bugün

fox tv

sahibinin nasıl bir şeref.. öhm medya patronu olduğunu öğrenmek için;

Bırakalım alsınlar (mı?)
Papa ziyareti öncesi ülkemize gelen ünlü bir gazeteciyle Türk medyası üzerine sohbet ederken, lâf uluslararası şirketlerin ilgisine gelince, yabancı meslektaş, "Demek ki" dedi, "Sizin medya iyi para kazanıyor, yoksa borsada işlem gören bir şirket neden gelsin; zarar edince hissedarlar yöneticilerin tepesine biner çünkü..."

Dilimin ucuna geleni söylemedim. Gerek de olmadı. Piyasaya ilk giren yabancı patronun adını verdiğimde, "Ha, o mu? O ideolojik davranır" cevabını aldım çünkü... Adam taa Avustralya'dan Türkiye'ye sermaye gönderiyor ve niyeti 'ideolojik'...

Madem anılar denizinde yüzüyoruz, hükümetin önemli koltuklarından birinde oturan bir politikacıyla yaptığım sohbeti de aktarayım. Medya konulu sohbet koyulaştığında, bir ara, "Biz zaten bu yüzden yabancı sermayenin medyaya sınırsız girmesini istiyoruz" deyiverdi bakan. Terbiye etmek için istiyorlarmış bunu. RTÜK Yasası gündeme geldiğinde yüzde 25 sınırlamayı kaldıracaklarmış...

Nasıl nevrim döndü, bilemezsiniz...

Yüzde 25 kısıtlama olduğu için, medyamıza meraklı yabancı sermaye, televizyonları bir bütün olarak ele geçiremiyor. Alman Axel Springer grubu sözgelimi, Doğan-TV'den yüzde 25 hisse aldı; bunun karşılığında tam 375 milyon Euro ödeyerek... Aydın Doğan sevinmesin de ben mi sevineyim. 1,5 yıl önce yüzde 20 hissesine bir Alman bankası yalnızca 150 milyon Dolar vermişti Doğan-TV'nin; biz karşı çıktık, RTÜK onaylamadı, satış suya düştü; sonunda kazanan Aydın Bey oldu yine...

Meğer, onun da Almanya'daki bazı TV kanallarında gözü varmış... Satış vesilesiyle eline geçen parayla Pro-7 ve Sat-1 kanallarının hisselerini almayı düşünüyormuş... Alman sermayesi Türk medyasına giriyor, parayı alan da bu defa Alman medyasına para yatırıyor; iyi mi?

Bir noktaya kafam takıldı: Axel Springer Grubu Pro-7 ve Sat-1 kanallarındaki hissesini artırmak isteyince Alman Televizyon Üst Kurumu 'tekel teşkil edebilir' gerekçesiyle bu girişimi engellememiş miydi? Bilenler, yanlışsam "Yanlış" desin lütfen... Eğer belleğim beni yanıltmıyorsa, Axel Springer Grubu ile Doğan Medya, Almanya ve Türkiye'de önünde engel tanımayan bir dev haline dönüşüyor demektir...

Acaba Springer'in Türk ortağının Springer'in resmen alamadığı iki Alman kanalına tâlip olmasına Almanya'da itiraz eden çıkar mı?

"Biz terbiye edeceği için medyada yüzde 100 yabancı sermayeden yanayız" tezini yüzüme karşı savunan bakana, "Hangi yabancıyla neyi terbiye edeceksiniz?" sorusunu yönelttikten sonra, o haftanın New Yorker dergisinde çıkan Rupert Murdoch'la ilgili yazıdan aklımda kalanları aktardım.

Murdoch'un ABD'ye ilgisi 1970'lerin ikinci yarısında başlamış... ilk aldığı gazete New York Post olmuş; ABD finans başkentinin sıradan insanlarına hitap eden halk gazetesi... Post'u alınca kendi postunu da New York'a sermiş Murdoch... Etrafına topladığı kurmaylarına ilk sorduğu... Hayır, "Gazeteyi daha çok satar, daha fazla kâr eder, daha itibarlı hale nasıl getiririz?" sorusu olmamış... ilk sorduğu soru şu: "Belediye başkanlığı yarışında kimi desteklemeliyiz?"

Sorusuna cevap alabilmek için adayları mâlikânesine çağırmış ve hepsine "Sendikalarla başım belâya girdiğinde ne yaparsın?" sorusunu yöneltmiş... Adaylardan "Grev yaparlarsa tepelerine binerim" cevabını vereni sevmiş... Sevmiş, ama New Yorkluların yüzde 4'ü bile tanımıyormuş o adayı...

Öykünün sonunu tahmin etmişsinizdir: Murdoch'a sendikalarla mücadelesinde açık çek veren aday Erward Koch, Post'un desteğini alarak seçilmeyi başarmış...

Murdoch, ingiltere'de önce Thatcher'i sonra da Blair'i alenen desteklemişti medyasında; ABD'de de iki seçim üstüste Bush'un arkasına verdi desteğini... Önümüzdeki seçimde adaylığını koyması için Hillary Clinton'a en büyük baskı yine ondan geliyor...

Tabii, 1977'de tek gazeteli Rupert Murdoch, bugün ABD'de New York Post gazetesi yanında Fox-Tv, Twentieth Century Fox film stüdyosu, HarperCollins yayınevi, Weekly Standard dergisi, MySpace internet sitesi ve Dijitürk-benzeri DirecTV'nin sahibi... Bu medya varlığı, ABD ve ingiltere gibi bir ülkelerde bile, Murdoch'a demokratik sistemi etkileme gücü bahşediyor; o da, bu gücü, daha çok muhafazakârları (Thatcher, Bush) desteklese bile bazen rakiplerine (Clinton, Blair) de şans tanıyarak kullanıyor...

Sohbet ettiğim yabancı meslektaşın "Onun tavrı ideolojik" dediği Murdoch, TGRT'yi satın alarak Türk medyasına da girdi; bir yandan yüzde 25 sınırının kalkmasını bekliyor, bir yandan da gözü yazılı basında... Hükümet ise, "Bizimkilerden yıldık, bırakalım yabancılar sahip olsun" düşüncesinde...

Ne kadar da saflar...

Taha Kıvanç
Yeni Şafak
21.11.2006

yazının adresi:http://www.yenisafak.com.....11.2006&y=TahaKivanc

son olarak amerikan bayrağının yakıldığı görüntülerin arşivden silindiği gündeme gelmiş ancak yalanlanmıştı, ben yalanlanmasına inanmadım o ayrı, bizde ayinesi iştir kişinin lafa bakılmaz derler.

edit : entry'i bu kadar hızlı kötülediğine göre murdoch aramızda. *