bugün

pozitif enerjiyle köfte yapmak

Geçenlerde buzlukta 1 aydır duran, arkadaşın memleketten getirdiği kıyma vardı. Dedim niye yemiyorsunuz bunu. Bana kokusu hoş gelmedi dedi. Buzluktan aşağı aldım çözünsün diye. Elim ermedi 3 gün geçti. Sonra bi akşam eve giderken ne yapsam diye düşünürken evde bayat ekmek var nasıl olsa, köfte yaparım diye yoğurt aldım gittim. Baktım evde kimse yok. Mutfağa girdim bayat ekmeği bile yemişler. Hayallerim suya düştü. Civarda bakkal yok zaten donu dumanı giymişim kar kış köfte harcı almaya da çıkamam. Dedim unla soğanla suyla falan olduğu kadar yaparım. Tüm rafları ara tara ne un var ne nişasta bi şey. Lan Allah belasını vermesin illa yapacam. Soğana el attım soydum rende arıyorum. Arkadaş evde iki rende vardı yok yok. in mi cin mi kim alıyor nereye gidiyor bu malzeme çıldıracağım. Dolapları tekmeliyorum, tezgahı yumrukluyorum. Daha yenilerde olumlu düşünme, pozitif enerji, güzel gören güzel düşünür, güzel düşünen hayatından lezzet alır falan bi şeyler okudum bilgiler taze sakin ol olum gülümse diyorum kendi kendime. Amerikan animasyon filmlerindeki gibi güftesiz bestesiz şarkı mırıldanıyorum "beeenn güzel bir köftee yapacağıııımmm, eksikleeer olsadaaa, olduğu kadarıyyyllaaaaa, köfteee yapacağıııımmm, çok mutluyuuuummm, la la la çok güzel bu dünyaaaaa, laayyy laayy sinirlenmeye değmeeeezzz lay lay" falan diye şirinlere bağlamış kendimi yumuşatıyorum saçma sapan şarkılarla. Aldım bıçağı ince ince doğradım soğanı, gözler yaş içinde. Hayat acıtmasa başka türlü her anlamda teessür veriyor. Elde ne var? Soğan, tuz, yumurta, baharat. Olsun lan diyorum. Buzdolabını açıyorum oda ne. Lan kıyma nerde. Çıldırcam lan nereye gitti bu pozitif enerji! Açlıktan titriyorum, açım lan aç! Buzluğu açıyorum kıyma taş gibi bakıyor bana. Dua et nimetsin. Ulan neden benim ev arkadaşlarım böyle. Artık Facebook’ta orda burda her yerde bilgi paylaşılıyor. Sakızın kuşlardan dolayı yerlere atılmaması gerektiğinden kaputun içinde hayvanların olma ihtimaline kadar. Ulan hiç mi duymadın okumadın çözülmüş ürün tekrar dondurucuya konmaz. Yapacağım ulan bu köfteyi. Allah'tan evde mikrodalga var. Poşeti titreyen ellerle açmaya çalışıyorum. Çözündüğü zaman yer yer katlanıp aralara(!) kaçmış poşet parçalarıyla mikrodalgaya veriyorum. 3 dk bekliyorum dışı yumuşak içi buz. Biraz daha tutuyorum, çıkarınca köpeğe versen yemez halde. Suyunu salmış, koku o biçim, renk tarifsiz. Aman Allah'ım. Güzel düşünüyorum. Müthiş bi şey bu. Gözümü kapatıp avuçluyorum, yoğurup hemen baharatı basıyorum kokusuna etki etsin diye. Yumurtayı kırıp soğanları boşaltıyorum, karıyorum. Bu köfte değil bildiğin soğanlı kıyma ya da kıymalı soğan. Olsun lan olacak bu köfte. O an aklıma normal fırın geliyor. Diyorum fırında yaparım hem sağlıklı(!) olur, dağılmaz. Tepsiyi çıkarıyorum en son evde fırın olduğunu keşfeden biri ne yaptıysa onun artıklarıyla duruyor, leş. Telle ovalıyorum önce, yıkıyorum, sünger falan. Hayat ne güzel bee. Neyse, avucumda güya köfte şekillendiriyorum, hey yavrum hey, kimim ben, Oktay Usta mı? Löp löp koyuyorum tepsiye. Pişsin de ne olursa olsun artık, açım aç! Sürdüm fırına. Piştikçe o ilk an ki kıyma kokusu geri geliyor. Bi seviyeden sonra koku evrim geçirdi bozuk desem bozuk değil, yanık desem yanık değil, köfte desem o hiç değil. Dedim olmuştur bu. Açtım baktım cıvık, değişik bi hali var. Dedim biraz daha pişsin bu suyunu çeksin. Bi süre sonra çıkardım. Yanmış ama pişmiş gibi bi hal. Görüntü desen köfteyi geç var mı muadil bi şekil kainatta tartışılır. Oturdum kokladım falan. Önce ucundan biraz ısırdım kediler gibi ittim, kaktım, baktım falan. Yenir ki bu! Yenir lan bi şey olmaz. Bi kase yoğurt koydum yanına garc gurc yarısını yedim. Ne ekmek ne bi şey. 2 saatlik mevzunun sonucu evde yalnız başına mideyi doldurmak maksatlı 10 dk. sürdü. Başardım lan. Pozitif enerji işe yaradı sanırım. iş, pozitif enerjiyle köfte yapmak falan derken yoruldum zaten. Başlarım böyle dünyaya fırsat bu fırsat lan evde kimse de yok, uyu gitsin dedim. Zehirlenirim, uykuda göçer giderim dedim attım kanepeye kendimi. Gece 1-2 gibi baktım üzerimde bi battaniye. Ahh be dedim. Hayat böyle güzeldi işte. Çocuklen güzeldi. Orda burda uyuyunca üzerine örtülen battaniyelerle, kucaklanıp yumuşacık yatağa götürülüp usulca konunca güzeldi. Buzluğa kıymayı koyan, üzerime battaniye seren ne düşünceli ev arkadaşım var benim ya hu? Yine sızdım, alarm kurmadık tabi. Sıçrayıp uyandım. işe geç kaldım lan! Hala ölmemişim işe gideceğim. Ötesi mi var? Akşam döndüm eve. Dedim kalan köfteyi yerim. Baktım köfte yok. Arkadaş kesin çöpe attı dedim. Açız yine iyi mi? Allah'tan dışarıdan bi arkadaş davet etti de o akşamı atlattım. Sabah yine iş yine akşam döndüm. Gözüme fırın takıldı. Açtım kapağı ne göreyim? 2 gün önceki köfteyi düşünceli ev arkadaşım sanki özel eldivenler takarak kriminal laboratuvarda deney yapar gibi usulca fırına sürmüş. Açım lan! Çıkardım, kokladım şöyle. Biraz daha kurumuş küçülmüş falan. Ucundan ısırdım. Yenir ki bu! Yenir lan bu dedim. Sildim süpürdüm. Şimdi yatacağım. Ama eminim ki yarın sabah alarmla uyanacağım. Ne sandınız ölmek kolay mı?