bugün

"Ben geleceğin kara gözlü zalimlerindenim
Sen kaç köşeli yıldızsın?"
" Cümle cevahire olsan da düşkün,
Gönül zarfındaki pul yeter bana..."
ey sevda kuşanıp yollara düşen
bilesin bu yollar dağlar dolanır.
yare ulaşmadan düşersen eğer
yarına sesinin yankısı kalır.
Ve ben seni, en çok seni beklerken sevdiğimi hissedeceğim.

Cezmi ersöz.
“ben hiç böylesini görmemiştim
vurdun kanıma girdin itirazım var.”

Emperyal otel - Attila ilhan.
öyle bir şiir ki her bir satırı ayrı etkileyici.

Hatırlarım bir akşam bir yokuşa durmuştum;
iri atlarımız macardı, dantellerimiz alman…

Ne Göksu’da bülbül dinlemek ne Abdülhak Şinasi Bey…
Ipılık bir sevgi geçerdi ara sıra içimden o zaman.

Siz ne zaman öldünüz Allah aşkına; yani ne zaman?
Kirli karlar bile erimemişti; haber yoktu nisandan!

Rüştü paşaydı, ‘Deli Rüştü’ye çıkmıştı adı Osmanlı ordusunda.
O zaman Hamit’ti padişah, kocaman bıyıkları kocaman…

O günlerde her şey akıp giderdi biz de şaşardık;
Hürriyet meşrutiyet otuz bir mart falan filan…

Gemiler de öyle, boğazdan aşağı boğazan yukarı…
Bıyıklarını burardı, umursamazdı paşa kocam o zaman.

Rüştü Paşa’ydı, sakallıydı belki, sadece sakallıydı;
Ki sakallar geçmişinde her halde bir orman!..

Bir oğul, bir kız, iki gelin, bir damat, isviçre Lozan…
Nasıl ağladığımı ben bilirim bir yangının ardından!

Uykularım bölünüyor, artık şu konağı bekliyorum.
Söyle ey muhabbet kuşunun tüyü, söyle, ölüm ne zaman?

Hep bir şeylere baktım, bir şeyleri korudum, kızdım…
Kızgındı; haremi vardı; sakallıydı Rüştü Paşa o zaman.

Hatırlarım, bir akşam bir yokuşa durmuştum.
iri atlarımız macardı, dantellerimiz alman…

Bahriye nazırı Tevfik Paşa, mütarekeler falan…
Dünya nasıl çekilirdi ayaklarımın altından!

Annemin sonsuz giysileri, bir telaşı bileyen tramvay….
Ben ne güzel çocuktum yalnızlıkların ardından!

Yeniköy’de bir yalı, Fatih’te evler, ayışıklı bir zaman…
Rüştü Paşa’ydı adı, Yıldız’da ve Dömeke’de kahraman…

Herkes ne zaman ölür; elbet gülünün solduğu akşam!
Aldım anlayamadım; öldüm anlayamadım almadığım bir akşam…

Daha önce hiç ölmedim temmuzum ve incilerimle!
Göksu’yu ışıklarla teşrif ettiğimiz akşam…

Ne zaman gülüm solar, ne zaman deniz, ne zaman akşam?
Ne zaman gemilerdi, ne zamandı paşa kocam?!

Artık başucum dinlendirir bir şamdanın süsünü…
Söyle ey Göksu akşamı, Hafız Burhan, ölüm ne zaman?..

Mevlutlar okunur, dalgalar kalır bir geminin ardından;
Öldüm ben, Saffet Hanımefendi, salihat-ı nisvandan!..
adını mıh gibi aklımda tutuyorum
sevgilin bitkin kalmalı öpülmekten
sen bitkin düşmelisin koklamaktan bir çiçeği.
ölen o gözüpekler gibi
kahramanlar gibi demiyorum
kahramanlık ancak birlikte olmaktır çağımızda.
... her insan bir uyumsuzluktur ölü olmadıkça. ‘

Vurucu kısmı bunu kabullenmeye çalışmak mı dersiniz?
insan bir akşam üstü ansızın yorulur.
'kahvelerden birine girip bir grog ısmarlasam,
seni öldürmek için çareler tasarlasam.'
Eskiler yiter yenide.
tut ki bir fransız bayrağı bulmuşsun.
bleu blanc rouge
ya da bir olimpiyat meşalesi
kim barıştırır seni dünyayla
hangi sulh hukuk
hangi uyuşmazlık mahkemesi.
"derin dereleri derin mi sandın?"
diyor birisi
radyoda.
nazımın piraye için yazılmış 21-22 şiirlerinden 6 Ekim 1945 isimli şiirde geçer.
"buruşuyor hala gelmeyen mektubun avucumda" olan cümledir.
--spoiler--
vişne asidi vardı tadında rujunun
--spoiler--

öyle bir öpmek ki rujun kimyasal analizini yapmak.
Dünyayı anlamak belki zor bir mesele,
ama geçiyor şöyle böyle,
herşeyden uzaklaşıp gülmekse mesele,
katıl aramıza ve de sen de söyle...
...Fakat artık ümit yetmiyor bana.
ben artık şarkı dinlemek değil, şarkı söylemek istiyorum.
Bende bir resmin var, yüzüme bakmıyor.
görünmez bir mezarlıktır zaman
şairler dolaşır saf saf
tenhalarında şiir söyleyerek
kim duysa / korkudan ölür
– tahrip gücü yüksek-
saatlı bir bombadır patlar
an gelir attila ilhan ölür.
"Kaldır perdeyi aradan
Gezelim bilece(beraber) Tanrı.”
"Gençsin birçok şeylerde gönlün kalacak."
'Rivayet ölesiymiş, gurbet ölümden beter
hey gidi deli asaf, ne bir mektup ne haber'

der attila ilhan, deli asaf şiirinde.
Alıp beni ötelere götüren sen değil misin?
Öyle bi çık ki karşıma her baktığımda ilk defa görüyormuşum gibi, az kalsın ölüyormuşum gibi hissedeyim seni.

Edip Cansever.