bugün

Boşa harcamak ziyan etmek.
Ekonominin nasıl işlediğini bilmiyordur.
bir hakan günday kitabı. bu kitap yüzünden askerlik fobisi oluştu.
ZiYAN: f. Zarar, ziyan, kayıp, hasar.
Hakan günday’ın En sevdiğim romanıydı. Bu romandan sonra askere gitme kararı aldım ve gittim. Yollandığım birimi zor bela bırakıp gece nöbetine geçtim. Öyle etkiledi yani beni.

Kitap, tek başına tuttuğu gece nöbetlerinde hayalet gören bir askerin hikayesi. intihar etmeyi falan düşünüyor hatta bu yüzden. asıl olay bu. Sonra hayaletin de hikayesi başlayınca iyice bağlanıyorsunuz kitaba.

Ziyan aynı zamanda azil ile devam eden bir hikaye. Aslında bu kitabı Türk silahlı kuvvetlerindeki söz sahibi komutanlara, milletvekillerine, bakanlara okutturmak gerekiyor. çünkü olay gerçek olmaktan uzak da olsa, cümleler baya gerçek. Belki hayaletler de gerçektir, bilemiyorum şimdi..
--spoiler--
her zihne tek bilgi gerek, sevgilim. sen, benimsin. seni bildiğim için varım. midem hayattan ne kadar bulanıyorsa, sana o kadar aşığım. seni dünya kadar seviyorum, demeliyim, çünkü seni dünyadan nefret ettiğim kadar seviyorum.
--spoiler--
*
hakan günday' ın kalemlerinden dökülen bir romandır. roman sayesinde ziya hurşit ile hakan günday' ın akraba olmasından şüphelenmemek mümkün değil. araştırıyoruz, doğruluğunu tasdikliyoruz, yine de yazara olan sevgimiz bir nebze olsun azalmıyor.
hakan günday'ın romanının adıdır.
Ben aşıktım, o kumraldı.
--spoiler--
insanın dünya üzerindeki yaşamı bir rodeo. hortumlar, çığlar seller, depremler.
--spoiler--

--spoiler--
hayatını kazanmak, onu bir yerlerde kaybetmiş olanlar içindi.
--spoiler--

--spoiler--
yaşadığıma tek kanıt, bir gün çocuğumun çıkarttıracağı vukuatlı nüfus kağıdı örneğinde baba hanesinin yanında yazan adım olacaktı.
--spoiler--
öncelikle (bkz: azil)i okuduktan sonra okunması tavsiye edilen, hakan gündayın yine duvardan duvara vurdurtan. kitabının ismi.
--spoiler--
zorunlu askerlik hizmeti, emek, zaman ve kaynak israfıdır. erlik, derhal bir meslek statüsü kazanmalı ve profesyonel ordunun bir parçası haline gelmelidir. her üç ayda bir toplanan yüz binlerce genci askere dönüştürmek için harcanan çabanın onda biriyle ordunun işlevselliği on kat arttılabilir. sosyo-ekonomik açıdan geri bırakılmış toplumun zorunlu askerlik hizmeti yoluyla olumlu anlamda biçimlendiği düşüncesi asla geçerli değildir. bunun kanıtı, nesillerdir askerlik hizmetini tamamlamış erkeklerin yönlendirdiği günümüz toplumunun mevcut düzeyidir. askerliğin insanı adam ettiğine ilişkin inanç, bütünüyle temelsizdir. on dokuz yaşına kadar cahil bırakılmış genç erkekleri dayatma yoluyla, on beş ay içerisinde bilinçlendirmek mümkün değildir. dolayısıyla, 460 gün boyunca izmarit toplayarak mıntıka temizliği yapmış olanla, kanalizasyonu denize akıtan aynı kişidir. dolayısıyla, 460 gün boyunca vatan sevgisi aşılanan insanla, devletine kazık atan aynı kişidir. dolayısıyla, 460 gün boyunca vatandaşını adam etmek için uğraşanla, insani gelişmişlik endeksinde dünya 84 üncüsü olan aynı ülkedir. ordu, zorunlu katılımlara ihtiyaç duyamayacak kadar ciddi bir kurumdur. aldığımız eğitimin süresi on haftadır. çağdaş hiçbir ordu on haftalık erlere güvenerek varlığını sürdüremez. kahramanlık şiirleri okuyan ve komando üniforması giymiş beş yaşındaki çocuklar kadar asker olan bizler, bu vatan için öleceğiz. çünkü ne savaşmayı biliyoruz ne de hayata dair bir umudumuz var!
--spoiler--

askeri sisteme dair müthiş eleştiri getiren bir hakan günday kitabıdır. eleştirinin yanı sıra harika anlatılan psikolojik karakterler de vardır. anlatım olarak çok güçlü bir dil kullanılmıştır. neredeyse her çözümlemesi sizi derin düşünmeye iter. okuyun efendim zararlı çıkmazsınız.
bu nasil bir a$k tanrim..
--spoiler--
Kendini bıraktığın günü hatırlıyor musun,Yonina ?Seni tutamadığım günü.Kollarıma değil de,kendini boşluğa bıraktığın günü.Ben hiç unutmadım,sevgilim.Çünkü o gün yırtıldı,zihnimdeki takvim.Sonra o yırtıktan geçti bütün zaman.O günden bu güne beni getiren zaman.

Teninin kokusunu hatırlıyorum.Teninin kokusunu taşıyan kanını hatırlıyorum.Başının etrafında,bir meleğin halesi gibi yayılan kanın,gözlerin gibi koktuğunu hatırlıyorum.Çiçekler gibi açılmış gözlerini kokladığımı hatırlıyorum.Sana baktığımı.Bir kıtanın diğerine baktığı gibi.Aralarındaki okyanusa rağmen,aralarındaki okyanus sayesinde haberleşebilen iki kıta gibi.Kelimelerini dalgalara bindirip gönderen iki âşık kıta gibi.O dalgaların odamın sahiline vurması için günlerce beklediğimi hatırlıyorum.Tek kelimeni duymak için.Tek bir heceni...

Aynaya bakınca yanımda seni göremeyişime dayanmaya çalışıyorum.Gölgesinde uyuyakalacak kadar peşinden koştuğum bir kadını,bana göstermeyen aynalardan nefret ediyorum...

Sadece ben.Sensiz bir ben ve gözlerim hâlâ seni arıyor,çünkü onlar ölümü bilmiyor,sevgilim.Gözlerim,sensizliğe açılmayı bilmiyor.Bense bekliyorum.Son nefesi bekliyorum.Her ne kadar sensiz geçirdiğim her gün,kalbimin bileğini bir kez burksa da bekliyorum.Beklerken de bileniyorum.

Öyle bir bileniyorum ki,kavuştuğumuzda bir aşk ustarısı okşayacak seni.Kesikler içinde kalacaksın.Kesiklerden akanlar bacaklarını ıslatacak.Bir nehir köprüsünün iki bacağı gibi titreyecekler.Bense ağzımı sana dayayıp kana kana içeceğim.Sonsuzluğa kana kana.Seni okşarken ellerimi kaybedecek,öperken dilimi yutacağım.Kalp çarpıntımızın nedeni,kalplerimizin çarpışması olacak...

Alev alev değil,korun kendisi olacağım ve sadece sen yürüyebileceksin üzerimde,çıplak ayaklarınla.Vereceğin her nefes,yanan vücuduma serin bir rüzgâr olacak,yaralarım dudaklarınla kapanacak.Cennetinden gelip bana cehennemi unutturacaksın.

Bir sonbaharda buluşacağız.Bu dünyada sensiz dökülen yapraklar,koluma girdiğinde omuzlarıma konacak.Yakalayacağım bu kez.Yaprakları da,seni de.Düşmeden yakalayacağım...

Her zihne tek bilgi gerek,sevgilim.Sen,benimsin.Seni bildiğim için varım.Midem hayattan ne kadar bulanıyorsa,sana o kadar aşığım.Seni dünya kadar seviyorum,demeliyim,çünkü seni dünyadan nefret ettiğim kadar seviyorum.Aramızda kaç meridyen var,bilmiyorum,ama bana tutun,geliyorum...

Sen uyu Yonina,ben geleceğim.Geleceğin kendisiyim...

ZiYAN /269-270
--spoiler--
düşündüren cümlelerle, yerinde tespitlerle, hisleri en keskin sert kelimelerle tanımlayan bir hakan günday romanı daha. kinyas ve kayra ve azil okuduktan sonra daha büyük beklentiler içindeydim ziyandan ama o kadar etkilenmedim.
izmirli bir rock grubu.

http://www.rockndark.com/gruplar/ziyan?tab=song
eylül 2009' da piyasaya sürülmüş bir hakan günday romanı.

romandan birkaç alıntı:

" midem, atlas değildi ki çocuğun dünyasını kaldırsın. "

" profesyonel askerlikte kahramanlık ne yazık ki istisnadır. "

" yaşadıkça alışıyordum hayata. daha fazla hayatta kalırsam ölmekten bile korkabilirdim. "

" intihar etme, demiyorum. şimdi ölme diyorum. "

" ait olduğumuz sınıf o kadar sosyaldi ki içine sığamıyorduk. "
--spoiler--
önümüz, arkamız, her yerimiz sobeleniyor; ama biz oyuna alınmıyoruz.
--spoiler--
bazı edebi eserler ağzımızı bozar, bazıları ise ağzımıza sıçar ve ağzıma sıçtın hakan günday, bir kez daha.
her cümlesi slogan gibi çarpan güzel kitabın adı, yazarı hakan günday'dır.

hikayedeki karakter askerde yemin ederken aklından şunları söylemeyi geçirmiştir.

--spoiler--
zorunlu askerlik hizmeti, emek zaman ve kaynak israfıdır. erlik derhal bir meslek statüsü kazanmalı ve profesyonel ordunun bir parçası haline gelmelidir. her üç ayda bir toplanan yüzbinlerce genci askere dönüştürmek için harcanan çabanın onda biriyle ordunun işlevselliği on kat arttırılabilir. sosyo-ekonomik açıdan geri bırakılmış toplumun zorunlu askerik hizmeti yoluyla olumlu anlamda biçimlendiği düşüncesi asla geçerli değildir. bunun kanıtı nesillerdir askerlik hizmetini tamamlamış erkeklerin yönlendirdiği günümüz toplumunun mevcut düzeyidir. askerliğin insanı adam ettiğine ilişkin inanç bütünüyle temelsizdir. on dokuz yaşına kadar cahil bırakılmış erkekleri dayatma yoluyla on beş ay içerisinde biçimlendirmek mümkün değildir. dolayısıyla 460 gün boyunca izmarit toplayarak mıntıka temizliği yapmış olanla, kanalizasyonu denize akıtan aynı kişidir. dolayısıyla 460 gün boyunca vatan sevgisi aşılanan insanla, devletine kazık atan aynı kişidir. dolayısıyla 460 gün boyunca vatandaşını adam etmek için uğraşanla, insani gelişmişlik endeksinde dünya 84'üncüsü olan aynı ülkedir. ordu zorunlu katılımlara ihtiyaç duymayacak kadar ciddi bir kurumdur. aldığımız eğitimin süresi on haftadır. çağdaş hiçbir ordu on haftalık erlere güvenerek varlığını sürdüremez. kahramanlık şiirleri okuyan ve komando üniforması giymiş beş yaşında çocuklar kadar asker olan bizler, bu vatan için öleceğiz. çünkü ne savaşmayı biliyoruz ne de hayat dair bir umudumuz var!
--spoiler--

okuyup düşünmemiz, değişmemiz, bazı şeyleri değiştirmemiz gereken kitap.
hakan günday'ın zargana adlı kitabından sonra okuduğum ikinci kitabı ziyan.zarganada olayın içine fazlasıyla girememiştim ama ziyan öylesine mükemmel yazılmış ki ister istemez kendinizi olayın içinde buluyorsunuz.kitapta askerliğin psikolojik yönünü baskıları,yalnızlığı,korkuları çok iyi anlatmayı başarabilmiş yazar.kendisini okumaya devam edeceğiz.
(afilli nick, 09.04.2011 09:59)
ben gibi askerliğini yapmamış bi adama neler yaptı anlatamam, moralim bozuldu içim acıdı, sürüklendim, askere giderken müstakbel eşime verip ben ordayken bunu oku diyeceğim, tekrar tekrar oku.

kötülük biliyorum, ama en azından askerliğin askerlik anılarından çok daha farklı olduğunu görür.
--spoiler--
vatanı koruma görevi moral bozucu mu ki, moral gecesi düzenleniyor?
--spoiler--
sorusunu sormuş kitaptır. *
bir süre bulamadıktan sonra aramaktan vazgeçtiğim bir anda karşıma çıkıp,beni her hakan günday kitabında olduğu gibi içine çekip almış,kafamı karıştırmış,tekrar ve tekrar daima düşüncelere itmiş,sonunda da yumru gibi bitmiş kitaptır.ne ziyanın konusundan ne de yazarın yarattığı kurguya uzun uzun övgüler düzeceğim.zaten bunlar okuyan herkesin okuduğunda içine çekileceği şeyler.ama şu var ki;öyle yazılar,öyle sözler var ki içinde yumruk etkisi yapabilecek.okunmalı,okutturulmalı.
--spoiler--
Peri ve şan kelimeleri bir araya gelir,bu toprakta Perişan adında kızlar yaşar.Dokuz yaşındaki erkek kardeşlerinin ayakta sürdüğü traktörlerin römorkları devrilince ölür ve bir daha doğarlar.Bu kez adları isabalı olur,Nazi olur.Ozo olur.Humina,Belkiza,Lezgi,Tükezban,Telli,Kübar,Adman,Adle,Ebedin,Vehta olur.Ne biz onların adlarını,ne de onlar bizi anlar.Doğu'da kızlar,kadın doğar.Ecellerinden önce ölürler.ilk yemeği anasının memesinden gelen ve yediği çanağa tükürmekte sakınca görmeyen erkek,o kadar çok kadın gömer ki toprak bile artık dişidir.Bu yüzden Toprak Ana diye bilinir.Perilerin şanı buradan gelir.Diri diri gömüle gömüle toprağı bile kadın yapmışlardır.Bu yüzden verimsiz ve çoraktır.Buna da,kadının intikamı denir.
Kendi başına doğuran mucizelerin kadını Kibele dönemi biteli çok oluyor.Spermlerin marifetini anlayan erkeğin çağındayız.Sik çağı!Boyundan büyük siki olan bereket tanrısı Priapos'un kullarının çağı!Bu çağda mal,sahibin zayıflatır.Bu çağda savaşları,kaybedecek kadını olmayanlar kazanır.Bu yüzden erkek,olabildiğince derine gömer kadını.Gökte,kadına ait ne varsa onu taşıyan şeytan,yerde,erkeğe ait ne varsa onu taşıyan kadın.Aralarında kalmıştır,sıkışmıştır erkek.Kızgındır.Bu yüzden gömer kadınını.Eşit olamayacağını bildiği için üstüne çıkar,tepinir.Çünkü sikini doğrultamazsa doğurtamayacağını,ama bir kadının kısırda olsa zevkten delireceğini bilir!Erkek,kadından nefret etse de peşinden koşan,yakaladığı yerde de yumruklayan bir doğa kazasıdır.Kendisinin de iddia ettiği gibi,sahip olduğu her şey sikinden küçüktür.Aklı,kalbi,insanlığı,her şeyi...
--spoiler--
--spoiler--
"Çiçekler gibi açılmış gözlerini kokladığımı hatırlıyorum. Sana baktığımı. Bir kıtanın diğerine baktığı gibi. Aralarındaki okyanusa rağmen, aralarındaki okyanus sayesinde haberleşebilen iki kıta gibi. Kelimelerini dalgalara bindirip gönderen iki aşık kıta gibi. O dalgaların odamın sahiline vurması için günlerce bekled...iğimi hatırlıyorum. Tek bir kelimeni duyabilmek için.. Tek heceni .. Bugünse hala dayanmaya çalışıyorum. O günden beri dayanmaya ; Sensizliğe. Aynaya bakınca yanımda seni göremeyişime dayanmaya çalışıyorum. Gölgesinde uyuyakalacak kadar peşinde koştuğum bir kadını, bana göstermeyen aynalardan nefret ediyorum. Oysa Berlin'de ne çoktular , değil mi? Bizi taşıyan camlar ve aynalar.. Onların içinde beraberdik. Yan yana. Ama burada hiçbiri yok. Sadece ben. Sensiz bir ben ve gözlerim hala seni arıyor .. "
--spoiler--
http://fizy.com/s/1dl8j2
doğu'da kızlar, kadın doğar. ecellerinden önce ölürler. ilk yemeği anasının memesinden gelen ve yediği çanağa tükürmekte sakınca görmeyen erkek, o kadar çok kadın gömer ki toprak bile artık dişidir. bu yüzden toprak ana diye bilinir. perilerin şanı buradan gelir. diri diri gömüle gömüle toprağı bile kadın yapmışlardır. bu yüzden verimsiz ve çoraktır. buna da, kadının intikamı denir.

kendi başına doğuran mucizelerin kadını kibele dönemi biteli çok oluyor. spermlerinin marifetini anlayan erkeğin çağındayız. s.k çağı! boyundan büyük s.ki olan bereket tanrısı priapos'un kullarının çağı! bu çağda mal sahibini zayıflatır. bu çağda savaşları, kaybedecek kadını olmayanlar kazanır. bu yüzden erkek, olabildiğince derine gömer kadını. gökte, kadına ait ne varsa onu taşıyan şeytan, yerde, erkeğe ait ne varsa onu taşıyan kadın. aralarında kalmıştır, sıkışmıştır erkek. kızgındır. bu yüzden gömer kadınını. eşit olamayacağını bildiği için üstüne çıkar, tepinir. çünkü s.kini doğrultamazsa doğurtamayacağını, ama bir kadının kısır da olsa zevkten dlireceğini bilir! erkek, kadından nefret etse de peşinden koşan, yakaldığı yerde de yumruklayan bir doğa kazasıdır. kendisinin de iddia ettiği gibi, sahip olduğu her şey s.kinden küçüktür. aklı, kalbi, insanlığı, her şeyi...

cümlelerini içinde barındıran hakan günday kitabı. *
hakan gündayın uslubu için : her kelime bir öncekini öldürür , her kelime bir sonrakinin intikamini almak için doğar!


---spoiler---
Nöbet sırasında başına garip olayların geldiği okadar çok asker tanımıştım ki,buna şaşırmazdım.

Hikâyelerini dinlediğimde bir belgesel hayal ederdim. Soru;Nöbet sırasında ne yaptın? olacak ve askerler sırayla yanıt verecekti:
--"Sigara içtim."
--" Ağladım."
--"Önümden geçen çocuğa para verip, karşıdaki lokantadan yemek getirtip yedim."
--"Kulenin duvarlarına yazılar yazdım."
--"Kulenin arkasına diktiğim tohumlar yeşerince sarıp içtim."
--"Bir pezevengin getirdiği çingene kadını siktim."
--"Ağladım."

--"Mermileri söküp içindeki barutları boşalttım."
--"Ağladım."
--"326784 seri numaralı silahımın namlusunu ağzıma sokup tetiğe bastım."
--"Ağladım."
--"Kapısında beklediğim cezaevinin mahkûmları tarafından rehin alındım."
--"465382 seri numaralı silahımın namlusunu sağ ayak bileğime dayayıp tetiği çektim."
--"Ağladım."
--"Bir köpek kulübesini söküp yaktım ve postallarımı ısıttım."
--"Kabanı yere serip, üstünde uyudum ve donarak öldüm."
--"Karda çukur açıp içine sıçtım."
--"Köpeköldüreni şarap zannederdim. Oysa bir soğuk çeşidiymiş. Kışlanın köpeklerinden birinin donarak ölmesini seyrettim."
--"Ağladım."
--"0906584 seri numaralı silahımı hedef gözetmeksizin ateşledim ve altı sivili öldürdüm."
--"Ağladım."
--"Her gün aynı saatte önümden geçip 'Hayırlı nöbetler, asker ağa!' diyen bir herif tarafından havaya uçuruldum."
--"Cep telefonuyla konuştuğum karımdan, çocuğumun ölü doğduğunu öğrendim."
--"Ağladım."

Belgeselin sonundaysa, aynı sırayla hepsi şu cümleyi söyleyecekti:
--"Ama nöbet yerini terk etmedim!"
---spoiler--