bugün

oliver twist

bir çocuk düşünün
yetimhanede hayatı tanımaya başlar.
yetimhanede verilen dişimin kovuğunu doldurmayacak kadar yemekle karnı doymaz haliyle. birazcık daha yemek ister, onun yerine dayak yer.
kaçar oradan. londra'ya atar kendini yedi gün boyunca yürüyerek.
nihayet londra'ya ulaştığında ise ayakta duracak mecali kalmaz.
bir hırsız çetesinin eline düşer.
çalmadığı bir şeyden ötürü suçlanır.
ama onun çalmadığını bilen zengin ve iyi amca onu bağrına basar.
hulusi kentmen'in victoria dönemi ingilteresi'ndeki versiyonu zengin ve iyi amca, oliver'e kitapçıya götürmek üzere kitap ve para verir. ( zaten oliver de tam bu noktada sezercik olur. sezercik ve ayşecik'in birlikte oynadığı filmlerden birinde de vardır böyle bir sahne. hırsız çocuk bağra basılır ama içten içe de güven sıkıntısı yaşanır. para verelim bakalım, istediğimiz yere parayı bırakıp geri gelecek mi diye denenir.) amcanın yanındaki arkadaşı çocuğun o parayı geri getirmeyeceğini, sırra kadem basacağını söyler. zengin ve iyi amca inanmak istemez buna.
zaten oliver öyle biri değildir. kitapları ve parayı kitapçıya teslim edip dönecekti ama o hırsız çetesi peşini bırakmamıştı. yine ele geçirirler onu.
bırakmazlar.
çetedeki iyi bir kız, oliver'in çektiği acılara dayanamaz. zengin ve iyi amcaya gizlice durumu anlatır. ama bu onun sonu olur.
oliver içinse yeni bir hayatın başlangıcı.
acıların çocuğu küçük emrah oliver twist, artık bir zamanların fakir ama gururlu çocuğu olmaktan çıkar.

1909'da charles dickens tarafından kaleme alınan bu kitap, defalarca sinema ve müzikal olarak vücut bulmuş, son sinema filmi de roman polonski tarafından 2005'te çekilmiştir. ki kendisini ben izledim. oyuncular olsun, kostümler olsun, mekan tasarımı olsun mükemmel. ama sıkıldım filmi izlerken. kitabını okumak , filmini izlemekten daha zevkliydi.