bugün

hayatın şanssız insanları

sokakta yanından geçtiğimiz, aynı dolmuşa bindiğimiz insandır. tabii şanssız olmasının nedeni bizimle aynı yolda yürümesi, aynı dolmuşa binmesi değil. neden olsun? bu kadar önemli miyiz? bir insanı şanssız duruma düşürecek kadar acımasız mıyız?

evet, şans önemlidir. varlığını, yokluğunu tartışacak değilim. şurada rahatlamak için birkaç satır bir şeyler yazıyorsak, üzerinde yıllardır konuşulan, samimiyetsiz tartışma programlarında bilim insanlarının tartışmaktan ziyade, kavga sebebi yaptıkları konuları konuşmaktan kaçınmakta fayda var.

***

bazı insanlar belirli bir yaştan sonra dünyaya uyum sağlamakta zorlanırlar. bazılarıysa doğuştan tutturamazlar bu uyumu. boyunlarına kordon dolanır vs. ilk gruptakiler daha "şans"lı gibi.

büyürler biraz sonra. gerilerinde başarısızlıklarını, kırılmış kalplerinin parçalarını bırakarak büyürler.

dikiş tutturamazlar bir türlü. aileleriyle araları bozuktur, arkadaşlarıyla araları bozuktur. sevgilileri... belki vardır, belki yoktur. karşılıksız aşk adamıdırlar/kadınıdırlar genellikle.

sonra, seçilmeyen kişi olurlar. arkadaşları başarıyı yakalar, göze girer. bizimkiyse öylece kalır orada.

***

zor iş. neyse, anlatasım vardı gitti. bir yazarın klavyedeki tıkanma anı... hayatın şanssız yazarları... kendimizden "yazar" olarak bahsederken, birçok önemli şahsiyete hakaret mi ediyoruz? sanmam, onlar hiç tıkanmamışlar mı? yoksa elleri, elleri hiç durmamış mı? gözlerinden bir iki damla yaş düşmemiş mi boşluğa?

peki, gülerek hatırlamak konusunda ne diyeceksin? mantıklı bir açıklaman var mı? varsa paylaş benimle, ihtiyacım var. benim de ileride hatırlayacaklarım var. "neden suskunsun?" sorularından başka, "seni doktora götüreceğim." tehditkar çözümlerinden başka duymak istediğim şeyler de var. evet, onun sesini duymak istiyorum. evet, şimdi yanımda olmasını istiyorum.

365 günü 5 rakamıyla çarpmış olması benim için ne kadar korkunçsa, onun için de o kadar değerli. kızamam... kızmam. buna hakkım yok.

ben yine seyirciliğimi konuşturacağım. seyirci olmak şu dünyadaki en zor işlerden biridir. oyunculuğu çıkartan seyircidir, anlattıran, yaşattıran seyircidir.

ben bu filmi ağlayarak seyredeceğim. öfleyerek izleyeceğim ve küfredeceğim. aynalara söveceğim, dik merdivenlere söveceğim, televizyonlara söveceğim. altındaki ıslaklığı farkeden 70lik dedeler gibi. yenilgi sonrası toplu halde caddelerde yürüyen taraftarlar gibi.

ve neredeyse her gün onu göreceğim. küçük gülümsemelerle, selamlaşmalarla saniyelerimi süsleyeceğim. bütün bu gülümsemeleri kaydedeceğim. gözyaşlarıyla ıslatmak üzere. ben bu son cümleyi başka bir yazarın entrysinde okusam iğrenirdim. evet, aşk böyle dandik. iğrendiğiniz şeylerin alasını yapmaya başlıyorsunuz.

neyse doktor, gitmem gerekiyor.
güncel Önemli Başlıklar