bugün

sözlük yazarlarının itirafları

bir kızla konuşuyorum. yanında arkadaşı var. üçümüzüz. bana aşk hayatını anlatıyor, sevgililerini. benim ondan hoşlandığımı bilerek. gözümün içine bakıyor, gözlerini kırpmadan. verdiği hasarı görmek istiyor belki de. anlattıkça anlatıyor. dinlemek istemiyorum artık, kafama başka bir şeyler sokmaya çalışıyorum. bakıyor ama duymuyor gibiyim. ardından "30 yaşında" demesi ile kendime geliyorum. kız 20 yaşında... devam ediyor; "fındık yemen lazım sürekli" dedim diyor. gülerek. ve hala yüzüme bakıyor. bense inanamıyorum bir türlü. "30 yaşında olsam 20 yaşındaki biri ile amacım farklı olur." diyorum. gülüyor. "o kadar arabasında yalnız kaldık hiçbir şey yapmadı henüz." diyor. utanmadan, yüzüme bakarak. bense kahroluyorum. "hem genç olacakta ne olacak?" diye devam ediyor. "evi var, arabası var, işi var. beni de seviyor. daha ne olsun?" diyor. "senin için bu kadar basit mi bu olay?" diye soruyorum. "evet, mantık" diyor. "mantık dediğin ağaoğlu ile evlenmektir" demek geçiyor içimden. ama sessiz kalıyorum. adeta dilimi yutmuş gibi.. ardından "her zaman sınırlarını düşük tutan birisin yanlış anlama. ama bu kadarı sence de fazla değil mi?" diye soruyorum. ardından açıyor ağzını. o kadar şey söylüyor ki, duymak istemiyorum. "senin haddine değil, sen kim oluyorsun da bunu belirleyebileceğini düşünüyorsun. sen benim sınırlarımı hayatımı bilemezsin." gibi laflar ediyor. dinleyemiyorum. dinlediysem de anlayamıyorum. adeta kala kalıyorum. ardından telefonu çalıyor. önce o masadan kalıyor, ardından arkadaşı. hesabı ödeyip yanlarına gidiyorum. "yaşlıyı arasak da bizi alsa" diyor arkadaşına. yaşlıdan kastı bahsettiği adam. hala daha şok olmaya devam ediyorum. taksiye biniyoruz. önce arkadaşını bırakıyoruz. ardından onun ineceği sokağa gelip taksiden iniyoruz. elini uzatıyor. hoşçakal demek için... yarın gidiyorum çünkü. sadece elini uzatıyor. gülerek, teşekkür ederek. bense elini tutuyorum ve kendime çekip sarılıyorum. gözlerimden yaş gelerek... içime çekiyorum kokusunu. derin derin. "bizim sokakdayız yapma" diyor. yüzüne bakamıyorum. elimle gözlerimi silerek arkamı dönüp hızlıca uzaklaşıyorum... belki de bir daha görüşemeyeceğimizi bilerek...

işte sözlükcüm hayatın gerçekleri tam olarak böyle. sen sen ol sevme...