bugün

Mutlu olmak istiyorsanız rekabetçi insanlardan uzak durun.
90+4’te atılan galibiyet golü gibiydi gelişin.
Düşünceden kendimi alıkoymak için nereye ve kime odaklansam boksa sarıyor. Dokunduğum her güzel şeyde kusur beliriyor. Hayattan harika güzellikler beklemiyorum ama her gün mutlu olmak için çabalayıp yerin dibinde hissetmek kahredici. insan ne kadar dayanabilir ki. Çabalıyorum.

Böyle kötü hissederken dışarda olmak kötü. Boğazım düğümleniyor ben burda 30 dk sonra kalkacak otobüsü bekliyorum. Şu an Duş alıp yatağıma gömülmeyi çok isterdim.
Sen ne cins bir akıl tutulması yaşadın da koskoca sitede cinayet romanının katilinin adını “Spoiller olmasın da .... cinayeti ..... diye işlemedi bence.” şeklinde açıkladın? Kitap 700 sayfa allahsız. Ben daha katilin varlık haberini okumadan katili öğrendim. Bir de 7 yıl önce yazmış kabak gibi de sabitlemişler üste.

Sana yalnızca Adanalı tonlamasıyla ‘gerizekalı’ diyorum.

https://youtu.be/IrHU29DsPSE
Sen yoksun ya hani, mutsuzum..
Her şeyim var çok şükür, iyi bir iş, ev, araba, güzel bir kariyer. Ama senim yok, eksiğim.
Öyle özledim ki seni..
gönülden isteyip, emek verdiğiniz her şey gerçek olsun inşallah. hayırlı cumalar.
Çok önemli bir yermiş gibi prof doktorlar tarafından entryler cevaplanıyor. Kardeşlerim insanların mesailerinden sonra dinlenip eğlenceli vakit geçirmek için geldiği yer burası her şey için kendinizi bu kadar kasmayın. Bir insanı yerin dibine sokma çabası içine girerek devlet meselesi çözmüş olmuyorsunuz. salın insanları ne söylemek istiyorlar ise söylesinler. Neyin dalga neyin gerçek olduğunu güzelce anlayamayacağınız bir entry platformundan insanlara. Auuuuuvvvv bah bah ne yazmış hemen mal amk sen bilmin o oyle değil yazam.....
ölünceye kadar insanın sırtından atamayacağı şeyler var. kendimi eskisi kadar olmasa da hala yorgun hissediyorum. açılan, kabuk bağlayan yaralar, kaybedilen güvenler, farklı duygular, hayal kırıklıkları, eskisi kadar çok acıtmıyor, fakat hepsi yerli yerinde.
artık yaşama dair istediğim tek şey huzurla uyumak ve mutlu uyanmak. kendime söz veriyorum bunu yapacağım, hakkımda söyleyebileceğim tek şey bu.
aslında bir şairin dediği gibi, olur biter. geçer gidermiş...
tek canınız sağ olsun, başınız gözünüz ağrımasın, benden selam olsun...

siz devam edin...
multidisiplinlerde kaybolurken birden aklıma nirvana geldi.
boşlukta hissediyorum.

Kendimce kendime ve aileme olan görevlerimi yerime getirdiğimi düşünüyorum.

Elimden geleni yapıyorum. Peki neden yeterli değilmiş gibi hissediyorum?

Belirsizlik insanı gerçekten yoran bir şey.
-emine bana arapların götünü yalamamı söylüyorlar
-doğru söylüyorlar hayatım sen onu çok iyi yaparsın
-haklısın emine yapıyorum hemen.
Coronavirus testi sonucum temiz çıktı. Memleketime gitmek için birazdan yola çıkacağım. Umarım yolculuk süresince viruse yakalanmam.
Allah belasını versin geçen yılların.
Aslında domates çorbasını sevmiyorum. O gün açtım, ikinciyi istemem ondandı ama söyleyemedim çünkü artık çok geçti...
görsel
iletişim kurduğum insanlarla devamında günaydın iyi geceler iyi öğlenler hayırlı ikindiler bla bla şeklinde sürekli iletişim halinde olmalıymışız gibi bir iletişimi sevmiyorum artık.
Bir şey söylemek istemediğimi söylemek istiyorum.
Nerede değilsem orada mutlu olacakmışım gibi hissediyorum.
görsel
Temaslı olduğum birinin koronovirüs testinin pozitif olduğunu öğrendim ve alerjik astım hastasıyım bu beni bir hayli korkutuyor. Kendinize dikkat edin millet ben kendimi bir süre izole etmek zorunda kaldım umarım daha kötü olmaz.
birileri yüzünden içilen sigaraların parasını kim ödeyecek lan?
çaylaklıktan çıkartın beni. yoksa buraya tükürürüm hep tükürük olur buralar.
Kasimda ask baskadir. Dogruymus, bitti. (bkz: swh)
Ben aşık olmak istiyorum. Teşekkürler
hayatımın en zor akşamlarından biriydi. her şeyi tam olduğu, sağlığı sıhhati yerinde olduğu halde ölmek isteyen insanların yüzüne tükürmek istedim, kendi acılarımdan tiksindim.

on beş yaşında bir kız kuzenim var, bir buçuk yıl önce elinde bir yumru oluşmuştu, kanser olduğu yapılan yanlış ameliyat sonucu ortaya çıktı. Almanya' da yaşıyorlar ve nasıl boktan bir sağlık sistemiyse o ilk ameliyat tümörün yayılmasına sebebiyet verdi, bir süre kemoterapi aldı ve iki berbat ameliyat daha geçirdi. son ameliyatların da yanlış yapıldığı öğrenilince ailesi türkiye' de deneyimli bir doktora getirdiler. dün doktor iki parmağının alınması gerektiğini ve başka bir alternatif olmadığını söyledi.

hastalığı hususunda o kadar olgun bir çocuk ki dökülen saçlarına, kirpiklerine ve yorgun bedenine rağmen inanılmaz neşeli ve umut dolu. ailesi de yıpranmış haliyle ve tüm olgunluğuna rağmen bir çocuk olduğu için parmaklarının alınmasının gerekli olduğunu kısmen saklamışlar. bugün alanımdan ötürü benden yardım istediler konuşmak adına ve tüm kuzenlerinin toplanıp destek olarak konuşmasının uygun olacağını söylediler, oldukça boktan bir fikir olmasına rağmen kabul ettim elbette.

yedi kişi çocuğun önüne dikilip ameliyatın gerekliliğinden söz açtık. gözlerini tavana dikişi, parmaklarıyla oynayışı, dolan gözleri.. yer yarılsa da içine girsem dediğim yegane an. tek kelime edemeyip ağlamaya başladı tabii. durumun aptallığına dayanamayıp başka bir odaya götürdüm, o ağladıkça ben içime ağlayarak konuştum. bu denli soğukkanlı olduğumu bilmezdim, kendimi sıkmaktan tüm vücudum titriyordu ; halen başım ağrıyor ve midem bulanıyor fakat o an gözlerim dahi dolmadan tüm dirayetimle konuştum onunla. yarım türkçesiyle, ' ameliyatı kabul ediyorum ama korkuyorum, nasıl bir his parmaklarım şimdi var ama birkaç gün sonra yok ' deyişindeki çaresizlik kalbimin orta yerine oturdu.

ne denli olgun davransa da, güçlü durmaya çalışsa da neticede çocuk. ışın tedavisinin iyi geleceğini sayıklayıp durdu bir süre, onu başka alternatifin olmadığına ikna etmek için hayli uzun bir konuşma yaptım lakin ben de eridim onunla. uzun konuşmalar ve ağlayışlar sonucu ikna oldu, ben o odadan tek damla gözyaşı dökmeden çıkmayı başarabildim ama orada neler bıraktım bilmiyorum; kalbimden, ruhumdan bir şeyler koptu sanki. kendi acılarımdan utandım, eşek kadar heriflerin ufacık bir sorunda hayata küsüşlerinden utandım, bir çocuğun minik kalbini acıyla kıvrandıran her şeye sövüp saydım.

umuyorum ki iyileşip eskisi gibi huzurla gülümseyecek. acının yarattığı paylaşma ihtiyacıyla hayli karmaşık bir yazı yazdığımın farkındayım fakat elimden fazlası gelmiyor. sevgili yazar, sağlığına ve sevdiklerine, saçlarından parmaklarına her noktana sarıl, her noktanı sev. hepimiz yapıyoruz ne yazık ki lakin burun kıvırıp yüz çevirdiğimiz hayatlar bazen başkaları için o kadar kıymetli bir konumda olabiliyor ki.. yaşamın ne denli kıymetli olduğunu bir çocuğun yaşamak adına verdiği mücadelede anlıyorsunuz, umarım ne siz ne de sevdikleriniz bir nefesin mücadelesini vermek durumunda kalmazsınız.

Usta ve margarita' da şu satırlar geçiyordu : " Evet, insanoğlu ölümlü," dedi. "Ama bu kadarla kalsa çok önemli değil. işin kötüsü, insan hiç beklenmedik bir anda ölüyor. işte işin püf noktası bu. Ve insan, akşama ne yapacağını bile bilecek durumda değil."

Oysa ne kadar eminiz ölümsüzlüğümüzden; kibrimizden utanıyorum.

Gecenin parçası olsun, insan insan.

"Can, can deyü söylerlerdi
Ben can nedir şimdi bildim"

https://youtu.be/fEzpsVi1Qd0