bugün

Çocukların dilinden anlamak da bir şiirdir.
Aslolan nereye baktığımız değil nereden baktığımızdır. Çünkü şiir bir duruşun ve bakışın kaydıdır...
--spoiler--
şarkısı yarıda kaldı
aklı da karıda kaldı
--spoiler-- *
nasıl?
Biraz yorgunum, kavgaları birikiyor insanın!
Her uzvundan ayrı ayrı taşıyor acısı zamanla!
Yaşımdan yorgun, yaşımdan telaşlıyım bugünlerde!
Kaç yaşındayım sahi saymadım, bilmiyorum!
Belki kırklarımdayım belki otuzlarımda!
Belki de doksan sene yuvarlandım bu dünyanın sırtında!*
benim yazmak istediğim şiir:
hayat çok güzel doya doya yaşamak
mutlu olduğun yerlere gitmek
mutlu olduğun anları yaşamak ile ilgilidir
fakat
bana
söylenen şiir:
oku memur ol ne yaparsan yap yalan amk
çocuk avutuyorlar sanki
kıçını kır evde otur demediler Allah'tan yoksa ben ne yapıcağımı iyi biliyordum.
keşke de öyle deselerdi bee
evden ayrılmış olurdum en azından
Eskiden şiir kitabı satın alıp okumazdım hiç, ara sıra evdeki kitaplıkta duran babamın eski karışık türk şiirleri antolojisi kitabına göz atardım sadece o kadar, neredeyse hiç vakit ayırmazdım bu tür şeylere çünkü hayat telaşı ve çevre insanın bu türden önemli incelikleri ve değerleri keşfedebilmesine pek olanak tanımıyor kendi çabanla bunu fark etmen gerekiyor, o yüzden ben de biraz geç kaldım diyebilirim aslında yaşamla alakalı bu önemli düşüncelere. bu durumu fark ettiğimde açıkçası biraz geç kalmışlık hissine kapıldığımı, hayata karşı naçar kaldığımı ve kendimi kötü hissettiğimi söyleyebilirim, şiir kitaplarının değerini ve önemini keşke daha önceden fark edebilseydim diye düşünmüştüm onlardaki bu yüceliği ve inceliği yeni yeni keşfettiğim zamanlar. Okumaya devam ettikçe, kendimden bir şeyler buldukça bana daha da mutlu hissettiren ve hayatı anlamlı yapan bir iştiyak oluştu içimde şiir kitapları satın alıp okumaya dair ve ilgim artarak devam etti. çünkü birçoğunda gerçekten de kendi fikirlerime, kişiliğime, hayata bakış açıma, sevme anlayışıma, ruhuma ve duygularıma benzer yönler ve düşünceler bulabiliyordum, onları kurşun kalemle '...' bu şekilde tırnak içine alabiliyordum; özellikle hislerime, fikirlerime hitap edecek türden incelikli ve kayda değer mısralar okumak, düşünmek, onları kendime uyarlayıp hayaller kurmak gerçekten iyi hissetmeme sebep oluyordu ve yaşama anlam yüklememi sağlıyordu, bu duygu da bana oldukça güzel geliyordu.

Şimdiye dek okuduğum 26 şiir kitabının 24 tanesini 2019 senesinin eylül ayından itibaren bitirdim, ondan önce de çoğu insanın okuduğu veya duyduğu bilindik şiirleri az çok bilirdim fakat şiir kitaplarıyla pek alakam yoktu o zamanlar, değerini ve önemini biraz geç anlamışım aslında öz eleştiri yapmak gerekirse. şimdiye dek okuduğum o kitaplarda sevdiğim ve fikirlerimi yansıtan gerçekten değer verdiğim birçok dize var, hepsini paylaşmaya imkan yok ama zaman zaman yazmayı isterim bazılarını. Onlardan birini paylaşayım:

görsel

' Adı, soyadı
Açılır parantez
Doğduğu yıl, çizgi, öldüğü yıl, bitti
Kapanır, parantez.

O şimdi kitaplarda bir isim, bir soyadı
Bir parantez içinde doğum, ölüm yılları.
..

Parantezin içindeki çizgi
Ne varsa orda
Ümidi, korkusu, gözyaşı, sevinci
Ne varsa orda. '

Behçet Necatigil, Eski sokak, sayfa 56

Bu şiir aslında hayatım boyunca beni en çok etkileyen dizelere sahip şiirlerden biri o yüzden paylaşmayı istedim. Gerçekten hayatı sorgulamaya itiyor insanı ve biraz da melankoli yaşatarak zamanın ve hayatın kıymetini daha iyi anlamamızı sağlıyor, çünkü her ne kadar hayatın akışına kapılsak da bir gün geri gelmemek üzere dünyadan göçüp gideceğimizi, toprağa karışacağımızı ve bu hayata veda edeceğimizi bize hatırlatıyor.

"Parantezin içindeki çizgi
Ne varsa orda
Ümidi, korkusu, gözyaşı, sevinci
Ne varsa orda."

Bu dizeler benim için pahabiçilmez bir değere sahip, çünkü düşününce sahiden de mezar taşlarında insanların isimleri ile doğum ve ölüm tarihinin yazıldığını görürüz, şiirde geçen o satırlar da insanların doğum ve ölüm tarihleri arasındaki o tire (-) işaretinin aslında dünyadan vaktiyle öyle bir insanın geçtiğini ve onun da herkes gibi bir hayat hikayesi olduğunu, yaşadığı tüm ümitler, korkular, gözyaşları ve sevinçlerin aslında o kısacık tire çizgisinin içinde saklı olduğunu çok güzel anlatıyor ve hissettiriyor bize. Ve bir gün bizler de bu dünyadan gittiğimizde yaşadığımız tüm duygular, heyecanlar, umutlar, korkular, endişeler, sıkıntılar, hüzünler ve mutluluklar o kısacık tire (-) çizgisinin içinde gizli olacak ve bunu kimse bilemeyecek. aslında o çizginin o kişinin tüm hayatı olduğunu ve ne kadar önemli yaşanmışlıklar, ne kadar büyük anlamlar taşıdığını bilemeyecekler ama belki de kendi yaşamlarından yola çıkarak biraz olsun empati kurabilecekler. işte hayat böyle ister istemez insan bunu düşününce ve hissedince üzülüyor ama yapacak bir şey yok. Umarım geleceğe kendimizden bir şeyler, güzel ve anlamlı şeyler bırakabiliriz...
Şiir yoktur duygu seli vardır ve bu yoğunsa geceler de dişidir hepsini harmanlarsanız ortaya sonları kafiyeli yazılar çıkar ve bunun en önemli etkeni de aşkdır ve dolayısıyla şiir yoktur aşk vardır..
şiir yayını yapıp tripten tribe giren şair adayı

https://youtu.be/VSE8PIcLFFA
Ebüssuud Efendi'nin bir şiirinden:

"Sevinçle geçen zamanlar bir an;
üzüntüyle geçen bir gün de bir senedir."

Zaman göreceli bir kavram.
En sevdiğim sensinnnnn!!!
Ben dilci değilim yani uzmanlık alanım dilcilik üzerine değil ve dilciler şiirden nefret ediyor resmen tam bir mallık. Ben dilden nefret etmiyorum. Ama edebiyattan aşırı zevk alıyorum. Çok güzel bir yemek yemişim gibi.
Amatör olarak herkes yazabilir. Yazdıklarınızı yorumlatabileceğiniz bir bilirkişi bulamazsanız kalitesini bilemezsiniz.

Yıllardır karalarım bir şeyler, yorum beklediğim herkes nezaketen cevap veriyor. "Boşa mı yazıyorum acaba?" Düşüncesi yazma isteğini kaçırıyor çoğu zaman. Çünkü olmuyorsa zorlamamak lazım.
'ben çiçek gibi taşımıyorum göğsümde aşkı.
ben aşkı göğsümde kurşun gibi taşıyorum.'

demiş şair..

Eh, o zaman vurduğun kadar vurulmayı da göze almak gerek..
“Şiirin verdiği duygulardan asilce zevk alan kişi gerçek bir şairdir, hayatı boyunca tek bir satır yazmamış olsa bile.”

– George Sand

Şiir, insanların kendilerini güvenli alanlarından ifade etmelerine ve yavaş yavaş iç dünyalarının kapılarını açmalarına izin verir. Metaforlar aracılığıyla, kelimenin anlamlarını aşmanıza ve derinliklerden bağlantı kurmanıza ve ne hissettiğinizi, düşündüğünüzü ve hareketlerinizi görselleştirmenize yardımcı olur.

Benzer şekilde yazmak da acıyı dindirir. Bir yandan, acıyı yüceltmenize ve diğer yandan, günlük dildeki kelimelere nasıl aktaracağınızı bilmediğiniz içeriği oluşturmanıza yardımcı olan semboller, kelimeler ve görüntülere dalmanıza da olanak tanır.

şiir, insanları en karanlık yanlarıyla yakınlaştırır ve yeni bir ufka ışık tutmak için kelimeler aracılığıyla bir yol oluşturmalarına yardımcı olur. Yani şiir, içinizdeki karanlığınızın ifadesi sayesinde ruhunuzu rahatlatır. En nihayetinde, acıyı dindiren ve onu dönüştürüp ötesine geçmenize yardımcı olan parlak ışığı bulmak da, ruhunuzun daha derinine inmenin bir biçimidir.
duygu yoğunluğu yüksek cümleler.
insansı duyguların ahenkle dans etmesi.
Yazmak bakış açısıdır. Okumak bakış aşısıdır.
Avutmuyor artık. içimden binlerce kez her şey naylondandı o kadar diye mırıldandım ama kendimi hayatı ciddiye almaktan alıkoyamıyorum. Güzel günler göreceğiz diye kaç kere sayıkladım hatırlamıyorum ama her geçen gün bir öncekini aratıyor. Yani evet, şiirler avutmuyor artık.
Şairin azabı, Okurun adabı... Nihayetinde herkesin erbabı.
Kim o, deme boşuna..
Benim, ben.
Öyle bir ben geldi ki kapına
Baştan başa sen!
kafiyeli kelime dizisi. tanıma bak.

arkadaşlar ben iddia ediyorum ki mehmet akif ersoyu geçtim isaac nevtun, voltaireden bile daha iyi şiir yazıyorum. evet evet. bildiginiz. bunlardan bile iyi şiir yazıyorum. bakın şimdi bi tane hemen dogaçlama yazcam,

bir menopoz sarmaşığıydı seni benden ayıran
gözlerinde gördügüm o ışık mutabık yakamoz ışığıyla
içtiğim ayran ve annemin sütü geliyor burnumdan fitil fitil
ve yaklaşıyorum sonsuzluga kendimi uçuruma dogru itip itip....
ahhh diyorum sonra, malifisenta, beni neden sevmedin?
oysa gözlerindeki o kıvılcımın ben degil miydim sahibi?
bu ne güzelliktir Ya Rabbi, hayran kaldım ona lakin
o anlayamadı benim kurdugum bu sözleri....

şimdi bunları alıp ramiz karaeskinin şiiriyle karşılaştıralım.

"Oysa herkes öldürür sevdiğini
Kulak verin bu dediklerime
Kimi bir bakışıyla yapar bunu
Kimi dalkavukça sözlerle
Korkaklar öpücük ile öldürür
Yürekliler kılıç darbeleriyle
Kimi gençken öldürür sevdiğini
Kimi yaşlı iken
Şehvetli ellerle boğar kimi
Kimi altından ellerle
Merhametli kişi bıçak kullanır
Çünkü bıçakla ölen çabuk soğur
Kimi yeterince sevmez
Kimi fazla sever
Kimi satar
Kimi de satın alır
Kimi gözyaşı döker öldürürken
Kimi kılı kıpırdamadan
Çünkü herkes öldürür sevdiğini
Ama herkes öldürdü diye ölmez"

bence gerçekler gün gibi ortada.

ha bu arada ergenligimde şiirden igreniyodum. nedendir acep.
akşam

güneş çekildi demin,
doğdu bir renk akşamı.
bu, bütün günlerimin,
içime denk akşamı.

akşamı duya duya,
sular yattı uykuya;
kızıllık çöktü suya,
sandım bir cenk akşamı...

necip fazıl kısakürek - 1922
Günlük koşturmacada unutuyoruz kalbimiz nasır tutuyor. Oysa ki şiir bi iç çekiş, hüzne yoldaş.
Benim için yaşamak demek,
Çılgın gibi hep seni sevmek,
Bütün arzum bütün emelim,
Beraberce yaşayıp ölmek.
''kelam vardır ki sihir,
hikmettir bazen şiir.''
''Seni kimseler anlamayacak,
Kimse seninle kendini bir tutmayacak,
Çağdaşı olanın vay! haline
Çağ aşılacak dağ aşılacak ama
Kurtulanlar kalanlara can taşımayacak.
Oportünist zamanların kıskacında,
Ördüğümüz ipliklere ilintili hayatlar,
Kopsa duyulmayacak boğsa görülmeyecek,
Yarının taziyesi şimdiden sunaklarda,
Feryadın az ötesi hain lain tuzaklarda.
Sinsidir dünya günübirlik oynaşır,
Hamiline acımaz ateşini harlatır...''

M.K- Y.K