bugün

hatırladıkça iç burkan garibanlık anıları

ben çocukken daha pahalıydı sanki hayat..
aslında öyle değildi de bana öyle gelirdi..

kirada otururduk ve tek çalışan babamdı. iki çocuklu bir aileydik..
nasıl geçiniyormuşuz aklım almıyor zira ben şu an maaşımı sadece kendime harcadığım halde zar zor yetirebiliyorum..

o zamanlar ulaşılabilirlik de çok azdı elbette..
ne bu kadar çeşit meyve vardı, ne de bu kadar çok hazır gıda.

herkes bölgesine göre beslenirdi ki coğrafya dersi anlam kazanırdı..

eve her şey sayılı alınırdı..
zeytini tek lokmada yersem rahmetli dedem kızardı..

bize kazandırılan yemek yeme alışkanlığı 'az yemek, çok ekmek'ti.. çünkü ekmek ucuzdu hatta evde bile yapılırdı..

kıyafet desen annen örerdi ya da dikerdi süslü süslü.. hazır giyim bile belli bir yaştan sonra girdi hayatlarımıza.

şampuan mı o da neymiş almanyadan akrabalar getirirse sulandıra sulandıra aylarca idare edilirdi. onun dışında hacı şakir e talim..

defter, kalem, kırtasiye ürünleri ne kadar da pahalıydı. e bim de yok o zamanlar..
gazete kağıtlarıyla kaplanırdı bazen defterler, kitaplar..
keçeli kalem bitince içine kolonya dökülürdü biraz daha idare etsin diye.
kurşun kalem parmaklarımızın arasında kaybolana kadar kullanılırdı..

ah yaa ne günlerdi be..