bugün

ben bu yazıyı sana yazdım

her gün okula giderim. her perşembe sabahı da okula giderım. her perşembe o yolda pazar olur. perşembe pazarı.
7de okulda olduğumdan erken kalktığımdan, sabahın köründe pazarın kuruluşunu görürüm. bıde o güzel kulaklığımla müzik dinlerken film setinde gibi hissederim kendimi.
kamyona "gel gel" yapanlar, domatesleri yerleştiren yaşlı teyze. corba karıştıran bi adam. tabure koyan çıragı. askı asıp magza yaratmaya calışan adam. mankenlere corap, sütyen giydiren adam. havanın morcivert hali altında gune hazırlanırlar. bır saate kalmaz pazar panayır yerı olur. itis kakışlar, beğendiğinin bedenini arayan kadınla kapışan başka bir kadın. boru gibi sesiyle bedava verıyomus gibi bağıran satıcı. zorla sahte parfum denettirmeye calışan adamlar. agzına agzına sıkar adamın parfümu. almazsan zehirlen geber dıye... boyle bi kinci milletiz ıste. ama olsun bu dünya boyle guzel sakalarıyla, yarşmalaryla, kavgalarıyla vikilıksıyle.
bombok gecsede gunler her an abartılarak yaşansada, üzüntüsüde, mutluluguda.. her persembe ben bu pazardan gecıp kalabalığa karışacağım. ve her persembe deniz diye diye uyanacağım.. o varms gibi davranacağım çünkü ben ona her gün dahada yaklaşacağım.