bugün

Hayattan keyif alamıyorum. Karanlık, ruhumdan taştı. Bütün bedenim ruhumun karanlığı ile kaplandı. Kazandığım anlamı geri kaybediyorum. insan, "anlam"ı bulamamışsa bir hayvandan farksızdır. insana sorunca ne var olmak ister, ne de var olmamak. Aslında derinlere doğru indikçe tüm soruların cevabı ortaya çıkar. insan; var olmamayı, var olmaya tercih ederdi. Çünkü var olmak demek; acıyla, öfkeyle ve korkuyla terbiye edilmek demekti.
görsel
Aynı böyleyim evde...

Tam anlamıyla bir şekilde ölmeyi beklemek.

O kadar bugün dahil gördüklerimden 2 saattir gündemi takip etmemden sonra budur.
Tüm söyleceklerimi zaten zamanında sanat güneşimiz Zeki Müren çok güzel bir eser ile dile getirmiştir. " Ah bu şarkıların gözü kör olsun.", diyelim Efenim...
Bazen çok özlüyorum seni . Arkadaşlığımız biteli iki yıl bitecek .Ama hala ismini zikrediyorum kendimce ve aileme.
Ben ve sevgilin arasındaki dengeyi kurmanı çok isterdim .Bu arkadaşlığın bitmesini hiç istemedim.
Ve sen peş peşe durumu telafi etmeye çalıştın biliyorum ama biliyorsun ben inatçıyım.
Hayatında radikal değişiklikler var.Biliyorum.Ama şunu unutma ben her zaman yanında olurdum.Seni desteklerdim sen de bunu biliyorsun.
Umarım güzel bir hayatın vardır . Senin hala yerin ayrıdır .Iyi ki dostum oldun .Iyi ki kocaman güzel anılar biriktirdik.Sen yokken de ben yad ediyorum.Uluyu severdin biliyorum.Gün gelir denk gelirsen diye ekliyorum.
Sen her şeyin en iyisine layıksın.Birbirimizin hayatlarında olmasak da. Bu değişmeyecek.

Ben hala eski ben .Deli dolu hallerim devam .
Kendine iyi bak.
Kalbim kırık olduğundan mı yoksa hala bir dönüş beklediğimden mi bilmiyorum, içimdeki kişi artık ben olmaktan çıktı. Hiçbir şey yapamayan, kimseye zerre yararı dokunmayan, sadece günü bitirmeye çalışan biri oldum çıktım. Tüm gün düşünüyorum, sadece uzaklara bakıp düşünüyorum. Hiçbir şeyden zevk alamıyorum. Ne zaman eski halime dönücem bilmiyorum.
hayatım boyunca çok yanıldım ama sadece bir kez aldatıldım.
Kafamda kendimle o kadar çok konusuyorum ki, bir hafta daha böyle geçirirsem Bakırköy yolları gözükür.
Benim çiçeklerimi sevmiştin, köklerimi değil. Şimdi kış geldi ve ne yapacağını bilemiyorsun.
Ağustos gitme be aq.
insanın arkasında birileri olduğunu bilmesi, her şey ne kadar kötüye giderse gitsin, hata yaparsa bile güvenebileceği, yaslanabileceği, destek alabileceğini bildiği, onu umarsadıklarından emin olduğu birilerinin olması nasıl bir his bir gün öğrenmek istiyorum.
Bugün de gözyaşlarımız tişörtümüzü ıslattı çok şükür.
Hoşçakal sözlük!!
Son dönemde herkes beni çok bunalttı.

Çevremdekilere göre mutsuz olmak bile benim hakkım değil. Kimsesizlik hissiyatına kapıldım. Bu his beni o kadar izole ediyor, o kadar kırılgan bir hale getiriyor ki... Anlaşılmamak, kimsesizliğin ta kendisiymiş, öğrenmiş oldum.
Zamanında senelerce beni seven, bekleyen biri vardı.
Hiç olmadık, olamadım.

Gerçekten onca zaman bekledi ki, denemek istedim. Olmadı. Olamadım.
Ne desem ikiletmedi, olmadı.

Hastaydı ağır, atlatmıştı.
Duydum ki rahatsızlığı nüksetmiş, artmış, ciddi bir noktaya gelmiş.

Gencecik kız.
Gerçekten üzüldüm, Allah yardımcısı olsun inşallah.
Sağlıklı ol, mutlu ol..
bizi daha zor günlerin beklediği çok açık. her şeye rağmen ruh ve beden sağlığımızı korumak zorundayız.
Yıllar önce annemle katıldım buraya kendi açtı hesabımı nickimi özenle seçti "Sosyalleş biraz içini dök buraya insanların düşüncelerini gör" dedi sonra cesaretlendirmek için adıma bir başlık bile açmıştı. Yapabildiğim en sosyal aktiviteydi burası benim için. Çok yapabildiğim söylenemez gerçi * şimdi büyüdüm eskisi kadar korkak ve özgüvensiz değilim ama annem kadar da sosyal değilim yazmak da konuşmak kadar zor benim için. Baştan başladık bakalım bu sefer yaşanmışlığım yıllar öncesine göre daha fazla yazılanlardan çıkardıkladım daha anlamlı. Uzun lafın kısası özlendin sanemabla..
Bazen öyle bir an geliyor ki Kim bilir hayatın henüz başlarındayken sonundaymış hissine kapılıyor insan. işte O günlerden birinde belki bir gün sözcükler anlamını kaybediyor, saatler bir maratondaymışcasına hızlanıyor, insanlar önemsizleşiyor ve hevesler, uğraşlar köreliyor.
Bundan ötürü, Tükenmek bir farkına varmadan hızlanmak olsa gerek. Hızlandıkça yavaşlıyoruz, yavaşladıkça sürünüyoruz ve süründükçe hızlanmanın ne olduğunu unutuyoruz. Sonra bir an geliyor ve sürüne sürüne çıktığımız o tepe, bizi tekrardan aynı konuma getiriyor.
Bir hız treninin işleyişi gibi aslında her şey; Yalnızca Sonuç, bitiş.
bazen öyle bir an geliyor ki kim bilir hayatın henüz başlarındayken sonundaymış hissine kapılıyor insan.
işte o günlerden birinde belki bir gün sözcükler anlamını kaybediyor, saatler bir maratondaymışcasına hızlanıyor, insanlar önemsizleşiyor ve hevesler, uğraşlar köreliyor.
tükenmek bir farkına varmadan hızlanmak olsa gerek. hızlandıkça yavaşlıyoruz, yavaşladıkça sürünüyoruz ve süründükçe hızlanmanın ne olduğunu unutuyoruz. sonra bir an geliyor ve sürüne sürüne çıktığımız o tepe, bizi tekrardan aynı konuma getiriyor.
bir hız treninin işleyişi gibi aslında her şey; yalnızca sonuç, bitiş.

Aynı benim psikolojimi tanımlamış.

Son günlerdeki.
Sabah kalkıyorum ve kendime geliyorum. Belki bir şeylere bakıyor bir şeyler atıştırıyorum. iki üç insanla konuşuyor yalnızlığı gideriyorum. Bol bol gülüyor çoğu şeyi alttan alıyorum. Seviyor ve öyle ya da böyle seviliyorum. Çabalıyorum, değiştirmek istediklerim üzerine uğraşıyor deniyorum. Yoruluyorum. Gerçekten Yoruluyorum ama değecekse yorgunluk bile olsun diyorum. Kırıyor kırılıyor ve bir şekilde düzeltiyorum. Hayır, aslında bunu neredeyse yalnızca kendimle yapıyorum. Stres oluyorum, avutulmak istiyorum ve belki avutuluyorum da. Nefret ediyorum, ardından tekrardan seviyorum. Pişman oluyorum ve pişmanlığı da biraz geçiştiriyorum. Günüm iyi ya da kötü geçiyor işte ancak sonra herkes uyuyor, kimse yazmıyor veya işleri oluyor ve kendimle baş başa kalıyorum. Öyle yorgun hissettiriyor ki. Öyle eksik. Öyle kırgın. Öyle oyuncu.
Bunların hangi olaya tam anlamıyla karşılık geldiğini bile bilmiyorum düzeltmek isterken.
Evet diyorum, işte kendinle baş başa kaldın tekrardan. Kemiklerim, başım ağrıyor; kulaklarım duymak, gözlerim görmek, dilim konuşmak istemiyor.
Susuyorum.
Ve aslında bağıra bağıra konuşuyorum.
Her şey zihnimde canlanıyor. Öylesine nefret ediyorum ve Öylesine ölesiye sürecekmiş gibi geliyor ki. Kendi kendimi tutuşturuyor yakıyorum. Aslında daha çok yazmak istiyorum da buna bile müdahele ediyorum. Yalnızca böyle olması gerekiyor.
Düzelecek, belki parça parça görünecek ancak yine de kullanılır hâle gelecek diyorum. Neyin kullanılır hâle geleceği zaten meçhul. Öyle ki genelde de yalnızca söylemekle kalıyorum. Tuhaf.
Su götürmez gerçekler var. Şüphe ejderhası, dibinde yamacında ne kadar dolanırsa dolansın, boş! Son tahlilde hiçbir şey elimizde değil. Kudret istedi var olduk ve belirsiz bir zamanda meçhul bi' geleceğe yürüyoruz. Çoğu koştuğunu sanıyor, kimi süründüğünü; ama en nihayetinde buluşma noktası "tavşan ile kaplumbağa" hikayesindeki gibi tek.
Kulağıma elif dedim fon müziği yerleşmiş, gitmiyor.
Sürekli Polat'ın Elif'i düşünüp bir sigara yakması gibi sigara yakasım geliyor.

Neye dertleneyim bilemiyorum.
sizi yansıtan her şeyde kendinize bakmak zorunda mısınız? bu kadar mı seviyorsunuz bedeninizi.

ayna cam vb.
Annem bugün hastaneden taburcu oldu. Çok sevindim. Çok rahatladım. Karaciğerindeki kistler için de onkolojiye kontrole gidecek ama korkulacak bir şey yok şimdilik. Allah tüm hastalara acil şifalar versin.
Hiç ama hiç anlamadığım bir sektöre iş bağladım.
Bu kadar işkolik olmak, beni neden mutlu ediyor, biri bana anlatsın.
Gönül yorgunluğu ne biliyor musun?

Kendinden soğuyorsun. Sözünden soğuyorsun. Geçmişinden soğuyorsun. inandıklarından soğuyorsun. Baktığın yüzlerden soğuyorsun.
Geçmişinde iyi veya kötü olan her şeyden soğuyorsun. Sevemiyorsun. Eskiden sana çok iyi hissettiren şeyler şuan sadece mideni bulandırıyor. Kaçmak istiyorsun herkesten, anılardan, hatıralardan, her şeyden. Anladın çünkü hepsinin yalan olduğunu ve sadece çıkar ilişkisi üzerine kurulan yaşanmışlıklar olduğunu. Anladın bunu, gördün. Yanlış kemiğe kaynayan kemiği kırarlarmış. Tıpkı yanlış gönüle kaynayan kalbi kırdıkları gibi.