bugün

ölmek çok cazip geliyor.
yalnızlık çok kötü lan. üye olalı bi kaç gün olmasına rağmen ben butonuna aşık oldum aq.
--spoiler--
bir hafta sonra finallerim var onlara çalışmak yerine, öyle bir geçer zaman ki izliyorum zaten rekalmacılıktan kaldıktan sonra moral kalmadı aslında...
--spoiler--
Bugün hayatta ne kadar şanslı olduğumu öğrendim sözlük. gerçekten ailem ve dostlarımın varlığını en çok bugün hissettim. birçok şeye ağlarken sızlanırken onların varlığını yanımda hissetmediğim zamanlara üzüldüm. hayatta en huzurlu şeyin gerçek bir aile ve dostlardan oluştuğunu esas bugün anladım.
aldığım bi topuklu çizmeyi sırf para verdim giymeliyim düşüncesiyle bugün giydim. anadolu yakasından avrupa yakasına gidip okul çilesi çeken bir insanın yapmaması gereken şey yani. insanlıktan çıktım yemin ederim. bir de tüm gün insanlara karşı alışkınmışım gibi triplerim yok mu ! * * * allah cezamı verdi, yürüyemiyorum artık.
sözlük bi daha asla büyük konuşmıycam. inanamıyorum ya ağlamam lazım ama halime gülesim var çok.
kaç saattir ödev arıyorum. koskoca internette bir tane mi bulamam ya.
"kendilerini analiz etme karmaşası"na düştüğünü farketmeden, bu analizin tam ortasında olması gereken yaşta ve olgunlukta olan kişilerin kendilerini başarılı bir şekilde analiz etmiş gibi göstermelerinden nefret ediyorum. insan yapısı bu kadar basit değil.
sunum yapmayı, rapor hazırlamayı bu kadar zor hale getiren hocalardan nefret ediyorum sözlük.
sözlükte tanışıp sikiştiğim hatun sayısı beş.
hiç bir konudan bahsetmeden yarım saat telefonda konuşabilen teyzem var sözlük bunun yanında bi de bataryasında sorun olan(teyzemde sorundan haberdar haliyle)kablosuz ev telefonumuz var,bunları bilmen gerekir itiraf için.

bundan 3-4 gün önce annemle babamın misafirlikte olduğu bir gün ev telefonu acı acı çalmaya başladı, telefona bakmadan biliyordum teyzem arıyordu o saatte bir tek teyzem arardı, başta açmamayı düşündüm fakat eğer açmazsam o telefon en az 10 kere daha aranır, uzun uzun çalardı, üzüldüm ev telefonlarını sessize almak diye bir seçenek neden yoktu ki ?

devamsızlığı sınırda olduğu için isteksiz halde derse giden öğrenci misali telefona doğru gidip açtım ve annemin evde olmadığı belirtmem ile

-nereye gittiler.
-gittikleri kişi kim, nereden tanıyorsunuz.
-annem yoksa sen ne yedin.
-yemek çok tuzlu oldu mu.

gibi sorularla beni pskolojik teste tabi tutmaya başladı, teyzemle yarım saat konuşabilen kişiyi sabır taşı diye çağırıyorduk ailede lakin ben sabır taşı değildim.

-sizin ince motifli,sarı desenli halınız vardı annen çay döküldü demişti ne yaptınız.
-sizin evin kapıl....

derken fişini çektim telefonun,o anda kesilmişti sesi, çok şükür ki bataryada sıkıntı vardı.

benim suçum yoktu.

not: suçum var mı sözlük sen söyle.

edit imla.
şimdi;
acıyan şey, iyileşebilecek bir yara değil!

farkındayım, farkında olarak fark edemiyor olmak ne kadar da mantıksız! buna rağmen fark edebiliyor olmamamın açıklamasını yapacak olan yine benim...sanırım ben,hep döndüm dolaştım, 25 metrekare alanda binlerce adım attım.
çok değişkenim.
sevgilim yok diye üzülüyorum arada.
galiba geçtiğimiz 3-4 ve *geçeğimiz 3-4 hafta hayatımın dönüm noktalarından olacak.
kız arkadaşımın en yakın arkadaşı gerçekten çirkin. kullanılıp 10 gün sonra terkediliyo. bana koyan yüzüne gerçekleri söyleyememem. çirkinsin 10 günde kendini elletiyosun tabi terkedilirsin azıcık ağırdan al demek kolay değil. ayrıca benimkini kötü etkiliyo seviyo numarası yapıp aslında nefret ediyorum.
yalnızlığa o kadar alıştım ki..

hayatım tek günlük artık. sigara paketim, ilişkilerim, eğlencelerim, ağlamalarım, bağırmalarım, susmalarım hepsi..
itiraf ediyorum sözlük itiraf edemiyorum evet itiraf edemiyorum....! Çünkü her şeyi mi açık yapıyorum hiçkimseden çekinmeden içimdekileri söylüyorum... Acı verici... benin de itiraf etme gibi bir lüksum olsun istiyorum...
Bazen sey dusunuyorum. Acaba elimizdeki parmaklarimiza verilen isimle ayak parmalarimiza verilen isimler aynimi. Yani isaret parmagi mi deriz ayaktakinede , yada yuzuk parmagimi deriz. Yok demezsek ne deriz. Adi nedir yani o parmalarin adı. Bunlari dusunuyorum ben.
hani şu naneli sakızlar var ya ben onları çiğnemeden önce, ilk olarak kokluyorum ondan sonra çiğniyorum. naneye karşı zaafım var çünkü.* bir de kurutulmuş naneden kaşık kaşık yiyorum. bazen de nane kavanozunu açıp kokluyorum. böyle de tuhaf takıntılarım var.
Ucak tuvaletini tIkadIm.
genç ölmek istiyorum sözlük. hatta mümkünse çok yakınlarda. uzun yaşarsam en fazla 50 filan gibi mortlamak istiyorum.
Hayatımda izmir'e gitmemiştim.

Bir yakınlık duyuyordum, izmirliliğin marka misali olmasının da etkisi vardı herhal.
Deniz, kar görmeyen narin toprağı, piyasada güzel denilen kızları nasıl olsa senden güzeli var dercesine ardından su atmadan istanbul'a gönderen ihtiyar delikanlı.

Oysa Bursa'da okudum ben, daha geçen yaz bitti okulum.Bursayı seviyordum ben, apartmanda 'siz talebesiniz' diyerek tencere tencere yemek getiren teyzeleri şukranla minnetle anıyorum. Tophaneyi severdim, soğukta dürbünler olan yerde tekbaşına oturmayı, hanları dolaşmayı, koza han'da sahlep yudumlamamyı.Öğrenciliğim görükle'de geçti ama, bir komşu sevişir diğeri ney üfler, öyle yeri sevmez mi öğrenci? Son sene ordan da tiksinir oldum,sebepleri bilenler bilir.

neyse doluyum dostlar,


dedik ya izmir'e yerleştim,daha dogrusu yerleşmek için gittik.

lokmasına bayıldım, millet mefta hayrına lokma döktürür ben sıra beklemeye utanır oldum, keşke tatlıcılar satsa lokma tatlısı,

boyoz olmadan kahvaltı yapmaz oldum, deniz kıyısı balıkçılar, herşeye itiraz eden süslü teyzeler şehrin renkleriydi.

ne de olsa hava durumunda hep üçüncü anılıyordu izmir, demek ki bursa'dan büyüktü. bursa'da tercümanlık yaptım, dış ticaret şirketlerinde çalışan biri için izmir cennettir, dedim.

bulurum fıstık şehirde güzel iş dedim. aktif adamımdır ben, sıkılırım boş oturmaktan.

Online iş başvuruları yaptım , dönüş yok. Şehir mi küstü bana bilmem.

Yavaş yavaş soğumaya başlıyorum güzelim şehirden, konak meydanına giderim saat kulesinin oralarda güvercinlere yem atan çocukların neşesi ısıtır içimi, fakat bir derttir baba parası yemek, kemirir içimi.

Bir gün sorarsa izmir, niye küstün bana?

- önce sen sırtını döndün , derim .
günlerdir yağan yağmurdan dolayı uyku yüzü göremez oldum. geceleri yağmur yağınca uyuyamıyorum, korkuyorum.
uyurken gök gürlerse çığlık çığlığa uyanıyorum.
bugün okuldan gelirken yine ıslandım, şemsiyem yanımdaydı açmadım bile.
okuma hevesim hiç kalmadı. okulu bırakma niyetindeyim. sanırım izmir'de okumaktan çok yaşamaya çalışıyorum.
o programın adı 'bugün ne giysem' değilde 'bugün ne içsem' olsaydı; işte o zaman onlara günlerini gösterir, o hakan denen adamı tokatlayarak küçümser sonra da uğurkanla beraber mekandan def ederdim. alkolün de etkisiyle iyice çirkinleşerek ivana'ya salça olup, onu zorla eve götürmek istememi engellemeye çalışan set ekibine de atar yapar, üzerime gelen güvenlik görevlilerine de 'delikanlı olun lan' diyerek tehtidkar tavırlar sergilerdim.

Kazanırdım.

Sabahında kafamın içinde küçülüp, kafamı ne yöne eğersem o yöne tıngırdanarak yuvarlanan beynimin ağrısıyla gözlerimi hafif aralar, beni uyanmaya sevkedecek iyi bir plan buluncaya veya telefon gibi uyarıcı bir etken beni gerçek dünyaya davet edinceye kadar da yataktan çıkmazdım.

Çalardıda o telefon!

- Alo, merhabalar ikiartibir'le mi görüşüyorum
- Evet buyrun!
- Show tv'den arıyorum ben, yarışmadaki büyük ödülü size veriyoruz biz, daha fazla yarışmacı aramaya gerek yok. siz dün gece zaten ortalığın amına koydunuz, bundan iyisi olmaz, parayı iyi günlerde harcayın, tekrar tekrar tebrikler.

Sonra zaten muhtemelen Flash Tv'den tutunurdum bi şekilde medya sekörüne derken ayıldım şimdi ama sigara güzelmiş hacı abi.