bugün

yalnız kalmak ve yalnız olmak...

yazar arkadaşlarımızın bu başlık için yazdıkları yazılarda eğer "mutluluk ve keyif" var ise, onun adı "yalnız kalmak".

eğer hüzün var ise, onun adı "yalnız olmak".

yalnız olan insan, yalnızlığını bitirmek için çare bulamaz. ne yapsa, ne etse başarısızdır. sonra yavaş yavaş umudunu yitirir. bu durumu kanıksar. hatta, o kadar karamsarlaşır ki, aynalara bakmaz sırf kendisini hatırlamamak için.
bilerek ve isteyerek tercih edilmesi de gözardı edilmemesi gereken durumdur.
Uzaklik ya da terk edilis degildir? o daha cok insanin icindeki hasretin buyumesinden ibarettir.
yalnızlık sürekli tek başına oturup içmektir.
Benim hiç sapanım olmadı anne
Ne kuşları vurdum
Ne de kimsenin camını kırdım
Çok uslu bir çocuk değildiM ama
Seni hiç kırmadim, hep boynumu kırdım
Ben hayatım boyunca
Bir tek kendimi vurdum

Suskun görünsem de
Fırtınalı ve mağrurdum anne
Bir mızrak gibi
Aynada hep dik durdum anne
Ben sana hiç bir gün laf getirmedim
Leke sürmedim
Ama göğsümü çok hırpaladım
Kalbimi çok yordum
Ben hayatım boyunca, en çok kendimi sordum

Benim hiç sevgilim olmadı anne
Ne bir yuva kurdum
Ne bir gün şansım güldü
Öpemeden bir bebeğin gidişini
Tükendi gitti çağım
Kimi yürekten sevdiysem
Yüreğini başkasına böldü
Bir muhabbet kuşum vardı
O da yalnızlıktan öldü

Sen beni göğsünde
Hep acılarla mı soğurdun anne
Yoksa evlat diye
Koca bir taş mı doğurdun anne
Eziyet degilim, zahmet değilim
Musibet hiç değilim;
Bir senin mi balına sinek kondu, söylesene
Doğurdun da beni
Ne ile yoğurdun anne

Benim hiç hayalim olmadı anne
Ne seni rahat ettirdim
Ne kendim ettim rahat
Bir mutluluk fotoğrafı bile çektirmedi bu hayat
Kaybolmuş bir anahtar kadar
Sahipsizim anne
Ne omuzumda bir dost eli
Ne saçımda bir şefkat

Say ki yollardan akan
Şu faydasız çamurdum anne
Say ki ıslanmaktım, üşümektim
Say ki yağmurdum anne
Bunca yıldır gözyaşlarını
Hangi denizlere sakladın
Oy ben öleyim
Sen beni ne diye doğurdun anne

yusuf hayaloğlu
sineğin vızıldamasını uzaklardan duymaktır bazen, bazen de kaybettiğin sevdiklerinin seslerini duyuyormuş gibi hissetmektir, karanlık çökünce koyulaşır bir de.
kim ne derse desin bazen değil herzaman en güzel şeydir yalnızlık...
''istediği zaman yalnız kalabilen insan en özgür insandır.''
işte böyle bir şey fazlası zarar ama insan bazı bazı yokluğunu hisseder.
Sadık yârdır...Beni hiç aldatmadı mesela hep koynumda uyudu, en mutlu anımda da yanımdaydı en melankolik modlarımda da... Birileri hayatımda doğarken de vardı , olası cenaze törenlerimde de... Seviştik her gece nur topu gibi bir çaresizliğimiz oldu...
Kuslar tarafindan uyandirilmaktir.
kim ne derse desin bir insanın en büyük sınavıdır yalnızlık. hayatı boyunca en az bir kez bu sınavı vermesi gerekir gerek anne babası zorunlu olarak terkeder, gerek sevgilisi bırakır ama bir şekilde verilir o sınav
ilerleyen dönemde kaçınılması imkansız sonuç iletişim eksikliği. (bkz: asosyal)
Televizyondaki spiker sunumunu bitirip iyi akşamlar dediğinde “sanada” diye karışlık verme ihtiyacı duydugun an.
etrafında insanların olmaması değildir yalnızlık, sadece kendinin farkına varmaktır içinde bir başkalarının yer alamayacağını anlamakla başlar yalnızlık, yalnız doğup ölmekle bitmediğini bilmek yaşarken de tekliğinin bilincin de olmaktır. içinde 'ben'e bile yer bulamayabilirsin yalnızlıkta, sadece kendinlesindir her zaman. kimi zaman en derinde yaşarsın yalnızlığı, kimi zaman unutur kalabalığın içinde kaybolduğunu sanırsın fakat yalnızsındır.
Kötüye yakın olma ihtimali bile yeter, yalnızlık düşüncesinin kabul edilebilir olmasına...
şuan içinde bulunulan durumdur. alkol ve sigara ile telafi edilmeye çalışılan tiksinç bir ruh halidir.
yalnızlık: kimsenin kişiyi sevmemesi durumunda hissedilen bir his veya tek başına kalınmışlık hissidir. aslında herkes bi bakıma yalnızdır. yalnız doğar, yalnız ölürüz.
özdemir asaf ın

--spoiler--
Bir düşün'de beni sana ayıran
Yalnızlık paylaşılmaz
Paylaşılsa yalnızlık olmaz.
--spoiler--

diye de nitelediği, adına şiir kitabı çıkardığı, herkesin en azından kısa bir dönemliğine de olsa yaşaması gerektiği duygıu.
şu anki ruh halim bu duruma olumlu cevaplar veriyor, ruh halim bebop seslerini duydukça yalnızlığı tercih ediyor zaten. o halde ruh halim konuşsun, huzur ve melankoli hakim ona şu sıra. edward hopper tablosundaki tren garında kahve içen özgüvenli kadınlar gibiyim. dokunsan haykıracak gibiyim. yalnızlığı kabullenmek diye ölümcül bir günah var, galiba o günahı işledim feci şekilde.
her neyse, bu monologlarda fena halde saçmalarım, misal; şimdi evimi tasvirlemeye kalkışcam; şu an bulunduğum mekanın dizaynını sizlerin de bilmesini istemek uğruna kelimelerle boğuşacağım. renk renk yanıp sönen yılbaşı ağacının üzerindeki ışıklardan bahsedip evin karanlık salonunu sadece balkon ışığıyla aydınlatınca caz melodileriyle karışan loş ışığın yarattığı atmosferi ancak burada yaşamak gerek olduğunu söylemekle yetinip susacağım. yazı yazma konusunda istekli fakat yeteneksiz bir gencim. bu arada hala bir gencim. bu güzel.
ne diyorduk. caz diyorduk, edward hopper diyorduk..
gereksiz konuları açmışım. ders çalışmam gerek. beni bunlar kurtarmayacak.

şimdi gidiyorum. bir amaç uğruna yola çıktığında yalnızlık hissetmiyorsun, biliyor musun? bilmiyorsun. çünkü hiç yalnız olmadın. ya da yalnız oldun. fakat hiç yalnızlığı sorgulamadın.
ben gidiyorum.
kavgada bir başına olmaktır.
bazen 100 kişiyleyken yaşadığınız , bazense tek başına onun hayali yüzünden yakalayamadığınız.
Bazen dünyanın en mukemmel olgusu, bazen de en kotu seyi...
öyle rezil bir duygudur ki, sadece senin başında olduğunu düşünürsün. yalnızlık konusunda yalnız olmadığını bilmek, ürpermeni geçirmez sadece hafifletir. hele bir de şu kısacık hayatın bu şekilde bitip gideceğini düşünmek, hayal kırıklıkları, acılar, keşkeler derken, zordur hem de çok zor...
Zamanla küçücük bir mutluluk, kocaman bir yalnızlığa dönüşüyor ne garip.
küçük iskender ne de güzel söylemiştir.
" adam gibi sevenin aldığı, uluslararası ödüldür yalnızlık. "