bugün

Eğer kazanmasaydık bize sevrdeki topraklar bile kalmazdı belki..
yahudilerin bile savaştığı fakat malum ırkın asla savaşmadığı destansı türk mücadelesidir.
görsel
bir kısmını atatürk'ün yönettiği savaş diye biliyorum.
Şu Boğaz harbi nedir? Var mı ki dünyada eşi?
En kesif orduların yükleniyor dördü beşi,
Tepeden yol bularak geçmek için Marmara’ya
Kaç donanmayla sarılmış ufacık bir karaya.
''Çanakkale Zaferi, Türk askerinin ruh kudretini gösteren şayanı hayret ve tebrik bir misaldir. Emin olmalısınız ki, Çanakkale Muharebelerini kazandıran bu yüksek ruhtur.''

mustafa kemal atatürk.
görsel
görsel
görsel
@habakkuk aynısını biz yapalım.
görsel

Çanakkale’ye sevkedilmek üzere Sultanahmet meydanında toplanan Osmanlı askerleri. 1916.
Kaybedilmiş bir savaştır. Onca kayıplar ve kahramanlıkların bir masanın çevresinde çarçur edilmesidir. Çanakkale geçilebilir ve geçilmiştir de. istanbul bu yüzden işgal edilmiştir.

Savaşın top tüfekten ziyade her zaman iyi bir politika gerektirdiğini gösterir.
görsel

Çanakkale'de aynı dönemde Urfalı iki asker kardeş, 1915.

Solda Hacı Ahmet, sağda Hacı Ali Nahya (Atatürk'ün haberci askeri)

Fotoğraf: Bahaddin Nahya Aile Albümünden.

https://www.facebook.com/...5/posts/3648561458602894/
görsel

1922'de Çanakkale'de çekildi bu fotoğraf. işgal askerleri ve bir Türk askeri yan yana... Yabancı gazeteden aldım. Peki bizim arşivlerde niye yok bu fotoğraf?

1915'te geçilemeyen Çanakkale, 1918'de geçildi. Ders kitaplarında bu süreç yok.

1915'te geçilemeyen Çanakkale, 1918'de öyle bir geçildi ki işgalcileri çıkarmak için 3 yıl uğraşmışız. Yabancılar, Çanakkale'yi Türklere karşı savunmak için yığın yığın asker ve savaş gemisi getirdiler...

Kuşadası'ndan, Soma'dan, Balıkesir'den geçen görünmez bir çizgi çektiler. istanbul'a kadar bu çizgiyi uzattılar. Adına Milne Hattı dediler. Hani Beşiktaş'ın efsane hocası Gordon Milne vardı; işte onun dedesi Soma'da çekmişti o çizgiyi... Türklere, "Bu çizgiyi geçmeyin. dedi. "Buradan ötesi tarafsız ve yasak bölgedir."

Padişah, istanbul'dan çıktığında o hat üzerinden seyahat edecekti. Sevr Anlaşması'nda bilakis padişahın ekibi istedi bunu. Kendi topraklarında aşağılanmak, küçümsenmek...

Ne mutlu ki o çizgiyi onların başında paralayıp hem padişahın hem milletin onurunu kurtaracak gözü pek bir dahi komutanımız vardı. Gazi Mustafa Kemal Paşa!

1922'de izmir'i alınca, kutlu askerlerini bu tarafsız bölgeye doğru sürdü. istanbul'u geri almak için...

ingiliz hükûmeti "tarafsız bölgeyi geçeni vurun" emri verdi.

Geçtik...

"Geri çekilin!" dediler.

"Geri çekilme emri almadık." diye yanıtladık.

Ateş edemediler. Kendi askerleri bile artık kendi hükûmetlerinin emrine uymuyordu. Sonunda müzakere teklif ettiler... Mudanya Ateşkesi...

işte o geçiş sırasında çekildi bu fotoğraf. Sulh içinde.

Geçtikten sonra istanbul'un idaresini aldık.

Kısa süre içinde italyanlar ve Fransızlar, istanbul'u ve bu bölgeyi terk ettiler. Ancak ingilizler çıkmıyordu. Dünyadan tepki ve baskılar geliyordu. Bir kriz doğdu. işgalciler arasında bir bunalım... Adına Çanakkale Krizi dendi. Bu ilk krizdi. 2. Çanakkale Krizi ise Lozan'da yaşanacaktı...

Siyaseten öyle çaresiz kalmıştı ki ingiltere, bizden tek bir kurşun beklediler. Böylece savaş hukukunun devam ettiğine tüm dünyayı ikna edeceklerdi.

işte o tek kurşunun hikayesi böyledir aslında. Tuzaktır. Gazi Paşa'nın düşmediği bir tuzak.

Tüm bu mücadeleler yıllar içinde Türk çocuklarına unutturuldu. Geriye sadece bir cümle kaldı:

Çanakkale Geçilmez.

Ertürk Özel

https://www.facebook.com/...5/posts/3519654331493608/
görsel
Bilinen insanlık tarihi içinde destansı diyebileceğimiz iki adet savunma savaşı vardır ve bunların en görkemlisi çanakkale savunmasıdır. Çanakkale'den sonra ise stalingrad savunması gelir.
görsel

▪︎ ANANiZ SiZi BU GÜNLER iÇiN DOĞURDU ...

"Çanakkale Muharebelerinde Seddülbahir'de bulundum.

9. Fırka, 26. Alay, 3. Taburdaydım. Bölük kumandanımız Yüzbaşı Ali ihsan Bey'di. Piyadeydim. Beşli mavzer tüfeğim vardı. 5 ay mevzideydik Seddülbahir'de, yaralandım. Hücuma kalkmıştık..
Yüzbaşı Şerafettin Bey emir vermişti. Bir konuşma yaptı önce mevzilerde. Besmele çekti baştan. Sonra “Ananız sizi bu günler için doğurdu. Hadi bakalım! Ben sizin önünüzden, siz benim arkamdan. Sakın geriye çekileyim demeyin, öldüreceğiz düşmanı, denize dökeceğiz.” dedi.

"Süngü tak. Muharebe fişengiyle doldur, kapat” emrini söyledi. Birer de bomba var herbirimizde. “Hadi bakalım oğlum, ateş!” diye bağırdı. Gavur da askerini çıkarıyor. “Şiddetli ateş!” diye bağırdı yüzbaşımız. Mevzilerdeyiz. At bakalım, at bakalım... Ben o sırada mevzide vuruldum.
Bacaklarım tutmuyor. Kurşun delmiş iki ayağımı da dizlerimin bir karış altından. Sol kulağımın dibinden de bir kurşun geçti. Kafama bir de parça denk geldi. Şarapnel gibi bir şey, ufak ama yardı attı. Birçok arkadaş şehit oldular gözlerimin önünde. Yaralananlar da oldu.

isimlerini pek hatırlayamıyorum. Aklımda kalmadı ki. Vurulanlardan Kayserili Ahmet Çavuş vardı. Bir de Balıkesirli Nebi Çavuş. Yaralandık, geri çekiliyoruz. Anaca-babaca günü. Kanlı Dere'nin içine indik. Katırları, atları da derenin içine indirmişler. Sıhhiye filan yok.
Bacaklarım da soğudu kaldı. Yavaş yavaş hayvanların bacaklarının aralarından Kirte'ye çıktık. Kirte'de kaldım, gidemedim. Takviyeye gelen birliklerden birinin zabiti geldi yanıma, eliyle işaret etti. Sıhhiye yok. Götürecek insan da yok beni, bayırın başı. Baktı bana zabit.
-Ne oldu? dedi.
-Yaralıyım efendim, dedim.
Atından indi. yanıma geldi, çöktü. Bana düşmanın nerelerde olduğunu sordu. Ben de gördüklerimi, düşmanın nerelerde olduğunu olduğu gibi söyledim. O zabit geriden kendisine yetişen askerlerine silah çattırdı. iki askere emir verdi:
- Bunu Maydos'a (Eceabat) götüreceksiniz. Hastaneye teslim edeceksiniz. Bir de teslim kâğıdı alıp getireceksiniz bana, dedi. ”Oh... Hele Yarabbi şükür.” dedim.

Aldı o iki asker beni Maydos'ta hastaneye yatırdılar. Maydos'ta hastanede de pek tutmadılar. Karabiga’ya gönderdiler.
Karabiga'da da at arabasına bindirdiler. Biga'ya hastaneye yatırdılar. 29 gün Biga'da hastanede yattım. Hastaneden çıktım. Tekrar cepheye gönderdiler beni. Maydos'ta bize silah, cephane verdiler. Haydi bakalım tekrar cepheye, birliğimize...

7,5 senede geldim köyüme. Askerden gelince evlendim.
Büyük kumandanlardan göremedim. Bizim gibiler nerede görecek onları?"

Mustafa Aksoy

Çanakkale - Çan - Halilağa Köyü'nden

https://www.facebook.com/...6/posts/3803850226326098/
görsel

Türk askerleri, Çanakkale,1915,

105 yıl önceden bize bakan bir fotoğraf.

Dur yolcu!
Bilmeden gelip bastığın bu toprak,
Bir devrin battığı yerdir...

https://www.facebook.com/...6/posts/3785201311524323/
görsel

Yıl 1916... Çanakkale Savaşı’nın artık son günleri; alabildiğinde yokluk... Askere bir nebze de olsa şifa olacak kaynağa ulaşmak hayal... Cephede kamyon lastiğine ihtiyaç var; bulmak neredeyse imkânsız, karaborsa...
Çıkış yolu arayan tabur komutanı, ‘bir ümit’ Erkan-ı Harbiye Riyaseti’ne tezkere yazar ve istanbul’a ulaştırmak üzere Asteğmen Mehmet Muzaffer’e verir. Komutanın subayına emri katidir:
- Lastikleri almadan gelme!

Galatasaray Liseli, uyanık, iş bitirici bir genç olan Mehmet Muzaffer’in istanbul’daki ilk işi Karaköy’e gitmek ve lastikleri temin edebileceği satıcı bulmak olur. Musevi tüccarla giriştiği sıkı pazarlıkla istediği fiyatta anlaşan Muzaffer’in sonraki durağı, gerekli miktarın temini için Erkan-ı Harbiye’dir.

Tezkereyi alan komutan Mehmet Muzaffer’e sorar:
- Bu para ne için?
- Kamyon lastiği!
Komutan kükrer:
- Ben askerimin ayağına potin, sırtına kaput bulamıyorum! Yürü git!..

Çanakkale’den “Lastikleri almadan dönme” emriyle uğurlanan Mehmet Muzaffer, Beyazıt’tan Karaköy’e yürürken düşünür taşınır ve bir karara varır;

Pazarlık yaptığı Musevi satıcıya gidip, paranın ertesi gün hazır olacağını, kendisinin de lastikleri sabah teslim alacağını söyledikten sonra bir odaya kapanır. Sabaha kadar uğraşır ve sonunda çini mürekkepleriyle hazırlanmış sahte bir 100’lük banknot ortaya çıkarır. Bu aynı zamanda tarihimizin “ilk sahte parası”dır.

Lastikleri almak üzere -hava aydınlanmadan- sabah karanlığında Karaköy’e giden Mehmet Muzaffer, lastikleri gemiye yüklettikten sonra, hazırladığı 100’lüğü verir ve Çanakkale’ye dönmek üzere yola çıkar. Sabahın köründe gaz lambasının ışığında paranın sahte olduğunu anlamayan tüccar, parayı bozdurmaya gittiğinde ne görsün!
Gerçek banknotlarda “Bedeli Dersaadet’ten altın olarak tesviye olunacaktır” yazarken, Mehmet Muzaffer’in kendisine verdiği parada şu yazılıdır:

- Bedeli Çanakkale’de şehitlerin kanı ile ödenecektir!
(Mehmet Muzaffer Asteğmen kaderini yazmıştır aslında paranın üzerine. Hakikaten de kısa süre sonra Gazze'de şehit olur ve bedelini kanıyla öder; hesap kapanmış, kahraman vatan evladı, devletiyle helalleşmiştir.)

https://www.facebook.com/...6/posts/3744901892220932/
ikmal yollarına en yakın yerde gerçekleşen savaş. iaşe sıkıntısını konumu itibarıyla en az çekmiş cephe olmasına rağmen nedense, -bilinçli de olarak- türlü zorluklar ve sefalet içerisinde kazanıldığı anlatılmaktadır.
1. Dünya savaşında itilad devletlerine karşı verilen savaştır.

Atatürk komutanlığında kazanılımış ve gazi'nin ününe ün katmıştır.
görsel
Çanakkale şehidi Yarbay Yusuf Ziya Bey'in cepheye gitmeden önce çocukları ile veda fotoğrafı...

görsel
Çanakkale Savaşı'nın Son Gününde Atılan Düşman Mermileri ...
BU SAVAŞTA SAHABELER ACABA KiME

DUA ETMiŞTiR ????

ALMAN KOMUTANLARIN iDARE ETTiĞi

OSMANLI ORDUSUNA MI ???

iNGiLiZ LAWRENCE iLE iŞBiRLiĞi YAPAN ŞERiF HÜSEYiNE Mi ???

ŞERiF HÜSEYiN HZ . MUHAMMEDiN SOYUNDANDI ....

The Arab revolt against the Turks during World War I

http://www.youtube.com/watch?v=FHdV5emfk0w
ingiltere hangi millet nerede çoğunluksa orada kendi devletini kurabilir dedikten sonra, zaten savaştan kaçmış olan ve mezhep faşisti kin ve nefretleriyle kenarda savaşın bitmesini bekleyenler, koçgiri isyanını başlatarak savaşta cephede olanların eşlerine, annelerine, kızlarına tecavüz edip, evlerini yağmalamıştır. osmanlı'da 50.000 sivili kendi dini klanlarından olmadığı için katleden, celali isyanlarında yüzbinlerce sivili katleden zihniyetin kirli oyunlardan bir tanesi de budur. kuvay-i milliye'yi hafife almış bu zihniyete cevap çok kısa süre içinde atamız yavuz sultan selim'in yaptığı gibi verilmiştir.