bugün

entry'ler (17)

şair uğultusu

ağırlıklı olarak şiir sanatı üzerine yayın yapan bir blog-dergi. şiir, öykü, eleştiri dışında seslendirme de yapıyorlar. internette edebiyatın kaliteli adreslerinden.

http://sairugultusu.wordpress.com

intihar etmeyi düşündüm

yılmaz vural'ın, takımı küme düştüğü gece, canlı yayınlanan santra programına telefonla bağlanarak sarfettiği cümle. ertesi gün katıldığı başka canlı yayınlarda ısrarla inkar etmiştir, o ayrı.
(bkz: baba büyüksün)

yılmaz vural ın a milli takımın başına geçmesi

(bkz: intihar etmeyi düşündüm)

hem orospu hem orospu çocuğu olmak

(bkz: natüralizm)

fatih harbiye

fatih'le harbiye arasında çalışan bir tramvayın olduğu, yetişemediğimiz zamanlardan bahseder.
doğu ve batının ortak bir noktada buluşamayacak iki kutup olarak sunulduğu romandır. bu tezin tam tersini işleyen bir diğer roman için... (bkz: sinekli bakkal)

zuğaşi berepe

ilk lazca rock grubudur.
üyeleri: barış beşli, kazım koyuncu, ilhan karahan, metin kalaç, cengiz eyvazov, mahmut turan.
grubun "igzas" akbümü 2005 itibariyle bulunamıyordu, muhtemelen "va mişkunan" da tükenmiştir.
"igzas" daha bir dinlenilesi olmakla beraber "va mişkunan"daki "avlaskani cuneli" ve "golas empula yulun" ve dahi "ernesto" çok acayip şarkılardır. hele o avlaskani cuneli'yi yeşili kamiyoni'ye bağlamaları yok mu... o arada ilham yoluyla horon tepmeyi öğrenirsiniz. tabi bunda en büyük pay tulumun gözüne gözüne vuran mahmut turan üstadındır o ayrı.

fenerbahçe

rivayete göre istanbul'un işgali sırasında avrupa yakasından anadolu yakasına silah kaçırılmasında faydası dokunmuş spor klübüdür.

(bkz: fenerbahçeli değilim ben sözlük)

yazar ve cizerlerin ipe sapa gelmemesi

marjinal olmadan, biraz deli olmadan yazar ve çizer olunamayacağı için anormal karşılanmaması gereken. biraz da tutunamamış olmak lazım hani.

yatmadan once dua etmek

fırat'ın alışkanlıklarından biridir.

(bkz: süpaneke amin)

tramvay ve metro aygirlari

aynı aygırlar, tramvay/metrodan inerken kendilerine yol vermeyen, kapı önüne doluşmuş başka aygırlara "önce inenlere müsaade edin" diye çemkirirler.

masallardaki gizli mesajlar

"iyi bir çocuk olursanız" diye başlayan, tarihin en büyük yalanları.
(bkz: maval okumak)
(bkz: hayat masallardaki gibi değil)

eski sevgiliyle karşılaşmak

çok büyük ihtimalle yeniden Âşık olunmasına sebebiyet verecek tesadüf.

temizlik sonrasi duyulan huzur

göz kararması ve hoş bir boşluk hissiyle on saatlik bir uykuya evrilecek yalancı.

kızların hoşlanma belirtileri

görüş alanınıza geçip saçlarıyla oynaması ve dahi sigara içerken -istemsiz olarak- bileğinin iç tarafını size doğru çevirmesi.

ask neyin kisaltmasi

tuna kiremitçi'nin süpermarket raflarında satılan kitaplarından.

(bkz: aq neyin kısaltması)
(bkz: bu işte bir ibnelik var)

içki içerken görüntülenen ihl sözlük müdürü

yandaşları tarafından "o fotoğraf ihl sözlük zirvesinden değil uludağ sözlük zirvesinden" argümanıyla savunulmaya çalışılan.

iklimler

--spoiler--
iklimler Üzerine; ilişkiler

Nuri Bilge Ceylan iklimler'de, isa ve Bahar'ın kopma noktasına gelmiş ilişkisinden hareketle aşkı ve kadın-erkek ilişkisini irdeliyor. Hikayenin merkezindeki isa(Akademisyen) ve Bahar(Sanat Yönetmeni); filmin genelinde yansıtılan ve çapraşık ilişkilerin; yalanların, aldatmaların, karışıklıkların kaynağı konumundaki sosyal çevrenin üyeleri.

Antalya Kaş'ta birlikte tatil yapan isa ve Bahar çifti mutsuzdur, paylaşım adına ne varsa kaybetmişlerdir; ilişkinin bu noktaya gelmesine isa'nın, ortak tanıdıkları Serap'la yakınlaşması sebep olmuştur. Sarsılan güven duygusu hala tamir edilemediğinden mutsuz olan Bahar, psikolojik olarak da çöküntüdedir. Birbirlerini sevseler de, artık ikisine de zarar vermeye başlayan beraberlik sonlandırılmak zorundadır. Bahar tek başına istanbul'a döner. isa da geri döndükten sonra hiçbir şekilde temasları olmamıştır istanbul'da, gerçekten bitmiştir ilişkileri; birbirlerinin nerede olduğundan dahi habersizdirler. isa, tekrar münasebet kurduğu Serap'tan Bahar'ın dizi çekimi için Ağrı'da olduğunu öğrenir; sömestir planlarını tamamen değiştirecektir...

Başroldeki isa karakterini, yönetmenin kendisi oynuyor. Bahar'a hayat veren ise Uzak filminde aldığı küçük rolden de aşina olduğumuz Ebru Ceylan, Nuri Bilge Ceylan'ın eşi. Fatma Ceylan ve Mehmet Emin Ceylan'ın gerçek hayattaki rolleri Mayıs Sıkıntısı'nın ardından iklimler'de de kurguya aynen aktarılmış. Ceylan'ın üslubunun bir parçası haline gelen bu oyuncu seçimleri, izleyici üzerinde gizli bir etki yaratıyor. Karakterleri canlandıran sıradan (şöhretli olmayan) insanlar, izleyiciye fark ettirmeden, dikkati duyu'rulmak istenene, oyuncuların/karakterlerin hal dilini çözmeye çekiyor. Alabildiğine sade olan filmlerde çıkan en yüksek ses de susan, mecbur kalmadıkça konuşmayan insanların lisan-ı hali zaten; bu NBC filmlerini, paradoksal bir biçimde, insanileştiriyor.

"Artık kendilerine ait olmayan bir mutluluğun peşinde sürüklenen iki yalnız ruh"

iklimler; "bir ilişki filmi." Yönetmen seyirciye, zarar vermeye başlayan aşk ve zedelenmiş bir ilişki üzerinden, kadın ve erkek taraflarının yolunda gitmeyen ilişkiden ne denli farklı etkilendiklerini gösteriyor. Erkeğin kendine güveni ve buna bağlı olarak olayları yeterince önemsememesinden kaynaklanan sakin ve metin hali; kadının güvensizlik, umutsuzlukla örülmüş duygu karmaşası... isa iradesini kaybetmeden olaylar üzerine tavır takınırken Bahar olaylara maruz kalıyor. Yalnızlaşıp mutsuzlaşan çiftin zıt kutuplara kaymasından zarar gören daha çok Bahar oluyor. isa'nın -zahiri de olsa- metaneti onu daha da pasif hale getiriyor ve psikolojisini bozuyor. Gelinen son noktada isa ve Bahar uzun bir süre görüşmemek üzere ayrılmak zorunda kalıyor.

Bahar'ın kafa karışıklığı, duygusal ikilemi, daha filmin başında göze çarpıyor. Kaş'ta kendisinden yaşça büyük sevgilisi isa, doçentlik tezi için fotoğraf çekerken, onu gergin ve düşünceli bir ifadeyle uzaktan izleyen Bahar, isa'nın dengesini kaybedip düşmesi üzerine sevgilisinin yüzüne sıcak bir tebessümle bakıyor; fakat mütebessim çehre çok geçmeden eski haline dönüyor, birkaç saniye sonra iki damla gözyaşı kayıp gidiyor üzerinden. Yönetmenin ilk sahnede dikkat çektiği bu ruh halinin daha da baskınlaştığına şahit oluyoruz film boyunca. Bahar�ın beklenmedik tepkileri, yersiz gülüşleri... Filmin plajda geçen bölümünde yaşananlar son damla hükmünde... isa'nın; artık birbirlerini mutlu edemediklerini, aradaki yaş farkının zorlamaya başladığını, biraz yalnız kalmanın ikisine de faydalı olacağını söylerkenki yapıcı ve kendisinden emin hali; "Ufacık bir Serap olayı bile seni ne hale getirdi !" sözüyle aymazlığa dönüşür. Sevgi ve güvensizliğin meydana getirdiği ikilemde olmanın sıkıntısıyla o ana kadar sessiz kalan, bir karara varamayan Bahar sürekli ertelenen sonun geldiğini görmüştür; çabalamanın manası kalmamış, istanbul'a dönüş vakti gelmiştir artık. Otobüste, kendisini yolcu eden isa'nın, "istanbul'a dönünce ararım" demesine karşı onun cevabı oldukça nettir: "Arama"...

Bahar'dan ayrı olduğu zaman diliminde isa beklenmeyecek derecede keyiflidir, Serap defterini de yeniden açmıştır. isa'da melankoliden eser yoktur; aymaz, samimiyetsiz tavrı dikkat çekicidir. Filme işlenen kadın ve erkek tavırlarındaki zıtlaşmayı bu bağlamda da değerlendirebiliriz. Rahat tavırlı, sorunlara ilgisiz erkek tipi, aynı sorunları soğukkanlı bir biçimde konuşabilirken; yaşananlardan asıl rahatsız olan, münfail konumuna düşen, güçsüz, soramayan, yalnızca cevaplar veren kadın; bir monologun yön verdiği ilişkinin akıbeti konusunda işlevsiz kalır.

Serap'tan, Bahar'ın Ağrı'da olduğunu öğrenen isa'nın bu habere kayıtsız kalması ve güneyde sıcak bir iklimde tek başına tatil planları yapması eski ilişkisini tamamen unuttuğunun göstergesidir. Fakat ani bir karar değişikliği rotasını soğuk iklime, Ağrı'ya çevirir. Bahar'dan yoksun olduğu dönemde üzüntülü bir hali olmayan, hayatından memnun görünen isa'nın bu hareketi çok şaşırtıcıdır. Ayrılmayı önce kendisi istemiş, ayrıldıktan sonra da hiç üzülmemiş olması ve ardından Bahar'ın peşine düşmesi hiç de makul değildir... Ya yeni bir mutluluk aramaktadır ya da aşkın cazibesine kapılmıştır.

isa Ağrı'ya gidip Bahar'ı bulur. Bahar yaşadıklarını atlatmış, eski neşesine kavuşmuştur; isa'yla konuşurken de gayet soğukkanlıdır. ishak Paşa Sarayı'nı çekme bahanesiyle yanına gelen eski sevgilisine maziyi hatırlatacak özel bir ilgi göstermez. isa'nın tekrar görüşme ısrarlarına işten vakit olmadığı gerekçesiyle olumsuz cevap verir; hatta getirdiği hediye ve birlikte çekildikleri fotoğrafları almadan yanından ayrılır. Bahar'ın bu tavrı kızgınlıktan değil; belki bitmiş aşkın yeniden canlanmasına meydan vermek istememesinden kaynaklanmakta, yaşananların tekrar etmesi olasılığı onu bu aşktan uzak kılmaktadır. isa, "unuttuğu" hediyelerini vermek için sete geldiğinde Bahar'ı ağlarken bulur; Sebebini sorduğunda aldığı cevap her şeyi özetlemektedir aslında: "Neden geldin?" Bahar, tam da unuttuğu sırada karşısına çıkmasından, kaçtığı aşkla yüzyüze getirmesinden dolayı sitem etmektedir isa'ya; mutsuzluğa gebe bir beraberliğe yeniden başlamak istememektedir. isa gelişinin asıl sebebini söylerken de gergin ve gözü yaşlı dinleyen Bahar suskunluğunu yine bir soruyla bozar: "Biz ayrıldıktan Sonra Serap'la hiç görüştün mü ?" Birkaç saniye sessizliğin ardından gelen "Tabi ki hayır" cevabı onu tatmin etmemiş görünmektedir. Dil döken isa'yı gergin, isteksiz bir biçimde dinlemesi; o konuşurken bakışlarını sürekli ters yönde gezdirmesi güvensizlik hissini vurgular. isa'nın istanbul'a birlikte dönme teklifini reddetmesi de beklenmedik bir tavır değildir; "Artık çok geç"tir çünkü.

Ağrı'daki son gecesinde, otel odasında uyuyan isa'nın kapısı çalar ansızın; Bahar gelmiştir. ikisi de tek kelime etmez, Bahar "kalıcıyım" dercesine davetsizce içeri girip yatağa uzanır. Birbirlerini tanıyan iki insan konuşmaya ihtiyaç duymamaktadır. -Nuri Bilge Ceylan filmindeki böyle bir sahnede sessizlikten başka ne beklenebilirdi ki zaten- Sessiz geçen gecede yaşanan beraberliği sigara ile imgeler yönetmen. Sabah olduğunda her şey eski haline dönmüş gibidir. Bahar'ın yüzü gülmekte, kendisini çok mutlu eden rüyayı sıcak bir tebessümle sevgilisine anlatmaktadır. Sevinç ve huzur içindeyken, isa'nın sorusu, yüzündeki tüm mutluluğu silip atar' "geç kalmayasın" diyerek çekimlerin kaçta başladığını soran isa'nın istanbul'a birlikte dönme teklifi hala geçerli değildir belli ki. Başa dönülmüştür; Antalya'da geçen ilk sahnedeki gibi Ağrı'da da mutluluğu yüzünden düşüvermiştir Bahar'ın. isa'nın davranış şekli "gurur" ile açıklanabilir; bir gün önce, yalvarma derecesindeki ikna çabalarına rağmen "maruz kaldığı" tavra misliyle karşılık barındıran bir gurur gösterisi...

iklimler aşkı irdeliyor; iki ucundan da insanın asıldığı bir aşk bağını. Hakiki olmayan aşkın muzır hale gelişi safha safha yer ediyor zihnimizde. Yalan, ihanet, gurur ve benlik kavramları ile paralel seyreden aşkın asla bir sonuca ulaşamayacağına filmde, erkeğin tattığı tensel zevkin ardından kadına sırt çevirmesiyle şahit oluyoruz. ilişkileri; çarpıcı hikâyesiyle, çağrıştırdıklarıyla ve uyandırdığı hissi yoğunlukla gözler önüne seren bir film iklimler.

--spoiler--