bugün

Tevbe sûresi 129 âyettir. 128. ve 129. âyetler Mekke'de, diğerleri Medine'de inmiştir. 104. âyet tevbe ile ilgili olduğu için sûreye bu isim verilmiştir. Tamamen istisnai bir durum olarak, diğer surelerde olduğu gibi bir surenin başında besmele yoktur. ilk ayetler, müşriklere karşı sert bir ültimatom niteliğinde olduğu için de Allah Teala'nın Rahman ve Rahim sıfatları bulunan besmele ile başlamak, uygun görülmemiştir. Kur'an okumaya, surenin başından başladığı zaman sadece "Euzu" çekilir ve okumaya başlanır. Enfal suresinden veya bir başka sureden, bu sureye geçilirse, okunan surenin devamıymış gibi, araya hiçbir şey sokulmadan okumaya devam edilir. Surenin başından değil de başka bir ayetinden okumaya başlandığında "Besmele" çekildikten sonra geçilir

http://www.biriz.biz/kuran/tevbe/9tevbe.htm
Bismillahirrahmânirrahîm

1 - Allah'dan ve Resulü'nden bir ültimatomdur bu, kendileriyle antlaşma yaptığınız müşriklere:

2 - Bundan böyle yeryüzünde dört ay daha istediğiniz gibi gezip dolaşın. Şunu da bilin ki, Allah'ı aciz bırakacak değilsiniz. Allah kâfirleri mutlaka perişan edecektir.

3 - Ayrıca büyük hac günü Allah ve Rasulü tarafından insanlara bir ilandır ki, Allah da Resulü de müşriklerle yapılan antlaşmalara artık bağlı değildir. Eğer hemen tevbe ederseniz, bu sizin için hayırlıdır. Yok yine tevbeden yüz çevirirseniz biliniz ki, Allah'ı yıldıracak değilsiniz. Kâfirleri acı bir azap ile müjdele.

4 - Ancak kendileriyle antlaşma yapmış olduğunuz müşriklerden size olan ahitlerinde hiçbir eksiklik yapmamış ve sizin aleyhinize hiçbir kimseye yardımda bulunmamış olanlar bunun dışındadır. Siz de onlarla olan antlaşmanızın hükümlerine antlaşma süresinin sonuna kadar uyunuz. Muhakkak ki, Allah müttakileri sever.

5 - Şu haram aylar bir çıktı mı artık o müşrikleri nerede bulursanız öldürün, yakalayın, hapsedin ve bütün geçit başlarını tutun. Eğer tevbe ederler ve namaz kılıp zekatı verirlerse onları serbest bırakın. Muhakkak ki, Allah çok bağışlayandır, çok merhamet edendir.

6 - Eğer müşriklerden biri aman dilerse, ona aman ver. Ta ki, Allah'ın kelâmını dinlesin. Sonra onu güvenlik içinde olduğu yere kadar gönder. Çünkü bunlar gerçekten de bilgisiz bir kavimdirler.

7 - O müşriklerin Allah katında ve Resulü katında herhangi bir ahdi nasıl olabilir? Ancak Mescid-i Haram yanında antlaşma yaptıklarınız var ki, bunlar size karşı doğru durdukça siz de onlara doğru olun. Allah (hainlikten) sakınanları elbette sever.

8 - Onlarla nasıl sözleşme olabilir ki, sizin aleyhinize ellerine bir fırsat geçse, hakkınızda ne bir antlaşma gözetirler, ne de bir yemin. Dil ucuyla sizi hoşnud etmeye çalışırlar, fakat kalbleri o kadarına da razı olmaz. Zaten onların çoğu fasıktırlar.

9 - Allah'ın âyetlerini az bir çıkara değiştirdiler de Allah yolundan engellediler. Gerçekten de bunlar ne fena şeyler yapageldiler.

10 - Bir mümin hakkında ne bir yemin gözetirler, ne de bir antlaşma. Bunlar işte böyle haddi aşan kimselerdir.

11 - Eğer tevbe ederler, namazı kılarlar, zekatı verirlerse dinde kardeşleriniz olurlar. Biz âyetleri, bilen bir kavme açıklarız.

12 - Eğer verdikleri sözden sonra yeminlerini bozar ve dininize dil uzatırlarsa, o küfür öncülerini hemen öldürün. Çünkü onların yeminleri yoktur. Ola ki, vazgeçerler.

13 - Yeminlerini bozan, Peygamber'i yurdundan çıkarmaya azmeden ve üstelik ilk önce size saldırmaya başlayanlara karşı savaşmaz mısınız? Yoksa onlardan korkuyor musunuz? Eğer mümin iseniz her şeyden önce Allah'dan korkmalısınız.

14 - Onlarla savaşın ki Allah, sizin ellerinizle onların cezasını versin ve ... onları rezil ve rüsvay etsin, yardımıyla sizi onlara muzaffer kılsın. Ve mümin bir kavmin yüreklerini ferahlandırsın.

15 - Ve kalblerindeki öfkeyi gidersin. Allah dilediğine tevbeyi nasib eder. Allah her şeyi bilir, hüküm ve hikmet sahibidir.

16 - Yoksa siz hep kendi halinize terk olunacağınızı mı sandınız? Allah'ın, içinizden cihad edenleri ve Allah'tan, Resulü'nden, müminlerden başka kimseye sığınmayan ve başkaca sığınacak bir yer aramayanları görmediğini mi (zannediyorsunuz)? Allah bütün yaptıklarınızdan haberdardır.

17 - Müşrikler kendi inkârlarına kendileri şahit olup dururlarken Allah'ın mescidlerini imar etmeleri mümkün değildir. Onların bütün yaptıkları boşa gitmiştir. Ve onlar ateş içinde ebedi olarak kalacaklardır.

18 - Allah'ın mescidlerini, ancak Allah'a ve ahiret gününe inanan, namazı kılan, zekatı veren ve Allah'dan başkasından korkmayan kimseler imar ederler. işte hidayet üzere oldukları umulanlar bunlardır.

19 - Siz hacılara su dağıtma ve Mescid-i Haram'ı imar etme işiyle Allah'a ve ahiret gününe iman edip, Allah yolunda cihad edenlerin yaptığı işi bir mi tutuyorsunuz? Bunlar Allah katında eşit olamazlar. Allah zalimler topluluğuna hidayet ihsan etmez.

20 - iman edip de hicret edip, mallarıyla, canlarıyla Allah yolunda cihad edenler, Allah katında en büyük dereceye sahiptirler. işte bunlar murada ermiş olan mutlu kullardır.

21 - Rab'leri, onları kendi katından bir rahmet, bir rıza ve bir cennetle müjdeler ki o cennette onlar için bitmez tükenmez nimetler vardır.

22 - Onlar orada ebedi kalırlar. Çünkü en büyük mükâfat Allah katındadır.

23 - Ey iman edenler! Eğer babalarınız ve kardeşleriniz imana karşılık küfürden hoşlanıyorlarsa, onları dost edinmeyiniz. Sizden her kim onları dost edinirse işte onlar da zalimlerin ta kendileridir.

24 - Onlara de ki; eğer babalarınız, oğullarınız, kardeşleriniz, kadınlarınız, akrabalarınız, kabileniz, elde ettiğiniz mallar, kesada uğramasından korktuğunuz ticaret, hoşlandığınız evler ve meskenler, size Allah ve Resulünden ve Allah yolunda cihaddan daha sevimli ise, artık Allah'ın emri gelinceye kadar bekleyin. Allah böyle fasıklar topluluğuna hidayet nasip etmez.

25 - inkâr kabul etmez bir durumdur ki, Allah size birçok yerde yardım etti. Özellikle Huneyn Günü ki, o gün kendi çokluğunuz size güven vermişti de o gün size onun bir faydası olmamıştı. Yeryüzü bütün genişliğine rağmen başınıza dar gelmişti. Sonra da bozguna uğrayarak gerisin geri dönüp kaçmaya başlamıştınız.

26 - Sonra Allah, Resulünün üzerine ve müminlerin üzerine sekinetini (kalplere huzur veren rahmetini) indirdi ve gözle görmediğiniz ordular indirdi de kendisini tanımayan kâfirleri azaba uğrattı. Ve o kâfirlerin cezası işte budur.

27 - Sonra bütün bu olup bitenlerin arkasından Allah, dilediğine tevbe nasib eder. Allah çok bağışlayıcıdır, çok merhamet edicidir.

28 - Ey iman edenler! Müşrikler bir pisliktirler. Artık bu yıldan sonra Mescid-i Haram'a yaklaşmasınlar. Eğer yoksulluktan korkarsanız Allah sizi dilediğinde lütuf ve ihsanıyla zenginleştirecektir. Allah gerçekten alîmdir, hakîmdir.

29 - Kendilerine kitap verilenlerden oldukları halde ne Allah'a, ne ahiret gününe inanmayan, Allah'ın ve Resulünün haram kıldığını haram tanımayan ve hak dini din edinmeyen kimselere alçalmış oldukları halde elden cizye verecekleri hale gelinceye kadar savaş yapın.

30 - Yahudiler, "Uzeyir Allah'ın oğlu" dediler, Hıristiyanlar da "Mesih Allah'ın oğlu", dediler. Bu onların kendi ağızlarıyla uydurdukları sözlerdir. Daha önce inkâra sapmış olanların sözlerine benzetiyorlar. Allah onları kahretsin, nasıl da saptırıyorlar!

31 - Onlar, Allah'dan başka bilginlerini ve rahiplerini de kendilerine Rab edindiler, Meryem oğlu Mesih'i de. Oysa onlar bir olan Allah'a ibadet etmekle emrolunmuşlardı. Allah'dan başka hiçbir ilâh yoktur. O, müşriklerin ortak koştuğu şeylerden de münezzehtir.

32 - Allah'ın nurunu ağızlarıyla söndürmek istiyorlar, Allah da razı olmuyor. Fakat kâfirler istemeseler de Allah nurunu tamamlamayı diliyor.

33 - O öyle bir Allah'dır ki, Resulünü hidayetle ve hak dinle bütün dinlere üstün kılmak için göndermiştir. Müşrikler hoşlanmasalar da.

34 - Ey iman edenler, şurası bir gerçektir ki, yahudi hahamları ile hıristiyan rahiplerinin bir çoğu insanların mallarını haksız yere yerler ve Allah yolundan saptırırlar. Bir de altın ve gümüşü hazineye doldurup, onları Allah yolunda sarfetmeyenleri bu yüzden acıklı bir azap ile müjdele!

35 - O gün o altın ve gümüşlerin üstü cehennem ateşinde kızdırılacak da bunlarla alınları, yanları ve sırtları dağlanacak (onlara): "işte bu kendi canınız için saklayıp biriktirdiğiniz şeydir. Haydi şimdi tadın bakalım şu biriktirdiğiniz şeyin tadını!" denilecek.

36 - Doğrusu, Allah katında ayların sayısı oniki aydır. Gökleri ve yeri yarattığı günkü Allah yazısında (böyle yazılmıştır). Bunlardan dördü haram aylardır. Bu da doğru olan dinin hükmüdür. Bu sebeple bunlar hakkında nefislerinize haksızlık yapmayınız. Müşrikler size karşı topyekün savaştıkları gibi siz de onlara karşı topyekün savaş açın. Ve iyi bilin ki, Allah müttakilerle beraberdir.

37 - O "Nesi'" (denilen bir haram ayı geciktirmek âdeti), olsa olsa küfürde fazlalıktır ki, kâfirler onunla şaşırtılır, onu bir yıl helâl, bir yıl haram sayarlar ki, Allah'ın haram kıldığının sayısına uydursunlar da Allah'ın haram kıldığını helâl kılsınlar. işte böylece kendilerine kötü işleri güzel gösterildi. Allah da kâfir olan bir kavmi doğru yola iletmez.

38 - Ey iman edenler! Size ne oldu ki, "Allah yolunda cihada çıkın." denilince olduğunuz yere yığılıp kaldınız. Yoksa ahiretten vazgeçip dünya hayatına razı mı oldunuz? Fakat dünya hayatının zevki ahiretin yanında ancak pek az birşeydir.

39 - Eğer topluca savaşa katılmazsanız, O sizi acı bir azaba uğratır ve yerinize başka bir kavmi getirir ve siz O'na zerrece bir zarar veremezsiniz. Allah'ın herşeye gücü yeter.

40 - Eğer siz ona (Peygamber'e) yardım etmezseniz, Allah ona yardım eder. Hani o kâfirler, onu Mekke'den çıkardıkları vakit sadece iki kişiden biri iken, ikisi de mağarada bulundukları sırada arkadaşına "Üzülme, çünkü Allah bizimledir." diyordu. Allah onun kalbine sükûnet ve kuvvet indirmişti ve onu görmediğiniz bir orduyla desteklemişti. Kâfirlerin sözünü alçaltmıştı. Yüce olan Allah'ın kelimesidir. Ve Allah güçlüdür, hikmet sahibidir.
41 - Ey müminler! ister hafif techizatla, ister ağırlıklı olarak seferber olun ve mallarınızla, canlarınızla Allah yolunda cihad edin. Eğer bilirseniz böylesi sizin için daha hayırlıdır.

42 - Eğer o sefer, yakın bir ganimet ve kolay bir sefer olsaydı mutlaka peşine düşer gelirlerdi. Fakat o meşakkatli yolculuk kendilerine uzun bir sefer geldi. Bununla beraber, "Bizim de gücümüz yetseydi, sizinle beraber elbette sefere çıkardık." diyerek Allah'a yemin edecekler, nefislerini helake sürükleyecekler. Allah biliyor ki, onlar iyice yalancıdırlar.

43 - Allah seni affetsin. Doğru söyleyenler kimler, gerçekten yalancılar kimlerdir, bunların iyice belli olmasını beklemeden niçin onlara izin verdin?

44 - Allah'a ve ahiret gününe inananlar, mallarıyla ve canlarıyla cihad etmeyi görev bildiklerinden (zaten geri kalmak için) senden izin istemezler. Allah o muttakilerin kimler olduğunu bilir.

45 - Senden izin isteyenler, olsa olsa Allah'a ve ahiret gününe inanmayanlar olabilir. Onların kalbleri hep işkillidir. Bundan dolayı şüphe içinde bocalayıp dururlar.

46 - Eğer sizinle beraber cihada çıkmak isteselerdi, elbette onunla ilgili olarak bir takım hazırlıklar yaparlardı. Fakat Allah davranmalarını istemedi de onları yoldan alıkoydu ve (kendilerine): "oturun oturanlarla beraber" denildi.

47 - Eğer içinizde sizinle beraber cihada çıkmış olsalardı, bozgunculuk etmekten başka şeye yaramayacaklardı ve aranıza fitne sokmak için uğraşacaklardı. içinizde onların laflarına kanacaklar da vardı. Allah, o zalimleri iyi bilir.

48- Şurası kesindir ki, bunlar daha önce de fitne çıkarmak istediler ve sana türlü işler çevirdiler. Nihayet hak yerini buldu ve Allah'ın emri onların zoruna gitmesine rağmen açığa çıktı.

49 - içlerinden "Aman bana izin ver, başımı derde sokma" diyen de var. Dikkat et, başlarını asıl kendileri derde soktular. Hiç şüphesiz cehennem, kâfirleri elbette kuşatacaktır.

50 - Eğer sana bir iyilik dokunursa fenalarına gider. Eğer sana bir musibet gelirse "Biz zaten tedbirimizi önceden almıştık." derler ve sevine sevine dönüp giderler.

51 - De ki: "Hiçbir zaman bize Allah'ın bizim için takdir ettiğinden başkası dokunmaz. O bizim mevlamızdır. Müminler yalnızca Allah'a tevekkül etsinler."

52 - De ki: "Siz bizde iki güzelliğin (Zafer veya şehitliğin) birinden başkasını mı gözetirsiniz? Biz ise size Allah'ın kendi katından veya bizim elimizle bir azap indirmesini gözetiyoruz. Haydi siz gözetedurun, biz de sizinle beraber gözetmekteyiz."

53 - O münafıklara şunu da de ki; gerek isteyerek, gerek istemeyerek infak edip durun. O infak ettikleriniz sizden hiçbir zaman kabul edilmeyecektir. Çünkü siz fasık bir kavimsiniz.

54 - infakların onlardan kabul olunmamasına sebep, gerçekte Allah'a ve Resulüne inanmamaları, namaza ancak üşene üşene gelmeleri, verdiklerini de ancak istemeye istemeye vermeleridir.

55 - Onların malları da, evlatları da sakın seni imrendirmesin. Bu olsa olsa, Allah'ın onları dünya hayatında bu gibi şeylerle azaba uğratmasından ve canlarının kâfir olarak çıkmasını murat etmiş olmasından başka birşey değildir.

56 - Hiç şüphesiz onlar, sizden olduklarına dair yemin de ederler. Halbuki sizden değildirler. Fakat onlar öyle bir kavimdirler ki, korkudan ödleri patlıyor.

57 - Eğer sığınacak bir yer veya barınacak mağaralar veyahut girilecek bir delik bulsalardı başlarını diker o tarafa doğru koşarlardı.

58 - içlerinde (topladığın) sadakalar hakkında sana tariz eden (dil uzatan) ler de var. Eğer o sadakalardan kendilerine verilmişse hoşnut olurlar, verilmemişse hemen kızarlar.

59 - Ne olurdu bunlar, Allah ve Resulünün kendilerine verdiğine razı olsalar da "Bize Allah yeter. Allah bize lütuf ve ihsanından yine lutfeder, verir. Bizim bütün rağbetimiz Allah'adır" deselerdi.

60 - Sadakalar ancak şunlar içindir: Fakirler, yoksullar, o işte çalışan görevliler, müellefe-i kulûb (kalbleri islâm'a ısındırılacaklar), köleler, borçlular, Allah yolundakiler, yolda kalmışlar. Allah tarafından böyle farz kılındı. Allah her şeyi bilendir, hüküm ve hikmet sahibidir.

61 - Yine onların içinde öyleleri vardır ki, Peygamber'i incitiyorlar ve "O her söyleneni dinleyen bir kulaktır." diyorlar. De ki; "Sizin için bir hayır kulağıdır. Allah'a inanır, müminlere inanır, ayrıca sizden iman edenlere de bir rahmettir". Allah'ın Resulünü incitenlere acıklı bir azap vardır.

62 - Gönlünüzü hoş etmek için gelir size yemin ederler. Bunlar eğer mümin iseler Allah'ı ve Resulünü razı etmeleri daha doğrudur.

63 - Bilmiyorlar mı ki, kim Allah'a ve Resulüne karşı gelirse, ona muhakkak ki içinde ebedi kalınacak cehennem ateşi vardır. işte rüsvaylığın büyüğü de budur.

64 - Münafıklar, kalblerindekileri bütünüyle haber verecek bir sûrenin tepelerine inmesinden çekinirler. De ki, alay edip durun bakalım, Allah o sizin çekindiğiniz şeyi kesinlikle ortaya çıkaracaktır.

65 - Eğer kendilerine sorarsan, "Biz sırf lafa dalmış, şakalaşıyorduk." derler. De ki: "Allah ile, âyetleri ile ve peygamberi ile mi alay ediyorsunuz?"

66 - Boşuna özür dilemeyin, iman ettik dedikten sonra küfrünüzü açığa vurdunuz. içinizden bir kısmını affetsek bile bir kısmını suçlarında ısrar ettikleri için azabımıza uğratacağız.

67 - Münafıkların erkekleri de kadınları da birbirlerine benzerler. Kötülüğü emreder, iyilikten sakındırırlar ve Allah yolunda harcamaktan ellerini sıkı tutarlar. Allah'ı unuttular da, Allah da onları unuttu. Gerçekten de münafıklar hep fâsık kimselerdir.

68 - Allah, erkek kadın bütün münafıklara ve bütün kâfirlere cehennem ateşini ebedî olarak vaad buyurdu. O ateş onlara yeter. Allah onlara lânet etmiştir. Onlara bitmez tükenmez bir azap vardır.

69 - (Ey münafıklar!) siz de tıpkı kendinizden öncekiler gibisiniz. Oysa onlar sizden daha güçlü, kuvvetli, mal ve evlatça sizden daha varlıklı idiler. Dünya nimetlerinden paylarına düşen kadar zevk sürdüler. Sizden öncekiler kısmetlerine düşen kadarıyla nasıl zevk sürmek istedilerse siz de onlar gibi kısmetinize düşen kadarıyla zevk sürmeye baktınız, siz de sizden önce batağa dalanlar gibi batağa daldınız. işte bunların dünyada ve ahirette bütün amelleri heder olup gitti ve işte bunlar hep hüsran içinde kalanlardır.

70 - Onlara, kendilerinden öncekilerin; Nuh Kavmi'nin, Âd'in, Semûd'un, ibrahim Kavmi'nin, Medyen Ashabı'nın ve o mü'tefikelerin haberi gelmedi mi? Onların hepsine peygamberleri delillerle gelmişlerdi. Demek ki Allah, onlara zulmetmiş değildi, lâkin onlar kendi kendilerine zulmediyorlardı.

71 - Erkek ve kadın bütün müminler birbirlerinin dostları ve velileridirler. iyiliği emrederler, kötülükten vazgeçirirler, namazı kılarlar, zekâtı verirler, Allah'a ve Resulüne itaat ederler. işte bunları Allah rahmetiyle yarlığayacaktır. Çünkü Allah azîzdir, hakîmdir.

72 - Allah mümin erkeklere ve mümin kadınlara, altlarından ırmaklar akan cennetler vaad buyurdu. Orada ebedi kalacaklardır. Hem de Adn cennetlerinde hoş meskenler vaad etmiştir. Allah'ın rızası ise hepsinden büyüktür. işte asıl büyük kurtuluş da budur.

73 - Ey Peygamber, kâfirlerle ve münafıklarla savaş. Onlara karşı katı ol. Onların varacakları yer cehennemdir ve orası ne kötü bir yerdir.

74 - Onlar, kötü bir şey söylemedik, diyerek Allah'a yemin ederler. Onlar o küfür kelimesini kesinlikle söylediler. islâm'a girdikten sonra yine kâfirlik ettiler. Ve o başaramadıkları cinayeti tasarladılar. Halbuki intikam almaları için Allah'ın, Resulü ile onları lütfundan zenginleştirmiş olmasından başka bir sebep yoktu. Eğer tevbe ederlerse haklarında hayırlı olur. Yok yanaşmazlarsa Allah onları dünyada da, ahirette de acıklı bir azaba uğratır. Yeryüzünde onları koruyacak veya onlara yardım edecek bir kimse de bulunmaz.

75 - Yine onlardan kimi de Allah'a şöyle ahdetmişlerdi: "Eğer bize lütuf ve kereminden ihsan ederse biz de elbette zekâtı veririz ve kesinlikle salihlerden oluruz." diye söz vermişlerdi.

76 - Ne zaman ki, Allah lutfedip onlara ihsanda bulundu, onlar da cimrilik edip yüz çevirdiler ve zaten yan çizip duruyorlardı.

77 - Allah'a verdikleri sözü tutmadıkları ve yalan söyledikleri için, O da bu yaptıklarının sonucunu kıyamet gününe kadar yüreklerinde sürüp gidecek bir münafıklığa çevirdi.

78 - Allah'ın, onların sırlarını da, fısıltılarını da bilip durduğunu ve Allah'ın bütün bilinmeyenleri bildiğini hâlâ öğrenemediler mi?

79 - Müminlerden zekâttan fazla olarak kendi gönülleriyle bağışta bulunanlara, bir de güçlerinin yettiğinden fazlasını bulamayanlara bakıp da onlarla alay edenleri Allah, maskaraya çevirmiştir. Onlara pek acıklı bir azap vardır.

80 - Onlar için Allah'dan ister mağfiret dile, ister dileme. Onlar için yetmiş kere mağfiret dilesen de yine Allah onları affetmeyecektir. Bu, onların Allah'ı ve Resulünü inkâr etmelerinden dolayı böyledir. Allah, böylesine baştan çıkmış fasıklar güruhuna hidayet etmez.
81 - Savaştan geri kalan münafıklar, Resulullah'ın hilafına, onun savaşa gitmesine karşılık, oturup kalmalarıyla ferahladılar ve mallarıyla, canlarıyla Allah yolunda cihad etmekten hoşlanmadılar, üstelik "Bu sıcakta savaşa gitmeyin." dediler. De ki: "Cehennem ateşi daha sıcaktır." Keşke anlayabilselerdi.

82 - Kazandıkları günahın cezası olarak, artık az gülsünler, çok ağlasınlar.

83 - Eğer Allah, seni onlardan bir kısmının yanına döndürür de onlar başka bir cihada seninle birlikte çıkmak için senden izin isterlerse, de ki; "Artık siz hiçbir zaman benimle çıkamayacaksınız. Daha önce oturup kalmaktan hoşlanıyordunuz. Bundan böyle artık geride kalanlarla beraber oturup kalın."

84 - Ve onlardan biri ölürse asla namazını kılma ve kabirinin başına gidip durma. Çünkü onlar Allah'ı ve Resulünü tanımadılar. Ve fasık olarak can verdiler.

85 - Onların ne malları, ne de evlatları seni imrendirmesin. Allah, onları dünyada bunlarla cezalandırmayı ve canlarının kâfir olarak çıkmasını murad ediyor, başka değil.

86 - "Allah'a iman edin ve Resulü ile birlikte cihada gidin." diye bir sûre indirildiği zaman, içlerinden mal mülk sahibi olanlar senden izin istediler ve "Bırak bizi oturanlarla beraber oturalım." dediler.

87 - Onlar, oturanlarla beraber oturmaktan hoşlandılar. Kalblerine mühür vuruldu. Bundan dolayı onlar anlayışsızdırlar.

88 - Fakat Peygamber ve onunla beraber olan müminler mallarıyla, canlarıyla cihad ettiler. işte bütün hayırlar onlarındır. Murada erenler de işte onlardır.

89 - Allah onlara, altından ırmaklar akan cennetler hazırladı. içlerinde ebedi kalacaklar. işte o büyük kurtuluş budur.

90 - Bedevilerden özür bahane edenler, kendilerine izin verilsin diye geldiler. Allah'a ve Resulüne yalan söyleyenler de oturdular kaldılar. Bunlardan kâfir olanlara acıklı bir azap isabet edecektir.

91 - Allah ve Resulü adına nasihat ettikleri takdirde ne zayıflara, ne hastalara, ne de verecek birşey bulamayan yoksullara savaştan kalmaktan dolayı bir günah yoktur. iyilik edenleri ayıplamaya bir yol yoktur. Allah gafurdur, rahîmdir.

92 - Kendilerini bindirip savaşa gönderesin diye gönüllü olarak sana geldiklerinde, "Sizi bindirecek birşey bulamıyorum." dediğin zaman, bu uğurda harcayacakları birşey bulamadıklarından dolayı üzülüp gözlerinden yaş döke döke geri dönüp gidenlere de bir günah yoktur.

93 - Kınamaya yol, ancak zengin oldukları halde geri kalmak için senden izin isteyenleredir. Bunlar geri kalanlarla beraber olmayı tercih ettiler. Allah da kalblerini mühürledi. Onlar, artık başlarına geleceği bilmezler.

94 - Savaştan dönüp yanlarına geldiğinizde size özür beyan edecekler. De ki: "Özür beyan etmeyin. Size kesinlikle inanmayız. Allah bize, sizin durumunuzdan haberler verdi". Bundan sonra da Allah ve Resulü yaptıklarınızı görecektir. Daha sonra da gizliyi ve âşikârı bilen Allah'a döndürüleceksiniz. O vakit O, size neler yapmış olduğunuzu tek tek haber verecektir.

95 - Dönüp de yanlarına geldiğinizde kendilerinden yüz çeviresiniz (hesaba çekmekten vazgeçesiniz) diye Allah'a yemin edecekler. Siz de onlardan yüz çevirin. Çünkü onlar gerçekten murdar kimselerdir. Yaptıklarının cezası olarak nihayet varacakları yer cehennemdir.

96 - Kendilerinden razı olasınız diye size yemin ederler. Eğer siz onlardan razı olursanız, şunu bilin ki Allah, o fasıklar güruhundan kesinlikle razı olmaz.

97 - Bedeviler inkâr ve münafıklık bakımından daha beterdirler. Bununla beraber Allah'ın, Resulüne indirdiği (hükümlerin) sınırlarını bilmemeye daha yatkındırlar. Allah alîmdir, hakîmdir,

98 - Bedevilerden kimi de var ki, verdiğini angarya sayar ve sizin üzerinize belalar gelmesini bekler. O çirkin belalar kendi başlarına olsun! Allah herşeyi işitendir, bilendir.

99 - Yine bedevilerden kimi de vardır ki, Allah'a ve ahiret gününe inanır ve harcadığını Allah katında yakınlıklara ve Peygamber'in dualarını almaya vesile sayar. Gerçekten de bu, onlar için bir yakınlıktır. Allah onları rahmeti içine koyacaktır. Şüphesiz ki, Allah bağışlayıcıdır ve rahmet edicidir.

100 - Muhacir ve Ensar'dan islâm'a ilk önce girenlerin başta gelenleri ve iyi amellerle onların ardınca gidenler var ya, işte Allah onlardan razı oldu, onlar da Allah'dan razı oldular ve onlara, altlarında ırmaklar akan cennetler hazırladı ki, içlerinde ebedi kalacaklar. işte büyük ve muhteşem kurtuluş budur.

101 - Hem çevrenizdeki bedevilerden münafıklar var, hem de Medine halkından münafıklıkta ısrar edenler var. Sen onları bilmezsin. Onları biz biliriz. Biz onları iki kere azaba uğratacağız. Daha sonra da büyük bir azaba itilecekler.

102 - Onlardan bir kısmı günahlarını itiraf ettiler. Ve iyi bir amelle kötü bir ameli karıştırdılar. Ola ki, Allah tevbelerini kabul eder. Çünkü Allah gafurdur, rahîmdir.

103 - Onların mallarından sadaka al ki, onunla kendilerini temizlersin, tertemiz edersin. Bir de haklarında hayır dua et. Çünkü senin duan kalblerini yatıştırır. Allah işitendir, bilendir.

104 - Onlar bilmiyorlar mı ki, Allah kullarının tevbesini kabul eder ve sadakaları da alır. Allah tevbeleri kabul edendir, çok merhametlidir.

105 - Ve de ki; "Çalışın! Yaptıklarınızı hem Allah görecek, hem Resulü, hem de müminler görecektir. Sonra da gizliyi ve açığı bilen Allah'ın huzuruna iletileceksiniz. işte o zaman, neler yaptığınızı size O bildirecektir.

106 - Savaşa katılmayanlardan diğer bir kısmının affı da Allah'ın emrini beklemek için geri bırakılmıştır. Ya kendilerini cezalandırır ya da tevbelerini kabul eder. Allah alîmdir, hakîmdir.

107 - Bir de müslümanlara zarar vermek, kâfirlik etmek ve müslümanların arasına ayrılık sokmak ve daha önce Allah ve Resulü'ne karşı savaş açmış olanı beklemek için mescid yapanlar var. "iyilikten başka bir maksadımız yoktu." diye yemin de edecekler. Fakat bunların kesinlikle yalancı olduklarına Allah şahittir.

108 - O mescit içinde sen kesinlikle namaza durma. Ta ilk gününde temeli takva üzerine kurulan mescit elbette içinde namaz kılmana daha layıktır. Onun içinde günahlarından arınmayı seven kişiler vardır. Allah da arınmış, ak pak olmuş olanları sever.

109 - O halde binasını Allah korkusu ve Allah rızası üzerine kurmuş olan mı hayırlıdır, yoksa binasını yıkılmak üzere olan bir uçurumun kenarına kurup da onunla birlikte cehenneme yuvarlanan mı daha hayırlı? Allah, zalimler güruhunu hidayete erdirmez.

110 - Onların kurmuş oldukları bu türlü binalar, kalpleri parça parça olmadıkça, kalblerinde bir nifak düğümü olup kalacaktır. Allah, alîmdir, hakîmdir.

111 - Allah, müminlerden, canlarını ve mallarını, kendilerine cennet vermek üzere satın almıştır: Allah yolunda çarpışacaklar da öldürecekler ve öldürülecekler. Bu, Tevrat'ta da, incil'de de Kur'ân'da da Allah'ın kendi üzerine yüklendiği bir ahittir. Allah'dan ziyade ahdine riayet edecek kim vardır? O halde yaptığınız alış-veriş ahdinden dolayı size müjdeler olsun! Ve işte o büyük kurtuluş budur.

112 - (Bunlar), O tevbekâr olanlar, o ibadet edenler, o hamd edenler, o oruçlular, o rükua varanlar, o secdeye kapananlar, iyiliği emredip, kötülükten vazgeçirenler, Allah'ın hududunu koruyanlar (emirleriyle yasaklarının ölçülerine riayet edenler)dır. Müjde ver o müminlere, müjde!

113 - Ne peygambere, ne iman edenlere akraba bile olsalar cehennemlik oldukları iyice belli olduktan sonra müşriklere istiğfar etmek yoktur.

114 - ibrahim'in babası için istiğfar etmesi de sırf ona vermiş olduğu bir sözden dolayı idi. Böyle iken onun bir Allah düşmanı olduğu kendisine açıklanınca o işten vazgeçti. Şüphesiz ki ibrahim, çok bağrı yanık, çok halim birisi idi.

115 - Allah, bir kavmi hidayete erdirdikten sonra, nelerden sakınacaklarını kendilerine iyice açıklamadıkça dalalete düşürmez. Gerçek şu ki, Allah her şeyi bilir.

116 - Hiç şüphesiz, göklerin ve yerin mülkü Allah'ındır. O, diriltir de, öldürür de. Size O'ndan başka ne bir dost vardır, ne de bir yardımcı.

117 - Andolsun ki, Allah, yine peygambere ve en zor gününde ona uyan Muhacirler'le Ensar'a, içlerinden bir kısmının kalbleri az kalsın kayacak gibi olmuşken, tevbe nasip etti de lutfedip tevbelerini kabul buyurdu. Çünkü O, gerçekten çok şefkatli, çok bağışlayıcıdır.

118 - Allah, haklarında hüküm beklenen o üç kişiyi de bağışladı. Çünkü o derece bunalmışlardı ki, yeryüzü bütün genişliğine rağmen onlara dar gelmeye başlamıştı, vicdanları da kendilerini sıkıntıya sokmuştu. Allah'dan kurtuluşun, ancak Allah'a sığınmakta olduğunu anlamışlardı. Sonra da Allah, onları tevbekâr olmaya muvaffak kıldı da tevbelerini kabul buyurdu. Şüphesiz ki Allah, tevbeleri çok çok kabul edendir, çok merhametli olandır.

119 - Ey iman edenler! Allah'dan korkun ve doğrularla beraber olun.

120 - Medine halkına ve civardaki bedevilere, Resulullah'ın emrine aykırı hareket etmek uygun olmadığı gibi, onun katlandığı zahmetlere öbürlerinin katlanmaya yanaşmamaları da yakışık almaz. Çünkü onların Allah yolunda çektikleri hiçbir susuzluk, hiçbir yorgunluk ve hiçbir açlık, ayrıca kâfirleri öfkelendirecek ayak bastıkları hiçbir yer veya düşmana karşı elde ettikleri hiçbir başarı yoktur ki, karşılığında kendilerine salih bir amel yazılmış olmasın. Çünkü Allah, güzel iş yapanların mükafatını zayi etmez.
121 - Onların, Allah yolunda yaptıkları küçük veya büyük her harcama veya geçtikleri her vadi karşılığında, yaptıkları işin daha güzeliyle Allah'ın kendilerini mükâfatlandırması için sevap yazılmaması mümkün değildir.

122 - Bununla beraber müminlerin hepsinin birden topyekün savaşa katılmaları uygun değildir. Her kabileden bir kısım insanlar da din ilimlerinde derinleşmeli ve kabileleri savaştan dönüp gelince onları uyarmalıdır ki, böylece Allah'ın azabından sakınırlar.

123 - Ey iman edenler, önce yakın çevrenizdeki kâfirlerle savaşın ki, sizde bir güç ve kuvvet olduğunu görsünler. Ve iyi bilin ki, Allah müttakilerle beraberdir.

124 - Bir sûre indirildiği zaman, içlerinden biri çıkar, "Bu sûre hanginizin imanını arttırdı?" der. Fakat müminlere gelince, aslında her inen sûre onların imanını arttırmıştır ve onlar sürekli olarak müjdelenip duruyorlar.

125 - Kalblerinde bir hastalık olanlara gelince, onların da murdarlıklarına (küfürlerine) murdarlık (küfür) katmıştır ve kâfir olarak ölüp gitmişlerdir.

126 - Onlar (münafıklar) her yıl bir veya iki kere kendilerinin çeşitli belalara uğratıldıklarını görmüyorlar mı? Böyle iken yine de tevbe etmiyor ve ibret almıyorlar.

127 - Aleyhlerinde bir sûre indirilince, "Sizi birisi görüyor mu?" diye birbirlerine göz ederler, sonra da sıvışır giderler. Allah onların kalblerini (imandan) çevirmiştir. Bu yüzden onlar anlayışsız bir kavimdirler.

128 - Andolsun size içinizden öyle bir peygamber geldi ki, gayet izzetli ve şereflidir. Sıkıntıya düşmeniz ona çok ağır gelir üstünüze titrer, müminlere gayet merhametli ve şefkatlidir.

129 - Eğer aldırmazlarsa onlara de ki: Bana Allah yeter. O'ndan başka ilâh yoktur. Ben O'na dayanmaktayım ve O, o büyük Arş'ın Rabbidir.
islam için, kur'an için çirkin davranışlara karşı saldırıların ne kadar boş oldugunu görmek için güzel bir örnek tevbe suresinden verilebilir:

32. ayetin mealinde şunu söyler;
onlar allah'ın nurunu(hidayetini) ağızlarıyla üfleyip söndürmek istiyorlar,
allah ise , dinini tamamlamak dışındaki bir seçenege asla izin vermeyecektir;
tabi ki inkâr edenler istemese de...
1 - 6 * ayetleri şöyle olan suredir;

1. (Bu,) Allah ve Resûlü'nden antlaşma yaptığınız müşriklere ültimatomdur/son bir ihtardır.

2. (Ey müşrikler!) Yeryüzünde dört ay daha (rahatça) dolaşın. Ama bilin ki siz, Allah'ı aciz bırakamazsınız ve Allah mutlaka kâfirleri rezil (ve perişan) edecektir.

3. Ve (bu) hacc-ı ekber (büyük hac) gününde Allah'dan ve Resûlü'nden insanlara (şöyle) bir ilandır ki, Allah ve Resûlü, artık (Allah'a rağmen başkasını yüceltip ona bağlanmakla) müşrik olanlardan uzaktır (onlarla arada bir bağ kalmamıştır). Eğer (küfürden ve hainlikten) tevbe ederseniz, o sizin için hayırlıdır. Eğer (yine) yüz çevirirseniz, şüphesiz bilin ki siz, Allah'ı aciz bırakacak değilsiniz. (O'nun size mühleti, tevbe ederseniz diye lütfundandır. Resûlüm!) inkâr edenlere çok acıklı bir azabı müjdele!

4. Ancak antlaşma yaptığınız müşriklerden, size karşı (bu sözleşmeden) hiçbir şeyi eksik yapmayan ve aleyhinize hiç kimseye arka çıkmayanlar (bu hükümden) hariçtir, onlara müddetleri (bitinceye) kadar antlaşmalarını tamamlayın (iptal etmeyin). Çünkü Allah, (ahdi bozmaktan) sakınanları sever.

5. (Mühlet verilen) haram aylar(2) çıkınca, o müşrikleri (ancak antlaşmaya ihanet etmeleri, size ve dîninize saldırıda bulunmalarından dolayı bir kısmını) bulduğunuz yerde öldürün; onları yakalayın (bir kısmını esir edin), (bir kısmını) hapsedin ve her gözetleme (ve geçit) yerinde otur(up onları bekley)in. Eğer (şirkten) tevbe ederler, namazı dosdoğru/gereğine uygun kılarlar ve zekâtı verirler (yani bunları kabul ederler)(3) ise onlara yol verin (serbest bırakın). Çünkü Allah çok bağışlayıcıdır, çok merhametlidir. [bk. 2/190-191; 4/90-91; 9/12; 47/4; 60/8; krş. 9/11]

6. Eğer (bu) müşriklerden biri senden eman isterse, onu himaye et. Tâ ki bu sayede Allah'ın kelâmını işitip dinlesin (ve düşünsün). Sonra (eğer müslüman olmazsa) onu emniyette olacağı yere ulaştır. Çünkü onlar, (hakikati) bilmeyen bir topluluktur.
DiPNOTLAR:

1-Sûrenin başı, müşriklerin Allah ile alâkalarının kesildiğine dair bir ihtar ve açık uyarıdır. Bu sûre "besmele" ile başlamamıştır. Çünkü besmeledeki "Rahmân" ve "Rahîm" sıfatı, Allah'dan alaka kesmeye ve müşriklerle savaşınca onları öldürmeye aykırıdır. Bu yüzden yalnız "Bismillâh" demek bile caiz değildir. Öte yandan, bu sûrenin "Enfâl" sûresinin devamı olup olmadığı hakkında Ashâb-ı kirâm ihtilaf etmiştir. Nüzûlü sırasında da Hz. Peygamber besmele yazılmasını emretmemiştir. Ancak bu mahzur yalnız sûrenin başından okunurken olup, herhangi bir yerinden okunduğu zaman besmele çekilir (Beydâvî; Celâleyn; Elmalılı, III, 2242-2243). Hicretin dokuzuncu yılı 'hac emîri' olarak Hz. Ebû Bekir gönderilmişti. Bu sûre inince Allah Resûlü, Allah'ın emirlerini hacda bulunanlara tebliğ için Hz. Ali'yi gönderdi. Sûre bir ültimatom mahiyetinde olup kısaca müşriklerin Allah ile alakasının kesildiğini, bundan sonra Kâbe'ye yaklaştırılmayacaklarını, dört ay içinde islâm'a girmedikleri takdirde ya öldürüleceklerini veya ülkeyi terk edeceklerini bildiriyordu. Hz. Ali, Hz. Ebû Bekir'in hutbesinden sonra bayramın birinci günü ayağa kalkarak, sûrenin başından 30-40 âyet okuyup tebliğ etti. [bk. Râzî, XI, 398-402]

2-Zilkâde, Zilhicce, Muharrem ve Receb'den oluşan haram aylar, hürmet edilen aylar olup, bu aylarda savaş yapılması haramdır.

3-Mukâtil, s. 48.
http://www.youtube.com/watch?v=2hXRvECc-_4
http://www.youtube.com/watch?v=KQfMaE0E3Vk&feature=related
http://www.youtube.com/wa...qGclo&feature=related
http://www.youtube.com/wa...A2nSo&feature=related
http://www.youtube.com/wa...8S4wk&feature=related
aslen dunyada gorulmus en buyuk ultimatomdur. inmesi tamamen bittikten sonra musrikler hakettikleri tum muameleleri gormusler, kafirler allah in buyuklugu ve islamin adaleti altinda ezilmislerdir.

ozellikle 29. ayetini iyi anlayabilenler osmanli devletinin tum yaptiklarini neden yaptigini anlayabilirler.
(bkz: subhanallah kardeşim ibretlik bir paylaşım)
5. ayeti dikkatle okunmalıdır. islam hoşgörü dinidir diyenler okumalı özellikle.
5. ayeti örnek gösterenler sureye bütünüyle bakmaktan kaçınırlar. surenin neden geldiğini gözardı ederler. çünkü görmek istedikleri inanmak istemedikleri gib inanmazlar. müslümanlara karşı sözlerini yerine getirmeleri ya da namaz kılıp zekat vermeleri durumunda hiçbir şekilde müslümanlık şiddeti isteyen bir din değildir. müşrikleri öldürmekse bize savaş açanları öldürmektir ki bu bir gerekliliktir.

"Yeminlerini bozan, (Allah'ın) elçisini yurdundan sürmeye çabalayan ve sizinle ilk defa savaşa başlayan bir toplulukla savaşmaz mısınız? Korkuyor musunuz onlardan? Eğer inanıyorsanız kendisi'nden korkmanıza Allah daha layıktır."
(13)

http://www.islamkent.com/modules.php?name=kurandinle burdan da dinlenebilir.
adnan menderes idam edilmeden hemen önce sağ omzuna dönerek son iki ayetini okuduğu iddia edilen suredir.

"Andolsun size kendinizden öyle bir Peygamber gelmiştir ki, sıkıntıya uğramanız O'na çok ağır gelir. O, size çok düşkün, müminlere karşı çok şefkatlidir, merhametlidir. (Ey Muhammed!) Yüz çevirirlerse de ki: Allah bana yeter. O'ndan başka ilâh yoktur. Ben sadece O'na güvenip dayanırım. O yüce Arş'ın sahibidir."
kuran-ı kerimdeki beslemesiz başlayan tek suredir.
5. ayeti ateistlerin diline dolanan suredir. kusura bakmayın ağalar, müslüman kafasına vur ağzından lokmayı al enayiliğinde bir birey değildir. efendi efendi müslüman yurdunda yaşamazsan yaptıkların yanına kar kalmaz.
(bkz: münafıkların reisi abdullah bin übey bin selül)
son iki ayet olayını hala çözemediğim sure.
http://www.youtube.com/watch?v=ym-McRMq47I
https://www.youtube.com/watch?v=PIP80twe6ko
Tevbe suresi; Kur'an'ın en çirkef, pislik, rezil surelerden birisidir. Özellikle 5. ve 23. ayetleri dikkatli okuyun. Tevbe 23'ün bir mafya liderinin sözünden bir farkı yok. Bu sözler asla bir Tanrı kelamı değildir!..
Tevbe 23: ''Ey iman edenler! Eğer küfrü imana tercih ederlerse, babalarınızı ve kardeşlerinizi bile dost edinmeyin. içinizden kim onları dost edinirse, işte onlar, zalimlerin ta kendileridir.'' Diyanet işleri Yeni Meali
Kaynak: https://www.kuranmeali.com/
Hem bir yandan ''Biz insana anasına babasına iyi davranmasını emrettik; onlara 'öf' bile deme'' diyeceksin hem de ''Küfrü imana tercih ediyorlarsa ananı-babanı bile dost edinme; eğer edinirsen zalimin ta kendisisin.'' diyeceksin. Bu ne yaman bir çelişki, çirkeflik ve ahlaksızlıktır öyle. Terbiyesiz, çirkef, ahlaksız Kureyşli aşşşşağılık bedevi bir Arabın tutarsızlığının, terörünün, pisliğinin daniskasıdır bu.
Tevbe suresinin mantığına(!) göre başta Muhammed'in anne-babası cehennemliktir çünkü Muho'nun ana-babası düpedüz putperestti ve küfrü(şirk) imana(tevhid) tercih edenlerdendi. Al-ilah, Abdullah
Din, iflah olmaz bir akıl hastalığıdır ve toplumsal bir cinnettir; seni bu hayatta en öncelikli ve değerlilerin olan ailene bile düşman eder. Eyyyy din masallarıyla uyuyan; yeter artık uyan bu derin uykudan, uyanmazsan aynaya bak ve kendinden utan!..
görsel
görsel
öldürün demek yerine yıldırımla çarpsaydın ya. hem o zaman hem bu zaman daha çok insan inanırdı hehe.

bu arada kitabın Tanrı kelamı olmadığı bir kez daha belli oluyor çünkü gerçek tanrı kitabında ne olursa olsun öldürün demez.
Hz. Ali’ye (ra) tevbe suresinin başında niçin besmele yazılmadığı sorulduğu zaman: “Bismillahirrahmanirrahim bir emandır, emniyet ve güven telkin eder. Bu sure ise kılıçla vuruşma ve ahidlerden vazgeçmeyi emretmiş olup bunda bir eman manası yoktur.” Demiştir. burada mühlet de veriyor:

"Haram aylar çıkınca bu Allah'a ortak koşanları artık bulduğunuz yerde öldürün, onları yakalayıp hapsedin ve her gözetleme yerine oturup onları gözetleyin. Eğer tövbe ederler, namazı kılıp zekâtı da verirlerse, kendilerini serbest bırakın. Şüphesiz Allah çok bağışlayıcıdır, çok merhamet edicidir."

Surenin birinci bölümünü oluşturan ayetler, Arap yarımadasındaki putperestlere bir ültimatom niteliği taşımaktadır. Allah Teâlâ, onlara bir mühlet vermekte ve bu zaman zarfında, islâm'a girmelerini istemektedir. Aksi halde, hiçbir hukukî güvencelerinin kalmayacağı bildirilmektedir: "Allah'tan ve peygamberinden, kendileriyle anlaşma yaptığınız müşriklere ihtardır. Yeryüzünde dört ay daha dolaşabilirsiniz. Allah'ı aciz bırakamayacağınızı, Allah'ın inkarcıları zelil edeceğini bilin. Allah'ın ve peygamberinin, puta tapanlardan uzak olduğunu büyük hac günü, Allah ve peygamberi insanlara ilan eder. Eğer tövbe ederseniz, bu sizin için daha hayırlıdır. Yüz çevirirseniz, bilin ki siz Allah'ı aciz bırakamazsınız. (Ey Muhammed) inkar edenlere can yakıcı azabı müjdele" (1-3).

Fetihten sonraki ilk hac için Resulullah (s.a.s) kendisi Mekke'ye gitmemiş, Ebû Bekir (r.a)'ı hac amiri tayin ederek bir kafile ile birlikte haccetmek için Mekke'ye göndermişti. Bu kafile henüz Mekke'ye ulaşmadan, nâzil olan bu ayetlerin, hacda insanlara ilân edilmesini sağlamak için Resulullah (s.a.s), Hz. Ali (r.a)'ı hemen yola çıkarmıştı. Hz. Ali (r.a) bu ayetleri, Resulullah (s.a.s)'in istediği şekilde, Kâbe'de okumuştu. Devam eden ayetlerde, kendileriyle anlaşma yapılıp, bu anlaşmalara sadık kalanlara, anlaşma süreleri dolana kadar dokunulmaması istenmekte, bunların dışında kalan müşriklerin ise, haram aylar çıktıktan sonra ele geçirildiklerinde öldürülmeleri emredilmekte, ayrıca, onlara karşı uygulanacak tebliğde takib edilecek metod bildirilmektedir.
müslümanlığın aslında özgürcü ve insancıl değil de, zorbacı ve vahşice olduğunu gözler önüne seren suredir. kuran-ı kerim'in 10. cüzünde bulunup, 129 ayetten oluşur. siz müslümanlara hep derim, inandığınız dini iyi okuyun, araştırın diye. sonra salak salak ''ayy müslümanlık böyle degil ki .s .s'' triplerine giriyorsunuz.

müslümanlık tam olarak budur. bunu ayrıca kitabınız açık açık yansıtmış, açın okuyun abdestsiz okumanız da günah falan değil, olmamalı da. çünkü içinde arapça yazılardan başka bir bok yok. acı ama gerçek. elbette bunu aşağılamak adına söylemiyorum, zira içerisinde çok kaliteli yazılar var. gerçekten zekice ve ustaca yazılmış yazılar herbiri. okuması da çok zevkli.
Allah herşeyi hikmet üzere yaratır, ne dediysen doğrudur yarabbi.
https://acikkuran.com/9/4

müşriklerin de hepsi değil.