bugün

Rousseau nun, bireylerin mutluluk özlemlerini toplumsal yaşamın gerekleriyle bağdaştırmaya çalışırken özel iradeleri, onları kendinde toplayan, yani onları hem dile getiren hem de bastıran bir idare içinde kaynaştırmaya çalıştığı eseri.
toplumsal sözleşme diye de bilinir.
(bkz: john locke) ve (bkz: thomas hobbes) un da toplum sözleşmesi kuramları bulunmaktadır. Bunlar;mülkiyet hakkının kullanımı,cezalandırma şekilleri,barış durumundan savaş durumuna geçilmesi gibi tersliklerin ortaya çıkması sonucu insanların oybirliği ile düzeni sağlamak adına toplum sözleşmesini oluşturması esasına dayanan kuramlardır..
(bkz: evlilik)
http://www.radikal.com.tr/haber.php?haberno=228557
(bkz: toplumsal sözleşme)
artık felsefi olarak tarihe gömülmüş anlayış.
(bkz: le contrat social)
toplum sözleşmesi fikri tarihe gömülemez. çünkü toplum sözleşmesi zaten bir aksiyomdur. kanıtlanmasına gerek yoktur. zira toplum sözleşmesi teorik bir geçmiş tasavvuru yapmaz. "bi zamanlar insanlar oturmuş bi sözleşme yapmış" şeklinde özetlemez. doğa hali dediğimiz durum yaşanmış olsun yahut olmasın toplum sözleşmesi fikri çürütülemez.
toplum sözleşmesini tanımlamak için Rousseau der ki:"Her birimiz bütün varlığımız ve bütün gücümüzü bir arada genel istemin buyruğuna verir ve her üyeyi bütünün bölünmez bir parçası kabul ederiz."
her bireyin okuması gereken eserlerden birisidir. zira özellikle günümüzde anayasayla ilgili yeni düzenlemeler konuşuluyorken devletin ve anayasanın ne demek olduğunu, nasıl oluşturulabileceğini görmenizi sağlayacak önemli bir eserdir.
kitabın başında der ki: "cezasız kalan itaatsizlik meşrulaşmıştır."

son derece doğru.
rousseau nun, güç kavramı ve onun toplumdaki şekillenişi, otoritenin sorgulanması üzerine olan, münazara maçlarında genelde örneklendirmelerin alındığı önemli bir kitap.
bazı düşünürlere göre, insanların, devletli yaşama geçmesini sağlayan sözleşmedir. aynı zamanda jan jak rusonun denemsinin türkçeye çevrilmişidir.

alıntı yapacam kitaptan. ruso reyiz, devletli yaşama geçmenin makul nedenini arıyor, olması gerekenden bahsediyor. aynen yazıyorum kitaptan:

--spoiler--

denecek ki, zorba*,uyruklarına toplum içinde dirlik sağlıyor. diyelim ki, öyledir: ama, zorbanın şan şeref hırsınınj başlarına bela ettiği savaşlar, doymazlığı ve bakanlarının kırıcılığı, uyrukları kendi aralarındaki anlaşmazlıklardan daha büyük üzüntülere sokarsa, bu dirlikten ne kazançları olur ki?

--spoiler--

üniversitede daha toy bir çocukken politika bilimi diye bi kitap okumaya başlamıştım. "uhahahaa politika bilim mi lan" diye dalga geçmiştim. insan öğreniyor. okudukça, yaşadıkça öğreniyor. laboratuvar ortamına konu edilemese de siyaset bilimi diye bir şey var.

alıntı yaptığım paragraf bana fazlasıyla tanıdık geldi. ruso reyiz 1750'lerin ortasında yazdı bu satırları.
içerisinde bulunduğumuz toplumun kurallarının,adetlerinin vs nasıl belirlendiği ve neden bu kurallara uyduğumuz gibi konularda fikir sahibi olmamıza yarayacak eserdir.
Jean jacques Rousseau'nun le contrat social orijinal adlı eseri.

içinde:
-salt isteklerin itisine uymak kölelik, kendimiz için koyduğumuz yasalara boyun eğmekse özgürlüktür.
-insan her zaman güzel olanı ya da güzel bulduğunu sever; ama asıl güzel üstüne verdiği yargıda aldanır. Demek yapılacak şey bu yargıyı düzenlemektir.
-sağlam insanların yiyip içtiği şey hastalara nasıl iyi gelmezse, ahlakı bozulmuş bir halkı, ahlâkça sağlam bir halkın yasalarıyla yönetmeye kalkışmak da iyi olmaz.

Gibi değerli aforizmalar barındıran bir eserdir. Hatta:

"Başkentte yükselen her sarayı gördükçe, bütün bir ülkenin yıkıntıya çevrildiğini görüyormuşum gibi gelir bana."

Diye de bir söz vardır aynı kitapta ki bizlere Jean jacques Rousseau'nun milli irade düşmanı, paralel bir darbeci olduğunu göstermektedir.

Yahu filozof sen kim oluyorsun da böyle ileri geri konuşuyorsun? AKP ile hesaplaşmanın yeri kitap değil sandıktır.
jean jacques rousseau'nun doğal yaşama geri dönülmesinin 18.yy itibarıyla imkansız olmasının ve politik bir temelde bütünleşecek olan toplumun gerçekliği karşısında, toplumun içinde yaşayan insana doğal haklarını sağlama istemini dile getirdiği bir başyapıttır.
bir devletin ne kadar büyükse (buradaki büyüklük nüfus ve toprakları ifade eder) içinde yaşayan insanları o kadar baskıladığı ve devletin büyüklüğü doğrultusunda o oranda devleti yöneten kişi sayısının azalması gerektiği görüşü ilginçtir. buradan hareketle az nüfuslu küçük devletlerin demokrasi, orta ölçektekilerin aristokrasi, geniş topraklara sahip nüfusu fazla olanlarının monarşiyle yönetilmesi sonucuna varır. ancak ilginçtir ki kendisi fransız ihtilali'nin fikir babalarından biridir yani monarşilerin yerine gelecek yönetim biçimleri üzerine çalışmış(demokrasi, aristokrasi vb.) ve en iyi yönetim biçimi olarak yine aynı kitapta seçimli aristokrasiyi savunmuştur.
görsel
görsel
görsel
görsel
jean jacques rousseaU eseridir. Şimdi buraya uzun uzadıya bir şeyler karalamak isterdim ama değmez.
j.j rousseau'nun kitabıdır. Modern Hukuk hakkında okunması gereken en önemli kitaplardan da bir tanesidir. Yöneten ve yönetilenler arasında düzeni sağlamak için yapılan kurgusal sözleşmeyi konu alır. Buna göre yönetenler genel istemin çıkarlarına uygun davranıp şeffaf olacak,yönetilenler ise yönetenler kanunsuz davranışlarda bulunmadığı sürece itaatkar ve sadık olacaklardır. Bunun yanında eserde pek çok yönetim biçimine de değinilmiştir. Fakat rousseau çarpıtmayı seven bir kişilik olduğundan üzerine düşünülerek okunması ve doğrudan kabul edilmemesi gerekir.