bugün

normal olamamak

özet geçemeyeceğim piç. ben böyle çok entry deneyip vazgeçtim şu sözlüğe geldim geleli. belki bu da vazgeçtiklerimden biri olur. ama elime kağıt kalem aldım olmadı, yanıma arkadaş aldım olmadı, sevgilime anlattım olmadı. sonunda çok da bir şey beklemeyin bu yüzden. bir yere varmasını, ya da ufkunuzu açmasını. bu sadece içimdeki paylaşma isteği.

tanım: olağan ya da olması gereken gibi olamamak.

benim ayaklarım yere basmıyordu o yıllarda. çehremle beraber aklım da değişiyordu. bir hevesle hobi edinilmiş, iki sene boyunca belli çapta başarılar elde edilmiş. mucizeye inanmak gereği, çok dolaylı bir burs bulunmuş ve almanya'ya gidilecek. arkadaşlar aynı yıllarda dershaneye giderek lise giriş sınavına hazırlanmış, mikrodalga ise aynı yoğunlukta kendi antrenmanlarını yapıyor. orta okul son sınıf. yaz tatili. almanya bileti, ilgili yerden geliyor. 3 hafta var. anne-baba kavga ediyorlar sürekli. birbirlerini değiştirmeye çalışıyorlar garip bir şekilde. onca senedir başkasıyla evliymiş gibi. mikrodalga ergenliğin doruk noktasında. çabuk çöküyor böyle durumlarda. kardeşi var bir de, çok küçük. o etkilenmesin diye, bağırış-çağırış içinde yüzünü güldürmeye çalışıyor kardeşinin, kendisi ağlarken. volkana benziyor bu kavgalar; şiddet teğet geçiliyor sürekli ve gittikçe büyüyor. boşanma kararı alınıyor derken..

boşanma kararıyla başlıyor mikrodalganın olağandan çıkışı. almanya'ya yollanmıyor seçmelere, aile çöküşte. baba otelde kalıyor bir süre. dışarıdan insanlara ihtiyaç duyuyor mikrodalga. ve yine ergenliğin doruk noktasında olan kız arkadaşı, almanya'ya gidemedi diye terkediyor mikrodalgayı. ne saçma.. arkadaşlarına durumu pek anlatamıyor, belki de utanıyor mikrodalga. çok uzaktaki dedesini özlüyor, şefkate ihtiyaç duyuyor. anneannesinin mezarının kayıp olduğunu işte o zaman öğreniyor tam da. bunlar belki kaldırılamayacak olaylar değil ama bu kadar kısa sürede olunca mikrodalgaya çok koyuyor. hayatın sillelerini yiyor adeta.

bir gece mikrodalga yatağına yattığında, ne kadar yorgun olursa olsun uyuyamıyor. dönüyor, terliyor ve normaldeki uyku öncesi düşünme seanslarından uzun sürüyor bu sefer ki. sabah oluyor. ilk kez sabahlıyor mikrodalga. yazın ilk kez üşüyor hayatında. sabah ezanı hep acı geliyor ondan sonra; hayatı boyunca. ertesi gün tekrar sabahlıyor mikrodalga ve bu ertesi günler bitmiyor. mikrodalga uyuyamıyor. en kötüsü de, düşünceleri bir yere ulaşmıyor, hayat daha yeni başlıyor ve uyuyamadıkça durum daha kötü oluyor. çok sonra bu hastalığının adını öğreniyor. insomnia.

burada yazarın bir paragraf açması gerek parantez niyetine. sizi tanımıyorum ve bunları yazarken hiçbir amacım yok. varsa da egolarım biliyor. ancak şöyle hastayım, böyle kötüyüm demek istemiyorum inanın. zaten başımdan geçenler büyütülecek şeyler değil belki de.

yaz bitiyor. geçmek bilmeden bitiyor. ve yaşamın ilk basamağında çakılı kalıyor mikrodalga. sorular hiç çalışmadığı yerlerden geliyor. liseye başlıyor mikrodalga. hayal ettiğinden çok uzakta, evine çok yakında. ailesinin durumu daha iyi, ancak mikrodalga unutulmuş durumda. şefkat.. çok sahici bir şefkate ihtiyaç duyuyor. ve lisede etrafındaki herkese anlatmaya başlıyor mikrodalga. herkesi deniyor. denedikçe daha yalnız hissediyor. çünkü kimse anlamıyor onu. ve şu yazının bittiği an bile farkedememiş olabilir mikrodalga, bunun doğa kanunu olduğunu. yeni bir kız arkadaş buluyor. egolarını biraz olsun dindiriyor ama hala çok şeyi anlatamıyor. evet belki neler neler var etrafında, ne acı hayatlar ama mikrodalga göremiyor henüz. psikoloğa gidiyor, birkaç ay sonra psikiyatriste. ailesinin haberi yok. zaten psikolog nedir bilmiyor. bir arkadaşı, başka bir olayı anlatırken duyup da heyecanlanıyor.

geçiyor günler ve mikrodalga hala uyuyamıyor. uyuyamamak nasıl bir şey bunu anlatamam. şu anda uyuyabiliyorum, uzun süredir. bu, çok eksik bir anlatım olur bu yüzden ve uyuyamayan insanlara saygısızlık olur. lisenin ilk yılı böyle geçiyor işte, pembe ilaçlar, yapay uykular eşliğinde; uykusuz gecelerin serinliğinde.

lisenin ikinci yılı mikrodalga en azından daha farkında. hayat zor. biliyor. ve psikiyatristiyle anlaşamıyor, başkasına gidiyor. sanki birden başlıyor ikinci sene. uyumamaya devam ediyor. okulun koridorunda, bir kıza aşık oluyor mikrodalga. bir anda. hazırlıksız yakalanıyor mikrodalga. kız arkadaşı var. kız arkadaşı egolarını tatmin etmeye yarıyor. sonbaharın ince yağdığı bir gün, mikrodalga kız arkadaşına, başkası var diyor. kız arkadaşının izmir'e taşınacağı gün de tesadüfen o gün. yıkım görüyor tekrar mikrodalga. az biraz şefkatini de kaybediyor. karşılıksız seviyor. biliyorsunuz ne yazık ki çoğunuz, o yıllarda karşılıksız sevmek ölüm gibi geliyor. şiire de sevdalanıyor mikrodalga. karalamaya başlıyor. kış geliyor. mikrodalganın bu ilk aşkı, birini buluyor. kimse enkazı devralmıyor. daha yalnızlaşıyor mikrodalga. yalnızlaştıkça daha çok şey keşfediyor hayata dair. bu keşiflerin bitmeyeceğini bilmiyor o yıllarda.

lisedeki ikinci senesi böyle geçiyor mikrodalganın. anlaşamadığı bir psikiyatristi daha oluyor. ilaç dayıyorlar ona. dördüncüye kadar şu hekimleri sabitleyemiyor mikrodalga. karşılıksız sevmek ona yazdırıyor.

yazlar geçmek bilmiyor hiç. uzak kalıyor mikrodalga sevdiğinden. o, başkalarıyla. lisedeki üçüncü yılı başlıyor mikrodalganın. ilk kez dershaneye gidiyor hayatında. derthane diyor günlüklerinde oraya. bir gün dershane çıkışı, karşılıksız aşkı, otobüs durağına geliyor. mikrodalganın duygularını biliyor ve onun yanında sevgilisinden bahsediyor. mikrodalga o yolculuk nasıl geçti bilmiyor. eve dönüyor. yazıyor, yazıyor ve ağlıyor, ağlıyor. sabah onu gördüğünde, içinde hiçbir şey kalmadığını farkediyor. sonbahar yine. münazara takımına seçiliyor okulda. ağzı laf yapıyor. şiire eğiliyor. şiirlerini sınıfta okuyor bazı. münazaraya giderken başka bir okula, liseye yeni gelen kızı farkediyor serviste. ikinci kez aşık oluyor mikrodalga. yeni umutlar. hemen, hemen paylaşıyor her şeyini onunla. konuşuyorlar. kışın anlıyor ki, yine karşılıksız seviyor. artık şiir patlaması yaşanıyor gökyüzünde. psikiyatristi farklı bir teşhis koyuyor uykusuzluğuna ve buna. mutluyken çok mutlu, mutsuzken çok mutsuz oluyor mikrodalga. üzgünken beynindeki yaratıcı hücreler olağandan fazla artıyor. bu onu sanata itiyor. mikrodalga artık çoğu şeyin farkında. en azından yaşadığının. yeni karşılıksız aşkıyla, konuşmaya devam ediyor bizim dalga. ilkbaharda sallanmaya başlıyor artık. hayatın ona yetmediğini epey düşünüyor. hala yalnız. ama en azından farkında. farkında olması iyi mi bu bir muamma. şiir dinletisi yapılacak okulda, şiirleri okunacak. emekliyor sanat..

bir yandan sallanma devam ediyor. mikrodalga ilaçların dengesizliğinden bıkmış durumda. bir gün sanal bir yoldan konuşuyor karşılıksız aşkıyla ve "yarın seni görsem, noolur, çok özledim" diyor. son çırpınışları. reddi yiyor her zaman olduğu gibi. mektuplar yazarak kutudaki tüm ilaçları ağzına atıyor mikrodalga. ve kutuda az sayıda ilaç var.

26 saat sürüyor mikrodalganın uykusu. annesi uyandırıyor, durumun biraz farkında. mikrodalganın ayağa kalkacak hali yok. sürünerek tuvalete gidiyor ve musluğu açıp ağlıyor orada. sigaraya o gün başlıyor mikrodalga. dışarı çıkıyor, oturuyor bir banka. o gün hiç aklından gitmiyor. nasıl gitsin ki.. öyle ya da böyle kastediyor kendi canına. can bu..

mikrodalga dinletiden sonra biraz tutunuyor hayata, sanatla. okullarındaki orkestrayla konserlere çıkıyorlar. şarkı söylüyor. yaz geliyor. karşılıksız aşkı her daim umutlandırıyor mikrodalgayı ve yaz, kendiliğinden geçiyor.

lisede son yılına geliyor mikrodalga. hala aynı kızı seviyor. buluşuyorlar, sürekli konuşuyorlar. deniyorlar hatta bir ara. ama olmuyor. başlarından olaylar geçiyor, mikrodalga tam 18'ine bastığında. belki bu kızın ve arkadaşının okuldan atılmalarına engel oluyor. yine umutlar. ancak bir süre sonra haberi oluyor ki, bu kız başkasıyla. yıkılıyor tekrar, zaten ilaçları bir kullanıp bir bırakıyor. biliyor ki çoğu duruma göre 2-3 haftada robot ediyor adamı, sakinleştiriciler dışında. üniversiteye hazırlanıyor bir yandan. ancak şiirle yaşıyor daha çok. bu arada mikrodalga kopuyor biraz aşktan, başkalarına yöneliyor. amacı ne bilmiyor. amacı olmak zorunda değil, biliyor.

öss de geçiyor ve mikrodalga, karşılıksız sevdiği kızla tekrar konuşmaya başlıyor. kız isveç'te ve mikrodalgayı özlüyor. mikrodalga üniversiteye giriyor. gereği kadar puan yapıyor. hukuka başlıyor. kız lisede hala, mikrodalgayla buluşuyorlar tekrar, yeni çevre pek etkilemiyor mikroyu; o hala seviyor ve daha çok yıkılıyor. bir hastahanenin baş hekiminden yardım alıyor. bu arada şiir kitabı için görüşmelere başlıyor. yine buluşuyorlar kızla ve adı yok ama beraberler aslında. kısa bir süre. belki biraz, bu 4-5 yıl içinde ilk kez nefes alıyor bizim tosbağa yüzeye çıkıp. sonra daha büyük yıkımlarla karşılaşıyor. hastalığı boyut değiştiriyor. krizler geçiriyor. krizler onu bitiriyor, sanrılar görüyor zaman zaman. belki hatırlamadıkları var..

üniversiteye kış geliyor. mikrodalga hala seviyor. ve karşılıksız aşkının bunalmasıyla, istemeye istemeye susuyor. sonra sustuğu sürede, karşılıksız aşkı, başkasına aşık oluyor. aynı hikaye.. bizim mikrodalga, artık ilaçlara veriyor kendini ilk defa, bir gece yine ağlıyor çokça ve sabah yine içinde hiçbir şey kalmıyor. zaman zaman 20 saat uyuyor. bu ona başarısız bir başlangıç getiriyor okulda. kışın sonunda, evvelden beri dikkatini çeken kızı görüyor eski okulunda. vuruluyor. üçüncü kez. vuruyor bu defa. ve ilaçlara, hayata inat; mikrodalga yaşamaya başlıyor. nefes almak nedir biliyor. yıllardır özlemini duyduğu şefkat geliyor ona. dinleyen biri var artık. hep yanında. masal gibi.. aradan sekiz buçuk ay geçiyor. mikrodalga hala ona aşık. ancak şefkat açığı kapanmamış durumda. ilaçlara ihtiyacı yok. arada ufak tefek krizler geliyor. aşkı, okulda tiyatroya gidiyor iki gün haftada. ve mikrodalga haftanın bu iki günü, bu uzun yılları tek tek geçiyor 3 saat boyunca. belki aşkına bir şımarıklık gibi geliyor bu. mikrodalga da biliyor, insan ilgilenmeli sanatla. mikrodalganın kitabı çıkacak haftaya, adı hiç yazmayacak burada. çünkü anlatmak istedim sadece. beraber oldukları sürede sevdiğine hep ulaşabiliyordu mikrodalga ve bu ona uzak, garip geliyor işte..

ben hala şefkate ihtiyaç duyuyorum. insanlara normal gelen bir şey, beni nasıl bu kadar rahatsız ediyor, haftanın iki günü boyunca nasıl yalnız hissediyorum, ayrıca bunun böyle hissettirmesi bana nasıl yalnız hissettiriyor anlatamam. anlatamadığım için yazıyorum. normal olmak istiyorum. hayatımın anlamı -ki bu lafı öylesine kullanmıyorum- haftanın iki günü kendine zaman ayırırken, ben sadece mutlu olup, beklemek istiyorum. neden böyle bilmiyorum. ve belki buraya kadar geldiyseniz size çok saçma gelecek. bana ise nasıl yalnız hissettiriyor anlatamam. haftada sadece toplam altı saat.. insanlar neler yaşıyor.. ama yalnız hissediyorum.. ne yapacağımı bilmiyorum.. sanırım birçok şeye alışamadım bunlardan sonra ve yalnız kaldığım her saniye, geçmişim bana saplanıyor..