bugün

iğrenç bir şeye bakar gibi baktıktan sonra tiksintini belli ederek aşağılayıcı bir şekilde refüze etmek.

cidden şu adamların birisiyle bir yerde karşılaşsam tiksinmeme engel olabileceğimi zannetmiyorum. yani şu uludağ sözlük'te faraza şahsıma ağır hakaretlerde bulunan birini reelde görsem affedebilir; ya da çeşitli yazdıklarından, söylediklerinden vs. dolayı ölesiye nefret ettiğim birileriyle karşılaşsam bir şekilde hoş görüp anlamaya çalışmayı, onlara insan gibi davranmayı başarabilirim. en azından deneyebilirim. zira bu gibi şeyler insanların fıtratından kaynaklı bazı farklılıkların tezahürü ya da bir anlık sinirle yapılmış hatalar olabilir. zira insanlardan gerçek anlamda çok kolay nefret edebilen bir insan değilim.

ama bu sözlüğün moderatörlerinden öylesine tiksiniyorum, böyle insanların varlığından öylesine rahatsız oluyorum ki, gerçek hayatta nasıl insan olurlarsa olsunlar, ne gibi hasletler taşırlarsa taşısınlar onlara olan tiksintimin geçeceğini sanmıyorum. zira hayatta her şey belli bir yere kadar anlaşılabilir, kabul edilebilir, hoş görülebilirdir. lakin insanların adil olmadığı ve bunu bu denli içsellestirebildiği an kişinin karakterini, kişiliğini ve dahası diğer bütün insani değerlerini sermaye etmeye başladığı andır. bir insan açıkça adaletsizlik yapabiliyor, bundan dolayı; mevzu ne kadar basit, ne kadar önemsiz olursa olsun (altı-üstü bir sözlük de olsa), zerre rahatsızlık duymuyor ve bundan şikayetçi yüzlerce yazarın tepkilerini görmezden gelmeyi matah sayabiliyorsa o insandan tiksinmekten başka bir şey gelmiyor elimden. nefret edilmek, anlık öfkelerin veya tepkilerin hedefi olmak bile kişiye belli bir değer atfedildiğinin göstergesidir, lakin tiksinilmek... bu; dürüst, haysiyetli, karakterli herkes için kaldıralamayacak kadar ağırdır.

hani bunun sebebi de bir şekilde çaylak olmam, entrylerimin silinmesi vs. değil. pek takmam böyle şeyleri. yani haklı yere ya da öfkeyle, rahatsızlıkla vs. haksız yere bile çaylak edilmek, bunlardan dolayı entrylerimin silinmesi zerre umrumda olmaz. hatta genel olarak bu gibi şeylerden dolayı sinirlenmiyor, üzülmüyor ya da şaşkınlık yaşamıyorum. ama karşımdaki insanların bu denli adaletsiz olabilmeleri, bu çarpıklığı bünyelerinden taşıyabilmeleri ve bahane olarak saçma sapan bir formatı, abuk subuk gerekçeleri bahane gösterebilmeleri ve bu şekilde kendilerini temize çekebilmeleri bende tiksintiden başka bir şey uyandırmıyor. yani onların bulundukları halin bana olan tesiri değil beni tiksindiren. zira yapıp yapabileceklerinin en kallavisi, en caydırıcısı çaylak etmek, sözlükten uçurmak, ki bunlar değil birinden tiksinmeme, ona kızmama bile yetmez. bana asıl tiksinti yaşatan, böyle insanların var olduğunu, böyle insanlarla aynı toplumda yaşadığımı, bunların zerre rahatsızlık duymadan bu hal içinde yaşayabildiklerini bilmek ve bir şekilde bunları müşahade ediyor olmak.

yoksa ateş olsalar yakacakları yer cirimlerini aşmaz, lakin ne olursa olsun böyle insanlar var, biz ne kadar tiksinsek, rahatsız olsak da o insanlar bu hayatı yaşıyorlar ve biz istemesek de bu insanlarla karşılaşıyoruz. bugün sözlükte karşılaşıp sessiz kalıyor, hatta bu sessizliğimize "altı üstü sözlük, sözlük bu kadar ciddiye alınır mı yea!" gibi bahaneler buluyoruz. yarın iş yerlerimizde karşılaşacağız böyle insanlarla ve o gün "altı-üstü bir kişi, hem mesaiden sonra görmüyorum yea" diyerek bahane bulacağız yaptıkları yamuklara. başka bir gün bir yerel yönetimde çıkacaklar karşımıza, "hizmet ediyor ya çalarsa çalsın" diyerek bahane bulacağız ezikliğimize...

onlar hep çıkacak, biz hep bahane bulacağız. çünkü sözlükten uçmaktan, işimizden atılmaktan, iki yumruk yemekten o kadar çok korkuyoruz ki, her türlü adaletsizliğe, aşağılamaya, iplenememeye bir bahane bulacağız ve bu sayede böyleleri hep bir yerelere gelecekler, hep tepemize çıkacaklar. işte bu sayede böyleleri hakkımızı yerken bu kadar umursamaz, bu kadar pişkin olacaklar ve bütün bunlara rağmen rağbet görüp savunulacaklar.

bahaneler her şeyi meşrulatırmadan, bizi onlara benzetmeden önce en azından tiksinmeyi unutmamak lazım. sahip olunan en gerçek ve en sağlıklı duygulardan birisidir tiksinmek. hayatım boyunca hep tiksindim onlar gibilerden, hep tiksineceğim.

onlarsa hep sıratacaklar pişkin pişkin..
yere çömelince bi şey yapmıyorlarmış diye duydum.
(bkz: silinmeye mahkum yazar) *
(bkz: anlamamış gibi yapın önünüze bakın)
(bkz: hırsızın hiç mi suçu yok)
(bkz: severek izliyoruz)

moderatörü değil. neyse..
kaçın abi hiç durmayın zira tehlikeli adamlarmış bunlar...
(bkz: selam ben sizin en büyük hayranınızım)
acıyarak bakmak da bir seçenek.
(bkz: silik yazarlar)
(bkz: silinme sebepleri)
(bkz: moderatör nedir yararları nelerdir)
(bkz: uludağ sözlük moderatörleri derim başka da bişey demem)
(bkz: bu böyle uzar gider)
(bkz: behlül kaçar)
eve atmak.**
yere yatıp ölü takliti yapılabilir mesela...
*
yanlarındaki moderatör yalakalarının başını okşayıp "sizin mi bu?" diye sormak.

moderatör keyfiyeti faktörü veya "ben sildim oldu" mantığı söz konusu olmadıkça şu entryde silmeye ya da uçurulmaya sebep olacak bir şey yok, lakin azmedilip bulunursa da şaşırmam, onu söyleyeyim.

da, yazarlık, bu yazar attırma sevdalısı yancılar kadar umrumda olmadığımdan oturup ağlayacak değilim.

şu başlıkta bir allah'ın kulu çıkıp da olayın vahametinden, tutarlılığından, hakkaniyetinden bahis açmadığı gibi, mevzuya muhatap olanların bir şekilde cevap vermelerine zerre ihtimal vermeyip direkt yazarı uçurmalarını beklemeleri ne kadar hazindir! sorgusuz sualsiz uçurulma korkusu, adaletsizliğin bu denli içselleştirilmiş olması ve beklentilerin uçurulma çığırtkanlığıyla çerçevelenmesi bile yazılanların ne kadar isabetli olduğuna delalettir.

uçurulmamak için bu denli eğilip bükülmek, moderatör yanlısı gözükebilmek için bu denli çığırtkanlık yapmak için harcanan efor, şu çarpıklığa karşı tepki için harcansa herhalde bu kadar rahat olamazdı mevzunun muhatapları.

sözlükte kalabilmek maharet sayıldıkça bunlardan bahsetmenin bir anlamı da yok aslında.

şimdiden uçmuşsunuz da ağlayanınız yok be usta!
bir arkadaşım 2009 yılında şöyle özetlemiş moderasyonun tiksindirici, yalaka yazarlarınsa mide bulandırıcı tavrını;

-önce gıcık olduğum yazarı durduk yere attılar, umursamadım. sonra aynı görüşteki yazarı attılar, boşver dedim. buddy'lerimden birini "göt" dediği için uçurdular, "ben hala yazıyorum sorun yok." dedim. kankamı durduk yere attılar, ses çıkarmadım. sonra beni "ne biçim nick lan bu" diye yolladılar sözlükten, baktım ki ses çıkaracak kimse kalmamış.

bir yalakanın günlüğü sayfa 341
selam verin lan, valla bak.

geçen din yazılısında hoca "müslümanın müslüman üzerindeki beş hakkı nedir?"* diye sordu yapamamıştım, cevaplardan birisi "selam vermek, selamını almak"mış.
Obama gibi selamlaşırken moderatörün önünde hafifçe eğilmeliyiz. Bir nazik olun be, hepiniz lady kursuna yazdıracağım, sinirlendim yine.
(bkz: sen içeri geç)
(bkz: ben üstüme rahat bir şeyler alıp geliyorum)
saygılar...
(bkz: bu da bizim oğlumuz mahmut)
aranızda bi husumet falan yoksa 'merhaba' falan deyin. medeniyet gereği di mi?
Edit:aramızda hainler var dikkat edin. Hemen gidip moderasyona ispiyonluyorlar. Böylelikle hak ettiğimiz değeri görüyoruz bizde.
büyük ihtimalle yemyeşil bir balgam fırlatırım suratlarına, akıp gider.
kör taklidi yap acısın.
merhaba, naber falan deyip, sohbet etmek. * *
(bkz: ölü taklidi yapmak)