bugün

Ben yasaklardan memnundum. Tabi ki esnaf için üzgünüm o apayrı bir konu. Ama bana çok iyi geldi insanlardan uzaklaşmak kendime zaman ayırmak. O her gün starbucks a gidip kendine eş arayan tiplerin eve tıkılması gayet hoşuma gitti. Insta da her gün kafe fotisi görmekten öğğğğk gelmişti.
hayır diyebilmeyi bir türlü öğrenemedim. öğrenemediğim için her günüm boşu boşuna stresle geçiyor.
uzun bi yazı olacak; sövmeyin..

- haddinden fazla kıymet verip, gereğinden fazla ısrar ettiğiniz herkes -istisnasız herkes- bir gün sizi buna pişman edecektir. o yuzden size nasıl hissettirdiklerini unutmayın. sizi nerede çaresiz ve yapayalnız bırakıp hayatlarına nasıl devam ettiklerini asla ama asla unutmayın.

- sabah uyanır uyanmaz 2 sigarayı ard arda içiyorum, ilkini yatakta hemde.

- eski aşklarımı affettim mi bilmiyorum ama; zerre sikimde olmadıkları kesin.

- kötü zamanlarda insanın yanında bi tek ailesi oluyormuş; tecrübeyle sabit.

- bu aralar bi çok şeyi özlüyorum; yazın kışı, buradayken memleketimi, memleketimdeyken burayı, bazen de kendimi çok özlüyorum.

- ağzında bakla ıslanmayan ve dedikodu yapan erkeklerin ağzına vermek istiyorum. evet, onu vermek istiyorum. erkeksin lan sen az kalıbının adamı ol.

- henüz en güzel şarkıyı dinlemedim.

- herkese iyilik yapmaya çalışıyorum. bilerek kimseye düşmanlık etmem. ha bazıları hak ediyor, tek tepkim onları hayatımdan çıkarmak oluyor.

- tanıştığım insanlar beni ilk öküz belliyor. çok resmiyim, ama azıcık samimi olunca şakalar, püskevitler geliyor.

- "acaba bugün nasıl bi video çeksem?" tik tok videoları çekenleri diyorum. keşke sizin kadar gamsız olabilsem.

- zalım, hep mutlu olursun umarım. hak ettiğine inanıyorum.

- öyle akrabalarım var ki; arada kan bağı olmasa böğrüne tekme atar, aduketsiz bırakmam karaciğerlerini.

- şu ankara dolmuşları kadar hümanist bir topluluk görmedim. ırk, din, dil, renk ve cinsiyet ayrımı yapmaksızın fordluyorlar.

- la vita e bella filmini sık sık izliyorum. nedensizce mutlu ediyor beni.

- türk kızı şöyle sığlığına inmek istemiyorum; fakat, bi çoğu hakikaten 5 kuruş etmez.

- fotoğraf çekmek beni ölümüne rahatlatıyor.

- veda etmeyi sevmem.

- patates kızartması varsa yemekte eşek kadar olmama rağmen hala çocuklar gibi mutlu oluyorum.

- bazen bokunu çıkarıp, sonunu getiremiyorum.

- hayattan memnun değilim. hiçbir zamanda olmadım.

- başlangıçlarla aram hiçbir zaman iyi olmadı.

- siklemediğim insanları bilseniz, beni tanımadığınıza, aramızdaki mesafeye şükredersiniz.

- üstadın dediği gibi; kendi ruhunun pisliğini bu kadar yakından gören bir adam başkalarının temiz olacağına inanabilir mi?

- en sevdiğim filozoftur arthur schopenhauer. onun, özellikle kadınlar hakkında söylediği her cümlenin altına imzamı atarım..

- fazla düşünmek, fazla sevmek, fazla önemsemek her zaman insanı yaralar ve yıpratır. ne kadar az düşünüp, umursamaz davranırsan o kadar güçlüsün. ve duygularını ne kadar az belli edersen o kadar değerlisin..

- sırf birini sevip karşılık alamadı diye kendini paralayan, en büyük dert ondaymış gibi davranan insanlardan nefret ettiğim kadar hiçbir şeyden nefret etmedim. ne acılar var... biraz şükretmesini etmesini bilin lan.

- artık masallar "sonsuza dek mutlu yaşadılar" yerine "kendine iyi bak" ile bitiyordu. öğrenememiştik 21. yüzyılda masalların tersten başladığını. hoşça kal bile ayrı yazılırken, bir arada kalın(a)mayacağını...

- bir ilişki benim için gerçekten bittiyse, o vatandaşla gittiğim yerlerin, yaptığım şeylerin hepsi siliniyor. anılarıma saygı duyamıyorum.

- etrafımdaki çoğu insandan zeki ve yaratıcı olduğumu düşünüyor olmak beni rahatsız ediyor.

- beni tanıdığını zanneden insanlar aslında hakkımda hiçbir şey bilmiyorlar. buna en yakınımdakilerde dahil.

- bir kadın düşlüyorum; aynı mezara gömüleceğim.

- boş ver kim olduğumu. arenada boğanın tarafindaysan bendensin.

- bazı soruların gerçekten cevaba ihtiyacı var.

- umut etmek işkenceyi mi uzatıyordu neydi?

- "bir nefeslik duraklarda çiçek açtım" nasıl bir ruh haliyle yazılmış acaba? bu sezen aksu ölürse en az 3 gün yas ilan edilsin.

- turgut özakman'ın 'korkma insancık korkma' kitabındaki o adsız küçük kahraman aslında benim. (başucu kitabı olarak seçenlerin yüreğinden öpüyorum)

- game of thrones'un final sezonun son bölümündeki trion'un (adamım) sandalyeleri düzelttiği o sahne... ne düzeltti ama değil mi sandalyeleri. tekrar tekrar izlemiştim. kimin aklına geldiyse tebrik ederim.

- "mutfakta çıplak ayak sesin,
huzur mu bu mucize arzusu?"demiş şair ve en iyisini yapmış.. huzur sevgilinin mutfaktaki çıplak ayak sesidir, fısıltısıdır, kokusudur, varlığıdır kimi zaman. hep derim; hayattaki en önemli figür huzurdur. varlığını yokluğuyla kanıtlayan en gerçek his. kaybettiğinizde anlarsınız..

- kendisiyle iletişime geçen her erkeği ona sahip olacakmış onunla sevişmek istiyormuş gibi algılamak... şu "yetişin aa dostlar şeftalün gibün emcüğümü sikiyolla" modundan bi çıkın artık.

- sizde de oldu mu hiç bilmiyorum. insan bazen yalnızlığa o kadar çok alışıyor ki, hani o ara tesadüfen de olsa hayatınıza birisi girse onu apar topar kovacakmış gibi hissediyorsunuz kendinizi. garip bir his bu. yalnızlığınıza mı aşık oluyorsunuz, yoksa özgürlüğünüzden mi vazgeçemiyorsunuz anlam vermek güç.

- kız/kadınları tanrı olarak gören erkekimsiler bir, türkiye'deki feminizm algısı, sokağa sütyensiz çıkmayla, pankarta vajinam şekil önümden çekil yazmayla kendini feminist zanneden ğadınımsılar iki... bunlardan nefret ettiğim kadar hiçbir şeyden nefret etmedim. evrensel düşünemeyen mağara fareleri sizi.

- neşet ertaş gibi gerçek sanatçıların banka kredisiyle öldüğü dünyada... aleyna tilki, reynmen, demet akalın, hadise vb. lerinin zevki sefa içerisinde yaşaması gerçekten kanıma dokunuyor.

- nazim hikmet, sabahattin ali, erdal eren, deniz gezmiş, mahir çayan... neden burnumuz boktan çıkmıyor şimdi daha net anladiniz mi?..

- kaçınız biliyorsunuz bilmiyorum ama hani şu bazılarının ayyaş diye aşağılamaya çalıştığı neyzen tevfik var büyük hiciv üstadı, onun köpeği mernuş ile bir anısı var duysanız ağlarsınız. tabii kalbi olana bu sözüm. (olayı yazamam elinizde internet var açın bakın)

- kadınlarda porno izler. evet.

- hayvan sevmeyene düşman bile olmam. insan degılsiniz herhangi hayvanda olamazsınız.

- hani sevgili değilde, arkadaşta değil, ne olduğunu bilmediğin konuşmaktan zevk aldığın, hep yazsın istediğin birileri var ya onlar hiç gitmesin.

- tanrı'nın dünyayı yaratmadaki amacını hiçbir zaman anlayamadım. bir de şu hayvanlara eziyet edenleri? köpeği diri diri yakmak nedir ulan?..

- rakıyla dertleşme zamanım gelmiş..
Her tartıştığımızda evliliğimi sorguluyorum.
Bazı sorunlar var ki aşılacak gibi değil veya biz çözüm üretemiyoruz. Oysa, sakin huzurlu bir hayat istiyorum. Sanırım her şey aynı anda olmuyor.
Babamı özledim. Ara sıra rüyama giriyor mutlu oluyorum sonra da üzülüp mutsuz.
Suriyelilere üzülüyorum. Kimisi çok naif ve çaresizliğini gözlerinden okuyabiliyorum.
işsizlere üzülüyorum birde. Biliyorum o duyguyu, çaresizliği. Ailemde veya çevremde iş arayanlara bulacaksın ümitli ol diyorum ama inanarak söyleyemiyorum. Sonra şükrediyorum halime. Ama ne bileyim iş ve hastalık konusundaki çaresizliği yüreğim kaldırmıyor.
Ne yalan söyleyeyim bu dünyayı sevemedim. Yaşıyorum iç güveysinden hallice...
Geçenlerde bir konu dikkatimi celbetti sözlükten başlığın birine girdim bütün entrileri okumaya başladım tek tek. Okurken de yorumlar yapıyorum “hmmm evet güzel yazmış” ya da “hade len” şeklinde. Bir tane uzunca bir entriye denk geldim. Okuduktan sonra “s*ktir lan ne alakası var” diye yorum yaptım. Sonra yazarın nicki gözüme çarptı. Tam 7 yıl önce benim yazdığım entriymiş. O an kendi halime mi yanayım, tutarsızlığıma mı yanayım, kendime sövmeme mi yanayım bilemedim.
Edepsiz başlıklar da sırayla herkese eksi oy verip hemen kaçıyorum.
insanlardan soğuyor olmak beni çok kızdırıyor bazen, bu insanlar dediğim kesimin içine hele de çok sevdiğim ve hiçbir kusuru olmayan insanlar girince aşırı panik oluyorum, tabi cümlelerim çok genel oldu anlaşılması güç fakat duygudurumumdaki değişiklikler(bu çok sık olmasa da) aniden olunca sinirleniyorum. Haksızlık yaptığımı düşünüyorum doğal olarak. Fazla fazla bencil biriyim sevgi konusunda. Sevgi hak edilmesi gereken bir şeydir benim için. Ve insanların bende değer kazanıp kalıcı olması uzun zaman alıyor. Bana gösterilen sevginin karşılığını verememek üzücü.
insanlara iyi davranmaktan vazgeçmemin zamanı geldi .
Ekşide hesap açma isteğine sahibim .
Lisedeki ergenler gibiyim.
Şu sıralar biraz garip hissediyorum. Yani neden böyle hissediyorum veya tam olarak ne hissediyorum çözemedim. Biraz buruk gibi içim... amannnn neyse acaba yarın ne yemek yapsam?
Aşırı yalnızım. Kalabalıklar içinde yalnızlık çekiyorum. Birine içimi dökmeye kalksam kendimi teselli verirken buluyorum. yoruldum.
Bugün az kalsın birisini boğacaktım.
Dün şehitler vardı. Bugün kalkmış gebermiş pkklı bir piçten övgüyle bahsediyor.
Sert duvara çarptı kansız.
Daha sakinleşemiyorum!
Güvenmek konusunda sorunlarım olduğu belli .
35 yıl 7 ay 15 gün hapis cezası aldım. ama umurumda bile değildi. ben masumum arkadaş...beraat ettim bak gördün mü...
Bizim amacimiz yok etmek değil aksine o kadar çok var etmek o kadar çok var etmek ki herkes gibi herşey gibi yapmak
Babam 4 buçuk yıldır cezaevinde. 2013 yılından önce dershanede öğretmenlik yaptığı için. Şimdiye kadar ağzından tek kelime küfür çıktığını bile duyan olmamıştır. Dünyanın en sabırlı insanıydı. Hayvanlara, insanlara çevresindeki herkese ve her şeye merhamet ve şefkat dolu biriydi. Beraber geçirdikleri yıllarda anneme tek bir kere sesini bile yükseltmedi. Kimseye küsmez, içinde zerre kin beslemezdi. Babamı "terörist" diye içeriye aldıklarında annem kanserdi. Beyninde üçüncü evre bir tümör vardı. Ki bu tümör yaşam yüzdesinin çok düşük olduğu ve kişinin günlük hayatını çok sınırlayan bir tümör türüydü. Babam içeride annem için kaygılanmaktan yüksek tansiyon hastası oldu. Ben başka bir şehirde okuyordum. Annem benim okulum bitene kadar daha lisede olan kardeşimle beraber, beş kanallı bir televizyonla bir odada 3 yıl boyunca yapayalnızdı. Yıllarca mutfağa yürüyene kadar soluk soluğa kaldığı bir vücutla desteksiz şekilde yaşadı. Babamı 1,5 yıl boyunca mahkemeleri sadece erteleyerek içeride tuttular. Çıktığı sondan bir önceki mahkemede hakim delil yetersizliğinde babamı bırakmak istedi, savcı itiraz etti mahkeme tekrar ertelendi. Hakim değiştirildi ve bir sonraki mahkemede tutukluluk kararı verildi. Babam defalarca kez annemin yardıma ihtiyacı olduğunu söyleyerek annemin ameliyat dosyalarıyla, mr sonuçlarıyla karar itiraz etti. Her defasında reddedildi. Annem beynindeki tümör dışında bu süreçte meme kanserine yakalandı. Göğsü tamamen alındı, aylarca aylarca kemoterapi ve ışın gördü. Allahtan tedavilere başlandığı zaman ben eve döndüm. O kadar ağırdı, o kadar zorlandı ki. ilaçların hiçbir şekilde kesemediği o mide bulantılarında öyle çaresiz hissettim ki. Elimden gün saymaktan başka bir şey gelmedi. Anne çok az kaldı bak sadece şu kadar şu kadar daha dayan bir daha olmayacak, bitecek bunları hepsi, geçecek. Yüzlerce kez aynı cümleleri kurmaktan başka elimden hiçbir şey gelmedi. Tedavi aylar sonra bittikten sonra yine aylarca etkilerinin de vücudundan geçmesini bekledik. Artık tam toparlanmaya başlayacaktı. Yine olmadı. Bu kez beynindeki tümör üçüncü kere nüks etti. Babama telefonda acil ameliyat gerektiği haberini verdiğimde babamın üç ayı kalmıştı cezasının bitmesine. Baba dedim üç ay erken bırakmazlar mı? Sadece cenaze durumu olursa ona katılabiliyormuş.... ha bu arada ona da katılamadı * virüs nedeniyle izin veremiyorlarmış. Yıllarca hiçbir şeyi değil ama sadece annemle babamın kavuşmasını istedim, bunu bekledim. Annem babama kavuşamadan öldü. Son ameliyatına yine babamdan uzaktayken girdi. Ameliyat kritik olduğu için ve ameliyattan çıkamama durumu olduğu için ameliyat sonrasında babama haber vermek istemiştik, rahatlasın diye. Cezaevini aradım, sadece haberini bile iletemeyeceklerini söylediler. Annemle babam kavuşamadılar. Afla dışarı saldıkları yüzlerce caniyi, tecavüzcüyü, pedofili sapığı düşündükçe; defalarca kez şikayet edildikleri halde hiçbir işlem yapılmayan daha sonrasında isimlerini işledikleri cinayetlerle duyduğumuz o kişileri düşündükçe aklıma sadece bu geliyor. Annemle babam kavuşamadı. Babam kimseye sesini bile yükseltmeyen bir insandı ama onu terörist diye içeride tuttular yıllarca. Yıllarca gerçekten ihtiyacımız olduğu halde babamdan uzakta kaldık. Ama bu canileri öylece akladılar birer birer. Bunları unutamıyorum. Şimdiye kadar ne o şiş gözlü orospu çocuğuna, ne de durmadan salağa yatan o diğerlerine gram sempati beslemedim. Kendimi bildim bileli sadece bi şovmendi gözümde hepsi. Ama ben yara aldım. Çok yara aldım. Ailem çok yara aldı. Annem yok, babam yarım, kardeşim ve ben bitmişiz. Biz gerçekten bitmişiz, bizi ne toplar bilmiyorum. Şimdiye kadar babamın masumiyetinden zerre şüphe duymadım ama bu şartlar altında kendi geleceğimden şüphe duyduğum için bu sadece çok yakınlarıma anlattığım bir durumdu. Artık bir damga yerken kendilerinden olmadıkça ne tarafta olduğumuzu önemsemedikleri için geleceğimden endişe duydum işte. Sanki sadece yaşadıklarımı dile getirmemi bile tehdit olarak algılarlarmış gibi. Şimdi düşünüyorum da gerçekten dipteyim. Dışarıda insanların hayatlarını alanlar kol geziyor. Ama onlar rahatlar, buna karşılık ise onlara dokunmadılar ama bizim de hayatlarımızı aldılar. Benim artık bir şeylerin düzeleceğine umudum kalmadı. Yaşamıyorum.
“içmişim uçan kuşlarım ölü düşlerim sarhoş...”
Yarak kafali insanlari gebertmek istiyorum. Tanrinin izniyle hem de. Insanliga aykiri herkesin bir cezasi olmali.
Çok fazla baskı.
Kimse niye kadinlar gunumu kutlamiyor. 17 yasindayim diye mi? *
Bazen şiddetli bir şekilde hata yaptığımı düşünüyorum .
Hiç soru sormuyorum, alacağım yanıtlardan korkuyorum.
Güncel dertlerim yokmuş gibi eski hatalarımı düşünüp üzülüyorum hatta depresyona giriyorum. "Ezdirme kendini. yaptıklarından cok yapmadıklarından pişman olursun.korkma, ses çıkar. başına gelecek en kötü sey sessiz kalmandır." Demek istiyorum eski brokoliye.
Eskiden gece 12de parsellenen başlık.