bugün

mersinli sair. rüzgara yazılıdır eseri önemli eserlerindendir.
bir hürriyet gazetesi yazarı..
hürriyet'in joker santrforu.

keşkefransızolarakdünyayagelseydimcilik akımının bayraktarlarındandır. bununla beraber, doktora tezini de benimgibidüşünmeyenherkeshatalıdırcılık hususunda vermiştir.

fransa'dan mine g. kırıkkanat'ın servis ettiği "mini etekli kızı diri diri yaktılar" haberiyle gazetecilik ödülü almıştır. haberin yalan olduğunun ortaya çıkması ise ne kırıkkanat'ın ne de ince'nin yazarlık kariyerine zeval vermiştir.
pariste, öğrenciliği sırasında seine nehri boyundaki cafelerden birinde otururken sartre ile karşılaşmış yazardır. evi de sartrenin evinin birkaç blok ötesindeymiş o dönemde.
(bkz: ozdemir ince yalan soyluyor)
geçtiğimiz haftalarda banu avar'a uygulanan linç kampanyasında yer alan murat belge'ye ve dolaylı olarak temsil ettiği güruha, üç yazısı ile son derece somut örnek ve belgelerle yanıt verdiği ve hatta "Türkiye mi özgür ve demokrat, yoksa isveç mi?" diyerek, bu konudaki bilgi eksiklikliğini giderebilmesi için telefon numarası, e-posta ve web adreslerini vererek ve konuyu çok güzel bir şekilde tamamlayarak kalitesini bir kez daha ortaya koymuştur..
bugün yine engin ardıç'tan kral bir ayar yiyen kişidir.

http://www.aksam.com.tr/yazar.asp?a=66551,10,2
gündüz milyon dolarlar kazanıp çılgın gecelerde eriten çağdaşlara laf etmek yerine sadaka kültürünü yaşatmak isteyenlere sırf bunun din temelli olması sebebiyle saldıran kişidir. ona göre islamdan gelen herşey siyasi bir reflekstir, türkiye'de yeri olmamalıdır.

yalnız komik olduğu bir şey var, acaba sadakayı lümpenproleteryaya değil de kime verecekler sayın münevver, size mi?
27 şubat 2007'de yazdıklarıyla ilgili olarak (bkz: sadaka demokrasisi)
Bir süredir kendisini filozof olarak algılayan Özdemir ince, gayet üst perdeden ;dinsel; ve ;sosyal; içerikli vaazlar(!) veriyor. kendisi sekülerizm ve laisizmi dinin oluşturduğu iç ve dış nizama tercih etmiş gözükmekte. kendisine göre tüm inançlı insanlar yobaz bir tek kendisi gibi düşünenler aydın. hem de ne aydın(!).
hürriyet'in kalemi kuvvetli üç be$ yazarından biri.
kendisinin engin ardıç kişisinden yediği ayarlar buradan tayland'a yol olmuşken halen daha borazanlık yapmaya devam edebilen kişidir. yakın zamanlarda çizilmiş bir portresi için:

http://www.aksam.com.tr/yazar.asp?a=86151,10,2
bugunku yazisi gercekten okunmaya deger insandir.

http://www.hurriyet.com.t... asp?yazarid=72&gid=61

bu okunmaya değerli olan yazıyı bir okuyun ve yurdumun içler acısı halini görün. Türkiye'nin en çok satan gazetelerden birinin köşe yazarı kendine gelen namsız, imzasız maili alıp köşesine koyuyor ve bunun hakkında birde yazı yazıyor. Bu insanları gördükçe geleceğimiz adına endişeye düşüyorum, bu insanların ülkemizde aydın olarak anılması ağırıma gidiyor, hazmedemiyorum. Ve bunu bu adam sürekli yapıyor, bir mail atınca burayı şeriatçılar bastı diyince hemen köşesine sorgulamadan sual etmeden koyuyor. yazık acıyın biz gençlere acıyın...
nazım hikmet hakkında:

OZAN

I.

Kar yağdı bütün kış. Bir ağır düş.
Kar yağdı bütün kış kederli ülkemize
ormanın soluğu ıslak toprakla birleşti
karayel budayıp geçti bütün yamaçları
ak kefenler sarardı ve çürüdü durup dinlenmeden
buruştu çocuklar silinip gitti çoğu
kızamık gülleri açmıştı omuzlarında

Kar yağdı bütün kış
ve ben düşledim seni
Ülkemiz yurdumuz sevdamız kardeşliğimiz
ülkemiz yurdumuz aydınlığımız gençliğimiz
yedi yaşında otuz yaşında yetmiş yaşında
çağların tuzlu kemiklerinde birleşen
ülkemiz yurdumuz yani yenilmez umudumuz
ülkemiz yurdumuz kocamayan gelinimiz
yazan kalemimiz öfkeli sevincimiz
alın yazımız bitmez çilemiz

Ülken ve yurdun
ıslak hücreler dar odalar ağır anahtarlar
yetesin diye bu taşlar ormanında
kulak zarın yırtılsın diye sessizlikten
sararsın diye sesin demir parmaklıklarda
kireç tutsun paslansın diye eklem yerlerin
ülkeler ve yurtlar kurdular sana
kara anahtarlar ve soğuk odalardan

Kar yağdı bütün kış
kederli ovaya

Bir madenciydin ayağa kalkışınla
bir sabır yarattın köylü duyarlığınla
dostlar her zaman dost olmasa bile
metrelerle ölçülse de genişlik
bir işçi bir köylü gibi yaşadın günü-geceyi
umudun işçisi sabrın köylüsü
bayram yeri gibi onurlu yüreğin
dostlara pay ettin yıllar boyunca.

II.

Sen memleketten uzak
hasretin bir türlüsüyle delik deşik yürek
dalgın yorgun ve yalnız
bir otel odasında
malın-mülkün olmadı
hasretten başka

Sen memleketten uzak
hasretin bin türlüsüyle delik deşik yürek
dalgın yorgun ve yalnız bir otel odasında
tepeden tırnağa âşık
sevilen her kadına
tepeden tırnağa âşık
mavi tana köpüren suya yeşeren ota
kırmızı balıkların

Kara gözlü karıncaların dostu
trenlerin uçakların vapurların eksilmez yolcusu
on dokuzunda delikanlı
altmışında delikanlı
usanmaz ve uslanmaz sevdalı
belki Paris'tesin St. Michael Rıhtımı'nda
hava güneşli ve sancımıyor yüreğin
sen memleketten uzak
hasretin bin türlüsüyle delik deşik yürek
bir güvercin gibi geçer istanbul
mavi gözlerinin içinden
Sarayburnu Kadıköy Gülhane Parkı
bir acı sözünle geçer
mavi kederli gözlerinin içinden
belki uçarsın karlı Ukrayna ovalarını
aklında Tuz Gölü Konya Ovası
aklında ülken sekiz bin metre yukarlarda
Lejyonerler Köprüsü'ndesin belki Prag'da
Vıltava suyunun köpüklerinde gözün
ama aklın istanbul'da Beyazıt Meydanı'nda
Bursa'da Çankırı'da Diyarbakır'da
yaşarsın en belalısını sanatların
yaşlı yorgun ülkenden uzak
ekmeğini kendi öz kanına banarak
kederli bir ırmak gibi çoğalarak
kendi sıcak dost masmavi denizlerinden uzak
yaşarsın en kanlısını sanatların

Sen memleketten uzak gurbet işçisi
hasretin bin türlüsüyle yaralı ozan
senden öğrendim umudun söz dizimini
senden öğrendim inancın tatlı dilini
sen on dokuzunda sevdalı ve delikanlı
sen altmışında sevdalı ve delikanlı
sen memleketten uzak gurbet işçisi
hasretin bin türlüsüyle yaralı ozan
ustam benim! hasretlerin, ayrılıkların ozanı!
tek olayı, dindarlardan nefret etmektir, şarap eylemi yaparak, mizah hayatını renklendirme soytarılıkları ilede gündem işgalcisidir.
(bkz: ermiş)
son gelismelere gore,buyuk alim,muhterem insan,ermis kisilik ilhan selcuk ile birlikte fikih konusunda ders vermek uzere el ezher universitesi ne davet edilmis kisliktir.sonunda ustuun birikimlerinden sadece ulkemiz degil,tum islam alemi yararlanabilecektir.sukurler olsun.
gerçek hayat'tan Ahmet topuz'un kendisi hakkında bir eleştiri ve değerlendirme yazısı yazdığı, engin ardıç'ın kendisine sık sık laf sokuşturduğu yazar. ahmet topuz'un yazısı:

--spoiler--
ŞAiR Mi, KÜFÜRBAZ MI, YAZAR MI, ATEiST Mi, PAZARLAMACI MI?

insanın içi kaldırmaz bazı yazıları. Kötülük, katılık, kabalık, anlayışsızlık üzerine yazmak tedirgin eder insanı. Hem, iktibas babında da olsa, ak sayfalara kara lekeler düşürmek gelmez içinizden. Sonra, bilinirliği de can sıkıcıdır öznenin, "malûmu ilâm mı ediyorum acaba?" telaşına düşersiniz. Özetle, "sifos"lu
bir yazı işte...

Süleyman Demirel, Adalet Partisi Genel Başkanı iken, Demokratik Parti'de milletvekili olan ve kendisine ağır hakaretler eden bir ismi partiye almış, bu yetmezmiş gibi bir de genel başkan yardımcısı yapmıştı. Duruma şaşıran yakın çalışma arkadaşlarından birisi, "Ama efendim, bu adam her gün size hakaret ederdi" diye itiraz edince Demirel de, "iyi ya işte, şimdi de karşımdakilere havlatırım" demişti. Holding kucağında "solculuk, ulusalcılık, devrimcilik, ÖDP'cilik, Che'cilik" yapanlar da, "Demirel'in havlattıklarına" benziyor aslında. Meselâ, reklamcı Ersin Salman, oyuncu Mehmet Ali Alabora, işadamı Osman Kavala, akademisyen Baskın Oran, gazeteciler Melih Aşık, Nuri Çolakoğlu, Zülfü Livaneli, Ece Temelkuran, Tufan Türenç, Hasan Pulur, ilh...

O KENDiNi SOLCU SANIYOR
Bu güruhun en nevi şahsına münhasır tipi ise şüphesiz Hürriyet Gazetesi yazarı Özdemir ince. ince; "tutunamayan tipik bir solcu" olsa, böyle bir solcu olmanın gereklerini yerine getirse, sorun yok... Meselâ, istiklal Caddesi'ndeki izbe bir büroda "cigara"dan sararmış bıyıklar, alkolden kızarmış gözlerle üçüncü hamur kağıttan "Kıvılcım" filan adıyla bir mevkute çıkartsa ya da Kızılay Sakarya Caddesi'nde sol yumruğu havada, gelene geçene 8 sayfalık bir "dergi"yi üç otuz paraya satmaya çalışsa; tamam. Ama o böyle yapmıyor. Bir holdingin, üstelik global bağlantıları da olan, dolayısıyla küresel sermayeli bir holdingin konforlu bürosunda solculuk, ulusalcılık yaptığını iddia ediyor; üstüne, buna bizim de inanmamızı bekliyor. Çalıştığı grup bünyesinde çıkan sadece 40-50 bin tirajlı "entel" gazetenin Ankara Temsilcisi'nin bile 20 bin YTL maaş aldığı bir ücret skalasında, her ay kaç lira cebe indirmiş olabileceğini aklımıza getirmememizi lisan-ı haliyle ihsas ettirip, bir tür "yerseniz" diyor. Gazetesinin, "bidon kafa", "pako muhibbi" ve "minik kuş" triosundan sonuncusu derdest edilip kapı önünce konunca; bordrosunu... pardon köşesini bırakmasını -yapmazsa şerefsiz ve haysiyetsiz sayılacağı şartını da ekleyerek- isteyen okurlarını, "okuru saymama özgürlüğü" olduğunu beyan edecek kadar da seviyor "holding solculuğu"nu.

ŞAiR RUHLU AĞZI BOZUK
Farkındasınızdır, Gerçek Hayat münderecatında asla olmaması gereken bir oranda "kaba sözcük" bolluğu var yazının daha ilk paragraflarında. Neylersiniz ki, konu Özdemir ince olunca bu kaçınılmaz bir durum. Çünkü o, solculuğunu yutmamızı istediği gibi, küfürbazlığını da yazarlık sanmamızı istiyor. Geldiği 71 yaşına rağmen, alabildiğine asabî, alabildiğine küfürbaz. "Ebleh, köpek gibi korkuyor, enayi, gafil, budala, cahil, korkak..." Özdemir ince bütün bunları; tek bir köşe yazısına, 1 Eylül 2002 tarihli yazısına sığdırabilecek kadar velut bir "küfür-yazar". Londra'da yayınlanan Şarkulevsat Gazetesi yazarı Ahmet Errabi'yi; Türkiye'deki asker vesayetini irdeleyen yazısı nedeniyle böyle "eleştiren" ince, yazılarından rasgele yapılmış seçkilerde de performansını koruyabiliyor elbette: "Bataklık kafalar, palavracı, kilise zangocu, meczup, yobaz, manyak, şımarık, çapsız, kürtçü fesadı, cenabet, geri zekalı, çokbilmiş, bakar kör, kuş beyinli, hödük, bilmem nerene kına yak, imam hatip fesadı."

"AKP ÜÇÜNCÜ PARTi" DiYORDU ÜÇ AY ÖNCE
Sağlıksız hareket noktası benimseyip, buralardan hareketle "öngörüler, tahliller" üreten Özdemir ince'nin elbette evlere şenlik de öngörüleri, tahminleri var. Böyle bir seçim tahmini, arşivlerdeki müstesna yerini almıştı, 22 Temmuz vesilesiyle. TRT'de solculuk yaptığı günlerden arkadaşı Abidin Aydoğdu, meğer bir "strateji merkezi" kurmuş. Sonra da tutmuş "36 bin 844" kişiyle bir anket yapmış. işte, bu anket üzere şöyle döktürmüş ince: "AKP yüzde 26. CHP 1977 havasını yakalamış. Yüzde 24-28. Genç Parti, 8-11 bandında gidip geliyor. Bağımsızlar ise 27-32 arasında milletvekili çıkartıyorlar. Araştırmanın dört net sonucu var: AKP tek başına iktidar olamaz. CHP ile MHP'nin koalisyon yapması çok büyük olasılık. TBMM açıldıktan sonra AKP, cumhurbaşkanlığı seçiminin rövanşını almaya kalkarsa yeni hükümetle yeni seçime gidilir. AKP; CHP ve MHP'nin arkasında üçüncü parti olursa kimse şaşırmasın." Üstelik Özdemir ince, bu akıllara ziyan "anket değerlendirmesini", kısa bir süre önce anketler, istatistikler için sarf ettiği, "istatistiklerin ipiyle kuyuya inmem" lafına rağmen yapmış.

Ama Özdemir ince'nin Millî Görüş üzerine bir tahlili var ki asıl, "zırva tevil götürmez" kalıbı olmasaydı bile sırf bu laf için icat edilebilirdi. Ona göre, Millî Görüş'ün temeli, CHP'nin 1947 Kurultayı'nda atılmış! Nasıl ya? Öyle! Müdafaai Hukuk'un web sitesindeki bir kitap tanıtım yazısında yumurtluyor bu incileri Özdemir ince. Çetin Yetkin'in "Karşıdevrim"ini okuyan ince diyesi ki; "Kitapta yer alan tutanak parçaları bile Milli Görüş'ün ve mevcut AKP iktidarının temellerinin, 7. Kurultay'da (CHP) 17 Kasım - 4 Aralık 1947 tarihleri arasında atılmış olduğunu gösteriyor." Ona göre; meğer "bu kadar ceberutluk artık bize bile fazla, üstelik zamanlaması da yanlış" diye düşünüp, dinî eğitim üzerindeki baskıyı biraz azaltmayı "siyasi münafıklık"la akıl eden CHP kodamanları, meğer bu tasarruflarıyla aslında Erbakan ve Erdoğan'ın önünü açmaktalarmış!?

KUTSAL TEK BiR HECEYE BiLE ŞiiRiMDE YER YOK
"Özdemir ince'nin edebiyat"ına dair de bir şeyler söylemek gerekirse, ilk anda "parlak" bir müktesebat görünüyor gibi. Tam 21 şiir, 11 de deneme kitabı bulunuyor; çok sayıda çeviri şiirde de onun imzası var. Şiir ve denemelerinin tercüme edildiği dil sayısı da 20'yi buluyor. Şair ve yazarlığa giden yolda ilginç bir detay var hayatında. O, ilkokul birden ikiye geçtiği yaz tatilinde "okumayı unutmuş" bir isim. Okullar açılıp, okuduğunu unuttuğunu fark edince de, artık sürekli okumaya, yazmaya karar vermiş. "Kırmızı bisiklet Ralli marka, binmişler üstüne arka arka" ise ilk gençlik yıllarının ilk dizesi. Yirmili yaşlarında, iki sinemacının özel bir yeri var hayatında ince'nin. Cinayetten hüküm giymiş oyuncu yazar Yılmaz Pütün (Güney) ile Yeşilçam'ın kötü adamlarından ve şair Nihat Ziyalan, ince'nin çilingir sofrası arkadaşları. Böyle bir "demlenme" anında Yılmaz Güney, "On sene sonra bütün Türkiye bizi tanıyacak" demiş.

Eserleriyle pek çok ödül alan Özdemir ince'nin, yerli yersiz gündeme getirip iftihar ettiği "en ödülleri" ise Fransa kökenli. Birisi 1990'daki Officier Nişanı, diğeri ise 2006'da aldığı Max Jacob şiir ödülü. Bol ödül almasıyla bir ilgisi var mıdır bilinmez ama geçtiğimiz yıllarda hazırlanan bir antolojide kendisinden, "kendini iyi pazarlayan şair" diye bahsedilmiş. Bunu duyan ince de, "çıkartın beni o antolojiden" diye ültimatom çekmiş yayıncılara. Bir söyleşisinde dile getirdikleri ince'nin; onun sanat anlayışına, dahası hayat anlayışına ilişkin önemli ipuçları veriyor. Özdemir ince, başkalarının kutsadığı tek heceye bile şiirinde yer vermeyeceğini söylüyor: "Şiirlerimde mistik öğeler bulunabilir. Ama ben materyalist, rasyonalist ve ateistim. Buna karşın, şiirlerim kutsal kitaplara göre okunamayacağı gibi, bir felsefeye göre de okunamaz. Ancak kendilerine göre okunabilir."

Özdemir ince, işte bu kısacık yazıdaki haliyle bile hakkında "bir fikir" oluşabilecek bir tip. O, "bu haliyle" Türkiye'nin en fazla okunan gazetesinin bir köşe yazarı. Ya ona bu fırsatı, yani ülkenin ezici çoğunluğunun inançlarına fütursuzca küfür etmesi imkânını verenler, Aydın Doğanlar, Ertuğrul Özkökler? Hiç soruyorlar mı acaba kendi kendilerine, "ben ne yapıyorum?" diye? Ama hiç şüpheniz olmasın; onları uyarsanız Bakara Suresi Ayet 11'deki gibi, size Bakara Suresi Ayet 12'deki gibi cevap vereceklerdir...
--spoiler--

http://gercekhayat.com/bo...;yaziid=1758&sayi=362
bırakın marksist olmayı, en basitinden demokrat bile olmayan ama kendisini solun temsilcisi sanan yazar. çeşitli dergi ve gazetelerde hem soldan olsun hem de diğer çevrelerden olsun aldığı ayarın haddi hesabı yok. yazıları çok komik olabilmektedir. mesela bir yazısında nazım hikmet'in onca zulüme karşı hiçbir zaman "devletine" sırt çevirmediğini, ona küsmediğini, devletle bir sorunu olmadığını, tüm sosyalistlerin de böyle yapması gerektiğini söyleyebilmiştir. bizim bildiğimiz ne nazım'ın böyle yaptığı ne de sosyalistlerin kapitalist devlet aygıtıyla barışmaması gerektiği yönünde ama. neyse.
bürokrasinin gönüllü ideloğu. şair ve denemecidir, fransız ve yunan edebiyatından çeviriler de yapar. solcu bilinir. bilinirdi, çünkü geçer akçe o olduğu için kendini öyle yutturdu.

yukardaki satırlar, engin ardıç'ın beyfendi için çeşitli zamanlarda yapılmış tahlillerinden alıntılanmıştır.
özdemir ince, aydın olmayı, şarap içmek sanacak kadar ülke degerlerinden uzak, soyismi ile çelişecek kadar kaba, ülke insanını cumhuriyet okurlarından ibaret sanan dar bakış açılı, acınası yazar.
kendini fazla ciddiye alma hastaligindan muzdarip hurriyet yazicisi. daha dogrusu soyle;
kendini kendinden baska dogru durust ciddiye alan olmadigindan ofkeden kendini sikmaya baslayacak sahis.. kimse pek ciddiye almadigindan yazilarindaki yalcin kucuk potansiyeli pek gorulmez, bazi orneklerle entryi renklendirmek gerekirse;

--------------------------------------------
"Davet ettikleri alim ABD'nin Princeton Üniversitesi öğretim üyelerinden Profesör Richard Falk. Bay Falk Zaman Gazetesi'nin kiralık yazarları arasında yer almakta. Kendisi hakkında olumlu bir izlenimim yok."
"Richard Falk budalasının..."
"Richard Falk adlı medrese muallimi"
http://hurarsiv.hurriyet....id=7678274&yazarid=72

tabii herkes richard falk'i tanimak zorunda degil, adamin uluslararasi hukuka katkilarini, abd'nin en onemli muhalif entelektuellerinden biri oldugunu, esinin turk oldugunu ve uzun zamandir turkiye'ye gidip geldigini, yaz tatillerini turkiye'de gecirdigini bilmek zorunda degil. ama elimizde sasmaz bir olcu var, ne o; zaman gazetesinde yaziyor! tamam iste fettullahci kiralik yazar, baska soze kanita akla mantiga gerek var mi... hakkinda olumlu bi izlenimim yok demez mi bi d,e sen kimsin be yarraam diyesi geliyoru deli gonlun...
richard falk'in kisa ozgecmisi: http://www.ihc.ucsb.edu/e...files/past/_winter03/falk
--------------------------------------------------

---------------------------------------------------
"Richard Falk'un kim olduğunu çok iyi biliyorum: Zaman Gazetesi'nin kiralık yazarı ve Fethullahçılığın eğitim merkezlerinden Princeton Üniversitesi'nin hocalarından biri."
http://hurarsiv.hurriyet....id=7730560&yazarid=72

sozun bittigi yer burasi olsa gerek.. fettullahciligin egitim merkezi princeton universitesi gibi bir cumla kuran sahsin artik cezai ehliyeti oldugu savunulamaz.. adamdaki mantik(?) su; princeton'dan richard falk ve sukru hanioglu'nun yazilari zaman'da yayimlaniyor. bu yazilar benim dusunceme ters ve zamanda da sadece fettullahcilar yazar, bu yuzden princeton universitesi fettullahcidir.. bu adam turkiye'nin en buyuk gazetesi oldugu soylenen yerde haftanin 4 gunu yazmaya devam ediyor, iyi mi.
----------------------------------------------------

-------------------------------------------------------
simdi gelelim en eglenceli bolume. zehir hafiye ozdemir brukselde!

http://hurarsiv.hurriyet....id=9094106&yazarid=72 (1)
http://hurarsiv.hurriyet....id=9113302&yazarid=72 (2)
http://hurarsiv.hurriyet....id=9120610&yazarid=72 (3)
http://hurarsiv.hurriyet....id=9125919&yazarid=72 (4)

- "BUNDAN böyle Avrupa Parlamentosu'nun ve Avrupa Birliği'nin basına açık toplantılarını mümkün olduğunca izlemeye karar verdim."(1)
(bu kutlu mustuyla basliyor dizimiz. "ab'ciler, boluculer, kurtculer ve islamcilar, numaracilar!! pesinizdeyim artik benden habersiz gizli isler ceviremeyeceksiniz" temali mesaji aldik.

- "Yani ortalık "lejyonerler"e kalmayacak artık. Ben de orada olacağım!"(1)
(yukaridaki mesaj teyit eldilmekte)

- "JOOST Lagendijk ile tanıştık! Oturum arasında, üyelerle konuşa konuşa benim oturduğum yere geldi. Ayağa kalktım, kendimi tanıttım."(2)
(vaay, buyuk karsilasma gerceklesti, baş nifakciya haddi bildirilecek nihayet)

- Bende, Joost Lengendijk ile sakin sakin konuşabileceğimiz izlenimi oluştu. Neden konuşmayalım?!(2)
(herif avrupali tabii hemen kafa goz girmemis, neyse bi dahaki sefer insallah)

- "Beni kimsenin tanımaması çok iyi. Gazetedeki fotoğrafımdan kimse kim olduğumu çıkartamıyor."(4)
(bu kisim tam bir basyapit, adam resmen kendini dusman saflarindan bilgi almaya calisan ajan hissediyor)

- Dışişleri Bakanı Babacan'ın 28 Mayıs günü Dış ilişkiler Komisyonu'nda yaptığı konuşma çok uzun ve çok yavandı. (1,3,4)
(hah, her yazimda soyledim de mi, konusma yavan, ingilizce yetersiz.. ııh olmamis)

- "Daha önce yazmış mıydım? Artık AP ve AB işlerini lejyoner bezirgánlara bırakmak niyetinde değilim. Nerede bir toplantı varsa ben de oradayım."(4)
(daha ilk yazinizda mustulamistiniz bizi mosyo, bizi bu kahkaha tufanlarindan mahrum birakmayacaksiniz bundan sonra anladik.)
yakin zamanda patlattigi bir baska bomba:

- komplo teorisi fesadi http://hurarsiv.hurriyet....id=9487280&yazarid=72

------------------------------------------
"ABD'nin BOP gibi bir Ilımlı islam Projesi de vardır. iki ay önce ABD'nin Demokrat ve Cumhuriyetçi yetkililerin ağzından kendi kulağımla duydum ve konuyu kendi ağzımla tartıştım. Adamlar AKP'nin kapatılma davasına çok bozulmuşlardı."

(en buyuk turk inanisiyla basliyoruz; abd'de cumhuriyetci demokrat herkes turkiye hakkinde tek ve ayni seyi dusunur, hepsi akp'nin kapatma davasina bozuk, hepsi ilimli islamci, hepsi fettullahci!! -ozdemir ince soz konusuysa mantik esigi bu kadar-)
--------------------------------------

"Kim miydi bu ABD'li adamlar? Bana bu adamlarla nerede ve nasıl konuştuğum, adamların ad ve görevleri ve de tanıklar kesinlikle sorulmasın."

(ben simdi yetkili falan dedim de adamlar ufurukten bisey cikar fettullahcilar topa tutar sonra beni, sormayin dediysem sormayin)
---------------------------------------------------------------

""islam'la Demokrasi'nin bağdaştığını Türkiye'de kanıtlamak zorundayız. Bu konuda ABD başarısız olmayı göze alamaz!"

Bu cümle haziran ayında son derece önemli bir ABD temsilcisi tarafından bana ve eşim Ülker'e söylendi. Tartışmanın konusu Ilımlı islam ve Büyük Orta Doğu Projesi idi"

(dedikoduyla normal bir yazi arasindaki farki belirleyecek asgari seylerden biri de bu; kim dedi, nerede dedi, ne baglamda dedi, bunlar yok. ama hazret bastan soyledi zaten sorulmasin diye, kaynak: g.tum diyemeyecegi icin isterseniz ulkere sorun kulaklarimizla duyduk diyor. tabii o cumleden ilimli islam ve bop'a gecis surecini de bizim gibi fanilerin anlamasi pek mumkun degil.. alem adamsin be ozdemir, takibindeyiz...)
hurriyette sürekli olarak tarikat,din,müslüman tandaslı incitici yazılar kaleme alıp soyadının hakkını veremeyen şair. meksika sınırı adlı tv programındaki sunucu arkadaşlardan ismail kılıçarsalan özdemir ince'nin çevrisini yaptığı bir kitabı camdan aşağı çöpe attığını ve bu kitabın hayatında çöpe attığı ilk ve son kitap olduğunu söylemiştir.
insanların içki içme özgürlügü için kendisini verebilecek, ama, yasama hakkını umursamayan, kendisine has yada jakobenizme has bir yazıcı.