bugün

özlemek...
bir bakışı, sesinden bir şiiri özlemek...
yanında değilken hiç,
yanına varabilme hayalini özlemek...
bir rüyadan uyanmak seninle aniden,
soluk soluğa kalmak o rüyada gidişinden
özlemek! seni - deli gibi,
çaresizce özlemek....
sevgiyle tetiklenen ancak kavuşma anının hayaliyle üstesinden gelinen zor süreç.
özlemek, çok özlemek. ağzından kendi adını duymayı bile özlemek..
insanların gurur yapıp kabullenmek istemediği, benim ise şuan en çok hissettiğim duygu.
bu senemin tek kelimelik özeti.
ÖZLEMEK
Birden özleyiveriyorsunuz...
Çoktan unuttuğunuzu sandığınız
ya da yalnızca bir kere karşılaştığınız
ve özlemek için yeteri kadar tanımadığınız birini
bir sabah çılgınca özleyerek uyanıyorsunuz.

Rüyalarınız, içinizdeki o gizli, esrarını ele vermez büyücü,
siz çarşaflarınızın arasında,
bütün tehlikelerden uzak,
güvenle yattığınızı sandığınız bir anda,
usulca ruhunuza sokulup,
sizden habersiz oralara yığılmış cephanelikleri
birer birer ateşleyiveriyor.
infilaklarla sarsılarak uyanıyorsunuz.
Hayatınızda olmayan birini hayatınıza almak,
ona dokunmak,
onun sesini duymak için kıvranırken buluveriyorsunuz kendinizi...

Özlemek, o yakıcı istek,
bilinen herşeyi ve önem sırasını değiştiriveriyor.
Özlediğiniz ise çok uzaklarda...
Yanında olmasını istediğiniz halde
yanınızda olmayan bir tek kişi,
yanınıza bile yaklaşmadan,
hatta onu özlediğinizden
ve onu istediğinizden haberdar bile olmadan,
bütün hayatı,
bütün görüntüleri eritip
başka kılıklara sokuyor...

Ahmet ALTAN
beklenenin gelip de ne diyeceği belli olmadığı durumlarda stresin iki katı daha fazla olduğu,dört günün dört yıl gibi geçtiği dayanılması zor ama imkansız olmayan durumdur.
Bir çok tanımı yapılabilir özlemin. Uzaktaki sevgiliyi özlemek, çocukluk arkadaşını özlemek, bindiğin ilk bisikleti, kazandığın ilk sporcu kartını özlemek.

Özlemek sevmekle alakalı. Sevdiğin için mi anlarsın özlediğini, yoksa özlediğin zaman mı anlarsın sevdiğini?
Her ikiside...

Bir yaşam düşünün, bir adam. Rutin bir çalışma hayatı olan bir adam.Yılda bir defaya mahsus tatili olan bir adam. Dinlenmek, tatil zamanı geldiğinde rutin yaşamına verdiği küçük bir aradan ibarettir. o tatil yıl boyu yaşadıklarını unutacağı, bir ruh terapisidir. Terapi ne kadar başarılı olursa o kadar zinde başlar çalışmaya. Sonra yine aynı yaşam.

işte özlemek bazen bu adamın işine benzer. Bazen bir tatile çıkarsın. Çıkman gerikir belki de. eğer ruhunu terapi edebilirsen daha zinde döneceğini de bilirsin.

--spoiler--
Özlemekte olan bir adamın hikayesi...

Sevdiğine ara vermek zorunda kalacaktı. Yapılan hatalar, tekrar tekrar yapılan hatalar derin kalp kırıklıkları oluşturmuştu onda. Hataların bir türlü gerçekleşmeyen telafisi, yine ve yeniden tekrar eden hatalar tarif edilemez kırgınlıklarla doluyordu. Bu kırgınlıklar kızgınlıklara dönüşüyor ve git gide sevdiğinden uzaklaşmasına neden oluyordu. Canından bir parçanın kopuşu, tarif edilemez yaralar açmıştı. Kesip atmak olanaksız olan bir yara. Ne sevdiğinden vazgeçebildi ne de kırgınıklarından. Güven duygusu tamamen kaybolmuştu. işte bu yüzden ara verdi. Uzunca bir ara.

Kızgınlığı onu özlemesini engellediği her defasında. Beynini boşaltmaya çalışıyor, başaramadığında her defasında yeniden başlıyordu. Bir ara başarmak üzere olduğunu hissetti. Galiba artık onu unutuyordu. Açılan yara yavaş yavaş kuruyor yerini yeni bir dokuya bırakıyordu. Kaybolan güven duygusu bu yaranın kabuklaşmasında en önemli rolü oynuyordu. Güven kaybolduğu zaman yerine o duygunun geri geleceğinin ne denli zor olduğunu çok iyi biliyordu.

Aradan çok uzun zaman geçmiş, yapılan hatalar çok geride kalmıştı. Artık hatalar tekrarlanmıyordu, ama kızgınlığı ve kırgınlığı hala geçmek bilmiyordu. Bir set örmüştü adeta duygularına. Kaybolan güven duygusu tekrarlanmayan hataların önüne geçmeye yetiyordu. Tek eksik olan güvendi.

Çok uzun bir aradan sonra ilk defa sesini duydu o gün. Telefonu kapattıktan sonra, gözlerinin dolduğunu anladı. Gözleri uzaklara daldı. Kendine geldikten sonra özlediğini hissetti. Sanırım özlüyordu artık onu. Sevdiğini yeniden özlemeye başlamıştı. Yeni bir başlangıçtı belki de...

Bazen ufacık bir detay bile güven duygusunu filizlendirmeye yetebiliyor. Bu filizlenme, güven duygusunun çektiği seti yararak büyümeye ve koca bir çınar olamaya yetebilir. işte yaşanılan o küçük detay yeni bir çınarın yetişmesine yardımcı olacak belki de.

--spoiler--
geçmişe dair içinizde kalan bir şeyler varsa ya da yetinemiyorsanız sahip olduklarınızla ve hatta sadece ve sadece kendinize acı çektirmek istiyorsanız kendi kendinize icat ettiğiniz duygudur özlem.
Özlemek, sonunda kavuşacağınızı bildiğinizde tatlı bir duygudur. Giden geri gelmeyecekse her gün göz yaşlarınızı tutamama sebebinizdir.
içinde bir boşluk olması , geçmişe dönük hayallerle yaşamak , elinden hiçbir şey gelmeyeceğini bile bile rağmen geçmişi düşünmeye devam etmek , geçmişe sığınmak...
hiç ummadığın bir anda hiç ummadığın bir yerde hiç aklında olmadığını zannettiğin bir kişiyi yolda geçen herhangi birisine benzetmek. *
insanlar sadece birbirlerini özlemez.duygular da özlenebilir.yıllardır sokaklarda yaşayan bir adam sıcak bir ailenin yaşattığı duyguyu özleyebilir mesela.. ya da mutluluğu özleyebilir insan.özlemeyi bile özleyebilir.. (bkz: bu böyle gider)
aniden gelip içe cuk diye oturan beter duygudur.
haftalarca, aylarca bastırılıp, saklanılıp, dile getirilmeyip, tabir-i zaizse kaçılıp daha sonra bi şarkı, bikaç hatıra ile dört bir yanı sarabilen, efkar yaptırandır.
anlatılamayandır, tarif edilemeyendir, yaşamayı gerektirir.
dünyanın en berbat duygusudur; hele bir de hiç özlememeniz gereken bir şeyi ya da birini özlüyorsanız...
özlemek... öz vatanını özlemektir. orta asya dan gelmiş bir milletin çocukları için özlem hasret gurbet her daim var olacaktır. özlemek.. anneyi özlemektir sevgiliyi özlemektir, vefat etmiş bir babanın sinirli ve öfkeli varlığını özlemektir.
yüreğin derinliklerine cesurca bakmak , vazgeçememek , yaşananların , yaşatılanların korkusuzca su yüzüne çıkıp kendinizle yüzleşmesidir.
özlenen eski sevgiliyse; artık özlememek olup sürekli sövmekle sonuçlanan eylem. ****
eğer onu hatırladıkça başı göğe ermişcesine ya da asansör boşluğuna düşmüşcesine ürperiyorsa yüreğiniz,
mütemadi bir sarhoşluk içinde her çalan telefona o diye atlıyorsanız,
o her durduğunuz yerde duruyor her baktığınız yerden size bakıyor siz keyiflendikçe gülüp hüzünlendikçe ağlıyorsa,
bir anlık ayrılık bir ömür gibi geliyor ve o gider gitmez birşey saç diplerinizden çekiştirip beyninizi acıtıyorsa işte bu ''özlem''dir. güzeldir özlemek. hele ki özleyeni özlemek...
gidenin boşluğunu dolduramamak, doldurabilicek birşey bulamamaktır..
özlenenin uzakta olması demek değildir özlemek...bazen yanındadır özlersin, o kadar özlersin ki anlatamazsın bile, çünkü anlayamayacağını bilirsin. hatta kendi kendine sorarsın bunun anlamını; yanındaki de özlenir mi diye? tuhaf bir duygudur, onun eski saflığını, masumluğunu, içtenliğini, eski sıcaklığını özlersin. çaren yoktur, cevabını bulamazsın soruların, tıkanırsın. *
kafamın içinden çık!
kafamın içinden çık!
kafamın içinden çık!
kafamın içinden çık!

çıkmak bilmez. özlemek böyle de psikopat bişeydir. odaklanamazsın bişeye. neyi özlediğini bilemezken, ne çok şey özlediğini farkedersin.bir de platonik özlem ise (bkz: platonik özlem) yıkıcı bir etkisi olur. hükmeder size sizin yerinize. istemediğiniz şeyleri yaptırır, yapamaz olursunuz yapmak istediklerinizi. sence neden bu başlığa entry giriyorum?!

kafamın içinden çık!
kafamın içinden çık!
kafamın içinden çık!
kafamın içinden çık!
(bkz: sol yanım acıyor anne)
özlemek fiilini en iyi anlatan şiirlerdendir.
gecenin bir yarısında zaman, belki de yarın başladı artık. yarın da gece olacak ve o gece de yeni bir yarın. hiç birinde olmadığın kadar varsın, olduğun kadar da yok. düşündüğüm kadar benimle olmanı dilerdim. düşünmemek, yaşamak seni. özlememek hatta yanımda hissetmek her istediğimde.

özlemek… gecelere ait saatlerin sabaha döndüğünde aklımda seninle uykulara dalmak… rüyalarda görülenin sen olmasını dilememe rağmen, sıradan insanlarla boğuşmak zihnimin derinliklerinde. çalar saatime küfrederken sabahın olduğunu fark etmek… diş macununu senin sıktığını hayal etmek, havludaki nemi senin bıraktığını varsaymak, tarağın yerinde olmamasının sebebinin sen olduğunu düşünmek, küçük akıl oyunları oynamak kendime.

hepsi hepsi seni düşünmek aslında. otobüsteki insanlarda senin suretini aramak. kulaklıktaki şarkılarda seni bulmak… özlemek işte. yaşanamayan her şeyi özlüyor olmak. ıslak yollarda yalnız yürürken gözlerimi kapatıp yanımda olduğunu hayal etmek. radyoda çalacak şarkıyı tutmak hiçbir zaman biz olmayan bizim için. başka insanlarla ilgilenirken şuan senin ne yaptığını düşünmek.

akşam eve dönerken kapıyı senin açacağını hayal etmek. kapıyı açının sen olmadığını görünce uyanmak tekrardan. sana merhaba diyebilmek ne kadar güzel olurdu hâlbuki. gün içinde yaşadıklarımı bu gün ne oldu biliyor musun diye başlayıp memleketin en büyük meseleleriymiş gibi sana anlatmak dakikalarca. yemek yerken de zihnimde seninle olmak aslında. sana yemek yapıp, iştahla yediğini düşünmek. gece kuşağındaki filmleri seninle izlemek. yatağa uzanmak en sonunda.

yeni gecenin bir yarısında zaman ve biten günü düşünmek. yine yaşadığım her anda seni bulmak. sen nerelerdesin, kim bilir neyin telaşındasındır o saatlerde, düşüncelerinde neler vardır? ben seninleyken hala, gecenin saatleri sabaha kaçmaya başlamıştır yine ve gözlerim dayanamaz daha fazla uykusuzluğa. rüyamda seni görmeyi dileyerek kapanır gözlerim.

hepsi hepsi seni özlemek işte, büsbütün korkaklığımla, yalnızlıklarımda seni bulmak, hayal etmek, dilemek, olmayışına küfretmek çalan saate değil belki de. cesaretsizliğimin ortasında seni bırakmak, etrafını dikenli tellerle çevirmek. beynimin her hücresini sana meyletmek ve en acısı seni kalbime işlemek.

alıntı değildir.!