bugün

aptal insanlara tahammülüm yok. kendini bilmeyenin bilinçaltını s*kiyorum. kompleks yapsın kendine uğraşsın dursun şerefsiz göt.
hayatımda gizli saklı hiçbir şey yok. Pardon pardon var. ama her neyse, boşver.
bazı insanlara gerilip gerilip çok fena * koyasım var! yeter yaa. *
yıllardır hopa şinanaynay diye bildiğim şarkının gerçek adı kalenin bedenleriymiş ya.
çok güzel kalp kırıyorum büyük küçük yaşlı genç iyi kötü farketmez her türlü.
uyuşturucu bağımlısıyım.
bi anneye tutuldum. kizini sevisine asik oldum.*
ne düşündüğümü, ne yaptığmı, ne yapmam gerektiğini, ne istediğimi bilmiyorum. boşluktayım sözlük.
Seviyorum dedim daha yeni tanistik, arkadas olmadan olmaz dedi. Arkadas olucam, bu seferde daha cok hosuna gidecek, ben seni arkadas olarak goruyorum diyecek. Cidden zor is sozluk. Ki ben oyle her hafta asik olanlardan da degilimdir. Dogru kisi icin beklerim. Bunun icinde bekledim. 2 sene hemde. Gecen sene hep izledim. Konusamadim bile. Bu ay konustuk bulustuk. Ama ben onu kendim gibi dusundum sozluk. Kendi duygularimin, onda da oldugunu dusunup belli ettim onu sevdigimi. Sonucta husran.

Ama o dogru kisi sozluk ve karar verdim birakmayacagim. Sonu ne olursa olsun basima ne gelirse gelsinnonun pesinden gidecegim. Biliyorum o da bir seyler hissediyor. Gerekirse mecnun'u olacagim onun. Kapisinda sabahlayip butun her seyi yapacagim. O kadar cok seviyorum ulaaann..
spikerler kalecilere file bekçisi derler ya hani, ben onu "filebackçi" falan sanıyordum. ne biliyim olm "fleybekçi" diye telaffuz ediyodu adamlar, "playbackçi" gibi bi şey olsa gerek diyordum ben de.

bir de yüzüklerin efendisi'ne neden lotr dendiğini bir türlü anlayamıyordum. bira zönce fark ettim, lord of the rings'in kısaltmasıymış.

benim amıma koyyim ben ya.
acı çektiren kaçan hep çok seviliyor arkadaş!
http://www.youtube.com/watch?v=Vd22U7tKgOs

eğlendirici değil ama komik geliyor.
özellikle mınıha derken.
insanların bu kadar çok sevgi açlığı çekerken, sevgisizliği tercih etmesi zoruma gidiyor.
insanların gece yataklarında yaşadıkları bir yıkım. gündüzleri makyajını kusursuz yapan kadınlar, kusursuz ütülü takım elbiseleriyle iş merkezlerinde arz ı endam eden genç işadamlarımız.. aşka sevgiye, dokunulmaya, özlenmeye, öpülmeye, şevkate, arzulanmaya aç, buna bütün ruhuyla ihtiyaç duyan ama asla ve asla böyle bir şey yokmuş gibi davranmayı en azından kırk yaşına kadar başarabilen kendini kandırma uzmanları. kariyer yapınca mutlu olması garanti sananlar, bir iç mimarla evlenmenin dorğu erkeği bulmasına inanmış kadıncıklar, sadece vitrin gibi kullanacağı ruhu olmayan enfes vücut ölçülerine sahip bir kadınla nikah masasına oturunca eve hep koşarak gidecek heyecanı bulurum sanıp sonra da eve geç gelmek için sayısız bahane üretmek zorund akalan algı fakiri erkekler. sonu yok bu budalalıkların. geceleri yanlzılıktan ağlayan, arzudan yastığını kemiren kadın ve erkeklerin sabah olunca kendilerine gülümseyen ilk erkek ya da kadına abaza ya da orospu damgasını vurduğu bu çelişki hepinizin götüne girsin.

hepimizin aşka ve delice sevişmeye ihtiyacımız var.

benim de lan!
hiç bir şeyi saklamıyorum, gizlemiyorum. erkek arkadaşlarıma bile sorduklarında daha önce ne olduysa anlatıyorum. hatta biraz rahatım bile bu konuda. diyeceksiniz ki normali bu ama öyle değil işte.

herkes kaldırmaz öyle geçmiş erkek arkadaşlar,şunlar bunlar. neyse bu nedenle ben o beyaz yalanları hiç tercih etmem söylerim ne varsa.

bir de azıcık flirtable bir insanım sanki.
bugün gittiğimiz Kapalıçarşı'da esnaf, uzun siyah mantosu, gözlükleri ve eşarbıyla annemi Arap turist beni de onun petrol zengini oğlu sandılar. Çok havalıydı. Ehe.
sözlük hala evde top oynuyorum.
bir de bugün alttakiler çok ses yaptı bende fırsattan istifade bastım smacı bastım smacı. ses yapsınlar diye fırsat kolluyorum sözlük sonuçta ses yapmayın diye gelemeyecekler. *
gıcığım.
ana dilindeki kelime dağarcığı bile yetersiz kalabilirmiş, bazen insan ne dese "boş"muş. bazen insan daha sadece bir önceki gece söylediklerini hiçe sayabiliyorken karşısındaki aksine susup sadece gidişini izleyebiliyormuş. çünkü bazen gerçekten de bir zamanlar birilerinin dediği gibi "kal demenin en güzel yolu gidişini izlemek"miş.
bir tane sözlükte kız gibi yazarak dikkatleri üzerime topladım. şimdi kadınlarla daha iyi empati yapabilirim. çok zor lan. *
sözlük şuan inanılmaz derece her şeyi boş verip şu koca evin kapısını çekip, otobüse atlayıp gitmek istiyorum. sonra içimden, yarın kursun var, salı günü sınavın var, kredi kartı borcun var daha ödemedin. ne yapabilirsin ki. otur, bira mı içiyorsun, sigara mı sarıyorsun, ne yapıyorsan yap, ama işini gücünü aksatma gerizekalı diyorum kendime. hep olduğum yerde sayıyorum sözlük. bir de kalbim hep sıkışıyor sözlük. bir aralar öpüşmeyi unuttuğum gibi şimdiler de yaşamayı unutuyorum sanırım.
Blue mountain state'te gösterilen hiçbirşeyin gerçek olmadığını, bunların sadece amerikayı çok güzel ve kafa bi yer olduğunu lanse edildiğini bildiğim halde oraya gitmek istiyorum.
Burda oturup 4 yıl boyunca köpek gibi çalışıp üniversiteden sonra sudan çıkmış balığa dönmek istemiyorum. Orda bir barda veya pub'da garson olarak çalışıp haftada bi kez sevişmeyi istiyorum.
Ama bu sadece amerikan rüyası.
sinirlerimi aldırmak istiyorum sözlük. Bir anda patlıyorum sonra kendim de pişman oluyorum ama iş işten geçiyor. Sonra tanımadığım insanlarla konuşmayı da seviyorum. Birisinin cinsiyetini, yaşını, eğitimini, dinini, memleketini bilmeden konuşmak hoşuma gidiyor. Ön yargılar olmadan konuşmak ..
ben ilkokulda hademeye aşık olmuştum lan. herkes bir öğretmenine aşık olur ben hademeye aşık olmuştum.
Ne cins kızlar var yahu. Bugün annemle alışveriş için dışarı çıktık. Annem bir mağazanın vitrininde bir kıyafet gördü içeri girip fiyatını sordu. Tezgahtar kız, "görmüyor musun abla üstünde yazıyor ya fiyatı" diye tersledi kadını. Bakışları, mimikleri zaten bi tuhaftı. Tip tip bakarak konuştu. Tabi benim nevrim döndü bir güzel azarladım kızı. Sen kimsin ki koskoca kadını tersliyorsun? Fiyat söylemek zoruna gidiyorsa çalışma salak.
--spoiler--
Bana sorarsanız hakkımı helal etmedim hiçbir sevdiğime. Sevmeyi şiir kitaplarında okuyup, şairlerin kadınlarına aşık olan umarsız, bir hayli de arsız bütün edebi sakinler gibi. Hiçbir kadın o dizelerdeki gibi durmadı benim aynamda. Yüzleri yoktu ölümsüz aşk vaatlerinde bulunurken. Aslında ne yaptımsa kendime yaptım biraz, aslında bütün haksızlıkların kontratlarında sol alt köşedeydi adım. Tango'nun en münasebetsiz yeridir, kadının burkulan dizi üzerine abanması adamın, gözlerdeki ateşe acıyla su verilir, kadının kendinden geçmesiyle ritmin değil, adamın ve adımın alakası vardır anlayacağınız. Yürek acısı da böyledir biraz. En münasebetsiz yerinde hayatınız acıtır canınızı, yandığınızı zannederken üşürsünüz. işte benim gibi. Sonrası mı; zamanın içinden geçen ırmağa doğru çıkılır yola...
--spoiler--