bugün

oldukça muallakta olan olgudur. herkes işine geldiği yorumlar ve çıkarları doğrultusunda kırk takla attırır.
insanları devlete bayrağa bağlamak onlara milliyetçilik ruhu kazandırmak amacıyla geçmişteki olayların size göre haklı olduğunuz bölümlerini öne çıkartma, tartışmalı olayları ise üstünkörü geçme ya da üzerini kapatma sanatı. en azından liseye kadar tarih derslerinden bunu öğrendik.
"biçim ve deneyimlerin kronolojik ardışıklığı." *
şuanda okumakta oldugum, çokta zevk aldıgım ve lisedeki maarif sistemde asla öğrenilemeyecegine inandıgım bilim.
görünüşe göre olmayan şeydir. zira siz, yazan tarihi okursunuz, ve bunu geçmiş olarak nitelendirirsiniz, ancak birileri gelir, olum o tarih yalan sizi kandırıyolar der.

uzatmaya gerek olmadan farkediliyor ki bu bir kısırdöngü. o yüzden olm yalan dolan lan onlar.
tarih (bkz: sosyoloji), (bkz: arkeoloji), (bkz: etnografya), (bkz: coğrafya), (bkz: antropoloji) gibi birçok alandan yararlanan ve bu alanların yararlanması için veri sağlayan bir sosyal bilimdir. belgelere dayalı yazım, taraf olmaksızın duygusallıktan uzak değerlendirme, yer zaman belirtme, geçmişte yaşanmış ve yaşanmasının üzerinden belirli bir süre geçmiş olayları inceleme gibi anahatları vardır.

tarih bilimi diğer pek çok bilimin aksine deney ve gözleme dayalı değildir. çünkü bir tarihsel olayın aynen yeniden yaşanması ve bununla ilgili kanunlar koyulabilmesi mümkün değildir. tarihi bilim yapan nokta yazılı ve yazısız kaynaklardan yararlanmasıdır. bu yararlanma sırasında belgelerin eleştirisini yapar ve sınıflandırır.

aynı zamanda tarih içinde bulunduğumuz anın sayısal ifadeler ile belirtilmiş halidir.
sistem soğutturur tarihi öğrencilere. mesela en basitinden öss-ygs tarzı her neyse o sınavlardaki sorularda her zaman tek tip öğretmek esastır. atıyorum yorum sorularında bu niye böyle dediğinizde işte o kadar yorum yapmayacaksın bilgi ölçütünde neyi soruyorsa onu işaretleyeceksin tarzında cevaplar alıyorum her seferinde. derslerde de sınava yönelik anlatıldığından hiç eleştirel tarzda tarih dersleri görülmüyor. öyle kuru kuru anlatılıyor. kitapta yazılan neyse o. birazcık daha üstünde düşünsen bu sefer üniversiteye gidilen sınavda bir şey yapamıyorsun. nesnel oluyorsun. hiçbir şeyi sorgulamadan üniversiteli oluyorsun. son yıllardaki inkılap sorularının bilgi içerikli olması da düşüncelerimi boşa çıkarmıyor herhalde. sistemin üstü kapalı, insanlara fark ettirmediğini sandığı bir sömürü daha.
ne izlemekten bıktığım, ne okumaktan bıktığım ne de gezmek ve araştırma yapmaktan bıktığım sosyal bilim dalı.
bir bilim olduğunu iddia etmenin talihsizlik olacağı sosyal hafıza bütünüdür...
tozlu sayfaları olandır.
Tarih; insan olmaktır, geçmişimizdir, geleceğimizdir. insanların siyasi amaçlarını ya da egolarını tatmin ettikleri, yalan yanlış bilgileriyle şanlarını şereflerini kurtaracaklarını zannettikleri bir kurtarıcı değildir tarih. Tarih gerçektir, gerçekleri söyleyebilmektir. Doğruları ortaya çıkarabilmek, ezbere konuşmamaktır tarih. Atalarımızın bize sunduğu bu topraklarda göğsünü gere gere dolaşmaktır. iyisiyle kötüsüyle geçmişini anlatabilmektir, pişman olmamaktır yaptıklarından, gurur duymaktır dününden. yarını için çalışmaktır tarih. tarih anlamaktır, anlaşılmaktır.
" tarih akışkan, maddesi olmayan ortak bir bellekti. tarih bir paraşütçünün etrafında tutunması olanaksız, hızla akıp giden havaydı. " *
30.07.2011 13:57 cumartesi.
hiç bir zaman objektif olarak anlatılmayan, mutlaka anlatanın değer yargılarını içeren bir bilim dalı. ki biz ne zamna şişirilmiş, kendi düşünelerimiz olduğu için pohpohlanmış ifadelerden uzak durduğumuz zaman gerçek anlamda sahip çıkmış olacağız bazı olaylara.
tarihte utanmak hiç olmadı. kitaplar oğullarını öldüren sultanları yazdı. istedim ki tarihin kitabına utanmak da eklensin. cinayet işleyenlerin daha sonra cinayeti kınamaları ne kadar ayıptır, diye düşünürdüm. şimdiyse bu eskiden beri bildiğim gerçeği, ama saflığım yüzünden unutur gibi olduğum gerçeği yeniden keşfetmek zorunda kaldım.
m. ö 2000 de yazının icadıyla başlayan, 4000 yıllık bir saçmalık...
olayları anlatmak değil, olayları düşünmektir.
tarih, üzerinde ölümümüzle yüzleştiğimiz savaş meydanlarını yüceltir ama sayesinde yaşamımızı sürdürdüğümüz ekili tarlalardan söz etmeyi küçümser. kralların piçlerinin isimlerini bilir ama bize buğdayın nereden geldiğini söyleyemez.
boyun eğen koyunları değil, kral çıplak diyen cesurları yazar.
tekerrür eder.
pozitif bilim dallarının hocaları tarafından gereksiz olduğu düşünülen bilim dalı. kınıyoruz bu insanları!
içinde insanlığın geçmişini barındıran sandıktır.
Tarih, hakikatleri tahrif eden bir sanat değil, belirten bir ilim olmalıdır. Bu küçük harbte bile askerî dehâsı kadar siyasî görüşüyle de yükselen bir insanı, cezbeli bir derviş gibi tasvire yeltenen cahil serseriler, bizim tarih çalışmamıza katılamazlar. Hz Muhammed S.A.V bu harb sonunda çevresindekilerin direnmelerini yenerek ve kendisinin yaralı olmasına bakmayarak, galip düşmanı takibe kalkışmamış olsaydı, bugün yeryüzünde müslümanlık diye bir varlık görülemezdi. M.K.ATATÜRK
bir bilim değildir, çünkü tekrarı yoktur, bir formülü yoktur, sadece ders verir -anlayana tabi ki- tarih tüm insanlığın babası gibidir, geçmişteki hataları gösterir, tekrar etmemek için öğütler verir.genelde cesur insanları yazar burada da farkını gösterir.. çoğu ülkede olduğu gibi bizim ülkemizde de gereken değeri görmemiştir tarih. ama tarihine sahip çıkıp yükselen ülkelerde vardır. bunların başında japonya, çin gibi büyük ülkeler örnek verilebilir.
(bkz: sosyal bilimler)