bugün

fertlerin sosyal durumlarıyla ilgilenen, onlara asgari bir hayat düzeyi sağlamayı, sosyal adaleti ve sosyal güvenliği gerçekleştirmeyi ödev bilen devlet..
ikinci dünya savaşından sonra yıkılan avrupa devletlerinin,özellikle SSCB kaynaklı komunizm propagandasına engel olmak gibi siyasi nedenlerle uygulamaya koydukları ve keynesyen politikalarla destekledikleri devlet ilkesidir. 1960 ların sonuna kadar ekonomik büyüme ile birlikte altın çağını yaşayan avrupa sosyal devlet sistemi, sonraki yıllarda artan sosyal harcamaların yükü karşısında bonkörlüğünü yitirmeye başlamıştır.
ingiliz iktisatçı john maynard keynes tarafından temelleri atılan ve sağlıklı bir serbest piyasa sisteminin oluşabilmesi için devletin iktisadi hayata kısmi müdahalelerde bulunduğu iktisadi modeldir. bu sistemde bazı malların üretimi ve hizmetlerin sunumu piyasaya değil ya sadece devlet tekeline ya da piyasayla birlikte devlete bırakılmıştır. özellikle 2. dünya savaşı sonrası avrupa'da sosyal nedenlerden ötürü uygulanmaya başlanılmasına rağmen, 70'li yılların sonuna doğru sistemin artan verimsizlik ve zarar nedeniyle devam ettirelememesi; en önemlisi küreselleşmenin hızlı bir şekilde yaygınlaşmasıyla sosyal devlet modeli büyük ölçüde terk edilmiştir. 80'li yılların başında ise ronald reagan ve margaret thatcher'in reformlarıyla sosyal devlet modelinde büyük revizyona gidilmiştir. bugün ise özellikle fransa ve almanya gibi büyük sosyal devletler, bu modelin uygulanması nedeniyle artan üretim maliyetleri, kaçan sermaye ve bütçe gibi sorunlarla mücadele etmekte ve de sağlık, eğitim, çalışma ve emeklilik gibi sosyal meselelerde ciddi tedbirler almaya başlamışlardır.

kaynak: (bkz: the economist)
egemen güçler, denetledikleri, ya da en azından kendi yararlarına işleyen ekonomik alanda siyasi iktidarın rolünü en azda tutmayı isterken; halk tersine, iktisadi yasaların etkilerini ve doğurdukları eşitsizlikleri düzeltecek bir güç olarak bakmaya başlar devlete. devletin bu rolü de, birinci dünya savaşı, özellikle de ikinci dünya savaşı'ndan sonra çıkarılan anayasalarda ete-kemiğe bürünür. bireye, devlet karşısında bir özerklik sağlayan geleneksel hak ve özgürlüklerin yanı sıra, yeni anayasalar yepyeni haklar tanırlar: eğitim hakkı, hastalık ve sakatlıklara karşı sosyal sigorta hakları, konut ve çalışma hakkıdır bunlar.

yeni liberalizmin "daha az devlet" derken göremedikleri bir dizidir.

devleti, "gece bekçisi" ya da "sınırları koruyan" bir güç durumuna indirgeyip, toplumu, liberalizm adına "piyasa güçleri"ne, yani aslında tekelci kapitalizmin yağmacı güçlerine teslim etmek, köylünün -o pek bilinen- öyküsünde olduğu gibi taşları bağlayıp köpekleri salıvermek demek olmaz mı? kimi aymaz kişilerin "piyasa demokrasisi" dedikleri alanda at oynatacak olanlar kimlerdir?

kapitalizmin, yani paranın küresel hareketlenişine karşı, yine küresel bir örgütleniş gerekiyor. yerel ve ulusaldan başlayan ama onların darlığı içine hapsolmayan böylesi bir örgütleniş, "daha insanca bir dünya"nın kuruluşuna götürecek olan yolun taşlarını döşeyebilir.
günümüz çağdaş devlet anlayışına uygun olarak sosyal adaleti, sosyal refahı ve sosyal güvenliği sağlamayı amaç edinen devlettir.
Çoğu kez sosyalizmle karıştırılan devlet anlayışı.
sosyal barışı ve adaleti sağlama, sosyal refahı geliştirme, herkes için sosyal güvenlik sağlanması gibi amaçları bulunan ve bu hedeflere, serbest piyasa ekonomisinin "bırakınız yapsınlar, bırakınız geçsinler" * mantığı içerisinde varılamayacağının da bilincinde olan öğretiye uygun devlet modelidir. bir başka deyişle, müdaheleci (korumacı) devlet de denilebilir. ülkemizde de, 1961 anayasası'nın yürürlükte olduğu dönem boyunca uygulama alanı bulmuştur. ancak, artan siyasi gerilimler ve yaşanan politik çalkantılar sonucu, 1980 sonrası * , liberalizmin yoğun etkileri ülkemizde bas göstermiş ve sosyal devlet yerini "küçülen devlet modeline" bırakmıştır. günümüzde yoğun olarak yaşanan özelleştirmeler de bunun açık bir göstergesidir.

not: sosyal devlet, kapitalist sistemin bir aracıdır, ve kesinlikle sosyalist devlet ile uzaktan yakından alakası yoktur. sosyal devlet, piyasa mantığı içerisinde kalarak, devletin fertlerine sosyal güvenceleri sağlaması ve vatandaşlarını mağdur etmemesi esasına dayanmaktadır.
(bkz: sosyalizm)
(bkz: liberalizm)
(bkz: sosyal yardımlaşma ve dayanışmayı teşvik fonu)
sosyalizm'de değil kapitalizm'de olan bir sistemdir. örnek olarak; isveç, norveç, kanada gibi ülkeler sosyal devlet anlayışı ile hareket ederler ve ücretsiz ulaşım hakkı sscbdeki gibi dandik otobüslerde sıkış tepiş değil, düzenli ve tertiplidir. bunun dışında da emekli, engelli, işçi gibi farklı toplulukların birçok hakkı-imkanı vardır ve bunları özgürce savunabilirler.
işçi haklarını savunmak için sscb'de sokağa dökülenlerin hali ne olmuştur, yasasin diye bilmeden sallamak yerine önce bunu sorgulamak gerek.
konu hakkında bilgisi olmayanların sosyal adalet ile karıştırdığı kavramdır. içsel bir kavram olması itibariyle diğer devletlerin sömürülmesi noktasında bir bağlantısı yoktur olamaz.
emperyalizmin kara paraları isveç'e değil isviçre'ye akmaktadır.
bu isviçre'nin kar marşını değil kar "marjını" arttırabilir derdik fakat konu hakkında bilgisi olanlar devlet için "kar marjı" gibi bir kavramın kullanılmayacağını bilirler. olsa olsa sıcak para kaynağı olarak cari hesabında olumlu etki yaratır ya da milli gelir hesaplanmasında artı değer yaratır diyebiliriz.
öyle iyi okumak gerekir demeden önce neyin ne olduğunu bilmek gerekir, yoksa gazete kupürlerinden bilgi edinip ortalığa saçmak kolaydır.
sosyalizm'de değil kapitalizm'de var olan bir kavramdır sosyal devlet.
sosyal devlet, kişilerin işsizlikten sağlığa, güvenlikten ulaşıma ve eğitime kadar tüm haklarını güvence altına alan, bu güvencenin yanında maddi şekilde destek sağlayan bir organizasyon anlayışıdır.

küba'nın üretim fazlası olan bozuk sütleri ailelere dağıtması gibi basit birşey değildir sosyal devlet... *
sosyal devlette;
- planlama
- devlet mudahalesi
- egitim , saglik , sosyal guvenlik ucretsiz
- her insana asgari bir ya$am duzeyi
- gelir dagilimini dengeleme
gibi odevler vardir.
kapitalizm'in 1929 buyuk buhran'indan sonra keynes * gibi iktisatcilarin etkisi ile ekonomiye devlet mudahalesi anlayi$i ortaya konmu$tur ve bununla beraber sosyal devlet anlayi$i ortaya cikmi$tir.fakat 1970 lerde cikan stagflasyon bu anlayi$i kaldirmi$ ve sosyal devletin coku$u yava$tan ba$lami$tir. nitekim 1961 anayasasindaki sosyal devlet anlayi$i 1982 anayasasinda;
madde 65. (değişik: 3.10.2001-4709/22 md.) devlet, sosyal ve ekonomik alanlarda anayasa ile belirlenen görevlerini, bu görevlerin amaçlarına uygun öncelikleri gözeterek malî kaynaklarının yeterliligi ölçüsünde yerine getirir.
$eklinde degistirilmi$tir.
özetle ; sosyal devlet kapitalizm'in vah$iligini ortadan kaldirmaya calisan bir anlayi$ olarak algilanabilir.
insan onuruna yakışır askari bir yaşam seviyesi sağlayabilmek için geekli sosyal yardım imkanlarının devletçe sağlanması durumudur. *
sosyal devlet ilkesi anayasamıza 1961 anayasası ile girmiştir..
kapitalizmin sosyal devlet anlayısı bir cesit kor allaha nasıl bakarsa allahta kore oyle bakar durumudur, yani ne kadar ekmek o kadar kofte. saglıklı isleyen bir vergi ve sigorta sistemi olmadan sosyal devletten bahsedemeyiz.sen calısıp sigorta primini odeyeceksin ki saglık sisteminden sınırsız yararlanabilesin. vergini duzenli vereceksin ki temel egitim duzeyindeki egitimi parasız alabilesin. uretime baglı gelir olmadan neyi bedava servis edebilirsin. bizim carpık yapımız icinde bunlar duzgun islemez cunku bunları duzenleyecek olan hukuk sistemimiz de carpıktır.bu carpık yapı icinde herkes kendi kafasına gore kendi utopyasını dile getirir. evet hastane kapılarından insanlar geri cevrilmesin butun cocuklar temel egitimlerini saglıklı bir sekilde alabilsinler. yeni isyerleri acılsın uretim artsın issizlik azalsın. bunlar ulus devlet modeli icinde kapitalizmle celisen seyler degildir. birileri sanki gokten ilahi adalet indireceklermis gibi butun sucu kapitalizme atıyorlar.
birilerinin ego tatminine, kolaycı vicdan rahatlamasına, sahte insafına bırakmaz insanı-insanlığı. dile gelmiş, ete kemiğe bürünmüş devlettir sosyal devlet; anayasa maddelerinden, harflerden oluşmaz.
vatandaşlarına asgari ölçüde hayat standartlarını sağlayan, sosyal adaleti, sosyal barış ve refahı sağlamayı kendisine görev edinmiş devlet modelidir.

(bkz: 1961 anayasası)
(bkz: asosyal devlet)
Doğal tekellerden oluşan ve bu tekeller vasıtasıyla daha ucuza daha fazla ihtiyacı olana maksimum kalitede hizmet sunmayı hedefleyen devletçilik anlayışıdır . Eğitim , sağlık , güvenlik , ulaşım ve zaruri beslenme gibi konularda hizmetlerin her yurttaş için parasız sunulması ve parasız sunulmasından kasıtla gelişgüzel yapılmaması anlamına gelir .
Bir ülkede eğitim yoluyla insanlar salaklaştırılıyorsa , güvenlik kurumları on koruyacağı yerde gidip dövüyor ve öldürüyorsa , bir ülkede yaşayan vatandaş hayatı boyunca sadece 1 tane köyde yaşayıp diğer il ve ilçelerden habersiz hale getirilmişse , insanlar çöplerden beslenmek zorunda bırakılıp , açlıktan ölen insanların hikayeleri duyuluyorsa o ülkede değil sosyal devlet , devletin "d" harfi bile yoktur.
(bkz: Doğal tekel)
insan onuruna yaraşır ,herkese en azami hayat şartlarını sağlamayı amaçlayan devlettir.
bizim bir türlü göremediğimiz devlet türüdür. hani görebilecek miyiz ölmeden önce, sanmıyorum. belki bir bankanın maaş kuyruğunda beklerken, belki bir hastanenin acil servisinde parasızlıktan bakılmazken.. işte bu şartlar altında ölürken aklımıza gelir, ne kadar sosyalsin be devletim bu kadar da olma deriz,kim bilir?
(bkz: sosyal devlet anlayışı)
suyu olmayan yere çamaşır makinası götürmek yerine su götüren devlettir.
insan onuruna yaraşır bir yaşamı, vatandaşlarına lütfeden değil görevi olarak sunan devlettir.

sosyo-kültürel ve ekonomik sınıf farklılıklarına rağmen asgari yaşam şartlarını ayrım gözetmeksizin her vatandaşı için sağlayan, sınıfsal eşitsizlikleri törpüleyen, herkesi geçmesi için, yapması için bırakmayan (bkz: laissez faire laissez passer), sosyal mobilizasyonun mümkün kılındığı devlettir. sistem içi sınıfsal hareketlerin mümkünlüğü sistemin emniyet sübaplarındandır ki; ne de olsa tahakküm görünmezleşdikçe güçlenir. (bkz: tahakküm ve direniş sanatları)
devlet sınırları içerisinde vatandaşlık görevi üstlenmiş her bir bireyin insanca şartlar altında, eşit koşullarda yaşam hakkı sağlayan devlet biçimidir. devlet bütünlüğünü korumakla birlikte dış güçlere karşı varlığını sürdürebilmek adına gelişirken vatandaşın yaşam hakkını elinden alarak, yaşam standardını en asgari şartlara indirgeyerek bu sıfatın üzerine çarşaf geçirir. minareyi çalan kılıfı çoktan hazırladığından, insanları birşeylere muhtaç bırakarak bu yaşam koşullarını yoksul ve zengin gibi sadece iki ayrı tarza ve hayat koşullarına iterek sadece siyaset yapar. ve nitekim günümüzde sosyal devlet sadece siyasi bir propaganda olmuştur.
Vatandaşların sosyal durumlarıyla ilgilenen, onlara asgari bir yasam seviyesi sağlamayı, sosyal adaleti ve sosyal güvenliği gerçekleştirmeyi görev bilen devlet şeklidir.