bugün

Martin Heidegger in 1927 yılında yayınlanan ve isminin duyulmasına vesile olan eser.
Varlık ve zaman da anı şeydir, ikisi de oluştur...
(bkz: heidegger de varlık ve zaman)
götü başı ayrı oynayan, etkileşim halindeki, algılanması zor, ama aslında bütün olan iki kavram. varlık zaman olmadan, zaman varlık olmadan algılanamaz.
aziz yardımlı'dan sonra kaan h ökten tarafından da çevrilen kitaptır. bizi yardımlı'ya muhtaç etmediğine şükrederek alındıktan sonra iki çevirmenin de fantezi yaptıklarına kanaat getirtti şu son çeviri. allah seni bildiği gibi yapsın öktem bey, "dasein'ın eksistensiyal bakımdan ihtimam-göstermelik olarak yorumlanışının dasein'ın önontolojik öztefsirinden hareketle doğrulanışı"nı hiç çevirmeden bıraksaydın ya, en azından almanca öğrenir, tek bir dilde hallederdik işi.

(bkz: çeviri sıçmak)
aziz yardımlı'nın kaan h ökten çevirisine yönelik tepkisiyle heyecanlanılan kitaptır.

idea.com'da verilen haber başlığı şu: "Aziz Yardımlı'nın "Varlık ve Zaman" çevirisi Osmanlıca'ya çevrildi"

Newsweek Türkiye "bir süre sonra bir tür kişisel ibadet ve terapiye dönüşen bir çeviri yolculuğu" üzerine bir haber yayımladı (2008-11-16). Haber, okunup bitirildiğinde "hakikate ulaşma hissiyle gözyaşı döktüren" bir kitap ile ilgiliydi. Heidegger'in "Varlık ve Zaman"ı. Çevirinin çevirisi "Almanca ve Türkçe ontolojinin kıymetini kavradım" diyerek ontoloji alanına iki yeni fenomenolojik-ontoloji türü daha kazandıran bir "gurbetçi" tarafından yapıldı.

http://www.ideayayinevi.c..._newsweek_aziz_mektup.htm
Martin heidegger'in henüz tamamlanmamış eseridir.(kitap tamamlanmıştır ama üzerine ilave edeceklerini edemeden hayata veda etmiştir ya da hayat ona, her neyse). Eser, hangi yayından edinilirse edinilsin çeviri problemleri içerir. Zira almanca'da mevcut olan kavramların hepsi türkçe'ye çevrilememiştir; dasein gibi.
Varlık ve zaman'a gelince, heidegger varlığın var olandan farklı bir şey olduğunu bu kitapta takıntı haline getirmişçesine tekrarlayıp durur. Ona göre felsefe doğa filozoflarının yaptığı gibi varlık üzerine olmalıdır. Oysa platon ve aristoteles'ten sonra varlık, metafizik bir boyuta taşınarak tanımından ve anlamından başka konulara dahil edilmiştir. Ortaçağda bu durum iyice ilahi varlık anlayışına kaymış ve varlığın anlamı unutulmuştur.

Sözün özü, heidegger bu kitapta varlık sorununu diriltmeye çalışmış ve onun bir anlamı olduğuna ve o anlamın da "zaman" olduğuna işaret etmiştir. Tabii bu, burada söylendiği kadar basit bir şekilde ortaya çıkan bir sonuç değildir.

Bu kitabı anlamak için (sağlıklı bir şekilde) ontoloji ve fenomenolojiyi (yöntemsel manada) ve husserl'i çok iyi anlamak gerekir. Aksi takdirde bu büyük eser anlaşılmaz olacaktır.

Edit: imla.
heidegger varlık ve zamana iki giriş yapmıştır.

birincisi varlık'a yönelik sorunun anlamını inceler, ikincisi ise Heidegger'in kendi metolojisini ortoya koyduğu bölümdür.

Belli durumlarda büyük felsefi eserlerin girişleri düşünce sisteminin çekirdeğini içerirler, öyle ki, giriş ya da önsözün kavranması neredeyse eserin tamamının kavranması anlamına gelir. Bu durumun en açık örneği ise Kant saf aklın eleştirisi'dir.

birinci girişte heidegger kendi düşüncesinin cesur ve geniş bir taslağını vermekte bize. dolayısıyla oldukça zor anlama açısından ve ciddi ve yorucu bir okuma gerektirir. bu girişin heidegger'i anlamak açısından önemli olduğundan bir kaç kere okumakta yarar var.

birinci girişte heidegger herşeyden önce zor ve eşi benzeri olmayan bir soru soruyor. Bu soruya da Seinsfrage sorusu yada ''varlık sorusu'' diyor. Daha iyi bir çevirisi ise to be (olmanın/olmamanın)'nin ne anlama geldiğini soruşturmak.

Burada şöyle bir soru sorulabilir. ''böyle bir soru sormanın herhangi bir anlamı var mıdır?''

her ne kadar, herhangi bir şeyi bilmek için kişinin varolmasının zorunlu olması doğru olsa da, diğer taraftan, birşeyi bilmeden önce, kendi varoluşumun açık seçik bir farkındalığına sahip olmam gerektiği doğru değildir. aslında, insan deneyiminin çoğunluğu bunun tersini kanıtlar.

birinin normal bilişsel deneyiminde bilinen şey daima bir nesle ya da şey(thing) ya da şeyler arasındaki ilişkiler türünde bir şeydir. Kendini tanıyan farkındalık çok gelişmiş bir farkındalıktır. çünkü kendini tanımak normal bilme biçimini aşmayı gerektirir. ki bu normal bilme biçimi, bilinen şeyi bir nesle olarak düşünür.

bazı pozitivistlerin yaptığı gibi şu şekilde akıl yürütmek yanlıştır : Bilgilerimizin çoğu duyular tarafından deneyimlenebilen nesnelerin bir bilgisidir ve nesne diliyle elde edilebilirler(ki bu doğrudur),

dolayısıyla buradan şu sonuç çıkar, tüm bilgi ve dil bu türdendir (ki bu yanlıştır).

ancak varlık sorusu konusunda bile dilin karşılık geldiği ve onu açık hale getirdiği bir ilkel vaka vardır, ve bu vaka bizim kendi varoluşumuzdur.

dolayısıyla heidegger'in sorduğu soru şudur. Kendi varoluşumuza yönelik sahip olduğumuz bu muğlak farkındalığı nasıl açık hale getireceğiz ?
Ben daha iyisini yazana kadar en iyisi. 15 kez okuduğum harikulade eser.
görsel

Not: heidegger, bunu okuyorsun öptüm.
bardak altlığı olarak ve kediye mama verirken temiz bir kabı kirletmemek için,yüzeyini kullandığım kitaptır.
Üstad-ı azam, nuru ziya martin heidegger hazretleri tarafından yazılmış; felsefenin ve düşüncenin en ulvi eseri. Kıymetlim. Kaç kere okuduğumu saymıyorum artık.
Bazılarının münasip olmayan kullanımları ve sözleri onun büyüklüğüne çizik dahi atamaz.
görsel
kimileri, bu "eserin" batı metafiziğinin kallavi bir eleştirisini sunduğunu söyler; balon bile değildir.
Felsefe tarihinde batı metafiziğinin en fazla tahrip edildiği eser. Martin heidegger'in bozumculuğu, tefhim ve tasrihe gösterdiği ihtimam ve varlık konusundaki ısrarcılığı bu eseri harikulade yapan birkaç şey.

görsel
zaman içinde var oluruz. Varlık zamanın içindedir. O zaman Varlık ve Zaman ayrı bir kavram değil. Varlık, Zamanın bir alt kolu olmuş oluyor.
bence zaman diye bir şey yoktur. zaten zaman dediğin belli bir referans noktası seçip onu diğer seçilen yere uyarlamaktır ki işin komiği seçtiğin referans noktası da sabit değil. dünyada hiçbir şey sabit değil çünkü.
varlık konuna bir şey diyemem. var olduğumuzu düşünüyorum.
6. sayfaya gelince aq diye bağırıp camdan attığım kitap.
martı'nın varlık soruşturması yaptığı kitap. eser demeye dilim varmıyor. kitabın altıncı sayfasında, varlığın kendisini olduğu gibi ifşa edebilmesiyle ilgili konuştuğu bölümde, "onun, kendi varlığının karakterlerini çarpıtmadan ifşa edebilmesi..." cümlesi yer alıyor. sormak istediğim şey şudur: buraya kadar varlığın ne olduğundan değil, varlığı soruşturma aşamasından bahsederken; yani, herhangi bir temellendirmeye daha kalkışmadan, "karakterlerini" ifadesini kullanması, henüz varlığın ne olduğunu bilmediği halde, çoğul bir ifadeyi ona yakıştırması, öncesel varsayım değil midir? neder "-ler?"

Evet?
görsel
Varlık ve zaman'dan bu bölümde anlatmak istediğiyle ilgili olarak şundan bahsetmek istiyorum. Filozofun tasası bu olmayabilir de.

Şimdi, diyelim ben uyku'yu araştırıyorum. Uyku'yu araştırmam için önce uyku kavramının ne olduğunu bilmem gerek. O kavrama göre canlılarda uyku dediğimiz şeyin ortak veya farklı görünümlerini inceleyebileyim. Ancak, uyku'nun kendisi Zaten bu canlılarda gördüğümüz uykuya benzer davranışlardan çıkarılıyor. Ayının yaptığı uykuya benzer eylemin başka bir canlının yaptığı uykuya benzer eylemin arasındaki farklıların farklılık olduğunu ortaya koymam için yine salt bir uyku tanımına ihtiyacım var. Ayıdaki uyku değil belki de. Belki ayı başka bir şey yapıyor. Biz ona uyku eylemi diyoruz çünkü tanımla uyuşuyor. Ama tanımın kendisi var olanlardan çıkıyor,burada söz konusu olan uyku. Döngüyü anladınız mı?
görseli daha net atarsan cevap verebiliriz tosun.
Heideggerin eseridir. Ancak okumaya gerek yok. Görselde görüleni özet niteliğindedir.
görsel
Sonu, yoksa asli zamandan hareket edip varlığın anlamına vardıran bir yol var mıdır? Yoksa bizatihi zaman kendi varlığın ufku olarak mı açığa çıkmaktadır sorusunu barındırır.ups spoiler verdim. Okumanıza gerek kalmadı. Tüh ya.
Bulmam lazım gereken kitap.
Daha önce de çevirisini yapan Kaan Ökten tarafından yeniden etraflıca ve düzeltilerek tercüme edilmiş ulvi martin heidegger eseri.

görsel

Çıktı fakat bazı sitelerde geçici süreyle temin edilemiyor ama birkaç güne alıma açıl durumda olacakmış.

Teşekkürler Kaan ökten. Ülkede martin heidegger özeni gösteren ender insanlardansın.
Ulviyeti varlığının bir minvali olan martin heidegger'in başta batı metafiziğinin yapıbozumunu, temel ontolojinin serimlenmesini, modern felsefenin yorumunu, ontoloji tarihinin kritiğini, dasein'ı ve fenomenolojik yöntemle fundamental ontolojinin ortaya koyulmasını ihtiva eden; defalarca defalarca okuduğum ve hala her ifadesini özenle inceleyerek okumaya devam ettiğim eseri.

Felsefe tarihinin en mühim eserlerinden olmasına rağmen heidegger'in siyasi kimliği nedeniyle üzerinde durmaktan kaçınılmıştır. Ne kadar da felsefi (!) bir tavır.
Kaan h. Ökten'in çevirisini yaptığı eser. Bu adamı twitter'da takip ediyorum gerçekten bazı paylaşımları çok gereksiz ve trollüyor gibi. Bu kitabı çeviren o adam olamaz arkadaş. Neyse ya.