bugün

Whatsappa story yükleyen arkadaşlarimi siliyorum, farkedip soranlara da telefon değiştirdim falan diyorum, ben değil siz utanın.
bakıyorum bakıyorum da hala hiç bir kız sevgili arıyorum dememiş. gerçekten itiraf ettiğinize inanmıyorum.
ilk kez çaylaklık alınca hesabımı silmeyi düşünüyorum. ekşiye giderim belki.
Evden kovuldum...
Evet, oysa ki sabah ne güzel başlamıştı her şey.
Geç kalktım, bugün planladığım bir iş yoktu, kahvaltı ettik hepbirlikte ve salondaki masajlı koltuğuma uzanıp "hanım çay yok mu?" Dedim...

"Sen işe gitmeyecek misin?" Dedi.
"Yok, evde dinleneceğim bugün" dedim.

Meğer bugün temizlik günüymüş.
Temizlikçi gelecekmiş. Evde olamazmışım.
Dedim ki "olsun, ben bir köşede dururum..." ama nafile.

Peki ben emekli olunca nolacak?
Hassas nihat abimiz ve kafakoparanus bu konuda aydınlatabilirler mi acaba?

Ben de emekli olunca çıkıp "ben bu sözlüğe mod olucam, kayyum olarak atanacagim" deyip çoluk çocuğa maskara olmak istemiyorum.

Neyse ki emekliliğe daha çok var.

Satırlarıma burada son vermek durumundayım, yengeniz karşıdan "hadi naş, yallah" işareti yapıyor.

See you later.
Sizin gariban tengiriniz...
Bu zamana kadar kimseye güvenemedim.
şu sıralar sürekli hatundan hatuna koşuyorum. birbirlerinden haberleri yok. farketmezler umarım. şu an telefon elimde gelen mesajlardan tir tir titriyor.

ulan hak yiyoruz hep böyle oluyor.
Sözlük en çok ne işe yarıyor bir tahminim var. Bize hissetmeyi ve bunları ifade etmeyi öğretiyor. Bu çok basit gibi görünebilir ama çoğumuz kendi hislerimize o denli yabancıyız ki itiraf bölümünü okumaktan keyif alıyoruz. Çünkü hem bizim gibi hissedenleri görüp normal olduğumuza ikna oluyoruz hem de bu hisleri dışa vuramayanlar olarak yapabilenleri okuyunca söylemiş kadar rahatlıyoruz. Bu süreç hissetmeyi deneyimlememizi sağlıyor.
şu ara ne kadar çok ''olum yakışıklı adamsın, neden sevgilin yok lan?'' diyen oldu. Birincisi ben yakışıklı değilim, ikincisi gerçekten sevgilim olmuyor.
insanlara güvensizliğimden kurdukları her cümlenin altında bir şey var mı diye düşünmekten karşımdakinin uzaklaşmasına sebep oluyorum.
insanları anlamak bazen hiç mümkün olmuyor. bir düşüncenin insanı, yiyip bitirmesi ve suizan sahibi yapması ne üzücüdür. iletişimsizlik ve bu iletişimsizliğin dönüştüğü hüsran!

Çok centilmen bir satranç ustası, maç esnasında dokuz saattir hamle yapmayan rakibine, (içerleyerek) "Ne zaman oynayacaksınız?" diye sorduğunda, "Sıra sizde değil mi?" cevabını almıştı. insan ilişkileri de böyledir: iletişimsizlik, anlamsız kırgınlıklar ve zaman kaybı demektir.
Bülbülün çektiği dil(i) belasıdır, ancak, çekmediğim zamanların keyfini hesaba katarsam, şikayet etmesem de olur.
Bi aralar kendimi bi bok sanıyodum sonra bir dövdüler hafız aklın çıkar...
Kendimi iyi edemiyorum.
Atilla ilhan’dan “üçüncü şahsın şiirini” dinliyorum, o derece duygusallaştım.
şu net bir şekilde anladım ki, benim ait olduğum yer türkiye değil, isviçre.

ama, ama, ama.... bu 'ama'lar her şeye engel oluyor.
Bu aralar çok duygusalım sözlük. Keyfim bir gram yerinde değil. Biri dokunsa dünyanın göz yaşını dökerim. Kaçasım var sözlük, hemde çok kaçasım var.
yazasın diye mürekkep yollayacaktım o kalemle , bana yazasın diye değil benim için yazasın diye de değil, o belki de küstüğün kelimelere yeniden ruh veresin umutlarınla edebiyatını barıştırasın diye, öyle kuvvetli kalemin vardır ki senden eser kalmasa bile yıllar geçince, kaleminin hayatıma dokundurduğu izler kalacak. gel gelelim sen mürekkebini kendin bul istedim. umarım zamanla bulursun.

ve umarım ki kendin bulduğun mürekkeple, nice başlangıçlara başarılara mutluluklara imza atarsın o kalemle.
geç yatmayı alışkanlık haline getirdim ve bu iğrenç bir şey.
amk yılan mı soktu akrep mi ısırdı lan beni? canım çok yanıyor. sivrisineğin işi olamaz bu.
Bugün:
1.çok kısa süreler için farklı ailelere konuk oldum. Hiç kimsenin yemek davetini kırmamak için 3 kere akşam yemeği yedim. Patlayacaktım...
2. Italyan takım elbiseyle (hava atmıyorum, pantolonları dar anlamında) yer sofrasında yemek yedim. Hava da 30 derece, tayt gibi bişey oldu o pantolon.. ütü izi de gitti, doooooğru kuru temizleyiciye gidecek demektir.
3. Gittiğim son ailenin kedisi traktörün altında kalmış..taziye verdim... Çok akıllı bir hayvandı, bir kere rastlamıştım... cidden üzüldüm de..
4.Yedi gün içerisinde diyarbakır, almanya ve istanbul'a gittim, ankara'ya döndüm ve şimdi izmir'de kendi yatağımdayım.. aidiyet duygumu yitirmeye başladım diye zırlamayacağım, evi resmen b.k götürüyor, ben onun derdindeyim.
5. Sabahın üçü ve ben, yarın midye mi yesem kokoreç mi diye düşünüyorum.. keşke çift sindirim sistemimiz olsa ama vücudumuzda yağ hücresi olmasa...
6. Bugün o kadar çok araba kullandım ki, benzinlikte ön camı temizletirken, artık ölü böcek izlerinden önümü göremiyordum..
görsel
Hayatiniza oylece giren yuzunu dahi gormediginiz size 2 soz soyledi diye bas taci yaptiginiz hatta ve hatta onun icin goz yasi doktugunuz kisi neden bu kadar umrunuzda? Cevap: bilmiyorum. Peki bu kisi sizi nasil bu kadar degersiz hissettirebilir? Tek bir hareketiyle butun degerinizi nasil silebilirsiniz icinizde? Bilmiyorum. PEki nasil olabilir de 1 degil 2 degil 3 kez ayni tuzaga takilip ofkelenebilirsiniz o kisiye? Ayni yerden defalarca kac kere bicak vurur acik yaraniza? Bu nasil bi kotuluk nasil ofke nasil kin nefret? Neye peki? Neden hala cezalandirilirsiniz bu kisi tarafindan? Caniniz hala nasil yaniyor boyle? Sirf kabul etmediginiz icin nasil ezilip yerilmeyi hatta dislanmayi bu kadar guclu bir sekilde gogusluyorsunuz? Sirf boyun egmediniz diye neden sizi bok gibi hissettiriyorlar? Peki her seye ragmen neden kacip kurtulamiyorsunuz ondan? Bunca aciya ragmen neden hep aklinizda?

En sonunda ben neleri atlattim bunu mu atlatamayacagim diyip susuyorsunuz. Belki bir ic cekerek gozlerinizi bosluga daldiriyorsunuz. Kafanizi ellerinizin icine alarak” neden ben?” Diye soruyorsunuz. Evet neden ben? Neden oyunlar oynanan ben? Neden hor gorulen ben? Neden hep itilen ezilen ben? Neden sevilmeyen ben? Neden gormezden gelinen ben? Neden...

Artik her sey guzel olsun diye ugrasirken neden hala burdayim. Bazen dusunuyorum da kalmakla hata mi ettim diye. Yok diyorum sonra. Kalmakta israrciyken cevremden cogu kisi gitmemi soyledi. Acaba diyorum dinlesemiydim?

Simdi beni iyi dinle.
Kendime verdigim sozu tutup senin beni uzmene asla ama asla izin vermiyorum. Buraya kadar her sey guzel. Peki uzulmedikce neden daha fazla desiyorsun neden? Ben sustukca uzerime geliyorsun. Oysa ben seni her halinle kabul etmisken sen benden oylece uzaklasip gidiyorsun. Sana susuyorum cunku diye cumleler kurmustum aslinda artik susmasam da olur cunku coktan kazandim zaferimi. Ben hakli ciktim sabrettim bekledim gordum. Tam 1 ay sonra kaldirdin yazilari. Kaldirana kadar susuyorum demistim. Evet simdi konusma vakti ama dogru zaman degil. Inan bana suandan itibaren ne sen ne bulundugumuz yer ne o ne bu umrumda bile degil. Isin dogrusu eski sakin gunlerimi ozluyorum. Su konuda icim cok rahat: bu kabusu sen baslattin. Neredeyse 1,5 aydir da helal olsun pes etmedin. Ama ben 4 yil beklemis biriyim son soz icin. Inan bana beni cok kucumsuyorsun. Isime geliyor seni her hareketimde sasirtiyorum hic ugrasmadan ama sen gitgide bayagilasiyorsun. Artik cumlelerinde anlam aramiyorum. Ne anlam ne de dogruluk payi. Yalan soylemek sende aliskanlik haline gelmis cunku. Benim gibi sucsuz birini boyle uzmen yanina kalir mi saniyosun? Uzgunum kalmiycak. Kotu birisin ama ben aliskinim kotu insanlara. Kotuluk beni bu olgunluga getirdi. Yemin ederim icinde iyilik olan kimse cikmadi karsima. Hep kotu niyetli kotu kalpli kotu beyinli insanlar tanidim ayni sen gibi. Simdi biraz merak et. Biliyorum ediceksin. O kadar eminim ki. 2-3 gun kafami dinliycem. Sen de showuna devam et. Hareketlerinin show oldugunu bile bile hala takiyorum ya kafaya iste ona uzuluyorum zaten bi tek.

Bugun susuyorum cunku soguk yenen seyler vardir.
yine yalan söyledim.

Yalan : Akşam müşteriyle yemek yiyeceğiz.

edit: kim eksiliyorsa akşam yemek yiyeceğim müşterinin eşidir umarım!! *
sana dair tüm umutlarımı, hayallerimi ben o ofis odasında ikili koltukta bıraktım. sana o gün biterse bitireceğim, yakana yapışacak değilim demiştim. sana dair tutamadığım sözler yüzünden o hale geldiysem artık vazifem geri kalan sözlerimi tutmaktır diye düşünüyorum ve dediğim gibi oldu, ben sana dair her umudumu, hayalimi, zaafımı o ikili koltukta o gece bıraktım, ben senden o gece o ankaradan istanbula dönüş yolunda çoktan vazgeçtim. acıdan mutluluğa giden yol kabullenmekten geçermiş, artık eskisi gibi acıtasyon dolu bakmıyorum bitişimize, sen hala beni suçlasan da ben ne seni ne kendimi suçlamayı bıraktım artık, bizim yollarımız ayrıldı ve bu yollarda umarım doğru insanla mutlu yürürüz, ikimiz için de tek temennim bu. hayatıma giren ve çıkan birçok insan gibi, sen de götürdüğün şeyler kadar birçok şey kattın bana, belki de hayatımda bir şeyi öğrenirken hiç bu kadar dizlerimi kanatmamıştım ama artık ben yaraları da sevmeyi öğrendim, insan kendi hatalarını sevebilmeliymiş. biz o tekneyi batırmamaya çalışırken aslında birbirimizi çok ittirdik, çok yaraladık ve ne kadar kabul etmesen de bu ne yazık ki karşılıklıydı ha o teknenin ters çevrilmesine sebep ben oldum evet ama ben yapmasam da bir gün o tekne ters çevrilecekti zaten, şimdi farklı limanlara kürek çekiyoruz ve inan bu artık canımı yakmıyor. dileğim şu ki, vardığın limana dikkat et sen dışardan her ne kadar sürekli gülen koca bir adam gibi gözüksen de içindeki çocuğa hep sahip çık, bu sana seni düşünen kollayan yanımdan kalan bir dilek bir nasihat,hoş sana karşı birçok yanımı törpülemeye çalışsam da içimdeki sana şefkat duyan yanımı törpüleyemiyorum, senden bahsedilince biri seni anlatınca gülümsüyorum deli çocuk diyorum. evimi değiştiriyorum ve iki ay sonra yurtdışına gidiyorum, kaçuv gönüllüsü oldum çareyi gene çocuklarda buldum, daha birçok planlar yaptım mutluyum ve heyecanlıyım. ayrıca arkadaşımın vefatından sonra nefes almanın değerini anladım ve o düşünceden çıkardım kendimi ileride en büyük hayalim olan bir evlada sahip olabilmenin duygusunu yaşayabileyim diye, bu duyguyu tatmadan gidersem çok yazık olur. neyse küçük adam, sağlıcakla kal, sen mutlu olmayı hakeden birisin dilerim ki yüzün hep gülsün, en az bana yakıştırdığın kadar yakışıyor sana da gülmek.

dipnot: saçma bir hareket dipnotun, biz düşman değiliz illa da istiyorum dersen sen bilirsin.
Tutamadığım birkaç cümlem var şu sıralar, nerelere yazsam diye çok düşündüm, kime anlatsam diye. En güzel yer burası olacak sanırım, belki bir nebze de olsa bir şeylerin geçmesine yardımcı olur dışa vurumum.
Hayatımda hiç kimseden nefret etmediğim kadar nefret ettim bir insandan ve bu yüzden ben hala kendimi suçluyorum. Nefret etme diyorum, bu duygu sana yakışır bir duygu değil, bir insandan nefret etme. Ahlaki olgularımı değerlendiriyorum hatta bunun için, hep onun açısından bakmaya çalışıyorum ama bu nefret beni bitiriyor...
Grupla danışma seanslarımdan birinde liderimiz uçağa bindir ve artık gönder onları sonsuzluğa, hadi şimdi sıra sende dedi. Bunu bile yapamadım, hayalimde bile bir insanın hayatını bitirip atmaya kıyamadım. Bunları yaşamasaydım belki şimdi ben ben olmazdım, büyüyemezdim diyorum hala. Beni bu kadar zorlamış olsa da bir adım bile atmama yardımcı olduysa bir insan, ona dokunamam, dokunamıyorum.
Ne kadar olumlama yapmaya çalışıyorum değil mi sözlük? içimde yanan bu ateşi söndürmeye hiçbir şey yetmiyor. Bu nefret nasıl geçer bu yara nasıl kapanır hiç bilmiyorum.
Hayatımda ilk defa tehdit edildim, hayatımda ilk defa bu kadar dibe vurduğumu hissettim ve yanımda yine koca bir hiç vardı.
Canımın acısı nasıl geçer, içimdekiler nasıl çıkar, ben nasıl soğurum bilmiyorum ama artık şunu biliyorum ki; kapattığım bu kapının içinde kalanlar dışında hiç kimseye güvenmeyeceğim sözlük, tükendim.