdı'da meliha karakteri). doğu kültürü etrafında büyümüş ya da yaşamını şekillendirmiş karakterler ise daha çok doğunun klasik dilleri olan arapça ve farsça'dan tavassut kelimelerin ağırlığında ağdalı bir dil kullanırlar. bu karakterlerin en klasik ve güzel örneği vafi bey'dir. öyle bir an gelir ki vafi bey'in konuştuklarından bir şey anlamak mümkün değildir.

peyami safa'nın romanlarında "bakış açısı" anlamında da belirli farklılıklar söz konusudur. özellikle bu alanda kendisini hep geliştirmiştir. eksiklik olarak sözcünün fazlalıkla araya karışması örnek gösterilebilir(mesafe ilkesinin ihlali). genellikle romanlarında hakim bakış açısı söz konusu olduğu gibi pratogonist(roman kahramanı)'nın da bakış açısının işin içine girmesi anlatım olanaklarını genişletir. bu anlamdaki en zengin romanı "yalnızız" olarak ifade edilebilir. özellikle birden çok insanın bakış açısından(yansıtıcı merkez) ifade edilen fikirler anlatıma oldukça genişlik kazandırmıştır. biraz daha geriye gittiğimizde matmazel noraliya'nın koltuğunda bu görevin "ferit" karakteri tarafından üstlendiği vakidir. burada ise mefharet hanım'dan tutun da, cemiyet ile çatışan karakter "meral" e kadar. ama ana yansıtıcı merkez bu romanda samim olmakla birlikte sözcülerin söylevlerinden bizi kurtarır çünkü kahraman ile sözcü karakterini bir arada toplar. bir çok kişi yansıtıcı merkezdir. bu zincire besim ile ki pek sevmilmeyen bir karakterdir. bununla birlikte bu anlamda ilginç bir roman "bir akşamdı"dır. yazar özellikle okurun kanaatine gereğinden fazla müdahale eder. olur olmadık yerlerde fikrini açıklar. mesafe ilkesini fazlalıkla ihlal eder.

genelde fikir yönü olarak yukarıdaki yazıda peyami safa'ya pek değinmemekle VE hatta eleştirmemekle birlikte, makalelerinde ifade ettikleri fikirlerin yansısı romanlarında fazlalıkla bulunur. genelde doğu tipi karakterler desteklenir. romanlar doğu'nun ya da doğuya has değerlerin zaferi ile biterken bunun istisnası bazı romanlarda("bir akşamdı" da) görülebilir. genellikle de materyalizmin karşısında idealizm koyulurken. marksizm bağlı olduğu temel değerler itibari ile sürekli yerilir; hatta marksizm'in temel ilkeleri olaylardan hareketle sürekli yazar tarafından eleştirilir.

kaynak olarak;

-Romancı Yönüyle Peyami Safa, Mehmet Tekin, Ötüken Neşriyat ana kaynak olarak tavsiye edilir.
-Türk Romanına Eleştirel Bir Bakış 1 Ahmet Mithat'tan Ahmet Hamdi Tanpınar'a Berna Moran iletişim Yayınevi birinci kitapta bile bu benzersiz eleştiri çalışmasından alıntı vardır.
-Peyami Safa'nın Eserlerinde Doğu - Batı Meselesi Nan A Lee Ötüken Neşriyat pek tavsiye edilmez. bir kitaptan ziyade bir tezdir aynı şeyler tekrarlanadurur ve ortak karakteristikler ifade edilir. ama arzu eden okuyabilir.
- Arayış ve Kendini Gerçekleştirme Sorunu Peyami Safa'nın 'Matmazel Noraliya'nın Koltuğu' ile Hermann Hesse'nin 'Step Kurdu' Adlı Eserlerinde Mustafa Kınış, insan Yayınları. şiddetle tavsiye edilir.