bugün

rakı

derler ki; bardakta bulunan sek rakının üzerine suyu katışımızda masada ki dostluk da su ile beraber rakıyla harmanlanır, keyif ve huzur verirmiş. tabi ki rakı ortam içeceğidir, dostlar ile içilir. ama bir o kadar da hüzün ve yalnızlığın içkisidir. liseli ergenler gibi dert yanmıyorum a dostum. bunun da ayrı bir keyfi, güzelliği vardır ondan bahsediyorum. oturursun masaya, dizersin mezelerini boy boy, çekersin tüm yaşanmışlıklarını karşı sandalyeye oturur onlarla dertleşirsin ve bundan eminsindir ki seni en çok onlar anlıyor. pişman oldukların, yapmak isteyip de yapamadıkların, gidenler ve gelenler meze olur rakının yanında. için için kıvranırken zaman kavramın kaybolur, geçmişi o an yaşar, gelecekle ilgili kaygıların sönüverir masadaki mumun alevi ile. içmeye doyamadığın anlar olur bazen, bazen ise kokusu bile içini kaldırır, ama sen o kadehi hep bitirirsin.

rakın silueti bazen sevgili olur, kokusu ana, tadı can... kimi zaman da zehir gelir insana. adamına göre, zamanına göre, farklı bir yaşam formudur rakı. kendi içinde bir şeytandır yoldan çıkarır bizi. çoğu zaman ona uymadığımıza pişman oluruz.

ama son olarak; sabah kalktığında başının ağrıması rakıdandır sanırsın ya; ı ıh, ondan değil, sendendir. boktanlığından ya da ne kadar muhteşem oluşundandır.