bugün

entry'ler (811)

akdeniz üniversitesinde hocaya yapılan saygısızlık

afganistan'da kuran yaktı diye öldürülen ferhunde'yi hatırlattı bana (http://www.haber7.com/asy...-oldurulen-kadin-masummus). 3-5 adam/kadın toplanıp kafanıza göre insanları teşhir edemez, saldıramaz, dövemez, öldüremezsiniz. bu cırtlak sesli arkadaşların hocaya yaptıkları saygısızlık bir tarafa, kendilerini "mahallenin kabadayısı" olarak görmeleri; hedeflerine koydukları bir gence 5-10 kişi toplanıp "seniiiin buyyaaa hakkıın yook" diye cırtlak cırtlak bağırmaları, fiziki saldırıda bulunmaları, bir şeyler fırlatmaları vs; olayın tamamı başlı başlına saygısızlıktır.

dilek doğan

armutlu'da polis baskını sırasında evinde öldürülmüş genç kız. kim tarafından nasıl öldürüldüğü umarım mahkemeler neticesinde doğru bir şekilde aydınlatılır.

gelelim diğer tanıma:
adına uludağ sözlük'te açılmış başlıkta ilk defa bu kadar yavşağı yanyana görmeme sebebiyet vermiş genç kızdır esasında. bu sözlük zaten saçma sapan tiplerle doluydu ama, bu kadar leş kargası, bu kadar yavşakla dolmaya başlaması da ilginç. yok bilmem örgüt üyesiymiş. yok teröristmiş, yok aleviymiş, yok canlı bombaymış. evi boş yere basılmazmış. bunca yıldır bunun niye evini basmıyorlarmış. ulan s.ktiğimin beyinsizi. seni kim adam yerine koyup itlaf eder. akşama kadar 31 çekip, sözlükte g.tünü büyütüyorsun.

ulan size b.k diyeceğim, onun da şu dünyada bir yeri var. bir işlevi var. bakteriye falan yaşam kaynağı oluyor. size ne denir diye düşünüyorum, kusmuktan başka bir şey gelmiyor aq aklıma. ulan siz dünyanın midesindeki bir bozulmadan ortaya çıkmış, ülkenin saçma sapan bir hal alması neticesinde bir yan etki olarak sokaklara salınmış, ağız dolusu kusmuktan başka bir şey değilsiniz. suratınıza tükürmek, yanınızdan geçmek, dikkate almak gelmiyor insanın içinden. bu başlıkta bu kadar kusmuk görünce, bu genç yaşta ölüp gitmiş kıza acıyor insan...

ölmüş bir kızın arkasından atıp tutan b.k böcekleri sizi...

izmir

istanbul'da yaşayan önemli bir kitlenin yaşamak için hayallerini süsleyen şehir. ama yine çoğu başaramayacak...

akp ye oy vermeyen kız bakire değildir

"akp'linin fikir yapısı" konusunda bizlere çok güzel örnek oluşturan önerme.

tabi ki önermenin bize "akp'ye oy vermeyen kız" konusunda fikir verebilme ihtimali yok. aklı başında bir adam böyle ipe sapa gelmez bir şey hakkında yorum yapıp çenesini yormaz. lakin akp'ye oy verenlerin belli bir kesimi hakkında çok ciddi şekilde fikir verebilir bu yargı bize.

şöyle ki; bu akp'li güruh, "kendileri gibi olmayan" her şeye düşmandır. dünyayı anlamakta, empati kurmakta öylesine zorlanırlar ki; anlayamadıkları her şeyi çabucak "biraraya getirip, sınıflandırma" ihtiyacı hissederler.

düşünsenize. dışarıda koskoca bir hayat; gürül gürül akmaktadır. güzel kızlar kırmızı arabalara binmekte, sevgilileriyle gezmekte, yakışıklı delikanlılar sahillerde bira yudumlayıp gitar çalmakta, top sakallı bir ressam çıplak bir kadın resmi yapmakta, bir heykeltraş afedersin elin yunanının ç.künü heykelinde tasvir etmektedir. bu tür şeylere "anlam" verebilmek mümkün değildir. hatta anlam verebilmeye çalışmak da, fena halde kafa karıştırmakta, onlarca yıldır süregelen yargıları zorlamaktadır.

çözüm basittir. genelle-birleştir-kötüle...

bu kafa yapısından şu cümleleri çok duyabilirsiniz:

- kırmızı arabaya binen kadın chp'lidir.
- akp'ye oy vermeyen kız bakire değildir.
- başı açık kadın perdesiz eve benzer.
- böyle sanatın içine tükürürüm.
- kaldırım taşını söktüler.
- müslüman mahallesinde salyangoz satıyorlar.
- yak la yak...

bakın etrafınıza. bu tiplerden bir hayli göreceksiniz. dünya üzerinde anlayamadığı, anlamlandıramadığı, onun "küçük dünyasına" yabancı her şeye düşman, her şeyi basitleştirip kötülemeye hazır insanlar her gün her yanımızda. genelde zararsız görünürler. çünkü biraz "korkak" olurlar, her şey onlara yabancı geldiği için. "hoşgörüden" falan bahsederler o yüzden hep. ama biraz "kalabalıklaşırlarsa", oldukça "saldırgan" bir hale gelebilirler. 1/100 oranında bunların arasında kalırsanız, ciddi tehlike içindesiniz demektir...

en samimiyetsiz laflar

kadınların birbirlerine ettiği bütün iltifatlar... abi allahtan okul/iş gibi sosyal hayatta böyle ortamlarda uzun süre bulunmamız gerekmiyor. ama facebook'ta bundan kaçış yok. yahu ne tiksindirici bir yalama, ne samimiyetsiz bir yağcılıktır o.

birinin arkasından "saça bak kaltağın, at y.rağında kelebek gibi olmuş" diye düşünüp yüzüne "saçların muhteşem olmuş. çok açmış seni." diyebilen bir yaratık; ülkeyi yöneten kurumlarda kilit görevlere gelse neler yaşanır acaba?

ama çok bodoslama da yaklaşmamak lazım. bu riyakarlığı, "delikanlılık" kültürüyle büyütülmüş erkek nesli olarak bizim anlamlandıramıyor olmamız da muhtemelen. belki de hayat gerçekten böyledir. böylesine riyakar, bu kadar samimiyetsizdir...

hesabı ödemek için ısrar etmek

mecburiyetten girilen iki ucu b.klu değnektir. bu muhabbetlere fazla karışmasan bir süre sonra "yiyo içiyo hesap ödemiyo p.venk" diye arkandan konuşulur. sanki 10 dakika önce "ölürüm de ödetmem abijim" diyen o yavşak değildi. adım "beleşçi" çıkacağına bu komik ritüele ortak olayım desen, bir süre sonra kendinden tiksinir, hayat enerjini kaybedersin. bünye bu krize dayanamaz. her hesap ödeme anı yaklaştığında ter basar. bazen "s.kimde değil, kim öderse ödesin" deyip yerinden kalkmazsın, diğerlerinin boğuşup durmasını garip duygularla seyredersin. bazen de, 1000 yıl önce yaşayan bir ortaçağ savaşçısı gibi yerinden fırlayıp "vallahi olmaz, ben varken size düşmez" nidalarıyla kasanın önündeki kalabalığın ortasına uçarak dalarsın. daha da ilerleyen süreçte, ortamlardan soğur, arkadaşlarla kahveye bile gitmeyi bırakırsın. çünkü her gün böyle bir mücadeleyi, böyle bir stresi kaldırmaz bünye. yorulur, kırılır, düşer soluk bir yaprak gibi...

apple nin yıllardır söğüşlediği kerizler

içinde yer aldığım keriz grubudur. zaten sistem herkesin herkesi söğüşlemesi üzerine kurulu bir sistem. apple da bunu "en başarılı" şekilde yapan firmalardan birisi. ederi rakiplerinin yarısı değerindeki malları, iki katı fiyatla piyasaya sürüp satabiliyor. çünkü insanların "imaj" yanına hitap ediyor. adam teknolojiden bihaber, elindeki iphone'un özelliklerini bile kullanmayı bilmez; ama "en iyi telefon iphone" diyebilir. çünkü imaj pazarlanmış adama. söğüşlenmiş. samsung daha az söğüşleyecekti, apple daha sağlam söğüşledi. olan bundan ibaret...

ha konu şahsileşip de; "sen niye şöğüşleniyorsun?" dersen; söylediğim şeyle ilgili. tamamen imaj. elimdeki apple malına, samsung veya htc'nin yarı fiyatı edeceği halde, iki katı para verdiğimi biliyorum. ama ben, sosyal statüm gereği imajı da satın almalıyım. bu imajı değiştirmek için uğraşmak falan da benimle ilgili bir durum değil. milleti apple'ın mı, samsung'un mu söğüşlemesi gerektiğine çok takılmıyorum. bakıyorum apple iyi söğüşlüyor, bakıyorum bir iş görüşmesinde elindeki telefonun samsung mu, apple mı olduğu konusunda bir yargı oluşturabilen insanların sayısı bir hayli fazla, bakıyorum bu konuda bir "görmemişlik" hadisesi söz konusu, fazla takılmayıp söğüş kervanına ayak uyduruyorum. pragmatizm yani...

en beğenilen lokantanın aşçısının gay çıkması

yediği yemeği pişiren elemanın seks hayatıyla ilgilenebilecek sümüklü böceklerin varlığını ispatlamış bilimsel tez...

öğle yemeğinde vibratör yiyor sanki p.venk... yediğin g.tü b.klu kuru fasülye dingil. az pişmiş biftek yiyor sanki her öğünde, dom pérignon eşliğinde yavşak...

yemeğini ye geç. yapan herif ibne olsa ne olacak, bdsm tutkunu olsa ne olacak, katil olsa ne olacak aq... çok da s.kinde herifin senin yediğin s.kimtronik fasülye...

64 bit işletim sistemi vs 32 bit işletim sistemi

10 tane elmayla 5 tane elmanın kıyaslanması gibi saçma bir aşamaya doğru ilerleyen versus hadisesinin sözlüklerde geldiği noktayı görmemiz açısından önemli bir karşılaştırma.

olaya pozitivist yaklaşıp 32 bit ile 64 bit işletim sistemi kıyaslamasının bir embesile özgü olmadığını kabul edip kıyaslamaya dahil olursak; aradaki fark çoğunlukla nicelikseldir. 64 bit işletim sistemleri; veri kullanımında ve buna bağlı olarak donanım/yazılım erişiminde bazı nicel avantajlar sunmuştur. ama bu 16 bitten, 32 bite geçiş gibi bir devrim değil elbette. 16 bit'te mario oynayanların, 32 bit'te gta3'e terfi ettiklerini düşününce veya 16 bit'teki win 3.1'i, 32 bit'teki windows xp ile kıyaslayınca; o fark daha çok niteliksel bir evrim taşıyordu. hatta 16 bit'lik win 3.1, 32 bit'lik win95 olduğunda; bilgisayar dünyası baştan sona değişmişti. şimdi win7'deki bir "opsiyon" olarak geldi yeni bit "devrimi"...

kendini fotoğrafçı sanan ergenler

gösteriş yapmak isteyen masum ergendir...

bir de bunlar hakkında söyleyecek üç kelimeden fazla şey biriktirebilmiş ergenler vardır. sözlükte haklarında başlık açar, 182 tane entry girerler...

ulan beyninizdeki hücreler yanlış hidrojen izotopundan mı imal edildi ey su samuru yavruları... ergen eline almış makineyi. fotoğraf çekiyor, paylaşıyor... bilmiyor. öğrenecek belki. belki de sıkılıp atacak. aq ortalık yılışık, yalama, rahatsız edici ergenlerle dolmuş; bunlardan bir veya birkaç tanesinin elinde makine fotoğraf çekmesi hangi hipopotam evladını rahatsız eder, anlayabilmiş değilim...

büyük çoğunluğu konuşmayı bilmiyor. yazmayı bilmiyor. iki tane lafı bir araya getiremiyor. iletişim özürlüsü. gösteriş budalası. salak saçma ve rahatsız edici bir müzik kültürüne, bir anti-sosyal tavra sahipler... yozlaşma, bayağılaşma, yavşaklaşma almış başını yürümüş; abiler kafayı fotoğraf çeken ergenlere takmış. sana ne lan. fotoğraf çeksin, resim yapsın, çamurdan heykel oluştursun... bi s.kin ucundan tutsun işte... ask.fm'de "ayy ergekler bni bğeniyormsnz???" yazacağına bi hobisi olsun, bi baltaya sap olsun aq...

rahatsız mısınız, yoksa milletin elindeki cep telefonunu, nikon'u, canon'u mu dikizliyorsunuz akşama kadar aq?

zaman

büyülü şey zaman... bir zamanlar katlanamayız sandığımız acıları, yaşadık, bitti... katlandık. ama durmadık...

ve bir zamanlar "nefes" deyip içimize çektiklerimizin kokusunu unuttuk. nefesimiz kesildi. ama ölmedik...

eksikliğinde bir günü tasavvur edemeyeceğimiz şeylerin yokluğunda kaç mevsim geçirdik... tasavvur ettik. dahası yaşadık. ve dahası alıştık...

bizi şimdi alsalar; 5 yıl öncesine götürseler... aynı insan olup aynı doğruları ve yanlışları mı yaparız acaba? yoksa öğrendiklerimizle yeni doğru ve yanlışlar mı yaparız?

yani diyorum ki... bizi değiştiren; zamanın çevresel koşullarda yaptığı etki midir? yoksa zaman içinde beynimizde biriken veriler mi?

yani diyorum ki... neyse. bir şey demiyorum. "zaman" uyku zamanı sanırsam...

türksata göktaşı çarpması halinde olacaklar

seda sayan'dan kurtulunur...

cinsel organın beyinden fazla kullanıldığı ülke

cinsel organını esasında fazla kullanma fırsatı olmayan ülkedir. geri kalmış ülkelerdir genelde. cinsellik "tabu" olduğu için kafa orada takılı kalır. cinselliğini özgürce yaşayamamanın normal sonuçlarından biridir.

gntrkcll kafası

ergen yılışıklığının, para kazanmak için her türlü taklayı atabilecek kapitalizm camiasına giriş biçimi. ya da bir diğer deyişle, iyice yılışıklaşmış bir neslin bir gsm şirketi aracılığıyla kapitalizme giren kafası...

televizyonlarda akşama kadar aynı iğrenç replikle irkiliyoruz. hafiften efemine bir sesle, elemanın biri saçma sapan bir şeyler anlatıp, "size şöyle avantaj sunuyoruz, telefonda konuşurken biz sizi fazla s.kmiyoruz" mealinde bir şeyler söyleyip en sonuna ekliyor bu saçma cümleyi. hani barış manço'nun şarkısındaki domates, biber, patlıcan şarkısındaki gibi... "genç türksel kafası, paso avantaj kafası"... önce "ne diyor lan bu?" diye bir irkiliyorsun. sonra işin son aylarda ergenler arasındaki b.ku çıkartılmış "neyin kafası" geyiğine olan bağını anlayıp kusmak istiyorsun. sonra memleketin ve memleket ergenlerinin halini görüp üzülüyorsun. kodaman şirketlerin para kazanmak için ne kadar omurgasızlaşabileceğini farkedip kahroluyorsun. sonra "s.ktiret ya, çok da s.kimde" deyip yola devam ediyorsun...

gözünüzün önüne bir "nesil" getirin. işi gücü babaları iphone'a geçince, ellerine geçirdikleri s.kimtronik blackberry telefonlarla birbirlerine hava atmak olan... hiç bir şey yaratmayıp, "yaratılanlarla" kendini ifade etmeye çalışmak olan... ve bir gelecek kurgulayın. daha güzel, daha aydınlık, daha yaratıcı bir gelecek. sonra 20 yaşında bir ergenin "neyin kafasını yaşıyorsun zuhahahaha aq" repliğiyle uyanın. sonra televizyondaki efemine ses bağırıversin ortalığa "genç türksel kafası..." bir dakika lan! bir dakika. kafanızı da alıp s.ktirin gidin burdan... şey sakinim abi... kuzenim yazmış...

üniversitede alkol alıp kafayı bulmak

alkol almadan kafayı bulmakla rekabet eden kafayı bulma çeşididir. ama geride kalır. alkol almadan kafayı bulan dallamalar vardır bir de... "biz üniversitede ilim irfan istiyoruz. alkol istemiyoruz. sigara istemiyoruz. yarak istemiyoruz. kürek istemiyoruz. seks istemiyoruz." diye naralar atarak gezerler. sanki bu sığırı s.kiyorlar aq. sana ne lan? sen ne istiyosan al üniversiteden. sana ders anlatırken gelip hocayı mı s.kiyorlar dingil!

tercümesi; "ben bi b.k bulamıyorum. hiç bir kadın benim yüzüme bakmıyor. o zaman siz de mal mal gezin." şeklinde yapılabilir.

levent kırca

hele bilmem kaç yaşında bir tiyatrocuyu, televole kültürünün peydahladığı bir medya figürüyle "film sayısına" bakarak karşılaştıracakların bulunduğu bir ülkenin sanatçısıdır.

böyle bir ülkedir burası. onyıllarını tiyatroya vermiş bir adama bakıp "hule hassan bu o televezyondaki zerhoş değil miydi yavvv" diyenlerin, bir güzellik yarışmasında meşhur olup önce sinemaya atlayıp sonra müziğe dadanıp oradan da iş çıkmayınca "gezici şovmenlik" yapan döşünü bağrını açarak "reyting" toplayanlara "sanatçı" diyebilecek insanların "çoğunluk" olduğu bir toplumda sanatçılık zordur. ama mecburidir. yoksa onların yanında diğer insanların da sırtına semer vurulur...

başbakanlığa bağlı kurum ve kuruluşlar

1 - akp
2 - tbmm
3 - cumhurbaşkanı
4 - polis
5 - asker
6 - medya
7 - yalaka takımı
8 - bir takım dini cemaatler
9 - iett
10 - bizim köyün muhtarlığı

gökçen

göklere ait anlamına gelen kelime, isim. hayatımın uzun yıllarında en sevdiğim isim olmuştu. geriye kalan uzun yıllarında da duymaktan en çok korktuğum...

ekşi sözlük vs uludağ sözlük vs inci sözlük

ekşi: dershane
itü: okul
ulu: kahvehane
inci: kerhane

h ile baslayan erkek isimleri

hyundai.