bugün
- icardi190519
- bik bik'in balona binmesi21
- adanada polisin saldırganın ayağına sıkması14
- bir kadının yemek ısmarlaması12
- icardi1905 silik olsun kampanyası23
- icardiyi tokat manyağı yapmak12
- futbolcu ismiyle nick almak9
- yol bitimindeki kuytu mekan8
- anın görüntüsü20
- 22 şubat 2024 sparta prag galatasaray maçı16
- kanınıza rengini verir misiniz16
- abır nerede sorunsalı8
- arkadaşlar biri var11
- suriyeliler suriye'ye dönsün9
- erkeğe ne hediye alınır32
- sözlük erkeklerinin bugünkü kombinleri14
- sırtınızı bir sözlük kızına dayar mısınız17
- nickli başlık açanlar çaylak yapılacaktır8
- uzağı göremeyen insan18
- türkiyede çok abartılan arabalar15
- alınan en güzel iltifat8
- vatandaşlık farkı alan otel10
- bir sözlük kızı ile yakınlaşmak12
- evlilik9
- millet açsa neden kafeler tıklım tıklım28
- 27 nisan 2024 fenerbahçe beşiktaş maçı24
- diyanet işleri başkanına audi 6 tahsis edilmesi11
- ideal duş alma sıklığı12
- integralin müfredettan kaldırılması15
- artificialintelligence11
- ak partiliyi çok fena döven chp belediye başkanı11
- 26 nisan 2024 adana demirspor galatasaray maçı51
- kültürlü entelektüel alçak gönüllü güzel kadın13
- kekeme olan biri doktor olurmu11
- arkadaşlar cumaya neden gelmediniz14
- nickini google da aratınca çıkan ilk görsel16
- seni seviyoruz insan olmaya çeyrek kala8
- bik bik moderatör olsun19
- bik bik moderatör olunca bana kız ayarlar mı10
- antalya'ya abartılmış şehir diyen göt11
- istanbul suriyenin başkentidir12
- nervio'nun ellerinde cenneti koklamak9
- cumaya gidenlerin çok azalması13
- pahalılıktan dolayı suriyeye dönen kadın8
- azerileri çok seviyorum ne yapmalıyım13
- genç kızlıktan teyzeliğe geçiş13
- aristoteles'in orta yolu10
Tam laf sokacaktım sabahtan beri tanım tanım öf zıkkım diye. Larisaymış bi şey demiyorum, haklısın premsesim tanım yapmayanlar gebersin, turnitine sokalım bu ctrlc ctrlv ci ibineleri.
Bir eylemin veya kavramın özelliklerinden bahsederek ne anlama geldiğini açıklamaktır. Sözlükte bazı yazarlar tanımı kopyala-yapıştır ile karıştırıyor. Bu durum başlı başına yanlış iken sürekli yaptıklarına "tanım giriyorum" diyerek övünmeleri artık trajikomik bir durum haline geldi. Bazı kavramlar objektif olduğundan kavramı aynı şekilde tanımlamak gerekir ancak bu durumda bile kişinin kendi kelimelerini ve eş anlamlı kelimeleri kullanması gerekir. Ama buna rağmen, başka bir yerde yazılanı doğrudan başka bir yere aynı şekilde yazmak bir tanım değil, kopyala-yapıştırdır.
normal sözlük'te entry yerine kullanılan kelime.
bir varlığa, bir şeye özgü olan nitelikleri belirterek onu tanıtma işi.
şeylerin 'efradını cami, ağyarını mani', yani kapsadığı, içine aldığı her şeyi ifade eden ve aynı zamanda alakası olmadığı her şeyden de uzak olduğunun hudutlarını çizen bir kalıpsal, belki sembolik anlatış birimi
meşhur, arife tarif gerekmez' sözünü aynen alıp kabul ederek şöyle bir çıkarımda bulunuyorum (biraz felsefe, derin anlam (dilbilimsel okuma) ve mantık üzerinden bakarak, görerek):
bir şeyin söylenmesi bir sebebe mebnidir. ya mesela "güneş vardır" gibi bir söz (eğer hayatında ilk defa güneş gören bir bebek veya zihinsel engelli birinden falan gelmiyorsa) kurulabilecek en saçma, abes ve fuzuli sözlerdendir. Yani hikmet'i sıfır'a yakındır. kısacası gereksizdir, ağzına kadar dolu bardağa su koymak gibidir. gözünün önündeki kocaman şeyi, biraz daha yaklaştırmaya çalışmaya benzer.
Hasılı bu sebeplerden, aynı zamanda söylenme ihtimali ve vukuu da en az bulunan sözlerdendir. buradan ters çıkarım yapacak olursak, normal olarak, söylenen sözler, aksi, muhtemel intibayı, imaları, ihtimalleri, seçenekleri eleyip, olmadığını muhataba bildirip, netice hükme (dilbilgisel) intikal ettirmektir, yani sair opsiyonları def etmektir.
buna göre, "arife tarif gerekmez" demek, çok ama çok derin, kuvvetli ve de iddialı manalar ihtiva eden bir cümle haline geliyor, daha doğrusu böyle olduğu ortaya görünüyor, ortaya çıkıyor.
demek ki bu ayın on dördü gibi görünen, ortada bir şey değil ki, boşuna söylenmek için nefes sarf edilsin, dahası bir atasözü haline gelsin.
o halde, "normalde, genellikle, çoğunlukla 'arif olmayanlar'a TARiF (TANIM) GEREKLiDiR." hükmüne varılır.
Çoğunluk içinde nispeti ve sayıları az olan, ve ender olan "arifler"den değilsek, ki ekseriyetle değiliz; o halde umumi itibarla hepimize tarif gereklidir, elzemdir.
Yani "tanımlara muhtacız, tariflere ulaşmalıyız, müracaat etmeliyiz." asırların yoğurduğu kültür ve düşünce çerçevesi içinde bunu, bir tembih ve ikaz kabilinden söylenmesi ve dinlenilmesi lüzumlu bir tavsiye olarak görmüş atalarımız ki bugün bunu biliyor, işitiyoruz. yani "benden söylemesi, tecrübelerle konuşuyoruz, dinle. yoksa çok başın ağrır, pişman olursun." demek istiyor.
tarifin tam olarak ne olup olmadığını etraflı ve teferruatlıca bahsetmeye başka bir entry'ye bırakıp naçizane bilgiler ve tecrübelerle, ve akıl yürütmeyle vardığım şu kanaatlerle sonlandırıyorum yazıyı.
tarifler, çeşit çeşittir. kalitelisi, müthişi, iyisi, kötüsü, berbadı vardır. doğrusu, yanlışı, eksik olanı, fazla olanı, tam olanı, noksan olanı vardır.
hayata, etrafa, kendimize, şeylere, her şeye, doğru tariflerle bakıp bakmamak aynı zamanda bir inanç meselesidir (doğrusuyla yanlışıyla) yani inançlarımız ile tarifler arasında birbirlerini şekillendirmede sıkı bir bağ vardır.
bundan dolayı da doğru, tam ve dakik (exact) tariflere sahip olmak, kabul edip özümsemek çok ama çok büyük ve mühim bir şeydir. bu işe ehemmiyet verip hususen önkabullerimize, tariflerimize, toplumun tariflerine ve kastedilen şeyle tarif kalıplarına, haddizatında tariflerin (kelime ve kavram olarak) iyi ve kötü ima içermesi gibi hususlara dikkat etmeli ve onların düşüncelerimizi nasıl şekillendirdiğine eğilmemiz, üzerinde düşünmemiz, münazara etmemiz gereklidir.
kavram ve tarifler bizi sürükleyip götüren kuvvetli rüzgarlar gibidirler. zihnimiz ise hafif yapraklar. bir tarif sizin kim olduğunuz, nasıl biri olduğunuza dair çok büyük oluşumlar ve kabulleri getirmiş olabilir, doğurabilir, etkide bulunabilir ve keza yeni öğrendiğiniz, yahut kabul ettiğiniz, özümsediğiniz, benimsediğiniz, kullanmaya başladığınız kabuller sizi önceden durduğunuz yerden çok uzak, bambaşka yerlere, diyarlara götürebilir.
hasılı kötü, yanlış tarif; doğru, iyi, gerçek ve güzel düşüncelerin, kabullerin, kanaatlerin, hakikate dair inançların haydut celladı gibidir. sizin kime, kimlere; neye, nerelere, hangi eksenlere, hangi düşünce merkezlerine, teslim olduğunuzu, hangi saf ve hangi cenahlara katıldığınızı belirler, gösterir.
üzerinde düşünebilmek ve fikir vermesi açısından, misal olarak şu bir kaç kavramın, farkı kültürler, toplumlar, insanlar vs. için nasıl algılanıp, iyi veya kötü olarak nasıl bir intiba ve imaya sahip olarak, bu kasıtla kullanıldığı, ve ne gibi derin manaları ihtiva ettiğini inceleyebilirsiniz.
demokrasi
insan hakları
adalet
müslüman
islamcı
yobaz
gerici
laik
muhafazakar
şeriat
insanlar çoğunlukla genellemeye ve kalıplara mahpus olarak düşünüp karar vermeye (düşünce planında hükmetmeye, kanaat sahibi olmaya) meyillidirler. kolaylarına gelir çünkü. sizi mevcut bildikleri tanım ve kalıplara sokmaya, onlar dahilinde algılayıp, bildikleri bir çerçeveye koymaya şiddetle ihtiyaç duyarlar çoğu, hele de şu "bilmiş" olanlar. çünkü bilme arzusu onlarda fevkalade şiddetlidir. bilmemenin ve hatta belki sadece 'bilmeme düşüncesi'nin verdiğin dayanılmaz ızdırap onları, her halükarda "bilir" olmaya mecbur eder, aksi takdirde ruhları bir kafeste zincirlerle sıkı sıkıya bağlanmışçasına hissederler. belki biraz, bilmediklerinden korktukları için de isterler bunu.
işte bu yüzden kalıplarla düşünmek, zihinsel işlemleri bu kalıplar malzemesiyle yapmak, yerleşmiş alışkanlıklarıdır onların. insanlara, 'nev'i şahsına münhasır' olarak bakmak onlar için çok enderdir. öyle ki gözleriyle, onlar için 'mucize gibi' gelebilecek böyle örnekleri görseler bile, belki yine bu kalıplardan kurtulamaz veya kurtulmak istemez, bunun için de gözleriyle görüp vicdanlarında duyduklarını inkar ederler, evet, bu aslında kendi kendini inkardır. kendi duyuşunu, anlayışını, gözünü inkar, reddir. yeter ki onların "bilmişlik'lerine halel gelmesin, yeter ki 'cahillik' sıfatına bir zerrede dahi, bir harf kadar yaklaşmasın, böyle vasfedilmesinler.
işte eskilerin 'cehl-i mürekkep' dedikleri cehalet türü karşımıza çıkar böylece. evet, bu herhangi bir şeyi bilmeyip, bilmediği bir şekilde ortaya çıktığında, ima, ifade edildiğinde 'eyvallah' diyen, bir meseledeki cehaletini kabul eden 'cehl-i basit' değil, bilmediğini de bilmeyen veya kabul etmeyen, yani katmerli cahil mevkiindeki insan türü veya insan hali.
onun 'yeni, bilmediği, farklı' bir şey öğrenmesine kolay kolay imkan yoktur. hatta böyle bir şeyden bahsetmek onlar nezdinde varlık boyutunda imkansızlık gibi bir şeydir. zira "insan zaten halihazırda, "bildiği(!)" şeyi nasıl öğrenebilir ki ?"...
meşhur, arife tarif gerekmez' sözünü aynen alıp kabul ederek şöyle bir çıkarımda bulunuyorum (biraz felsefe, derin anlam (dilbilimsel okuma) ve mantık üzerinden bakarak, görerek):
bir şeyin söylenmesi bir sebebe mebnidir. ya mesela "güneş vardır" gibi bir söz (eğer hayatında ilk defa güneş gören bir bebek veya zihinsel engelli birinden falan gelmiyorsa) kurulabilecek en saçma, abes ve fuzuli sözlerdendir. Yani hikmet'i sıfır'a yakındır. kısacası gereksizdir, ağzına kadar dolu bardağa su koymak gibidir. gözünün önündeki kocaman şeyi, biraz daha yaklaştırmaya çalışmaya benzer.
Hasılı bu sebeplerden, aynı zamanda söylenme ihtimali ve vukuu da en az bulunan sözlerdendir. buradan ters çıkarım yapacak olursak, normal olarak, söylenen sözler, aksi, muhtemel intibayı, imaları, ihtimalleri, seçenekleri eleyip, olmadığını muhataba bildirip, netice hükme (dilbilgisel) intikal ettirmektir, yani sair opsiyonları def etmektir.
buna göre, "arife tarif gerekmez" demek, çok ama çok derin, kuvvetli ve de iddialı manalar ihtiva eden bir cümle haline geliyor, daha doğrusu böyle olduğu ortaya görünüyor, ortaya çıkıyor.
demek ki bu ayın on dördü gibi görünen, ortada bir şey değil ki, boşuna söylenmek için nefes sarf edilsin, dahası bir atasözü haline gelsin.
o halde, "normalde, genellikle, çoğunlukla 'arif olmayanlar'a TARiF (TANIM) GEREKLiDiR." hükmüne varılır.
Çoğunluk içinde nispeti ve sayıları az olan, ve ender olan "arifler"den değilsek, ki ekseriyetle değiliz; o halde umumi itibarla hepimize tarif gereklidir, elzemdir.
Yani "tanımlara muhtacız, tariflere ulaşmalıyız, müracaat etmeliyiz." asırların yoğurduğu kültür ve düşünce çerçevesi içinde bunu, bir tembih ve ikaz kabilinden söylenmesi ve dinlenilmesi lüzumlu bir tavsiye olarak görmüş atalarımız ki bugün bunu biliyor, işitiyoruz. yani "benden söylemesi, tecrübelerle konuşuyoruz, dinle. yoksa çok başın ağrır, pişman olursun." demek istiyor.
tarifin tam olarak ne olup olmadığını etraflı ve teferruatlıca bahsetmeye başka bir entry'ye bırakıp naçizane bilgiler ve tecrübelerle, ve akıl yürütmeyle vardığım şu kanaatlerle sonlandırıyorum yazıyı.
tarifler, çeşit çeşittir. kalitelisi, müthişi, iyisi, kötüsü, berbadı vardır. doğrusu, yanlışı, eksik olanı, fazla olanı, tam olanı, noksan olanı vardır.
hayata, etrafa, kendimize, şeylere, her şeye, doğru tariflerle bakıp bakmamak aynı zamanda bir inanç meselesidir (doğrusuyla yanlışıyla) yani inançlarımız ile tarifler arasında birbirlerini şekillendirmede sıkı bir bağ vardır.
bundan dolayı da doğru, tam ve dakik (exact) tariflere sahip olmak, kabul edip özümsemek çok ama çok büyük ve mühim bir şeydir. bu işe ehemmiyet verip hususen önkabullerimize, tariflerimize, toplumun tariflerine ve kastedilen şeyle tarif kalıplarına, haddizatında tariflerin (kelime ve kavram olarak) iyi ve kötü ima içermesi gibi hususlara dikkat etmeli ve onların düşüncelerimizi nasıl şekillendirdiğine eğilmemiz, üzerinde düşünmemiz, münazara etmemiz gereklidir.
kavram ve tarifler bizi sürükleyip götüren kuvvetli rüzgarlar gibidirler. zihnimiz ise hafif yapraklar. bir tarif sizin kim olduğunuz, nasıl biri olduğunuza dair çok büyük oluşumlar ve kabulleri getirmiş olabilir, doğurabilir, etkide bulunabilir ve keza yeni öğrendiğiniz, yahut kabul ettiğiniz, özümsediğiniz, benimsediğiniz, kullanmaya başladığınız kabuller sizi önceden durduğunuz yerden çok uzak, bambaşka yerlere, diyarlara götürebilir.
hasılı kötü, yanlış tarif; doğru, iyi, gerçek ve güzel düşüncelerin, kabullerin, kanaatlerin, hakikate dair inançların haydut celladı gibidir. sizin kime, kimlere; neye, nerelere, hangi eksenlere, hangi düşünce merkezlerine, teslim olduğunuzu, hangi saf ve hangi cenahlara katıldığınızı belirler, gösterir.
üzerinde düşünebilmek ve fikir vermesi açısından, misal olarak şu bir kaç kavramın, farkı kültürler, toplumlar, insanlar vs. için nasıl algılanıp, iyi veya kötü olarak nasıl bir intiba ve imaya sahip olarak, bu kasıtla kullanıldığı, ve ne gibi derin manaları ihtiva ettiğini inceleyebilirsiniz.
demokrasi
insan hakları
adalet
müslüman
islamcı
yobaz
gerici
laik
muhafazakar
şeriat
insanlar çoğunlukla genellemeye ve kalıplara mahpus olarak düşünüp karar vermeye (düşünce planında hükmetmeye, kanaat sahibi olmaya) meyillidirler. kolaylarına gelir çünkü. sizi mevcut bildikleri tanım ve kalıplara sokmaya, onlar dahilinde algılayıp, bildikleri bir çerçeveye koymaya şiddetle ihtiyaç duyarlar çoğu, hele de şu "bilmiş" olanlar. çünkü bilme arzusu onlarda fevkalade şiddetlidir. bilmemenin ve hatta belki sadece 'bilmeme düşüncesi'nin verdiğin dayanılmaz ızdırap onları, her halükarda "bilir" olmaya mecbur eder, aksi takdirde ruhları bir kafeste zincirlerle sıkı sıkıya bağlanmışçasına hissederler. belki biraz, bilmediklerinden korktukları için de isterler bunu.
işte bu yüzden kalıplarla düşünmek, zihinsel işlemleri bu kalıplar malzemesiyle yapmak, yerleşmiş alışkanlıklarıdır onların. insanlara, 'nev'i şahsına münhasır' olarak bakmak onlar için çok enderdir. öyle ki gözleriyle, onlar için 'mucize gibi' gelebilecek böyle örnekleri görseler bile, belki yine bu kalıplardan kurtulamaz veya kurtulmak istemez, bunun için de gözleriyle görüp vicdanlarında duyduklarını inkar ederler, evet, bu aslında kendi kendini inkardır. kendi duyuşunu, anlayışını, gözünü inkar, reddir. yeter ki onların "bilmişlik'lerine halel gelmesin, yeter ki 'cahillik' sıfatına bir zerrede dahi, bir harf kadar yaklaşmasın, böyle vasfedilmesinler.
işte eskilerin 'cehl-i mürekkep' dedikleri cehalet türü karşımıza çıkar böylece. evet, bu herhangi bir şeyi bilmeyip, bilmediği bir şekilde ortaya çıktığında, ima, ifade edildiğinde 'eyvallah' diyen, bir meseledeki cehaletini kabul eden 'cehl-i basit' değil, bilmediğini de bilmeyen veya kabul etmeyen, yani katmerli cahil mevkiindeki insan türü veya insan hali.
onun 'yeni, bilmediği, farklı' bir şey öğrenmesine kolay kolay imkan yoktur. hatta böyle bir şeyden bahsetmek onlar nezdinde varlık boyutunda imkansızlık gibi bir şeydir. zira "insan zaten halihazırda, "bildiği(!)" şeyi nasıl öğrenebilir ki ?"...
uludağ sözlükte bol bol bulunması gereken ama bulunmayan.
şuan yaptığım.
birçok yazarın anlamıni bile bilmediği kelime ne yazıkki.
Bir kelimenin veya durumun açıklamasıdır. Sözlükte her başlıkta gerekli olandır.
Gerek yok basligi açan tanimi yapar geriye kalan fikirlerini söyler.
Son zamanlarda sözlükte görmediğim durum.
Adam arkadaşına mesaj yazar gibi entry giriyor.
Adam arkadaşına mesaj yazar gibi entry giriyor.
olumsuz olmama şartını barındıran bir cümle çeşididir.
gireyim dedim.
tanımı sözlüğe mi anlatayım bir de.
tanımı sözlüğe mi anlatayım bir de.
bir fikir çemberinin etrafını çevreleyen bir fikirdir.
bazı yazarlarımızın varlığından bihaber olduğu şey.
sevgilisinin tan'a sesleniş biçimi.
bu tam olarak nedir? sorusunun cevabı.
inci sözlükte yapanı sikerler. burada ise yapmayanı galiba.
Bir kavramı, detayları ile birlikte anlamlandırmak için kurulan cümlelere tanım denir.
Tanım yapıldığı anda, insan beyninde o kavram hakkında en ufak bile soru işaretleri kalıyorsa o, tanımın eksik veya yanlış olduğunu belirtir.
Tanım yapıldığı anda, insan beyninde o kavram hakkında en ufak bile soru işaretleri kalıyorsa o, tanımın eksik veya yanlış olduğunu belirtir.
sözlükte kesinlikle olması gerekendir. açık ve net.
Bir kavramı açıklama ve anlatma.
kelime anlamı olarak, bir kavramın, bir sözcüğün ayırıcı özellikleri ve temel özelliklerinin tümüdür. Aynı zamanda tarif ile eşanlamlıdır. Tanımlamak ise “sözcüğün gösterdiği varlığın ya da nesnenin yapısını, niteliklerini, temel özelliklerini dil aracılığı ile anlatmak”tır. Özünde ya da altında yatan yapıya ulaşmaya çalışmadan, yalnızca onu diğerlerinden ayırmaya yetecek niteliklerini sayarak yapılan tanımdır. Bu ad tanımıdır.
Gündemdeki Haberler
güncel Önemli Başlıklar