bugün

ben bu yazıyı sana yazdım

facebook' a geri dönmüşsün. nasıl rahatladım, nasıl sevindim. yine birkaç arkadaşın var biri benim. merak ediyorum, benim facebook umu dondurduğumu görünce üzüldün mü? aradın mı beni?
ne diyeceğimi sanıyorsun sana, tek sözüm var, git!
istemiyorum seni, nasıl egom tatmin oldu anlatamam. silmemişsin, belki aradın.
lan ben seni nasıl aradım, nasıl deli oldum, ben aylardır ne çekiyorum biliyor musun?
en yakın(!) dostum, dostluk senin oyun oynayabileceğin bir şey değil. pembe şatona istediğin zaman gizlenip sonra döneceğin bir yer değil. psikolojimi bozdun lan! kendimi tanıyamıyorum. hayır güçlendim, çok iyiyim, bak seni siktir ediyorum. normalde böyle konuşmam bilirsin, kendime de yakıştırmıyorum. ama haketmedin mi be dostum?
kendini sonsuzdan sıfıra getiren sen değil misin?
çok havalısın yahu, aferin sana. telefonlarıma cevap vermeyip, kimsenin telefonuna cevap vermeyip, ne biliyim işte facebook unu falan kapatıp kendini gizleyince o kadar havalı oldun ki anlatamam! vazgeçilmezsin di mi sen, ego di mi senin için her şey?
hayır hayır değil. affet beni. çok üzerine geldim. sadece kinimi kusmalıyım sana, deli ettin beni çünkü.
ama senin ederin gittiğin süre kadardı, ya yanımda kalacaktın hep, ya da gidecektin. gitmeyi seçtin sen dostum, çok acıttın çok. kendimi tanıyamadım, gittin.
bana çok şey kattın hakkını yemiyorum. ilk başta yıkıldım, sonra daha güçlü olarak doğruldum. sen şimdi geri dönmüşsün. eskisi gibi olur mu? ben güvenebilir miyim sana? güvenirim. çünkü salağım ben değil mi? sana güvenirim, sonra sen keyfine göre gidersin.
dostluk bu değil, bu değil. o bambaşka bir şey. bizim kirletebileceğimiz bir tanım değil.
aslında en iyi yaşatanlardan biriydik bunu.
ama senin her şey güzelken gitmen bu tanıma uygun değil.
benim sana kustuğum bu nefret dostluk değil.
senin bana yaşattığın acı dostluk değil.
senin pişman olup geri dönmen dostluk değil.
biz bunu çoktan kirlettik, şimdi lütfen geri dönme, bana sorma. benim için üzülme. bana fakir edebiyatı yapma, anladın mı yapma!
dünyanın en iyi iki insanı diyordu bir filmde, her ne kadar onlar biz olsak da, git şimdi. git. yaralarım kabuk bağlamışken, herkesi hayatımdan kovabilirken git! kocaman hoşçakal.