bugün

dusunme denilen seyin olmasi icin beyin denilen organin olmasi gerekir.
beynin olmasi icin bir beden olmasi gerekir.
eger mahser yerine sen vucudunla gittiysen, kuranin gercek olup olmadigindan cok, olmus halimle benim nasil oluyorda bedenim var diye dusunursun bence.
Böyle çok soru sorma kafan bulanır koçum.

Ent.
--spoiler--
mesela bir airpods niye oluşmadı olum evrimle?
--spoiler--

çayı azalt sana yaramıyor.
bende yobaza sorayım..

kaç santim benim boru.
bilemedin soruyu döşeyecem boruyu.
Canlı varlıklar tesadüfen oluşmadı, evrimle farklılaştı hepsi. ilk canlıyı kasdediyorsanız eğer tesadüfen oluşması, ‘elma yedikleri için cennetten kovulup dünyaya göndermelerin’den çok daha mantıklı kalıyor.

Ayrıca, ikisinin oluşması temelde çok farklıdır. Cansız varlığın oluşması kanıtlanmış bir bilgi iken, canlının oluşması herkes için sadece bir inançtır. Cansız varlıkların nasıl yapıldığını birebir görüp, gözlemleyip kanıtlayabiliyorken; o ilk canlının meydana gelmesini hiç kimse kanıtlayamıyor ( sakın bana dini kitapları kanıt olarak göstermeyin, o da sizin inancınızın bir ürünü). Bu yüzdendir ki teizim gibi ateizm de bir inançtır. He ben doğru zamanda doğru maddeler bir araya gelerek ilk canlıyı oluşturduya inanmayı ‘çamurdan yapıldılar, nur üflendi ve cennetten kovulup dünyaya gönderildiler’ e göre çok daha mantıklı buluyorum. Hangisi daha kulağa daha ütopik geliyor? Buna inanıp da ara ve ana form kalıntıları bulunan evrime nasıl inanmaz insan?
Ben bir şeyi kanıtlamaya çalışmıyorum. Varlığın nasıl oluştuğu zaten kanıtlanamaz, sadece teoriler üzerinden inançlar doğuyor. Ayrıca bilimi yeterince bilseydin imkansız diye bir şey olmayacağını da bilirdin. Atomun parçalanması da imkansızdı veya matematiksel olarak var olan solucan delikleri de hala gözlemlenemedi bu yüzden yok deniyor. istatistik ve matematik de yanılabilir ki kuantum fiziğinin normal fizik kurallarını bir anda nasıl yıkabildiğini de gördük.

Bir şeyin yokluğu zaten normal olandır. Sen var diyorsan, sen kanıtlamak zorundasın. Ben zaten normal olarak görmediğim ve hiçbir kanıt olmadığı için tanrıya yok diyorsam, sen anormal olanı seçip var diyorsan sen bana kanıtlamak zorundasın. Her şey tesadüfen oluştunun diğer bir hipotezi her şeyi biri yarattıysa tabi ki kendi inanışımın nedenini açıklamak için diğer hipotezi çürütmeliyim. Bilimde de bu böyledir ya h0 yokluk hipotezini kabul edersin ya da h1 alternatif hipotezi.

işinize geldiği gibi davranmayın lütfen.
Gercek ateist uçak düserken bile ateist olan Ateisttir.
Siz yazdıklarımı anlamıyorsunuz sanırım. Ben diyorum ki bir şeyin var olduğunu iddia etmek kanıt gerektirir zaten. Hiç kimse oturup başka gezegenler yok deyip kanıt aramadı sorular hep ‘var’ üzerinden gitti. Var diyen kişi kanıtlamak zorunda ki az önce bana itham ettiğiniz ‘bir şeyi başka bir şeyi çürüterek kanıtlama’ suçu siz kendiniz yapıyorsunuz. Benim iddiamı çürüterek bir şeyleri kanıtladınız sanıyorsunuz ama doğru tabi dediğim gibi h0 ve h1 hipotezi bunlar tabi ki kendi nedeninizi açıklayacaksınız ama keşke tutarlı olup bana bulunduğunuz ithamı siz yapmasaydınız.

Gelelim diğer konuya, kendi ‘inancınız’ ile ilgili ben herhangi bir kanıt göremiyorum. ‘Senin inancın imkansız o yüzden benimki doğru’ savunması sadece sizin kanıt dediğiniz. Verdiğiniz zar örneği çok sınırlı ve kısıtlı bir örnek. Gerçekten üzerinde 6 tane rakam olan zar ile bu uçsuz bucaksız evrenin (belki de evrenlerin) ve sayısız gezenin oluşma olasıklarını aynı şekilde mi açıklayacağız? * hakaret etmek istemiyorum ama gerçekten bu benim için komik bir düşünceden fazlası değil. Zarın olasılığı bu kadar, evrenin oluşması o yüzden bundan fazla olmadığı için imkansız???

Son olarak benimle konuşurken kullandığınız dile dikkat edin lütfen. Bana göre bu kadar zayıf düşüncelere sahip olmanıza rağmen size saygımı koruyorsam sizden de saygı beklediğimdendir. O küfürü oradan kaldıralım lütfen önce. Sonra ise ‘ruh’ dediğiniz şey yine kanıtlanmış bir şey değil ve yine sizin ‘doğru’ kabul ettiğiniz ama aslında olmayan bir şey. Bilim de ruhu kabul etmez. O öldükten sonra 21 gr olayı da ruh değil vücudun bıraktığı sıvılardır. Kendi doğrularınızı gerçekmiş gibi dayatmayın. Sıradaki ne? Ayetler var ayetler mi?
Hani internette bir konunun uzmanına diklenen insanlar sonradan komik durumlara düşüyor ya, bir örnek de sizden gelsin o halde * bilimden anlamasaydım ömrümü hem yurtta hem de yurt dışında bulunmama sebep olan akademiye vermezdim. Ben mesela iki kere hem Türkiye’de hem de yurt dışında Advanced statistics dersi aldım. Doktora ve yüksek lisans öğrencilerine istatistik danışmanlığı verdim. Siz tereciye tere satmaya çalışıyorsunuz haberiniz yok.
Ben de diyorum ki verdiğiniz sayısal örnekler araştırma evrenini kapsamıyor. Araştırmalarda evren ve örneklemler vardır ve araştırmacılar yaptıkları araştırmalarının örneklemleri evrenlerine genellenebilirliklerine göre eleştirilirler. Sizin örneklerimizin genellenmeyi bırak bahsi geçen evrenden başka diyorum. Siz elma tanesi ile büyük bir armutu hesaplamaya çalışıyorsunuz. Daha basit nasıl anlatabilirim bilmiyorum.

Ben felsefeden zerre anlamam hatta eşim bile hayıflanır felsefeden anlamamama. Her düzgün ve kendinden emin konuşanı ‘uçuk felsefeci’ ilan etme geçen yüzyılda kaldı sanıyordum. Kendimden emin konuşuyorum çünkü kendimden eminim. Sizin bilimle gel dediğiniz istatistik benim hayatım. Ben ömrümü akademiye verdim diyorum siz ne diyorsunuz. Burada eğitim seviyemizi ve aldığımız dersleri hatta akademik çalışmaları mı tartışalım? Yani onu da tartışabiliriz tabi de sizin aleyhinize mi olur lehinize mi bilemedim.

Marvel evreni mi? Bilim konuşuyorduk sanıyordum. Çok evrenler teorisi örneğiniz gerçekten marvel mi olacak? Sözün özü kanıtladığınız hiçbir şey olmadığı gibi beni vurmaya çalıştığınız yer de oldukça komik. Bilim konuşalım diyorsunuz iki lafınızdan biri ‘biz sizin gibileri çok gördük’. Hayır görmemişsiniz, keşke biraz görseydiniz de o bozuk ağız yapınız biraz düzelseydi inandığınız dinin emrettiği gibi.
Son yazdıklarınızdan sonra harcadığım vakte gerçekten üzüldüm. Öğrencilerimde gördüğüm değişimin verdiği motivasyon ve mutlulukla belki aynı değişimi ve aydınlanmayı sizde de yaşatabilirim sandım ama olmadı. Ne yapalım, siz bilimden son derece uzak bir anlayışla ve bilime çoğu zaman ters düşen dininizi yaşarken bilimi savunmaya tutarsız bir şekilde devam edin o halde.

iyi günler.
Ateizm de bir inaçtır: Onlar da hâşâ yaratıcının olmadığına inanıyorlar. Saygı duyarım; fakat bilim bunu açıklamaktan aciz. Hiçbir zaman cevabını veremeyeceğimiz sorular var. Misal; atomun elektronlar vasıtası ile çekirdeğe neden çökmediği ya da cansız atomlardan oluşan organizma olan bizlerin kendine "ben" diyen ve ismini ruh olarak adlandırdığımız varlığın gerçekte ne olduğu gibi... Belki de ateistlerin cevap veremeyeceği en ağır soru budur: Senin organizmanın içinde yaşayan ve hisseden varlık atomlardan oluşuyor ve atomlar cansızken sen nasıl oluyor da hissediyor ve mucizevi benliğini varedeni yalanlayabiliyorsun? Ruhu ya da benliği bilim açıklayabilir mi lütfen?
Ateizmle ve ateistlerle saygı çerçevesinde kalıp saldırıya geçmedikleri sürece sorunum yok ve olmaz da. Saygı duyarım. Düşünce her zaman iyidir. Tartışmak da öyle... Fikirler çarpışsın, ön yargılar ve saplantılar değil! Biz mucizenin ta kendisiyiz; çünkü tanrının varlığının en büyük kanıtı da biziz. Aslında biziz yerine "ben" demem gerekir. Aklımın içine bütün alem sığıyor. Anlamasam ve sırrına eremesem de bu böyle. Peygamber olayı insani zaafın tezahürü sadece. Allah elbette erişebileceğimiz bir varlık değil. Bunun yerine sosyal birer canlı olan bizleri toparlayıp amaçları eşitleyecek yaşayış modelleri geliştirmek gerekli olmuş. Peygamberler bunu sağlayan köprü gibiler. Bizler irademizi inanacağımız sağlam değerlerle yönlendirmez isek; o vakit dünya şimdikinden daha berbat bir yer de olabilirdi. Hoş; bu berbatlığı oluşturan da yine bizleriz. inanışımızı alet ettiğimiz pis egolarımızla çirkinleştirmekten başka ne işe yarıyoruz ki bu dünyada? iman benim içimdeki bir şey ve kimse onu benden alamadığı gibi ben de başkasından inandığı ateizmi alamam. Renk körü olan biri, bunu dış uyaranlar vasıtasıyla yönlendirilerek öğrenmektedir. Yani belki de hiçbir zaman böyle bir hastalık olmamıştır ve o insan bu hastalığın kendinde var olduğuna inandırılmıştır, olamaz mı? Kimbilir.
adamın biri pazarda muz tezgahına yanaşır. uzun uzun muzlara bakar, bir müddet sonra muzları eline alıp incelemeye başlar.
bir yandan da kendi kendine söylenir. burnuna götürüp "bunun kokusu daha yoğun" der, başkasını burnuna götürüp "bu biraz daha fresh ona göre" der, bir başkasını eline alıp "biraz sert gibi" der, bir başkasını eline alıp "bu biraz yumuşak" der, bir başkasını eline alıp "bu biraz daha kalın mı" der biraz düşünür, diğer muzu diğer eline alıp "bu da biraz ince gibi der" ve artık pazarcı dayanamaz "abicim ya, sen muzu yemek için mi alacaksın, yoksa götüne sokmak için mi alacaksın?" diye sorar.

tartışmalara yazılanlara konuşanlara bakıyorum da... henüz din-yaratıcı inancının ne olduğunu bilmiyorlar. bu ülkede dinlisi-dinsizi, inananı-inanmayanı aynı fix zeka ve akıl seviyesinde cehalet içinde aynı mental açıdan inanç olgusuna yaklaşıyor.

inanmayan biri kalkıp yokluğuna, inanan biri varlığına ispat için din yaratıcı tartışmasına girip karşısındakine ispat için çalışması kadar aptalca bir davranış olamaz.
tartıştıkları konuya mevzu olan kitabı (kur'an-incil-tevrat her ne ise) eline alıp "bu ne abi ya?" diye bir kere alıp okumamış, o zaman ki toplum-insan, sosyal yapı, şartları incelememiş, karşılaştırmalı okuma yapmamış, yazım anlatım tekniğinden bi'haber insanların aristo mantığıyla bir inanç-inançsızlığa yaklaşması aptallıktır ki; aslında ilginçtir ki Aristoteles eserlerinde, dilimize “mantık” olarak çevrilen “logikhe” sözcüğünü hiç kullanmamıştır.
neyse, bu başka tartışma konusu.

bu açıdan baktığınızda kalkıp inanç konusunda doğru-yanlış, var-yok tartışması yapıp kesin bir siyah-beyaz kalıbı-ketegorisi oluşturup 1+1=2 diyemez, konu-problem için sağlama yapamazsınız.

yukarıda bahsettiğim yazım-anlatım, insan-toplum, yaşanılan çağ, coğrafya, şartlar, kültür gerçeğinden soyutlanıp bir metinde anlatılan olguyu değerlendirmek, metafizik bir düzlemde değerlendirmeniz sizin cehalet ötesinde aptallığınızdandır.
örnekleyelim...
bir metin elinize aldınız.
bu metin bir türkü sözü olsun, keskin-kırıkkale yöresi.
"Allı turnam bizim ele varırsan
Şeker söyle kaymak söyle bal söyle
Eğer bizi sual eden olursa
Boynu bükük benzi soluk yar söyle
Allı turnam ne gezersin havada
Arabam kırıldı kaldım burada
Ne onmamış kul imişim dünyada
Akşam olsun allı turnam dön geri
Gülüm gülüm kırıldı kolum
Tutmuyor elim turnalar ey"

sizin mantığınıza göre bu metini yazan ya saçmalamış ya da bu metin uydurma. turna demek türkçe bir tanım olup bu coğrafyada yaşamayan iri kuşları tanımlamak-genellemek için kullanılanılır. öyle ya, allı turna diye bir kuş için flamingo kast ediliyor olsa ki; keskin-kırıkkale yöresi bozkır bir coğrafya ve flamingoların beslenme-koratin zengini Yengeç, Artemia, Karides, yosun vb yiyecek bulacak yaşam konak yeri değil.
flamingolar konuşamaz, konuşmasa bile güvercin gibi haberleşme için kullanılamaz ve evcilleşmemişlerdir. bunun için heber getir-götür işi yapmayan göçmen kuşlardır.
üstelik "Allı turnam ne gezersin havada" söylemine bakarsanız, burada kast edilen allı turna denen şeyin kuş olduğu da söylenemez. aslında allı turnanın yerde tavuk gibi gezinen ya da yılan gibi toprak altında yaşadığı aşikar.
buna göre böyle bir türkü edebiyat olamaz.

işte sizler cahilliği aşan aptallık seviyesinde bu mantık ile yaşama yaklaşıp yetmeyen zeka ve akılla bir olgunun yanlış-doğru, var-yok olduğunu tartışıyor ispat etmeye çalışıyorsunuz.
Öyle bir gülerdim ki Allah'ın gücüne giderdi.
Dünya düzdür.
--spoiler--
#46726398
--spoiler--
Halk diline çevirirsek burada yazar dinin varlığını-yokluğunu tartışıp kalıtsallaşmış argümanlar ile araştırmadan ve teyit etmeden ancak birbirinizin kafasını ütülersiniz demektedir. Ne inanan inanmayanı ikna edebilecek, nede inanmayan inananı. Bunca zamandır insanlığın tanrı varmı sorusuna harcadığı enerji ile mamut ağacı diksek en azından gölgesinde piizlenirdik diyor. Sevgili thebiggraywolf çok da güzel örnekler vermiş dinleri sorgulamak bence bulunduğumuz dönemde artık yer edinmemeli. inanıyorsan kendine inan, inanmıyorsanda bildiğin gibi yaşa.

Tanrı var mı yok mu bilemem ama tek bildiğim şey olmuş olsaydı insanların son yüz senede ki şımarıklıklarına bir dur demesi gerekirdi.