bugün

duyguları en güzel ifade eden, kelimelerin büyüsüyle insanı bir anda hüzünlendirip bir anda güldürebilen, ruh halini değiştiren, edebiyat dallarından biri.
bir edebiyat dalıdır.

kendine has teknik kurallarının olması bir yana artık tabiri caizse ortalık malı olmuştur. bu yüzden şiirin ne olduğu değil, ne olmadığı tartışılmalı ve insanlara açıklanmalıdır.
Okudukça kendimi kaybettiğim, benzetmeriyle büyüdüğüm Ahmet telli klasikleri.
kayıtsız ve şartsız bırakıldım,elimi tutmadılar;
yine.
yükselirken dozu mutluluğun damarlarımda,şah'a dayandı.
sen sanmıştım,gurursuzca kandırmışım kendimi yine.
belirsizmiş işlemin sonucu,farkına vardırılmak zor bi andı.

evet yine küstük hayat sana
ama biliyorum ki umrun değil "nereye gidersen git"diyorsun,
farkettim artık konuşmuyorsun bile.
verdiğim nefes hüzün dolu,
bu sen misin?

oynayan aynı bu 4 perdelik oyunu
biraz başka rol kapayım diye zorlandı bünye
doğarsın,büyürsün,ölürsündü 3 perde.
tahmin zor değil,görmedi beni içim acırken bile
hep oscarlıktı bu tek kişilik "yalnızlık" oyunum..

oscar ve tiyatro,
aşk ve ben.*
duyguların en güzel ifade şekillerinden biridir.

Koş ey biçare! Koş! Arkana bakmadan, durmadan koş!
Belki kaçabilirsin böylece hayatın gerçeklerinden.
Belki kurtulabilirsin böylece kafanın içinde yankılanan seslerden.
Nereye gittiğini bilmene gerek yoktur koşarken.
Tek amacın uzaklaşmaktır zaten.
Bilinçsizce uzaklaşmak her şeyden...
Kaçmaya çalışırsın hayatın kendisinden.

ilk anlar her şey güzel gider üstelik.
Her bir adımında biraz daha ardında kalmaya başlamıştır hayatın gerçekleri.
Biraz daha soyutlamışsındır bu dünyadan kendini.
Aklında ne geleceğin kaygısı kalmıştır
Ne de duygularını ifade edemediğin kızın adı...

Her şey geride kalmıştır artık.
Kalkmıştır etrafını saran o karanlık.
Bırakmıştır aleyhine konuşmayı içindeki o lanet olası sanık!

Attığın her adımda biraz daha rahatlamak...
Aldığın her solukta biraz daha unutmak...

işte tüm isteklerin bu kadardır.
Tüm amacın bu uğurdadır...

Hiçbir şey sonsuza dek sürmez, süremez ya...
Vücudun yorulmuştur, devam edemeyecektir bu kaçışa.
istemezsin inanmak buna...
Hayır! Durmamalıyım! Koşmalıyım! Koşmalısın! gibi emirler yağdırırsın aklına
Dinlenme vakti gelmiş bir vücuda tüm bu sözler ne fayda...

istediklerini yerine getiremez kalbin
Bir kez daha yenilmiştir benliğin
Kaybedişlerine bir çizik daha atmak zorunda kalır elin...

Sessizce oturursun bir yere
Sessizce başlar yaşlar gözlerinden süzülmeye...

Tekrar gerçeklerle yüzleşmek zorunda kalacaksın
Tekrar gerçeklerle yaşamak zorunda bırakıldın!

Bu sefer kalbin oldu yarı yolda bırakan seni
Bu sefer çok kararlıydın oysa ki...

Ey biçare... Akıllanmayacak mısın sen hiç şu kısacık ömründe?
Ayakta duramayacak mısın kendi kendine?
Gelecektir elbet o günler de...
Gülecektir gözlerin bir gün senin de...

O günleri buluncaya kadar...
Koş ey biçare! Koş! Arkana bakmadan, durmadan koş!
Belki kaçabilirsin böylece hayatın gerçeklerinden.
bilinen sözcüklerle bilinmedik sözler kurmaktır. şiir kadar değişik tanımları kaldıran başka bir sanat yoktur belki de. bu konudaki güçlük, dilin, bir anlaşma aracı olarak kavram-nesne ilişkisi olmasından kaynaklanır. düzyazının ne zaman, nasıl şiire dönüştüğünü bir giz gibi görme eğilimi sanırım bundandır. dil, belki de, başlangıcında şiirdi, söz şiirden çıktı. bu açıdan bakarak, bir şairi en çok düşündüren konu, sözle şiir arasındaki ilişkidir dense, yanlış olmaz. şair kimi zaman sözün en arı alanına iner, kimi zaman da onu çığırından çıkarır. ikisi arasında bir gidip gelmedir şairin olayı.
şiir, spontan ifade şekillerinin en ahenklisidir.

şiirde imge manyağı olup çıkmış tonla insan geziyor şu sıralar ortalıkta. hiçbir çağrışım yaratmayan hatta insan zihnini zorlayan-sarsan, manasız imgelerle yenilik yarattığını sananlar ağırlıkta. ifadeyi manaya feda etme modası, adeta sadece iç güdüleri etkilemeye yönelik gibi duruyor.
(bkz: rainer maria rilke)
(bkz: holderlin)
hertürlü duyguyu zihninden, ruhundan parmakların vasıtasıyla nakşettiğin yazı türü...
bugüne dek hiç bir üstadın tanımının birbirini tutmadığı ucu açık bir olgudur. yaşayandır, yaşlandırandır, güldürendir, ağlatandır, düşündürendir. sınırı olmayandır. şairinin sanat anlayışına göre sınırları çizilmeye çalışılandır. çoğu zaman eleştirilendir. hatta son dönemlerde özellikle türk şiiri konusunda '' şair çok şiir yok'' yorumuna gark olan duygu, mantık, felsefe düşüncesi, şekli ve biçimidir.
inan bana unutursun her ne olursa olsun
Bilemezsin sen daha narin bir çoçuksun
Söyleyemezsin unuttuğunu inan unutursun
Unutursun sen daha narin bir çoçuksun
inan bana unutursun her kim olursa olsun
Baban bile olabilir bu hatta annen bile
Kardeşin bile olabilir bu sevdiğin bile
Alıp götürür seni zaman herkese yaptığı gibi
Sakın üzülme yemin ederim unutursun
Bı bakarsın otuzunda
Bi bakarsın evlenmişsin
Hatta çoçuğun olmuş turkuaz gözlü
Unutursun canım unutursun gülüm
Ne olacak yok mu sanki benden
Yahu sanki tek şair ben miyim
Sana açık saçık severek şiir yazan
Altı üstü bi adam bir de yüreği atan
Unutursun güllüm unutursun unutursun inan
Kolay olmaz elbet aklına gelir insanın
Belki bır yıl en fazla bir ömür sürer
Unutulup gitmesi bu adamın
Ya sen unutulurmusun sen ???
Sen de unutulursun güllüm benim
Bu unutulmak sana mahsus değil dir
insan yaşadıkca unutuverir
inan bana unutursun her ne olursa olsun
Bı bakarsın günün biri istanbulda
Bir gün benzer tarih 5.7.9 a
Karşılaşmışız
Hatırlarsın canım hatırlarsın gülüm
O kadarda unutmadık deriz içimizden
Kim bilir ne olmuş ikimizden
Dedim ya düşün çoçuğun olmuş
Elinde yüzü sana bakan bir çoçuk
Belki benim elimde de bir kız çoçuğu
Güzel mi güzel hatta belki adı senın adın;)
Haberin yokmuş bir düşün
Unutulur canım unutulur gülüm
inan bana unutursun
inan bana bende unuturum seni
Belki bir yıl en fazla bir ömür sürer
Ama unuturuz inan ölünce herşey biter

ömer arda
mesela bir şiirdir
istemeden de yazılan, ilham perileri denilen arkadaşların ziyareti sonucu ortaya çıktığı savunulan, sanatın toplum mu yoksa sanat için mi, oldugu kaygısını taşımayan yazılı eser.
şiir diyince aklıma can yücel, can yücel diyince de o şahane eseri gelir.

BAĞLANMAYACAKSIN

Bağlanmayacaksın bir şeye, öyle körü körüne.
"O olmazsa yaşayamam." demeyeceksin.
Demeyeceksin işte.Yaşarsın çünkü.
Öyle beylik laflar etmeye gerek yok ki.
Çok sevmeyeceksin mesela.
O daha az severse kırılırsın.
Ve zaten genellikle o daha az sever seni,Senin o'nu sevdiğinden.
Çok sevmezsen, çok acımazsın.
Çok sahiplenmeyince, çok ait de olmazsın hem.
Çalıştığın binayı, masanı, telefonunu, kartvizitini...
Hatta elini ayağını bile çok sahiplenmeyeceksin.
Senin değillermiş gibi davranacaksın.
Hem hiçbir şeyin olmazsa, kaybetmekten de korkmazsın.
Onlarsız da yaşayabilirmişsin gibi davranacaksın.
Çok eşyan olmayacak mesela evinde.
Paldır küldür yürüyebileceksin.
ille de bir şeyleri sahipleneceksen,Çatıların gökyüzüyle birleştiği yerleri sahipleneceksin.
Gökyüzünü sahipleneceksin,
Güneşi, ayı, yıldızları...
Mesela kuzey yıldızı, senin yıldızın olacak."O benim." diyeceksin.
Mutlaka sana ait olmasını istiyorsan bir Şeylerin...
Mesela gökkuşağı senin olacak.
ille de bir şeye ait olacaksan, renklere ait olacaksın.
Mesela turuncuya, yada pembeye
Ya da cennete ait olacaksın.
Çok sahiplenmeden, Çok ait olmadan yaşayacaksın.
Hem her an avuçlarından kayıp gidecekmiş gibi,
Hem de hep senin kalacakmış gibi hayat.
ilişik yaşayacaksın. Ucundan tutarak...

CAN YÜCEL
ruh işidir. tanımı yıllar evvel izlenmiş Dead Poets Society 'de robin williams tarafından sembolik şekilde anlatılmıştır.
yoğun hissediş, mühim ön koşul.
diğer yazma biçim ve biçemlerine kesinlikle benzemeyen edebi eser türü. yazması ile okuması, anlaması ile tartışması bambaşka masalların adıdır. ama azalmaktadır. çünkü içimizdeki koskoca orman yanmaktadır.
--spoiler--
şiir çıkmazdadır. bütün şiir yazanlara, edebiyat yazanlara hatırlatmak gerekir: şiir çıkmazdadır. çünkü insan çıkmazdadır, sorunlar çıkmazdadır, toplum değişiyor, insan değişiyor, insanın yeri değişiyor, insanın ilişkileri ve sorunları değişiyor. ülkemizde en azından birtakım kavramlarla yeni yeni karşılaşıyoruz. şiirin en azından artık bir avunma, oyalanma değil, bir saptama, belki bir önerme olduğu anlaşılıyor.

insanın doğasıyla şiir değişiyor. bu değişme ancak değişmenin ve değişenin, eskimenin ve eskiyenin farkına varmakla izlenebilir. bilgi şartı yanında bunları ayırt etmenin asgari baz’ı sağlam bir duyarlılıktır.yüzyılımızın bütün gereçleri de bunu sağlamaya elverişli üstelik. 1930’un eksik idealizm’i 1940 realizm’i ve 1950’nin hastalıklı romantizm’i ile bugünün insanın betimlemek mümkün değil.

çünkü insan çıkmazda. ama bütün sorun bir çıkmazın bilincine varmakta. şiirin çıkmazda olmadığını düşünenlerden yana değiliz.

çünkü bu çıkmaz; bilince, bilgiye, uygunluğa, çağdaş şaire ve insana yeni bir imkandır.

--spoiler--

turgut uyar
birden fazla tanımı bulunan kelimedir.üzerlerine duygu yüklenmiş sözcüklerin muhteşem dansıdır. dokunuşları gözyaşları, müziği ise hıçkırıklardır.
'şiir, duyuşun deyişe dönüşmesidir.'

yahya kemal beyatlı
"şiir duvarcının elinden düşürdüğü tuğlanın yere düşmesinde değildir / havada asılı kalmasındadır."

iyileşmez bir şiir ustasının.. (bkz: ilhan berk)
ne olur kim olduğunu bilsem pia'nın
ellerini bir tutsam ölsem
böyle uzak uzak seslenmese
ben bir şehre geldiğim vakit
o başka bir şehre gitmese
otelleri bomboş bulmasam
içlenip buzlu bir kadeh gibi
buğulanıp buğulanıp durmasam
ne olur sabaha karşı rıhtımda
çocuklar pia'yı görseler
bana haber salsalar bilsem
içimi büsbütün yıldız basar
bir hançer gibi çıkıp giderdim

ben bir şehre geldiğim vakit
o başka bir şehre gitmese
singapur yolunda demeseler
bana bunu yapmasalar yorgunum
üstelik parasızım pasaportsuzum
ne olur sabaha karşı rıhtımda
seslendiğini duysam pia'nın
sırtında yoksul bir yağmurluk
çocuk gözleri büyük büyük
üşümüş ürpermiş soluk
ellerini tutabilsem pia'nın
ölsem eksiksiz ölürdüm
attila ilhan
körüklüdür.
aynadır.
içten gelen herseyi kalemle kağıda yazmaktır şiir.
aşk sen tek hecelik laftasın,
anne sen aşkın iki katısın,
aşk sen hep bendesin baştasın,
anne, sen aşkın da öz vatanısın.
Sınırları belli olmayan tek yazın türüdür.yıllardır insanların fikirlerini, düşüncelerini, duygularını en rahat kaleme aldığı tür olmuştur.bazen kendinden birşeyler bulursun bazen de kendini kaybedersin içinde.