bugün

başlıkta söz edilen ülkenin resmi ordusunun uçaklarında ve gemilerinde hangi semavi dinin kitabı bulunduruluyor sorusunun cevabı ile çok açık desteklenecek cümle.

ordunun uçaklarının kuyruk bölümünün en yüksek yerinde ve yine ordunun gemilerinin seren direğinin en üstünde özel muhafaza kutusunda kuranı kerim bulunmaktadır.

laik devletin resmi ordusu.
türkiye müslüman bir ülke değildir.
türkiye sınırları içinde müslüman vatandaşlarda yaşamaktadır.
devlet müslüman olamaz müslümanlık bireylerle alakalı bir konudur.
arkasından "gerekirse kan da dökeriz." diye gelecek olan önermedir. bence müslümanlıktan öte rastafari inanci topluma empoze edilseydi, su an bulundugumuz konumdan cok daha ilerde olurduk.
neyseki türkiye cumhuriyeti'nin resmi bir dini yoktur. şuursuzca söylenen slogandır.
bu cümleyi kullanan, aşağıdakilerden hangisini destekler?
a)şeriat isterük.
b)laiklik dinsizliktir.
c)demokrasi bir tramvaydır, istediğimiz durakta ineriz.
d)7.4 yetmedi mi?
e)hepsi
bağımsızlık kaybedildikten sonra anlamını yitirecek düşünce,sözde müslüman başbakan ve gerçek adı vatan satma olan özelleştirme fanatikliği yüzünden türkiye yavaş yavaş işgal olmaktadır.milletimiz işgalın karayılan dizisindeki gibi günümüzde de aynı şekilde olacağını sanmaktadır.yabancılar akıllanmıştır.asker gönderip yenileceklerine,bütün kurumlarını içerideki hainlerinde yardımlarıyla ele geçirmektedir.başarılı olurlar mı bilinmez ama ilerleyen yıllarda bizi çok tırmalatacakları bellidir.
yanlış tabir.

türkiye laik bir cumhuriyettir. dini yoktur. Sadece müslüman vatandaşlar çoğunluktadır.
(bkz: halk müslüman olur devlet olmaz)
hamuru dogmalarla yoğrulmuş,dünyaya geldiğinden beri, dini anlayışı, ne idüğü belirsiz(anlam bakımından) bir dilde birşeyler mırıldanıp günün belirli vakitlerinde de yere çöküp kalkmaktan öte geçmeyen,dininin özüne asla inememiş ve yobazlık evrimini tamamladıktan sonra da asla inemeyecek olan dincilerin ümmetçilik vurgusu yapan söylemidir.

bu yobazlar aynen dedeleri gibi, daha ,bir "kuldan birey ,ümmetten millet" yaratma projesi olan cumhuriyetin devrim yasalarının uygulanmaya başlamasından sonra,bu ülkede "ümmetçiliğin" kökünün kazınmasını hazmedememiş canlılardır.bu hazımsızlık bunlar da kuşaktan kuşağa geçerken zamanla kine dönüşmesi kaçınılmazdır.şu yaşadığımız karanlık dönemin karakterlerine baktığımız zaman bu resmi daha net görebiliriz.

elbette,tüm bu saydıklarımızın ışığında,bu yobazlardan cumhuriyetin özünü,uygarlığı,evrenselliiği,çağdaşlığı kısaca insanlığı anlamalarını bekleyemeyiz ama bizim kesin olarak bilmemiz gereken bir şey vardır ki,o da şudur:bu topraklar da yaşayan bizim,ülkemizin,asla değişemeyecek olan kaderi *,85 yıl önce bir kişinin önderliğinde yazılmıştır.hiç kimse bu kaderin önüne geçemeyecektir,geçirilmeyecektir.bir kısım mahlukat istese de istemese de,hazmetese de hazmetmese de , ya seve seve ya da başka türlü herkes bu kadere boyun eğecektir ya da eğdirilecektir.

(bkz: "türkiye cumhuriyetinde herkes allaha istediği gibi ibadet eder.türk cumhuriyetinin resmi dini yoktur.türkiye'de bir kimsenin fikirlerini, zorla başkalarına kabul ettirmeye kalkışacak kimse yoktur ve buna müsaade edilemez.")

(bkz: yobazla anlayacağı dilden konuşmak)
Türkiye Cumhuriyeti sınırları içinde yaşayan ve Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olan gayrimüslimler hiçe sayılarak son derece saygısızca, bencilce ortaya atılmış, cehalet ve şuursuzluk kokan faşist söylem.

Avrupa ülkelerinin hristiyan ülkeyiz tarzı çıkışları bizim ülkemizle mukayese edilemeyecek kadar farklı bir konudur. Yani onlar hristiyanız diyorsa biz de müslümanız deriz şeklindeki bir yaklaşım at gözlüğü ile dolaşmak anlamına gelir.

Ülkemizde mevcut olan tartışmaların temeli zaten islami yaşam tarzı ile batılı yaşam tarzı arasında yapılamayan tercihe dayanıyor. Bir yanda islamın gerekleri, diğer yanda batının rahatlığı ve refahı, bu tuhaf milleti kıskaca almış habire preslemektedir.

Avrupalı ülke hristiyanız demekte bir zarar görmemektedir, çünkü hristiyanlık islam kadar keskin hatlara sahip, insanları kısıtlayıcı bir din değildir. Hristiyanlık dinindeki kavramlar, uygulamalar insanların günlük yaşamını doğrudan etkilemez. Avrupa ramazanda içki içmeyi, başı açık gezmeyi, din eğitimini tartışmaz, çünkü bunları engelleyen dini kıstasları yoktur.

Eğer batıya yüzünü dönüyorsan, batılı gibi olmak istiyorsan, medeniyet olarak bunu algılıyorsan, batıdan alacaklarını keskin hatlarla belirlemelisin.

Dinin örtünmeyi emrediyorsa, ama batı medeniyeti başı açık gezmek anlamına geliyorsa, ikisinden birini tercih edeceksin, tercih yapana da saygı göstereceksin. Oyuncak paylaşamayan embesil çocuklar gibi kısır tartışmalara girildiği sürece bu paradoks asla ortadan kalkmayacaktır.

Diğer bir tuhaf husus da, islam dininin her kesim tarafından farklı yorumlanmasıdır. Yani kesin hükme varılamamış bir çok konu vardır. Oysa Hristiyan avrupa bu konuda oldukça şanslıdır * çünkü hristiyanlık dünyasının yaşam biçimi papalık tarafından belirlenir. Papa varken kimse dini kriterleri tartışamaz, papa son noktadır, sözünün üstüne söz söyleyen olamaz. Ortaçağda gerçekleştirilen papalık karşıtı reform ve rönesans dahi bir yerden sonra din çemberi içinde kalmıştır. Kaldı ki onların dertleri başını örtmek, kıçını açmak değil, yaşam şartlarını iyileştirmekti.

Müslümanların ise böyle bir karar merci bulunmadığından, bazı hususlar havada kalmakta ve kesin hükme varılamamakta, bu da toplumsal tartışmalara sebep olmaktadır. Mesela müslümanların da papa kadar yetki sahibi bir makamı olsaydı, eminim dinle ilgili tek bir konu dahi tartışılmazdı.

Osmanlı Devleti döneminde bu amaca hizmet eden hilafet makamı vardı. Lakin bu hilafet makamı dini kriterler hususunda bir karar merci olmaktan çok, papalıktan daha vahim bir şekilde kişisel menfaatlere hizmet makamı olarak faaliyet gösteriyordu ve türkiye cumhuriyeti ile birlikte ortadan kalktı.

Tüm bunlardan ötürü, ülkemizdeki din tartışmaları asla bitmeyecektir.

Çözüm ne diye sorarsanız vallahi ben de bilmiyorum.
butun planlarimizi suya dusuren slogandir. biz yillardir canla basla turkiye budist olsun diye ugrasiyorduk. tuh yazik, demek musluman kalicakmis.
(#2914310)
turkiye cumhuriyeti bugunkü anayasasiyla laik bir ulkedir.kulliyen yanlis bir onerme olmakla birlikte laiklik bireyin ozgurlugu icin en iyi sekildir.Kisi dinini en ozgur bicimde laiklik ile yasar.
(bkz: inancinin herkes tarafindan kabulunu istemek) *
türkiye müslümanların yaşadığı bir ülkedir. sonsuza kadar da öyle kalması normaldir. allahın izniyle.
anti laik ve demokratik vicdan özgürlüğünü kısıtlayan tümevarımdır.
inanılmaz derecede ironik bir önerme. efendim şöyle enine boyuna irdelenecek olur ise:

müslüman bir ülke illaki şer'i hukuk sisteminin hüküm sürdüğü bir devlet olmalıdır. buda dini kuralların da hukuk kuralları haline geldiği anlamını taşımaktadır. bu durumda kişilerin özgür iradeleri ile günah işlemeleri engellenmektedir. islamiyette dayatma olmadığından bahisle günah işemek serbesttir. ama yaptırıma tabidir. her bir gühanın hesabı ahir hayatta sorulacaktır.

bu açıklama sonrası ironik yanı şu şekildedir:

müslüman bir ülkede günahlar suç sayılacağından devlet eliyle cezai yaptırıma tabi tutulacaktır. bu durumda birey devlet erkinden korktuğu için günaha meyletmeyecektir.
o halde iki sual akla gelmektedir.
sual bir
allah -ki o en adaletli olandır- işlediği günahtan dolayı bireyi iki kere cezalandıracak mıdır? (dünyada devlet eliyle cezalandırılan birey aynı günahtan dolayı ahir hayatta da cezalandırılacak mıdır?)
belirmekte fayda vardır ki; adam öldürme hırsızlık gibi suçlar laik sistemde kamuya karşı suçlar olarak cezalandırılmaktadır. lakin şer'i hukuk sisteminde günah olduğu için cezalandırılacaktır. söz konusu durum şu an ki sistem için geçerli bir sual değildir.

sual iki
tanrı iman edenlerin devlet erkinden korktukları için mi yoksa allah korkusu vesilesi ile mi -yani özgür iradelerince- iman etmelerini mi istemektedir?

keza cuma namazına gitmek istemeyen yada oruç tutmak istemeyen türkiye cumhuriyeti vatandaşı birey devlet yaptırımından çekineceği için -katiyen allah korkusundan değil- cuma namazına gidecek ve oruç tutacaktır. söz konusu ibadetleri allah korkusu ile yapan zaten şu düzende de yapmaktadır.

bu iki sorunun da makul olan cevabı türkiyenin nasıl bir devlet olmasını islami açıdan da belirtmektedir.
değildir, köpeğin duası olan önermedir. hukuksal ve anayasal olarak mümkün değildir, türkiyeyi müslüman bir ülke ilan etmek günümüz şrtlarında kaotik bir durum oluşturur ve azınlkların ötekileştirilmesine yol açar bu da toplumdaki etnik gruplar arasındaki uçurumu derinleştirir.

(bkz: az biraz akıllı olun)
meselenin türkiye'nin müslüman kalıp kalmaması değil, türkiye'de de dünyanın bütün diğer ülkelerinde olduğu gibi müslüman olan bir nüfusun azınlık olarak da olsa kalacak olmasıdır. bu sebeple mesele bu ülkedeki herkesin demokratik bir ortamda, rejim histerisine kurban gitmeden haklarını yaşayabilmesi olmalıdır. bu ülkede hristiyanlar da misyonerlik yapabilmeli, bunun için öldürülmemeli; ancak aynı şekilde müslümanlar da dini tebliğ etme imkanına sahip olmalıdır, cemaatlerden tarikatlerden öcü gibi korkulmamalıdır. içinde yüzlerce dini cemaati barındıran amerika birleşik devletleri kendi sınırları dışında tam bir baş belası olsa da, kendi içindeki ortamı örnek almak gerektir. mesele türkiye kendi vatandaşına yabancı gözüyle bakmayı sürdürecek midir, sürdürmeyecek midir? ona yaşam hakkını tam manasıyla verebilecek midir, veremeyecek midir? işte sorulması gereken sorular bunlar, bunların dışındaki şeylerse teferruat zira kimse kendi milliyetini ve ülkesini seçerek gelmiyor bu dünyaya ve kimse resmi bir ideolojiyi herşeyiyle benimsemek zorunda değildir ama aynı oranda bu ideolojiyi benimseyenleri de bu ideolojiyi bırakma konusunda zorlama hakkında sahip değildir. dün nazım hikmet şiirlerini yasaklayan zihniyet neyse, kişilerin kıyafeti ile rejimin yıkılacağını sanmak da aynı şeydir.
dinin ülkesi milleti olmaz, kişiseldir,tartışılamaz, genellenemez,hassas bir konudur.
lütfen artık insanların dinine ırkına milliyetine karışmaya çalışacağınıza hoşgörü kavramını öğrenin.biz yüzyıllardır müslümanlar ve gayrı müslümanlar beraber yaşayan bir milletiz. ayrılamayız,ayıracak bir konu değildir çünkü din. kişiseldir,karışılamaz.
bunları tartışacağınıza pkk nın aldığı gencecik canları,ya da amerikanın yaptığı saçmalıkları tartışın. ülkenizin geleceğini düşünün biraz birbirinizi yiyeceğinize...
tanrıyla kul arasına kimse giremez arkadaşlar anlayın artık...
yüzde 99 verileri doğru değildir. mevcut devlet ve mahalle baskısıyla insanlar oldukları gibi görünmekten korkmaktadırlar... eşinin başı örtülü olmayanlar işlerinden olmakta, müslüman geçinenler ihaleleri kapmaktadırlar...

türkiye'deki müslümanlar islamı kendine uydurmuşlardır: elleri dünyadaki, akılları cennetteki nimetlerdedir.
"türkiye laik bir ülkedir, nüfusunun %99'u müslümandır." şeklinde değiştirilmesi gereken cümle.
(bkz: Türkiye kültürler beşiği olmuştur öyle kalacaktır)
polemik olsun diye açılmış bir başlıktan başka birşey değil. dikkate alınmaması en güzeli olurdu ama dikkate fazlasıyla alınmış.
"akıllı olun, biz arada bi çıkarız böyle ortaya, yok öpüşenlere pis ecnebi deriz, yok mini etek giyenlere alçak kadın deriz, müslümanız oğlum biz buradayız" seklinde sözlüğe girdikten itibaren karsınıza çıkacak baslıkları yazan fahri rte' lerin açtığı anlamsızca, yobazca baslıklardan sadece bir tanesi.