bugün
- hayatınız boyunca sizi en derinden yaralayan olay16
- şöyle hanım hanımcık öğretmen bir kız bulamamak17
- allah yerine hızır'dan yardım istemek10
- erkek çocuk için isim önerileri13
- ali koç'un jose mourinho ile anlaşması11
- fenerbahçe neden şampiyon olamıyor10
- bebeği gibi seven incitmeyen değer veren erkek32
- keki kabarmayan sözlük kızı22
- hayatta kalmak için cebinde köpek maması taşı9
- 6 mayıs 2024 konyaspor fenerbahçe maçı28
- anın görüntüsü11
- düşün ki o bunu okuyor17
- galatasaray13
- akp'nin galatasaray'ı destekleme nedeni19
- deniz gezmiş16
- hayvancılık destekleneceğine neden ithalat11
- kocaeli de fabrikada yaşanan cinsel grup seks19
- icardi'nin burnuna kafa atacak olmam13
- en yaşlı özelliğiniz11
- durduk yere tribe giren erkek18
- bik bik'in 18 saat 30 dakikadır sözlüğe girmemesi11
- iğrenç bir his tarif et25
- çağ dışı teknolojilere özlem duymak9
- beybi leydi13
- allah ile tanrının farkı var mı9
- 5 mayıs 2024 galatasaray sivasspor maçı19
- icardi190510
- sözlük yazarlarına gelen son mesaj17
- nervio13
- bir türlü ısınmayan ayaklar11
- eksi ruyaları sözlük heyetinden istemek23
- türkiye toplumunun ahlaksızlığa pratik zeka demesi13
- uludağ sözlüğe nasıl düştünüz12
- sözlük kızlarının saç rengi18
- bülent uygun10
- hakim ziyech11
- eksi ruyalar ile yakaladığımız müthiş uyum21
- 170 iq üstü sözlük yazarları veritabanı18
- bebeği gibi seven incitmeyen değer veren kadın10
- budweiser14
- kızların tipe bakmadığı gerçeği29
- bir kadın nasıl tavlanır19
- bir gavatın soyadını nick yapmak10
- mert hakan yandaş13
- nude istemeyen erkek9
- dursun özbek gibi olsam utanırım8
degerli bir sairimiz. (Mart 1910, istanbul-29 Ocak 1957, istanbul)
Mütareke yıllarında girip hep yatılı okuduğu Galatasaray Lisesi'ni (1931), Cumhuriyet Gazetesi muhasebe servisinde çalışırken de istanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesini bitirdi. (1936), bir bankadaki görevinden ayrılınca Milli Eğitim Basımevi Tashih Bürosu Şefi oldu.(1945-1950). Geçirdiği kalp rahatsızlığı üzerine Kadıköy'deki evinde Varlık Yayınevi'nin işleriyle uğraştı. 1957 yılında evinde hayata gözlerini yumdu. ilk şiiri Servet-i Fünun dergisinde Ocak 1927'de çıkan Ziya Osman, bu dergide tanıştığı arkadaşlarıyla Yedi Meşale Topluluğu'nda birleşti. Meşale dergisi kapatılınca bir süre Milliyet Gazetesi'nin edebiyat sayfasına, içtihat dergisine yazdı. 15 Temmuz 1933'den itibaren Varlık dergisi çıkmaya başlayınca, yazı ve şiirlerini Varlık'ta yayınladı. Yedi Meşaleciler'in şiire en sadık şairi Ziya Osman, çocukluk özlemi, anılara düşkünlük, ev-aile sevgisi, yoksul yaşamlara karşı utanç ve acıma, Tanrıya kulluk, kadere boyun eğiş, küçük mutluluklarla yetinme, ölüm yakınlığı. öteki dünya özlemi gibi konuları işlemiştir.
siirleri icin:
(bkz: ÖLMEK KONUSUNDA)
(bkz: YETiŞiR)
Mütareke yıllarında girip hep yatılı okuduğu Galatasaray Lisesi'ni (1931), Cumhuriyet Gazetesi muhasebe servisinde çalışırken de istanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesini bitirdi. (1936), bir bankadaki görevinden ayrılınca Milli Eğitim Basımevi Tashih Bürosu Şefi oldu.(1945-1950). Geçirdiği kalp rahatsızlığı üzerine Kadıköy'deki evinde Varlık Yayınevi'nin işleriyle uğraştı. 1957 yılında evinde hayata gözlerini yumdu. ilk şiiri Servet-i Fünun dergisinde Ocak 1927'de çıkan Ziya Osman, bu dergide tanıştığı arkadaşlarıyla Yedi Meşale Topluluğu'nda birleşti. Meşale dergisi kapatılınca bir süre Milliyet Gazetesi'nin edebiyat sayfasına, içtihat dergisine yazdı. 15 Temmuz 1933'den itibaren Varlık dergisi çıkmaya başlayınca, yazı ve şiirlerini Varlık'ta yayınladı. Yedi Meşaleciler'in şiire en sadık şairi Ziya Osman, çocukluk özlemi, anılara düşkünlük, ev-aile sevgisi, yoksul yaşamlara karşı utanç ve acıma, Tanrıya kulluk, kadere boyun eğiş, küçük mutluluklarla yetinme, ölüm yakınlığı. öteki dünya özlemi gibi konuları işlemiştir.
siirleri icin:
(bkz: ÖLMEK KONUSUNDA)
(bkz: YETiŞiR)
1910 yılının Mart ayında, istanbul'da doğdu. Babası askerdi. Sekiz yaşında iken annesi ölen Saba, Mütareke yıllarında yatılı olarak başladığı Galatasaray Lisesi'nden 1931 yılında, istanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi'nden 1936 yılında mezun oldu. Servet-i Fünun'da yayımlanan şiiriyle edebiyata başlayan ve Yedi Meşale topluluğu içinde yeralan (1928) Saba, Hukuk Fakültesi'nde iken Cumhuriyet gazetesi muhasebe servisinde (1931-1936) , mezuniyetinden sonra Emlak Kredi Bankası'nda (1936-1945) ve bilahare Milli Eğitim Basımevi Tashih Bürosu'nda çalıştı (1945 - 1950). Kalp hastalığı üzerine evine çekilerek Varlık Yayınevi'nin yayın işleriyle meşgul oldu. Ziya Osman Saba 29 Ocak 1957 tarihinde istanbul'da öldü.
ESERLERi
Şiirleri: Sebil ve Güvercinler, Geçen Zaman,Nefes Almak
Hikayeleri:Mesut insanlar Fotoğrafhanesi, Değişen istanbul
ESERLERi
Şiirleri: Sebil ve Güvercinler, Geçen Zaman,Nefes Almak
Hikayeleri:Mesut insanlar Fotoğrafhanesi, Değişen istanbul
ÖLÜLER
Ölüler, ölüler nerelerdesiniz?
Ölüler, bir bilinmez yerdesiniz.
Artik gündüzleriniz gece,
Bütün günleriniz: dün.
Artik her sözünüz sükût,
Her isaretiniz gizli.
Tutuyoruz nasihatlerinizi...
Ölüler, ölüler her yerdesiniz!
Ne zaman aynaya baksam,
Görünüveriyor babam...
Bahçem, odam, sofam,
Nereye geçsem, nereye çiksam;
Hâtiram!
Her yerde sizden bir eser.
Gökyüzünde bir bulut
Biraktiginiz sesler
Yakin günese, aya.
Dokunabilsem oraya,
Kiminiz konusacak,
Kiminiz gülecek,
Eski günler gelecek.
Ölüler bilebilsem gittiginiz yeri,
Ruhum, muradina erecek;
Annem dösegimi serecek,
Topraginiz topragim,
Aranizda yatacagim.
Ziya Osman Saba
Geçen Zaman (1942)
Ölüler, ölüler nerelerdesiniz?
Ölüler, bir bilinmez yerdesiniz.
Artik gündüzleriniz gece,
Bütün günleriniz: dün.
Artik her sözünüz sükût,
Her isaretiniz gizli.
Tutuyoruz nasihatlerinizi...
Ölüler, ölüler her yerdesiniz!
Ne zaman aynaya baksam,
Görünüveriyor babam...
Bahçem, odam, sofam,
Nereye geçsem, nereye çiksam;
Hâtiram!
Her yerde sizden bir eser.
Gökyüzünde bir bulut
Biraktiginiz sesler
Yakin günese, aya.
Dokunabilsem oraya,
Kiminiz konusacak,
Kiminiz gülecek,
Eski günler gelecek.
Ölüler bilebilsem gittiginiz yeri,
Ruhum, muradina erecek;
Annem dösegimi serecek,
Topraginiz topragim,
Aranizda yatacagim.
Ziya Osman Saba
Geçen Zaman (1942)
(bkz: kimbilir)
bu rüzgar
bu rüzgar her vakit böyle esmeyecek
gökte bulut, suda yelken, dalda çiçek.
bir gün, bir gün var ki, günden güne gerçek,
çatır çatır servi, çıtır çıtır böcek.
- çek ciğerlerine, bir nefes daha çek,
bu rüzgar her vakit böyle esmeyecek.
bu rüzgar her vakit böyle esmeyecek
gökte bulut, suda yelken, dalda çiçek.
bir gün, bir gün var ki, günden güne gerçek,
çatır çatır servi, çıtır çıtır böcek.
- çek ciğerlerine, bir nefes daha çek,
bu rüzgar her vakit böyle esmeyecek.
Aza kanaat etmeyi bilen, kaderci şairimizdir. Bir lokma bir hırka felsefesini benimsemiştir, okunası şiirleri vardır.
cemal süreya'nın hakkında "ziya osman saba şiirinde hiç terlemedi. onun şiiri bir gün bir trafik kazasına kurban gidecek küçük dayının şiiridir" dediği bir büyük şairdir.
bir şiiriyle de analım ustayı.
yetişir
beni hatırladıkça,
arasıra gönlümü al.
sokakta görünce,gülümse,
yanıma yaklaş,
az elin elimde kal.
evine misafir geleyim,
kahvemi sen pişir.
taze doldurulmuş sürahiden
bir bardak su ver
yetişir...
bir şiiriyle de analım ustayı.
yetişir
beni hatırladıkça,
arasıra gönlümü al.
sokakta görünce,gülümse,
yanıma yaklaş,
az elin elimde kal.
evine misafir geleyim,
kahvemi sen pişir.
taze doldurulmuş sürahiden
bir bardak su ver
yetişir...
en ünlü eserlerinden biri mesut insanlar fotoğrafhanesi olan şair.
yedi meşaleciler topluluğunun en popüler ismidir. eller şiiri muhteşemdir.
ELLER
Eller, hepsi de beşer tane parmaktan,
Eller, türlü türlü... Yaşamaktan.
Boynu bükük eller, dizlerin üstünde,
ister bir yabancının, ister kardeşimin de!
Eller, göbek üstünde, yok bir şey umurunda.
Ellikten çıkmış eller, ekmek uğrunda.
Derileri soyulanlar çamaşırdan.
Eller, avuç içleri nasırdan.
Karımınkiler öylesine, çocuğuma bakmaktan,
Tahta uğmak,sabah karanlığı ateş yakmaktan.
Açılmış, kapanmayacak avucundan belli
Dilencinin eli.
Eller,eteklerde, baygın düşmüş bir ara.
Eller, sarılmış demir parmaklıklara.
Bir elim kalem tutmuş, yazı yazar.
iki elinde kazma, toprağı kazar.
Eller var titrer durur, el var yumuk yumuk.
El var pençe olmuş, el varyumruk.
Hepsi de etten, deriden, tırnaktan;
Farkları yok ama dal ucunda yapraktan.
Atmış elindekini, tutmayacak bir daha,
Eller görüyorum, eller, açılmış Allah'a...
ZiYA OSMAN SABA (1940)
ELLER
Eller, hepsi de beşer tane parmaktan,
Eller, türlü türlü... Yaşamaktan.
Boynu bükük eller, dizlerin üstünde,
ister bir yabancının, ister kardeşimin de!
Eller, göbek üstünde, yok bir şey umurunda.
Ellikten çıkmış eller, ekmek uğrunda.
Derileri soyulanlar çamaşırdan.
Eller, avuç içleri nasırdan.
Karımınkiler öylesine, çocuğuma bakmaktan,
Tahta uğmak,sabah karanlığı ateş yakmaktan.
Açılmış, kapanmayacak avucundan belli
Dilencinin eli.
Eller,eteklerde, baygın düşmüş bir ara.
Eller, sarılmış demir parmaklıklara.
Bir elim kalem tutmuş, yazı yazar.
iki elinde kazma, toprağı kazar.
Eller var titrer durur, el var yumuk yumuk.
El var pençe olmuş, el varyumruk.
Hepsi de etten, deriden, tırnaktan;
Farkları yok ama dal ucunda yapraktan.
Atmış elindekini, tutmayacak bir daha,
Eller görüyorum, eller, açılmış Allah'a...
ZiYA OSMAN SABA (1940)
geçen zaman
Hiç olmazsa unutmamak isterdim.
Eski geceler, sevdiklerimle dolu odalar...
Yalnız bırakmayın beni hatıralar.
Az yanımda kal çocukluğum,
Temiz yürekli uysal çocukluğum...
Ah, ümit dolu gençliğim,
ilk şiirim, ilk arkadaşım, ilk sevgim...
-Doğdugum ev. Rahatlıyacak içim duysam
Bir tek kapının sesini.
Arıyorum aklımda bir ninni bestesini...
Böyle uzaklasmayın benden, yasâdığım günler.
Güneş, getir bir bayram sabahını.
Açılın açılın tekrar
Çocuk dizlerimdeki yaralar,
Hepiniz benimsiniz:
Mektebim, sınıflarım, oturduğum sıralar...
Yalnız hatırlamak hatirlamak istiyorum
Nerde kaldı sevgilim, seni ilk öptüğüm gün,
Rengine doymadığım o sema,
Ahengine kanmadığım ırmak.
Bırakıp herşeyi nereye gidiyorum?
Neler geçmişti aklımdan,
Nedendi ağladığım, nedendi güldüğüm?
Ah nasıldı yaşamak?
Hiç olmazsa unutmamak isterdim.
Eski geceler, sevdiklerimle dolu odalar...
Yalnız bırakmayın beni hatıralar.
Az yanımda kal çocukluğum,
Temiz yürekli uysal çocukluğum...
Ah, ümit dolu gençliğim,
ilk şiirim, ilk arkadaşım, ilk sevgim...
-Doğdugum ev. Rahatlıyacak içim duysam
Bir tek kapının sesini.
Arıyorum aklımda bir ninni bestesini...
Böyle uzaklasmayın benden, yasâdığım günler.
Güneş, getir bir bayram sabahını.
Açılın açılın tekrar
Çocuk dizlerimdeki yaralar,
Hepiniz benimsiniz:
Mektebim, sınıflarım, oturduğum sıralar...
Yalnız hatırlamak hatirlamak istiyorum
Nerde kaldı sevgilim, seni ilk öptüğüm gün,
Rengine doymadığım o sema,
Ahengine kanmadığım ırmak.
Bırakıp herşeyi nereye gidiyorum?
Neler geçmişti aklımdan,
Nedendi ağladığım, nedendi güldüğüm?
Ah nasıldı yaşamak?
yiğenimi geçen haftaki edebiyat ödevi.
pardon olayı kişiselleştirmeyelim. lise son sınıfların geçen haftaki edebiyat ödevidir.
pardon olayı kişiselleştirmeyelim. lise son sınıfların geçen haftaki edebiyat ödevidir.
öss öğrencilerinin zos diye kodladığı şair kişidir.
Şiirlerinde çocukluk ve ilkgençlik anılarına bağlılık, yaşamın küçük mutluluklarından duyulan sevinç, acıma duygusu, iyilik düşüncesi, istanbul sevgisi, Tanrı'ya şükran, ölüm gerçeğini kabulleniş gibi konuları, gözlemci ve dışavurumcu bir tarzla genellikle hece ölçüsüyle, ama kimi zaman serbest ölçüyü de kullanarak işlemiştir.
O günü görmek için sade bekleyeceğiz
Göreceğiz bir sabah yeşil tomurcukları
Hazırlanıyor gibi, gökyüzü, ufuk, deniz
Bir sabah dökülecek baharların baharı
Bu bahar yalnız mesut günler taşımaktadır
Başbaşa kalacağız kenarında bir suyun
Göz alabildiğine yeşil uzanan çayır
Bir saadet içinde sessiz otlayan koyun
Bu bahar güleceğiz en içten bir sevinçle,
Bir melek ordan bize uzatacak elini
Beni bırakma kalbim, kalbim sen bana söyle
Ümitlerin en güzelini
O günü görmek için sade bekleyeceğiz
Göreceğiz bir sabah yeşil tomurcukları
Hazırlanıyor gibi, gökyüzü, ufuk, deniz
Bir sabah dökülecek baharların baharı
Bu bahar yalnız mesut günler taşımaktadır
Başbaşa kalacağız kenarında bir suyun
Göz alabildiğine yeşil uzanan çayır
Bir saadet içinde sessiz otlayan koyun
Bu bahar güleceğiz en içten bir sevinçle,
Bir melek ordan bize uzatacak elini
Beni bırakma kalbim, kalbim sen bana söyle
Ümitlerin en güzelini
--spoiler--
Yeşil pencerenden bir gül at bana,
Işıklarla dolsun kalbimin içi
Geldim işte mevsim gibi kapına
Gözlerimde bulut, saçlarımda çiğ
Açılan bir gülsün sen yaprak yaprak
Ben aşkımla bahar getirdim sana
Tozlu yollarından geçtiğim uzak
iklimden şarkılar getirdim sana.
Şeffaf damlalarla titreyen, ağır
Koncanın altında bükülmüş her sak
Seninçin dallardan süzülen ıtır
Seninçin karanfil, yasemin zambak
Bir kuş sesi gelir dudaklarından
Gözlerin, gölümde açan nergisler
Düşen öpüşlerdir dudaklarından
Mor akasyalarda ürperen seher.
Pencerenden bir gül attığın zaman
Işıkla dolacak kalbimin içi
Geçiyorum mevsim gibi kapından
Gözlerimde bulut, saçlarımda çiğ.
--spoiler--
Yeşil pencerenden bir gül at bana,
Işıklarla dolsun kalbimin içi
Geldim işte mevsim gibi kapına
Gözlerimde bulut, saçlarımda çiğ
Açılan bir gülsün sen yaprak yaprak
Ben aşkımla bahar getirdim sana
Tozlu yollarından geçtiğim uzak
iklimden şarkılar getirdim sana.
Şeffaf damlalarla titreyen, ağır
Koncanın altında bükülmüş her sak
Seninçin dallardan süzülen ıtır
Seninçin karanfil, yasemin zambak
Bir kuş sesi gelir dudaklarından
Gözlerin, gölümde açan nergisler
Düşen öpüşlerdir dudaklarından
Mor akasyalarda ürperen seher.
Pencerenden bir gül attığın zaman
Işıkla dolacak kalbimin içi
Geçiyorum mevsim gibi kapından
Gözlerimde bulut, saçlarımda çiğ.
--spoiler--
yedi meşalecilerin 6 şairinden birisi. şöylede güzel bir şiiri vardır...
bütün saadetler mümkündür..
şu kapının açılması,
içeri girivermen,
bahar, kuşlar, gündüz.
ve bütün dünya
bir an içinde gürültüsüz.
bütün saadetler mümkündür...
bahtsızların biraz gülümsemesi...
körlerin gün görmesi,
mümkündür bütün mucizeler...
ana, baba, evlat, bütün kaybolanlar...
ebedi bir sabahta buluşmamız bir daha.
ölüler! hepimiz için yalvarın allah'a...
bütün saadetler mümkündür..
şu kapının açılması,
içeri girivermen,
bahar, kuşlar, gündüz.
ve bütün dünya
bir an içinde gürültüsüz.
bütün saadetler mümkündür...
bahtsızların biraz gülümsemesi...
körlerin gün görmesi,
mümkündür bütün mucizeler...
ana, baba, evlat, bütün kaybolanlar...
ebedi bir sabahta buluşmamız bir daha.
ölüler! hepimiz için yalvarın allah'a...
cahit sıtkı tarancının yakın arkadaşıdır aynı zamanda.cahit sıtkının mektupları ziyaya mektuplar olarak kitaplaştırılmıştır.
dizeleri çok yakındır bizlere, sımsıcaktır...
Bütün saadetler mümkündür...
Şu kapının açılması,
içeri girivermen,
Bahar, kuşlar, gündüz.
Ve bütün dünya
Bir an içinde gürültüsüz.
Bütün saadetler mümkündür...
Bahtsızların biraz gülümsemesi...
Körlerin gün görmesi,
Mümkündür bütün mucizeler...
Ana, baba, evlât, bütün kaybolanlar...
Ebedî bir sabahta buluşmamız bir daha.
Ölüler! Hepimiz için yalvarın Allaha...
Bütün saadetler mümkündür...
Şu kapının açılması,
içeri girivermen,
Bahar, kuşlar, gündüz.
Ve bütün dünya
Bir an içinde gürültüsüz.
Bütün saadetler mümkündür...
Bahtsızların biraz gülümsemesi...
Körlerin gün görmesi,
Mümkündür bütün mucizeler...
Ana, baba, evlât, bütün kaybolanlar...
Ebedî bir sabahta buluşmamız bir daha.
Ölüler! Hepimiz için yalvarın Allaha...
"ah bütün sevdiklerim,
her şey, herkes
anlıyorum birbirinden mukaddes
alıp verdiğim her nefes."
her şey, herkes
anlıyorum birbirinden mukaddes
alıp verdiğim her nefes."
cahit sıktı tarancı ile çok yakından arkadaşdırlar. yedi meşalacilerin içinde topluluk ilkelerine bağlı kalan tek isimdir. sebil ve güvercinler adlı şiiri ile ünlenmiştir.
Yedi Meşaleciler takımının kaptanıdır efendim.. Deneme sınavlarında sıkça sorulur.. Özellikle sebil ve güvercinler şiiri ile mesut insanlar fotoğrafhanesi hikayesi hayli mühimdir..
Sebil Ve güvercinler
Çözülen bir demetten indiler birer birer,
Bırak, yorgun başları bu taşlarda uyusun.
Tutuşmuş ruhlarına bir damla gözyaşı sun,
Bir sebile döküldü bembeyaz güvercinler...
Nihayetsiz çöllerin üstünden hep beraber
Geçerken bulmadılar ne bir ot ne bir yosun,
Ürkmeden su içsinler yavaşça, susun, susun!
Bir sebile döküldü bembeyaz güvercinler...
En son şarkılarını dağıtarak rüzgâra,
Beyaz boyunlarını uzattılar taslara...
Bir damla suya hasret gideceklermiş meğer.
Şimdi bomboş sebilden selviler bir şey sorar,
Hatırlatır uzayan dem çekişleri rüzgâr
Mermer basamaklarda uçuşur beyaz tüyler.
Sebil Ve güvercinler
Çözülen bir demetten indiler birer birer,
Bırak, yorgun başları bu taşlarda uyusun.
Tutuşmuş ruhlarına bir damla gözyaşı sun,
Bir sebile döküldü bembeyaz güvercinler...
Nihayetsiz çöllerin üstünden hep beraber
Geçerken bulmadılar ne bir ot ne bir yosun,
Ürkmeden su içsinler yavaşça, susun, susun!
Bir sebile döküldü bembeyaz güvercinler...
En son şarkılarını dağıtarak rüzgâra,
Beyaz boyunlarını uzattılar taslara...
Bir damla suya hasret gideceklermiş meğer.
Şimdi bomboş sebilden selviler bir şey sorar,
Hatırlatır uzayan dem çekişleri rüzgâr
Mermer basamaklarda uçuşur beyaz tüyler.
istanbul
Seni görüyorum yine istanbul
Gözlerimle kucaklar gibi uzaktan
Minare minare, ev ev,
Yol, meydan.
Geliyor Boğaziçi'nden doğru
Bir iskeleden kalkan vapurun sesi,
Mavi sular üstünde yine
Bembeyaz Kızkulesi.
Bir yanda, serin sabahlarla beraber,
Doğduğum kıyılar: Beşiktaşım.
Baktıkça hep, semt semt, yer yer,
Beş yaşım, onbeş yaşım, ah yirmi yaşım!
Durmuş bir tepende okuduğum mektep,
Askerlik ettiğim kışladır ötesi.
Bir gün bir kızını benim eden
Evlendirme dairesi.
Benim de sayılmaz mı oralar?
Elimi tutar gibi iki yanımdan,
Babamın yattığı Küçüksu,
Anamın toprağı Eyüpsultan.
Önümde, açık kollarıyla boğaz,
Çengelköy'den aktarma Rumelihisarı.
istanbul, istanbul'um benim,
Kadıköy'ü, Üsküdar'ı...
Gün olur, Köprü ortasında durur
Anarım, Adalar'da çamların uykusunu.
Gün olur, Beyoğlu'nu özler içim,
Koklamak isterim Tünel'in kokusunu.
Bulut geçer üstünden,
Gemi gelir yanaşır
Bir eski türküdür, kulağıma fısıldar,
"içi dolu çamaşır."
Göğünde tanıdım ayın ondördünü.
Kırlarında bilirim baharı,
Herşey içimde, herşey,
istanbul yadigarı.
Bir daha görüyorum seni dünya gözüyle,
Göğün hep üstümde, havan ciğerlerimdedir.
Ey doğup yaşadığım yerde her taşını
Öpüp başıma koymak istediğim şehir!
Ziya Osman Saba.
Seni görüyorum yine istanbul
Gözlerimle kucaklar gibi uzaktan
Minare minare, ev ev,
Yol, meydan.
Geliyor Boğaziçi'nden doğru
Bir iskeleden kalkan vapurun sesi,
Mavi sular üstünde yine
Bembeyaz Kızkulesi.
Bir yanda, serin sabahlarla beraber,
Doğduğum kıyılar: Beşiktaşım.
Baktıkça hep, semt semt, yer yer,
Beş yaşım, onbeş yaşım, ah yirmi yaşım!
Durmuş bir tepende okuduğum mektep,
Askerlik ettiğim kışladır ötesi.
Bir gün bir kızını benim eden
Evlendirme dairesi.
Benim de sayılmaz mı oralar?
Elimi tutar gibi iki yanımdan,
Babamın yattığı Küçüksu,
Anamın toprağı Eyüpsultan.
Önümde, açık kollarıyla boğaz,
Çengelköy'den aktarma Rumelihisarı.
istanbul, istanbul'um benim,
Kadıköy'ü, Üsküdar'ı...
Gün olur, Köprü ortasında durur
Anarım, Adalar'da çamların uykusunu.
Gün olur, Beyoğlu'nu özler içim,
Koklamak isterim Tünel'in kokusunu.
Bulut geçer üstünden,
Gemi gelir yanaşır
Bir eski türküdür, kulağıma fısıldar,
"içi dolu çamaşır."
Göğünde tanıdım ayın ondördünü.
Kırlarında bilirim baharı,
Herşey içimde, herşey,
istanbul yadigarı.
Bir daha görüyorum seni dünya gözüyle,
Göğün hep üstümde, havan ciğerlerimdedir.
Ey doğup yaşadığım yerde her taşını
Öpüp başıma koymak istediğim şehir!
Ziya Osman Saba.
edebiyat hocamızın hastası olduğu şair. her ders öncesi ve sonrasında bi şiirini mutlaka okurdu. öyle ki lise bitmeden herkes en az bi ziya osman saba şiiri ezberlemiştir. zaten o dönem bizim sınıftan kime sorsalar, en sevdikleri şair ziya osman saba'dır. hala de öyledir. kimse başka şair bilmiyordu ki...
hayatının şatafatsızlığı şiirine de yansımıştır. hep bir özlem söz konusudur şiirlerinde. geçmişe, çocukluğa..
dönek değildir. şiir anlayışından vazgeçmemiştir. hiçbir zaman...
yedi meşalecilerin en sadık yazarıır. topluluk dağıldıktan sonra bile yedi meşaleciler anlayışına bağlı kalmıştır. sebil ve güvercinler, geçen zaman, nefes almak eserlerinin bazılarıdır.
güncel Önemli Başlıklar