bugün

seksenli yillarda bir hayli traj yapmis olan boyali resimli gunluk gazete. simdiki muadili olarak bulvar gazetesi gosterilenilir. okuyucuya sapiklik ayari verirdi. yaran mansetleri vardir;

(bkz: enistemi yorgan sandim)
4 aralık 1945 tarihinde sağ görüşlü öğrenciler tarafından basılarak yıkıma uğratılan ve kapanan gazete. chp hükümetini toplumcu açıdan sürekli eleştirmiştir. chp parti müfettişlerinden alaettin tiritoğlu gibi chp'liler ve sağ basın, öğrencileri bu gazeteye karşı kışkırtmış ve istanbul universitesi bahçesinde toplanan öğrenciler ellerinde bayraklarla yürüyüşe geçerek vatan cephesi adı altında gazeteyi basıp baskı araçlarını kırmışlardır.
yazar ve muhabir kadrosunun tamamının abazalıktan ölmek üzere olduğu izlenimi uyandıran, yayın hayatının devam edip etmediğinden bihaber olduğum poşete giresice caanım gazete.
bir dönem reklamlarında sarışın bir hatunun oynadığı gazete. o hafta gazetenin bedava prezervatif ve permatik verdiği bu sarışın hatundan öğrenilirdi.
(bkz: nostaljik bulvar)
1940'lı, 1950'li yıllarda sosyalist olan gazete... geçen yıllar tan'dan çok şey götürmüş be üstad... emperyalizm, işte böyle bir şey...
vakti zamanında sofralarımızın sini altını süslerdi bazı bazı bu gazetemsi kağıt.
çıplak kadınlara bakardı yemek yerken ağabeylerim, babam; ama aslında en çok da çıplak etli kadınların lime lime edilen parçaları çiğnenirdi ağızlarının içinde, erkekliklerinin sertliğinde!
ben ve daha o zamanlar birazcık daha masum olan erkek kardeşimse -henüz o erkekliğin erkliğine geçmediği için masumdu- daha çok içinde yazılan fantezi öykülerine takılı kalırdık. belki o beni takip ederdi de, o yüzden görüntüden çok yazıya takılırdı. bir şey anladığı olur muydu; sanmıyorum...
kanımca çocukluk yaşlarımda cinsel denemelerimin/hayallerimin kısır olmayan fantezi kaynaklarından biri idi bu gazete.
görünen memeler de güzeldi şimdi, allahı var kadınların hepsinin.
annem mi?
hiç sormayın.
erkek egemen evin yalnız ve ezik kadını idi o yemyeşil ve hüzünlü gözleri ile. ne gazetenin üzerindeki çıplaklığı fark edecek mecali vardı hayatta, ne de erkekliğinin gücünü bu görüntüler ile daha da bir şahlandıran kocasının açlığını doyuracak isteği.
iki geri, bir ileri, hayat yolunda denge kurmaya çalışırdı.
acaba o gazeteyi sini altına koyduğunu fark etmemesi, bunca üzüntüsünden miydi? bilmiyorum...
bir gazetenin tarihi akşam adlı kitaptan;
1940'lı yıllarda istenmeyen seslerin zorla susturulduğu gelişmeler de yaşanmıştır. en uç örnek 4 aralık 1945 günü üniversite öğrencileri tarafından başta tan gazetesi olmak üzere komünistlikle suçlanan bazı gazete, dergi ve kitapçılara yapılan saldırıdır. hüseyin cahit yalçın'ın olaydan bir gün önce tanin gazetesi'nde çıkan " kalkın ey ehli vatan " başlıklı bir makalesinden esinlenen üiversite öğrencileri günün erken saatlerinde beyazıt'ta toplanmış, ardından yürüyüşe geçerek cağaoğlu'daki tan gazetesi'ni tamamıyla tahrip etmişlerdir.
ancak, tan gazetesi baskınının ardındaki en önemli etken, gazetenin iktidardaki chplileri yolsuzlukla suçlayan yayınlar yapması ve ikinci bir parti kurulması için (dp) çaba sarfetmesi nedeniyle chplilerin tepkisini üzerine çekmesidir.
geçmişini bilmeden birilerine , demokrasi ve özgürlük dersi verenlere kapak niteliğinde bir hatırlatmadır

4 Aralık günü CHP istanbul il Başkanlığı tarafından örgütlenen faşistler, ellerinde demir çubuklar, baltalar ve kırmızı boyalar olduğu halde Tan Matbaası'na doğru yürüyüşe geçtiler. Güruhun içinde Süleyman Demirel, bir dönem bakanlık da yapan Cumhuriyet gazetesi yazarı Orhan Birgit, yine eski CHP'li bakanlardan Ali ihsan Göğüs ve Ergenekon davasında yargılanan Cumhuriyet gazetesi imtiyaz sahibi ilhan Selçuk da bulunuyordu. Baskının nasıl gerçekleştiği, Zekeriya Sertel'in anılarında anlatılmaktadır:

"4 Aralık 1945 gününün sabahı üniversiteli faşist gençler ellerinde önceden hazırladıkları baltalar, balyozlar ve kırmızı mürekkep şişeleriyle matbaaya saldırdılar. Orada bekleyen polisler olup bitene seyirci kaldılar. Görevlerini yapmaya kalkmadılar. Göstericiler, baltalarla matbaa kapısını kırıp içeri girdiler. Makinaları balyozlarla kırdılar. Binanın camlarını indirdiler. içindeki eşyayı kırıp döktüler. Sonra ellerinde kırmızı boya şişeleriyle (Serteller nerede?) naralarıyla bizleri aramaya koyuldular. Amaçları, bizi çırılçıplak soyup üzerimize kırmızı boya dökmek ve sonra önlerine katıp sokaklarda (işte kızıllar,) diye sergilemekti."
(Hatırladıklarım, Zekeriya Sertel, Remzi Kitabevi, 2000)

Faşist güruh daha sonra Sabahattin Ali ve Cami Baykurt'un sahibi olduğu 'La Turquie' gazetesini de tarumar ettikten sonra Kadıköy'e geçip Serteller'in evini basmaya kalkıştı. Artık Sertel çifti için değil Tan gazetesini çıkarmak, Türkiye'de yaşama imkânı kalmamıştı.

-------------
Görüşler Dergisi'nin yazarlarından Aziz Nesin, üç yıl sonra "Ey Türk Faşisti" başlıklı yazısıyla baskını şöyle kaleme aldı:
"Ey Türk Faşisti! Birinci vazifen Türk matbaalarını yıkmak, makineleri ısırmak, demirleri dişleyip duvarlara saldırmaktır. Mevcudiyetinin ve istikbalinin yegane temeli, gazeteleri çamurlara serip üzerinde ağzın köpürünceye kadar tepinmektir. Bu temel partinin hazinesidir. Bir gün nümayiş yapmak için emir alırsan, bütün polisleri yanı başında bulacaksın.

Meydanlarda, kitaplarını yaktığın, namuslu insanlar, bütün dünyada eşi emsali görülmemiş şekilde işkenceye tabi tutulabilir. Emniyet müdürlüğümüzde dövülebilir. Demir Ahmet tarafından sövülebilir. Bütün malları mülkleri zapt edilmiş matbaaları yıkılmış, gazeteleri kapatılmış, evleri tarumar edilmiş, çoluk çocuğu dağıtılmış, haneleri işgal, kendileri perişan edilmiş olabilir. Bütün bu şeraitten daha elim ve daha vahim olmak üzere Amerika'dan borç dahi alınabilir. Hatta bu borç alınan paralar ziyafetlerde yenilebilir.

Ey faşist yumurcakları! işte bu ahval ve şerait içinde dahi bütün bu yapılanları kafi görmeden, vazifen matbaaları yıkmak, makineleri ısırmak, namuslu vatanperverleri parçalamaktır. Muhtaç olduğun kazma, balta, Halk Partisi"nin ambarlarında mevcuttur."

kaynak : marksist.org
80'lerdeki versiyonundaki bir haber sanırım ölene kadar aklımdan çıkmayacak. manşet atmıştı adamlar.

--spoiler--
ajda arabınkini gördü dudağı uçukladı (manşet)

ajda pekkan'ı dinlemek için gazinoya gelen şeyh dümbürlek el fingirdek hesabı ödemek için cüzdanını çıkarınca ajada pekkan doluluğuna inanamadı bla bla bla ... (haber)
--spoiler--

tanım : türk basını.
görsel
Sakallı bebek haberi ile tiraj patlaması yapmış gazetedir.

http://www.itusozluk.com/...e/sakalli-bebek_99780.jpg

http://t3.gstatic.com/ima...S7H7iH3G1voEHQCPZOtHi_04A
Skandal Tan gazetesinde siyasi haberler nasıl verilirdi?
işte iyi bir örnek; geçmişgazete.com'dan:
http://www.gecmisgazete.c..._acikladi&icerik=9718
porno dergisi olmayanlar eskiden bu gazeteyi tan ı yada bulvar gazetesini temin edip asılırlardı.

bildiğiniz gibi eskiden internet yoktu ve şu an 30 yaş üzeri erkeklerin hepsi dergilerini yatakların altlarında saklarlardı .

arada bir dergi ortaya çıkarılıp mastürbasyon yapılırdı.

ilginç olan şey ise derginin sayfaları hep birbirine vıcık vıcık yapışık olarak hep nemli kalırdı.
ingilizlerin THE SUN gazetesi, 3'üncü sayfasında yıllar yıllardır ÇIPLAK KADIN fotoğrafı yayınlardı.
3'üncü sayfa güzeli tabiri, The Sun'ın "medya literatürüne" hediyesidir.
ARTIK ÇIPLAK KADIN BASMAYACAKLARMIŞ: KADIN FOTOĞRAFI YiNE OLACAK AMA ARTIK iLLA MAYOLU OLACAKMIŞ...
http://galeri.uludagsozlu...om/r/tan-gazetesi-725551/
Ya!
----
Aklıma geldi:
-------------------------
(Bir zamanlar "fenomen" gazetemiz TAN'dı. O yıllarda TAN'ın bir "Türk icadı" olduğunu zannedenler vardı.
Halbuki gazetenin patronu HALDUN SiMAVi, ingiliz gazetecliğini iyi bilir ve takdir ederdi. Sun'ı halkına yakıştırmış olmalı ki... Bizdeki gazetenin adının TAN olmasının nedeni, bu işin ağababası gazetenin adının SUN olmasındandır.)
Zekeriya-Sabiha Sertel çiftinin sahibi olduğu Tan Gazetesi bundan tam 70 yıl önce 4 Aralık günü aralarında Turgut Özal, Süleyman Demirel, Necmettin Erbakan'ın olduğu sağcı-milliyetçi güruh tarafından basıldı, matbaa makineleri balyozlarla tahrip edildi.

Gazete, ikinci Dünya savaşı sırasında, savaş karşıtı ve anti-faşist bir yayın politikası izliyordu. Dönemin tek partili iktidarının Nazi Almanya’sına yakınlaşmasına karşı çıkıyor ve Sovyetler Birliği ile iyi ilişkiler kurulmasını savunuyordu. Bu tavır, hem tek parti yönetimini hem de Nazilere sempatiyle bakan islamcı, milliyetçi-ırkçı kesimleri rahatsız etti. Sağcı kesimler gazeteyi Sovyetlerin maşası olmakla suçluyordu. 1945 yılında doruğa çıkan tepkiler, 4 Aralık 1945’te baskınla noktalandı.
Saldırıların ardından Sabiha ve Zekeriya Sertel yargılandılar, beraat ettiler ama ülkeyi terk etmek zorunda kaldılar. Halil Lütfi Dördüncü, Tan gazetesini aralıklarla birkaç kere daha çıkardı. 6 Ocak 1959’da, hemen yanındaki binada meydana gelen patlama sonucunda Tan Matbaası binasının da yıkılmasıyla gazetenin yayın hayatı tamamen sona erdi.

Aradan geçen 70 yıla rağmen; gazetecilerin tutuklandığı, kitapların toplatıldığı, kitapevlerinin yakıldığı baskı/zor devam ediyor. Tan baskınında bulunan Erbakan, Özal, Demirel belki bugün yok ama fikirleri hala iktidarda.
küçüğüz daha.
suratını bile hatırlamam şimdi,bir emrah abimiz var.
bana dedi git şurdan bir tan gazetesi al.
lan gittik 3 yaşlı moruk var, sivastayız o zaman.
7 8 yaşındayız en fazla, nörecen la bu gazteyi dediler.
uzakta duran emrah abiyi gösterdim. aha o istiyor dedim. vay ipne dediler.
aldım götürdüm.
la bu ne dedi.
sonra çağırdı yavuz abiyi.
vatan gaztesi al dedim bu mal tan almış dedi. oturdu baktılar saatlerce. sonra yaktılar gazeteyi.

ama yıllar sonra anladım ki onu ben yanlış anlamadım.