bugün

bu evde büyüyenlerin çükü yanıktır hep. buz gibi banyoda banyo yaptırıldıktan sonra havluya sarılıp sobanın yanına konulur bu küçükler.soğuktan titreye titreye yapışırsın sobaya ve en ön uzvun yanar. (bkz: kendimden biliyorum)
- diğer odaların buz kesmesi.
- banyo mutfak ve tuvaletin mahrumiyet bölgesi haline gelmesi.
- sobanın ilk yandığı anda salonun soğukken iyice yandığı zaman sıcaktan durulamayacak hale gelmesi, sonrasında sıcaklığın normale dönmesi ve sobanın yakacağının azalmasıyla odanın tekrar soğumaya başlaması.
- ana baba kardeş cümbür cemaat tek odada-salonda yatma zorunluluğu.
- küllerle ARKADAŞ olmak, kömüre sevgiyle bakıp oduna kardeş muammelesi çekmek.

görüldüğü üzere, bir iki romantik hedeyi saymazsak pek de istenesi olmayan bir büyüme şekli sobalı evDE BÜYÜMEK.

EDiT: iMLA.
soba üzerinde yapılan ve patır patır patlayan kestanelerin lezzetine varmaktır.
Dışarda ki dondurucu bir havanın ardından eve girip , sobalı odaya direk dalmaktır. Anneniz sobayı yakmıştır. Sıcacık bir hava ve yavaşça vücudunun gevşediğini hissetme. Sobanın içinde sert sert münakaşa eden odun ve kömürün seslerini duyarsınız. küçük, büyük güğümlerde baş roldedir sobalı evlerde. çay suyu koymak gerekirse , Kaynar suyunuz hazırdır.
Banyodan sonra koşa koşa gelinen tek yerdir . Üstünde kızaran kestane , patates ve dilimlenmiş ekmeğin keyfide bir başkadır hani . Ve eğer geceleri sobalı odada yatarsan , sobada ki ateşin tavandaki yansımanısını izlemektir.
pazar sabahları ustunde ekmek kızartıp tereyagı surmek ve peynırle yemektir. çıra odun kömür bileşkesinin oranını sağlamak, sabah okula gitmek için uyandığında odanın buz gibi olması, kurumamakda inat eden eşyanın sobanın dibinde 20dk içinde kuruması, baca tıkanıklığı yüzünden sobanın patlaması heryerşn kara olması, her yıl 2ton kömür çekerek antreman yapmak, evin en sıcak yerine babanın oturması, kışın yemekleri odada yemek hey gidi günler hey duygulandım ya.
tüm güzelliğinin ve nostaljisinin yanında unutulmamalıdır ki dikkatsizlik tüm bu güzel anları kabusa dönüştürebilir. boruların bakımı iyi yapılmalı, bacalar her daim temiz olmalıdır.
dikkatli olunmalıdır ki, soba üstünde yenilen fındıklar, pişirilen kestaneler ve soba ateşiyle ağır ağır demlenerek içilen çaylar yerini bir faciaya bırakmasın.
halen daha günümüzde ısınma ihtiyacını bu yolla gideren aileler vardır.
felaket tellallığı da olsa yazdıklarım amaç yine aynı.
cehalet can almasın, sıcacık olsun evler, yürekler yanmasın.
her yaz sonunda yaşanan umarsız bir odun-kömür-çıra şeytan üçgeni,
eski kovayı dökme eylemi ve küller,
soba tutuşturmak,
soba borusunda çamaşır kurutmak,
sobanın üstünde her daim bir demlik kaynar su olması,
sobada yemek/kestane/patates pişirmek,
sobanın üstüne portakal/mandalina kabuğu koymak,
sobanın üstüne düşürülen tükürüğü izlemek,
tuvalete gitmemek için kasmak,
soğuk kış günlerince ailecek sobalı odada yatmak,
kaloriferli evlerde oturanları çok zengin sanmak gibi artıları eksilerinden çok az olan durum.
evde körebe oynarken avcunun sobaya yapışması, üzerinde kaynayan suyun çıkardığı sesteki huzur ve artık tüm aile bireylerinin bir arada olduğu günlerin özeleminden midir bilinmez sobanın sıcaklığını başka ısınma araçlarında bulamamaktır.
bebekken sıcağın ne demek olduğunu anlamaktır.
haftasonu sabahları kahvaltıda kızarmış ekmeğin tadına varabilmektir,akşam bütün ev halkının evde olduğu günlerde birlikte kestane yemenin zevkine varmaktır işte budur sobalı evde büyümek çok güzeldir .
Cıss dense de öcü dense de o sıcak boruya bi kez dokunmuş olmaktır..
Adana, mersin, antalya gibi sıcak iklimin yaşandığı yerlerde büyüyen çocukların içinde bulundukları durumdur. Bu illerde konutlarda doğalgaz kullanılmadığından ve apartmanların çoğunda merkezi sistem kazan daireleri bulunmadığından ötürü insanlar sobayı tercih ederler. Zaten topu topu 1-2 ay soğuk yaşanır ve hava sıcaklığı sıfırın altına nadiren düşer.
duştan çıktıktan sonra kafanı sobanın üstüne tutup saçları kurutmanın verdiği zevke ulaşmaktır.
kışın her gece tırsa tırsa uyumaktır.
Sabah kalkınca burnunun üşüdüğünü hissetmek ve sobanın yanmasına, ısı vermesine kadar üşüyerek beklemek. Banyo sonrasında koşarak sobanın yanına gitmek ve yanlışlıkla sobaya değmemeye özen göstermek. Bazen akşam saatlerinde yemekten sonra kestanelerin sobanın üzerinde o enfes kokuyla pişmesini izlemek. Soğuk misafir odalarında yabancılaştığınız eşyalarla ansızın yüzleşmek. Burası bizim evimiz mi demek. *
-sönecek gibi olunca altını açmak,harıl harıl yanınca kapağını kapamayı bilmektir.
-üzerinde pişen yemeğin tadına varabilmektir
-küçükken yanıbaşında leğen içinde hemde pazar geceleri yıkanmakır
-kavrulmuş fındık,kestane ve sobada kızarmış ekmeğin tadını bilmektir
-dışarıdan gelince g.tü dayayıp ısınmaktır
-hepsi iyi hoştur ama odun taşıması o g.te pek zor gelir
her kış bol bol kestane yemektir.
monami pastel boyaları sobanın arkasında eritmek, akabinde dayak yemek...
sobanın küllerinin arasında pişmiş patates lezzetini tatmış olmaktır bazen, bazen de annenin hasta olmayasın diye sobanın arkasında leğende seni yıkamasını hafif bir tebessümle hatırlayabilmektir.
sık sık mutfağa gidip çayı ısıtmak zorunda kalmayıp çaydanlığı sobanın üstüne getirerek kaynamasına ve sürekli taptaze çay içilmesini bilmektir. hoş gerçi elektrikli çaydanlıklar çıktı ama bizim insanımız onuda soba üstüne koyabilir. denemeyin!
bence dünyanın en güzel zevklerinden birini yaşamaktır. okuldan gelince sokulursunuz yanına. sıcacıktır. ayrı bir tadı vardır. akşamları üzerinde devamlı sıcak çayın bulunması vazgeçilmez bir taddır. üzerinde kestane kavurur, mantar kızartırsınız içine hafif tuz atarak. banyodan çıkınca o çocuk halinizle yanına koşar, kıçınızı ona yaklaştırırsınız ısınsın diye. ama dikkat. cos eder he. etti de zamanında*. bambaşkadır. hele üşümüşsünüzdür ve soba yeni yakılmaya başlanmıştır. soba git gide hararetlenir ve güm güm güm diye ses çıkarmaya başlar. işte o sesi duymanız bile yeter. psikolojik olarak ısınırsınız. o ses yüreğinize işler. o sobanın zorluğunu yaşar, tadını da tadarsınız.
kestaneyi çizip sobanın üstüne atıp ardından onu yemenin hazzını yaşamaktır.
oturup saatlerce mantıksızca sobada yanan odunları izleyebilmektir. bi anlamı yoktur. ama huzur verir.
büyüyünce kolunuzun sağında soluna görülen lekelerle ilgili arkadaşınıza: "küçükken sobaya deymişim." demektir...
her gece üstünde ekmek kızartmak, kestaneyi çizip üstüne atmak, hatta ileri gidip patates közlemek gibi bu zevkleri yaşayarak büyümektir. bir de ışıkları kapatıp onun alevinin tavanı aydınlatmasını izleyip, alevlerin dansını izlemek ve onun ısıttığı odada uyumak tarif edilemeyecek duygulardır. kısacası mükemmel duygular yaşatır insana o sıcak dost. çocukluğumu özledim akşam akşam.