bugün

öğretmenliğin o kadar da kutsal olmaması

teoride öğretmenlere yüklenen misyon her ne kadar kutsal olsa da pratikte bu misyonun öğretmenler tarafından layıkıyla yerine getirilememesi sonucunda oluşan durumdur. şöyle ki;

mini mini birleri 5-6 yaşlarında** öğretmenlerine teslim ediyoruz. zihinleri yeni silinmiş banyo fayansı gibi tertemiz, pırıl pırıl. ne versen, ne öğretsen onu alacaklar ve neredeyse ergenlik çağlarının sonlarına kadar öğretmenlerinin ellerinde olacaklar. bir çoğu anasından babasından çok öğretmenini görecek... evet, bu açıdan bakıldığında öğretmenlerin üzerinde dev bir sorumluluk var. hakkaten kutsal meslek gibi... baya nesil nesil insan yetiştirip meydanlara salıyorlar...

ama bir de madalyonun diğer yüzü var. bir okul yıllarınıza gidin... herkesin okul yıllarından hatırladığı bir dayakçı hoca vardır. bunlar müdür yardımcısı falan olurlar genelde hatta... tabi okul ortamına çocuğunu "hocam eti senin kemiği benim" diye gönderen bir toplum olarak "ya bazen hak ediyorlar ama" gibi tepkiler verebilirsiniz. fakat aynı adamın okulda değil sokakta bir çocuğu tekme tokat dövdüğünü düşünün. "ya napıyosun kardeşim ?!" deyip araya girmez misiniz ? koskoca adam lan bu. nasıl hastalıklı bir egodur bacak kadar çocuğa ancak döverek laf anlatabiliyor. ben lisede, bayrak törenindeki saygı duruşunda güldü diye bütün okulun ve kız arkadaşının önünde dayak yiyen çocuk gördüm. al sana çocukluk travması...

başka bir örnek; sapık öğretmen mesela. kız öğrencilere musallat olan, el şakası yapan. her tahtaya kaldırdığında şöyle bir baştan aşağı süzen... o kız henüz ergenlik yaşılarını doldurmadan her tahtaya kalkışında o anlam veremediği bakışlara maruz kalıyor.

tamam bunlara uç örnekler diyebilirsiniz. ama okul yıllarınızda, hiç mi "ya hocam ben sesimi çıkarmadım arkdaş şeyaptı" falan diye durumu açıklamaya kalkarken boşu boşuna azar işitmediniz. hiç mi "ya bu hoca bana taktı" dediğiniz öğretmen olmadı. iki cümleyi bir araya getiremeyen ama sınavlarda en kazık soruları soran öğretmeniniz hiç mi olmadı. ya benim kendi cevap kağıdını okuyup 50 veren, sonra da "bu ismini yazmayan hangi geri zekalıysa gelsin alsın kağıdını" diyen öğretmenim oldu.bu olayı takiben 1 sene sonra da abisi dönemin il milli eğitim müdürü olduğu için ilin en yüksek puanlı anadolu lisesine tayin olan öğretmenim oldu. eee çok pardon da s*kerim böyle kutsal öğretmeni !!

dipnot: muhtemelen bu yazıyı okuyan bir takım genç ve idealist öğretmenler eksiyi basacaktır. onlar işlerini layıkıyla yapsınlar da bu yazıyı eksilesinler, sorun değil. ben de bir öğretmen çocuğuyum. baya baya öğretmenler odasında büyüdüm. hatta zengin, kodaman velilerin "ya bizim oğlanı geçiriver hoca" diye teklif ettikleri rüşvetleri kabul etmediler veya son zamanlarda kadrolaşan milli eğitim memurlarına ayak uydurup "inşallah maşallah" demediler diye oradan oraya sürülen öğretmenlerin çocuğuyum. zaten yukarıdaki yazı böyle cefakar öğretmenlere ithafen değildir. ama herkes de mahmut hoca değil ne yazık ki...