bugün

Başkasının burnunun başladığı yerde senin yumruğunun özgürlüğü biter...
Özgür irade hepimizin doğasında ve muradında vardır. Ancak irademiz her zaman özgür değildir ve iki yönden koşullandırmalara tabidir. Bu koşullandırmalar evrensel kanunlar üzerinden doğadan ve sahip olduğumuz-edindiğimiz inançlardan gelir. Bu ikisinin çeliştiği yerde özgürlük önünde bir problem oluşur. Hakikat ve özgürlük bağlamında düşündüğümüzde, evrenle ve doğayla uyuşmayan inançlar arınılması ve doğrusunun yerleştirilmesi gereken kusurlardır.

Kök çakra için özgürlük, korkulardan özgürleşmektir ve genel olarak ihtiyacı güvenlik sağlamaktır. Manevi boyutlarda kişi bu güvenliği korkularıyla yüzleşerek ve tepkilerini kontrol ederek sağlayabilir. Sakral çakrada Özgürlük kendini duyguların ifade edilmesinde ve ilişkilerde problemlerden arınmayla sağlanabilir. Ayrıca cinselliğin ifade edilmesi ve yaşanması da sakral çakra için önemlidir. Mide çakra negatif düşünce kalıplarından arınmak, negatif ego, dengesiz güç ve kimlik bunalımından özgür olmak ve rahat bir kişisel alana ihtiyaç duyar. Kalp çakra gönül bağı olan kişilerin iyi halini, ilişkilerde adaleti, vicdanın bütünün hayrına öne sürdüğü koşulsuz hizmetin gerçekleşmesini ve kişinin muradının açılmasını özgürlük için talep eder. Boğaz çakrada özgürlük hakikat bilincinin açılmasıyla kişinin yüksek farkındalıklara erişmesiyle sağlanabilir. Yeterli bilgi ve donanıma sahip olmak ve sezgisel farkındalığın anlamlı bir şekilde oturması da önemlidir. Bu çakra için önemli bir özgürlük alanı da esas varlığın kendini olduğu gibi ifade edebilmesinde yatar. Ajna çakra için özgürlüğün anahtarı evreni anlamakta ve şuurun aşkınlığındadır. Ajna bir çok açıdan evrensel kanunları anlamamızı ve böylece koşullara aşkınlık geliştirebildiğimiz yerdir. Algılama, denetim, yönetim, ifade, psişik ve ruhsal yetenekler ile hayat deneyiminde derinleşerek düğümleri çözmek ve Tanrının rızasını almak bu seviyede özgürlük getirir. Taç çakranın özgürlüğü ilahi vahdetin kimi zaman azap veren yönlerinin şifalanması ile mümkün olur. ilahi perspektiften bakıldığında eksik kalan yönlerin tamamlanması ile Taç çakraya özgürlük gelebilir. Taç çakranın en nihai gelişimi insan-ı Kamil mertebesine gelinmesidir. Bundan sonraki çakralar da kozmik ve ilahi şuur açılır ve olgunlaşır.

Arzular ve şiddetli tepkiler de kişiyi çıkmazlara sokabilir ve özgürlüğünden koparabilir. Tepki mekanizmamıza hakim olabilmek her şeyden önce kendi içimizde kusurlarımızdan ve böylece negatif özeleştiriden özgür olabilmemizi sağlar. Özeleştirinin yanı sıra çevreden gelen taraflı-tarafsız eleştiriler ışığında kendimizi haklı ve adaletli bir şekilde doğrulamak ve onaylamak özdeğerimizi saptamamıza yardımcı olur. Kendimizi kabul edebildiğimiz ölçüde özgürleştiğimiz üzerine düşünmenizi tavsiye ederim.
Özgürlüğü en çok kısıtlayan düşünce alışkanlıkları arasında değişime karşı direnç göstermek, kişinin sahip olduğu mevcut düşüncenin en üstün olduğunu sanması, gurur, problemlerden kaçma, iftira ve hata yapma korkusudur. Bir şifacının özellikle bunlardan arınması önemlidir çünkü bunlar toplumda yaygın problemler olduğundan dolayı, şifacılık sırasında girilen empatik alanda şiddetli bir şekilde zuhur edebilmektedir. Bu şifacının o an aklının karışmasına ve/ya sezgilerini yanlış yorumlamasına sebep olabilir.

Ayrıca özgürlüğü benötesi bağlamlarda ulusal ve küresel seviyelerde de düşünmeliyiz. Çevremize ve evrene olan hizmetimizi paylaşımlı olarak gerektiği ölçüde bilgi ve yeteneğimiz doğrultusunda yaptığımız takdirde mevcut problemlerin azalacağı görülebilir. Problemlerin arttığı bir alanda bunun sağlanmadığı toplumsal bilinçte yozlaşma, istikrarsızlık, denetimsizlik ve ifade edilemeyen problemler gibi olgularda görülebilir. Bu durumlarda vicdanı açık bir kişi çevresine ve topluma elinden geleni sağlamadığı zaman vicdanen sıkıntıya düşebilir.

Problemlerin ifade edilemediği ortamların oluşması özgürlük önünde büyük bir engeldir. Hissedilen sıkıntıların en azından kağıda dökülmesi de kişinin içinden evham ve karışıklığı kaldırabiliyor. Ancak problemlerin yaşandığı kişiyle doğrudan iletişim yoluyla çözülmesi ile de problemler ortadan kalkabiliyor. Bu açıdan yüzleşmelerin problemleri çözümlemek kadar özgürlük için de atılması gereken adımlar olduğu anlaşılabilir. Çözüm odaklı yaklaşımlar içsel ve dışsal problemlerin sayısını azaltarak genele yaygın bir özgürleşme getirir. Problemlerin çözümü mücadele ve atılganlık gerektirir. Dirayet ve sebat de burada önemli unsurlardır. Çözüm sürecinde sıkıntı ve gerilimin varlığı olsa bile çözümle huzur ve dinginlik gelir. Problemlere çözüm gelmeyen bir ortamda ortaya konulan katma değerler çok çabuk kaybolabilir ve yozlaşabilirler.
insanın özgürlüğü; istediği her şeyi yapabilmesinde değil, istemediği hiçbir şeyi yapmak zorunda olmamasındadır.

Jean jacques rousseau - toplum sözleşmesi

Demek ki özgürüm. Hiç kimse bana istemediğim bir şeyi yaptıramaz.
Özgürlük elde edilebilir ama kaybedildi mi,
bir daha ele geçmez artık.

Jean jacques rousseau - toplum sözleşmesi
bir insanı özgürlüğü, başkasının özgürlüğünün başladığı yerde biter