bugün

bu gece sözlüğün 3gram beyni olanlarla dolduğunu anladım. tebrikler moderasyon.
''yanlış bir kapıyı çalmışım dostlar,
yanlış bir kapı açılmış ardına kadar.''
evet. ukte ne demek bilmiyorum.
kişilere aşık olmaktan çok onların bilgisine aşık oluyorum. evet evet gerçekten böyle.

mesela hoşlandığım ilk kız* bizim mahallenin oralarda oturuyordu. çok uzak değildi camdan cama bile görebiliyordum o kadar yakın yani evler. neyse o zamanlar sokakta top falan oynuyoruz, kaleciyim tabi* gol olduğu zaman top cadde gibi bir yere kaçıyordu, ben de almak için gidiyordum. onu gördüm üzerinde okul üniforması vardı ama okul vakti biteli çok olmuş tabi.*. neyse ben bunu farklı günlerde de yine okul üniformasıyla görünce acayip oldum ya. 'vay be ne kadar çalışkandır bu şimdi' diye diye kafamda büyüttüm bir baktım ki aşık olmuşum.

son aşık olduğum kişi ise* otobüs durağında ilgimi çekmişti. oks dönemi büyük talihsizlikler sonucu düz liseye gittiğim için böyle adam akıllı dersle alakalı parmakla gösterilecek kadar kişi var tabi. neyse yine bir okul çıkışı otobüs durağında beklerken baktım birisi kitap okuyor. platon falan ama böyle gülten dayıoğlu tarzı çocuk kitabı da değil, neyse dedim. sonra üç dört defa daha o şekilde gördükten sonra onu da yine aynı şekilde kafamda büyütüp ona da aşık olmuştum.

bilmiyorum saplantı mıdır artık yoksa tamamen benim psikopatlığımdan mıdır nedir ama bu işte.
her seferinde kendi kendimle dalga geçsem de, aynaya bakıp işte sen busun, suratına söyleme git sözlüğe yaz desem de, kendimi aciz, çaresiz hissetsem de yine yapıyorum.

şu anda bir başkasının yatağındasın, benim de yatağımda bir başkası... ceza mı peki? bilmiyo muduk en başında, pembe hayaller kurarken gözlerimizden akan yaşın sebebi bu değil miydi?

aşkı hiçe sayıp mantık evliliği yaparken bilmiyor muyduk her gece aslında birbirimizi hayal edeceğimizi? sonunun mantıklı bile olsa mutsuzluk olacağını?

yazacak çok şey var ama insan kendi kendine küfretmeyi yediremiyor gururuna. biri gelsin de küfretsin bana valla kimseye etmem şikayet...
hep ben hep ben. Senin itiraf edecek neyin var sözlük?
tek başıma rakı içiyorum ilk defa.
Milletin bu kadar uzun itiraflar girebilmesi ister istemez bende bir eziklik psikolojisi oluşturdu. işte bunu itiraf ediyorum. Bunun haricinde hayatımda itiraf edebileceğim çok şeyin olmaması hayatımın aslında çok tek düze ve monoton olduğunu gösteriyor sanırım. Evet sözlük itiraf ediyorum ben geçmişimi unutuyorum, unutmak istediğimden değil ama unutuyorum işte, buna imrenerek bakan gerizekalı arkadaşlarımın varoluşu ayrıca beni rahatsız ediyor. Ulan ben daha dün ne yaptığımı hatırlayamıyorum sen bana 'ah bea abi, senin gibi olsaydım da eski sevgilimi unutabilseydim' diyorsun. Mal mısın arkadaşım genç yaşımda bunadım lan ben. Neyse belkide bir doktora görünmeliyim.
osuruğumu koklamaya bayılıyorum.( var mı lan benden yüreklisi) *
arada bir bir gün butonuna tıklayıp geçmişte kalan başlıkları inceliyorum. aralarında, sadece açılmış başlığıyla kalan entrylere artı oy veriyorum.* kimse bir şey yazmamış öyle arada kaybolup gitmiş bir başlık... başlığın sahibinin, iyi oylananlar listesinde, geçmişte kalmış, belki de kendisinin bile unutup gittiği başlığının artı oylandığını görünce sevinişini* hayal ediyorum. bunu yapmak hoşuma gidiyor.
yıprandım sözlük bir erkeği değiştirmeye çalışmaktan yoruldum artık şimdi anlıyorum ki kütük tersten de kütük diye okunuyormuş. yazık bana.
sözlük ben az önce gmail'in posta oluştur'unda bir dökülüp bir saçılıp bir de gönder butonuna bastım ki sorma gitsin... ama rahatladım mı? hem de nasıl. haydi şimdi çak son kadehi mutluluğa. *
itiraf edicem ama edemiyorum. iyi örnek olmaya çalışıyorum.
Yalnızlık sardı bıraktıgım sigarayi bile ictim bok gibi hissediyorum .
öğrenci seçme sınavına hazırlandığımız dönemlerde ve final dersanesinin kurumsal eğitimcilik projesinin ilk adımı olan "derse gelmeyen öğrencinin ailesine haber gider" ilkesinin uygulamaya yeni koyulduğu yıllarda geçen bir olay.

ben tabi ki firari zamanlardaydım,
dersten sonra yeşeren koz oyunları(batak ihale king) hevesimiz artık ders saatlerinde de yeşermekteydi.
yine aynı günlerde bu sefer olayı abartıp 3 saat derse girmemiştik.
o kurumsal mesajda annemin T10 marka ericsson telefonuna gitmişti.
"xxxxx öğrenciniz şu gün şu saatler arası derse girmemiştir, bilgilerinize, final dersanesi kurucusu ibrahim taşel".
hatırlayacak olursanız t10 telefonlarda mesajın son satırını okudugunuz zaman ekranın en altında cevap ver butonu çıkar.
elin gavuru sana fonksiyonel birşey sunmuş. yes tuşuna basınca gelen mesajı cevaplarsın.
benim güzel annem ise tüm kurumsallığı yıkacak lafı patlatır.
"ben şimdi bu adama ne cevap verecem, bak adam hem mesaj atıyor,ne kadar ilgili hemde cevap bekliyor bizden"

bu bombanın ardından bizim firarımızda kahkahalar arasında unutldu gitti.

dumur mu? itiraf mı? siz karar verin ama ne zaman bu olayı biryerlerde anlatsam annemin suratı bir karış oluyor. sanırım itiraf.
itiraf ediyorum sözlük, dün akşam 4 saat boyunca kardeşimle pokemon'un eski bölümlerini izledim ve hiç sıkılmadım! ne yapacağımı bilemiyorum sözlük, kafam çok karışık.
hala yatmadım. ayrıca kafa olmak için içtim içtim ama bi bok olmadı sözlük.
sözlük..

hani geçen günler şunları yazmıştım yaa...

(bkz: sözlük yazarlarının itirafları/#10536164)

(bkz: sözlük yazarlarının itirafları/#10556014)

bildiğin aşık oldum ben..

herkese benden çay *
sanat tarihi sınavında michelangelo'nun hiçbir eseri aklıma gelmeyecinde 'kaplumbağa terbiyecisi' yazdım. sıçtım usta. hoca skicek. resme baktım. 1906'da osman hamdi bey tarafından yapılmış. hocam bu yazımı okuyosan valla ben değil ninja kaplumbağalara Raphael, Michelangelo, leonardo, donatello ismini veren utansın.
itiraf ediyorum, onun o güzel gözlerini, o bakışlarını unutamıyorum. onu unutamıyorum. o çektiğim acı o acı, hani bilirsiniz ya o işte. o acıdan kurtulamıyorum. belki aylar hatta yıllar geçti ama seni unutamıyorum bitanem. seni hala çok seviyorum...
aynaya baktığımda tiksinmem gerekiyor kendimden, onu da beceremiyorum. ve kendimden, kendimden tiksinemediğim için tiksiniyorum.
o kadar güzel uyuyordum ki uyanmaya kıyamadım sözlük...
evham beni öldürecek birgün.deliye dönüyorum.hayatımı çok zorlaştırıyor.birgün pat diye gidicem bu yüzden.erken ölecem belki de bilmiyorum.ya bu entry kimse beğenmezse?vay arkadaş.gene stres oldum bak.
Kimseyi değiştiremezsin hayatta ve kimse için de değişmemelisin. Kimliğini kaybettiğin an, yaşamını çöpe attın demektir. Bırak hayatına eşlik etmek isteyenler gelsin seninle. Ne sen başkası için mecburi istikametsin, ne de bir başkası senin için.

Yanındakiler seni mutlu ettiği sürece kalsın hayatında. istediklerim yanımda, istemediklerim yolunda demelisin...(alıntıdır) Kimseyi Değiştiremezsin Hayatta
ailemle güzel vakit geçirmeyi becerebiliyormuşum aslında.
bunu fark edebilmem için bi süre hasta olmam ve şu an düşmüş ateşimin 38 olması gerekmiyordu, ama olsun. liseden beri sadece bu sene ailemin yanında kaldım. eve giriş kapılarımız farklı normalde. ben kendi halimde takılıyorum odamda. okul devam ettiği süre içinde de nereye gidip geldiğimi, arkadaşlarımı bildikleri için, eve geliş süresinde bi kısıtlamam yok.
ve ben de bunu kullanırdım. kardeşim de il dışında okuduğundan, akşam yemeği ritüeli pek sık yaşanmaz yani.
neyse uzatmayayım bu kopuklukları da, tedavi süreci hala devam ediyor. on gün sonra biyopsi olacağım. inşallah bişey çıkmaz. ama bu haller bizi tam bir aile yaptı. nerdeyse sevinecem hasta olduğuma. annemle babamın halini iyi görmüyordum çünkü.
ayrılırlarsa ben kendi halimi hiç hiç iyi görmüyorum. öyle ya, eşek kadar olmam travma geçirmeme engel değil. belki de kısa süreli bir -mış gibi davranıyorlar, ama yine de anlatılmaz yaşanır duygularındayım...