bugün

akıllı telefon

içindeki türlü sosyal medya programlarına rağmen kullanıcılarını asosyalleştiren gavur icadı.

2008 yılının 30 ağustosundan beri sony ericsson w810i ile olan beraberliğim devam ediyor. menüsünün işlevselliği, rehberin kolaylığı, walkman i ve radyosu, 2 mp lik kamerası (çoğu 3.2 mp kameradan daha net görüntü verir), modem olarak kullanılıp dizüstü bilgisayardan internete girme imkanı vermesi (kendi zaten giriyor), haftada 2 defa şarj olması ile gönlümün cep telefonudur. tek sıkıntısı konuşurken karşı tarafın sesinin az duyulmasıdır. bozulmadıktan sonra yolumuz ayrılmaz diye ümit ediyorum.

ancak hazırlıklı olmak lazım. yaşlılık belirtileri gösteriyor. eski yakışıklılığı kalmadı. eğer gün gelirde w810i aramızdan ayrılırsa ne alırım diye düşündüğüm oluyor. akıllı telefonların fiyatlarına bakıyorum, özelliklerine bakıyorum, forumlara bakıyorum, sözlüklere bakıyorum, sanal mağaza müşterilerinin yorumlarına bakıyorum. bakıyorum da bakıyorum. bakmaktan zevk alıyorum. insanların o kadar para verip, telefonlarının arka ceplerinde eğilmesi, su geçirmez diye aldıklarının su geçirmesi, ince uçlu şarj aleti gibi şarj aleti aramaları beni hem güldürüyor hem düşündürüyor.

işin sosyal boyutu daha da ilginç. sosyal statü belirleme ve gösterme aracı olarak da kullanılması, gelir durumu önemli olmaksızın hep en pahalı cep telefonunun tercih edilmesi gibi.

ben lise ve üniversitede okurken de türlü türlü cep telefonları vardı. ama en pahalıyı tercih edenlerin sayısı bu kadar fazla değildi. şimdi lise ve üniversite de okuyan kuzenlerimi ve arkadaşlarını gördükçe anlıyorum ki yaygın davranış, en popüler ve en pahalıyı almak.

sonuç; akıllı telefonların bir ihtiyaç olduğunu bilmekle birlikte hangi marka ve modeli alacağıma karar veremedim. w810i bir gün melek olursa o zaman düşünürüm.