bugün

görsel
görsel
"Düşünmek zor bir sanattır, bu yüzden çoğunluk sürüyü takip eder."

C. g. jung
(bkz: Draw me like one of your French girls)

görsel
Bence kar bir sanat.
görsel
görsel
Güzellik bir zevktir, güzelliği yaratmak ise bir sanat.
görsel

“ Sözcükler ne ki duygular yanında??? “
görmek istiyorsan kafanı kaldır ve göğe bak dostum. onunkinin üzerine sanat tanımam.
görsel
Yaratıcılık; kendine hata yapma hakkını vermektir. bu hataların hangisini sürdüreceğini bilmek ise sanattır.

Scott adams
https://galeri.uludagsozl...assily-kandinsky-1540859/
bakmayı bildiğinde her şeyi altında toplayabilecek kavramdır.
baktığı açıyı başkaları tarafından bakılabilir kılan da ‘sanatçı’ oluyor
Biz romantik olduktan sonra dağlar güzelleşti der delacroix. yani bazen kişi nasıl bakarsa o şekilde algılar.
türkiyede öldüğü iddia edilen şey müzik desen saçma sapan pop müzik yapmakta dünya birincisiyiz o kadar saçma ki bir insan bu teneke tıngır tısını neden dinler anlamıyorum film desen yine aynı resim desen halen biryerlerde resim çizen insanların olduğunu varsayıyorum.
üzülsen de çok üstünde durma. üzüntü ölümlüler içindir çünkü sen ölene kadar ölümsüzsün!

tutkudur. her anlamda, kelimelerde, resimlerde, heykellerde... her şey tutku ile yapıldığında sanattır.
iyi şiirden anlayanlar nerelere giderler?
insan için.
güzelliğin dışa vurumudur, güzellikteki güzelliği görebilmektir. güzelliktir.
Tin ve zekanın, para veya diğer maddesel olgularla ulaşamayacağı bir mertebe.
Sanat icra eden her insan biraz deli ve biraz da iç dünyasında yaşamayı seven kişilerdir. Kimisi rüyasında gördüğünü resmeder, kimisi gözleri kör olduğu halde, Dünya'ya mal olacak şarkılar üretir.
görsel
Sanat duygu değil, gerçeğin bizatihi yansımasıdır. Sanat bir yapıp etme işidir. Bir şeye etki edersin ve onu zihninindeki kalıba sokarsın. Zihindeki kalıp neyse sanattaki ürün odur. Peki nedir bir şeyi estetik kılan? işte bu tamamen felsefi bir konudur. Bugünkü ingiliz ekolü felsefeye öyle kötü şeyler yaptılar ki felsefe ve sanat arasında hiçbir gerçek ilişki kurulamaz olundu. Oysa ben diyorum ki sanat, felsefenin sonucudur. Sanatsız bir felsefe boştur. Aslolan faaliyet hakkında konuşmak, faaliyette bulunmaktır. Pragmatizm de böyle bir akımdı. William James'in derdi söylenenler ile pratik arasında bir uçurum olduğunu göstermekti öyle şeylerden bahsedelim ki gerçek hayatta bir faaliyete denk düşsün diyordu. Örneğin Musa'nın cennetin hangi katında olduğunu konuşmayalım. Bunu söylerken arkasında gizliden gizliye bir bilgi teorisi ortaya koyduğunu da söyleyebiliriz. Bilebileceğimiz veya bilgi muamelesi yapabileceğimiz şeyler özneyle, yani bizle etkileşiyor olmalı çünkü biz bir varlıktan bahsediyorsak onu varlığa katıldığı ölçüde tanıyabiliriz. Varlıkla bir bağ kuramadığımız şey yoktur. O halde gerçeklerden yola çıkmadığımız sürece öte hakkında konuşamayız. Konuştuğumuz zaman da bir gerçeğe dayandırmak zorundayız. Gerçeğin ise dolaysız kaynağı praxistir(uygulama, eylem). Öyleyse bize ne Musa'dan. Pratik bir değişim yaratacak mı? Hayır. Öyleyse anlamsızdır. insan aklı için değer kazanamaz. Çünkü insan bir şeye değer verirken varlıkla ve kendiyle ilişki kurmak zorundadır.

Sanat ve yapıtı dünyada bir faaliyete tekabül eder, insan ürünü diye basitleştirilecek bir şey asla değildir... Felsefi sözler faaliyete geçemeyecekse, sanata dönüşemeyecekse içi boştur. Bu açıdan bakıldığında sanat yapıtı felsefenin en gerçek tartışma nesnesidir...
Pisliktir. irindir.

Olması gerektiği gibi.
bütün sanatlarda, insanı şaşırtan, insanın algısını bizatihi kendine ve uyumlu olduğu dünyaya çeviren bir yön vardır. her sanatçı eserine biraz ruhundan biraz da içinde bulunduğu alemden katar. tek düze bir dünyada ne sanat olurdu ne de insan ruhu yaşayabilirdi. buna göre insan ruhu sanat için alemden ilham alırken pasif, alemi sanatına göre kendi özünden yola çıkarak, tüm sezgileriyle yeniden inşa ederken aktif durumdadır. güzel sanatlar; insanın elinin, kafasının ve kalbinin birlikte çalıştığı şeylerdir. insan sanatını icra ederken bedeni, zihni ve tüm kalbi beraber iş görür. bu harmoninin sağlandığı sadece bir insan davranışı daha vardır: peygamberane bir ibadet...
bu yüzden insanoğlunun tarih boyunca sanatla olan ilişkisi, kendisi için yaşadığı yeryüzünün karanlığından aydınlığa çıkmanın bir yolu olarak süregelmiştir. sanatçı, coşku, yadsıma, umursamazlık, protesto, isyan, tembellik gibi uç ruh hallerini yaşarken, tüm bunların eserini meydana getirecek manevi doğum sancıları olduğunun da farkındadır. buradan yola çıkarsak sanat, bireyin yaşadığı toplumsal bunalımın, kargaşa ve kaosun kıskacında bir kurtuluş yolu, kış gününde bir bahar havası soluyabileceği güneşli, görkemli bir bahçe anlamına da gelir. bu yüzden sanatı maddi karşılığı olmaz. sanatçı ekmek peşinde koşmaz. sanat satın alınmaz. bu tam da sanatçıyı özgür bırakacak olan şeydir.

manevi kültürün tümü gibi, sanat da emekten doğar ve gelişir kuşkusuz. ancak sanatçının tüm emeğinden öte ona ilham veren nihai hakikat; sembollerle girer fiziksel dünyaya. her sembol gibi mutlak gerçeği temsil etmez ama gerçeklikten pay alır. bu yüzden düşünürler ya da teologlar felsefi veya metafizik ilkeler ile asla yaratılışı tam olarak temellendiremezler. çünkü onda sanatsal bir yön ve niyet vardır. bunu ancak bir sanat anlayışına sahip olan gerçek bir sanatçı idrak edebilir. bu yüzden sanattaki gerçeğin sırrına ulaşmak, öz varlığı, ilahi varlığa bırakmak demektir.

sanat kutsala giden, manevi ve sonsuz uzunluktaki bir köprüde insanın sürüp gitmesidir...
ve bir sanat eseri herhangi bir ulusa, tarihsel döneme, herhangi bir coğrafyaya ait olamaz. o tüm insan ırkının bu dünyada geçirdiği yüz binlerce yıllık yaşam mücadelesinin sonunda kazandığı nihai değerlerinden biri, bir varolma avuntusudur.
bu tür bir sanat anlayışı davranışımızı, karakterimizi, adalet ve sempati hislerimizi rafine eder; kendi kendimizi tanımamızın, kendi kendimizi kontrol etmemizin, diğerleri için beslediğimiz saygı hislerimizin ve hareketlerimizin yücelmesine hizmet eder; bizi adiliğe, zulme, adaletsizliğe ve bayalığa tahammül etmeyecek şekilde geliştirir. insanoğlunun tarihte kurduğu tüm yüksek medeniyetler bu ahlaki ilkelere dayanır. bu yüzden her uygarlığın sanatı onun imzasıdır. bu nedenle sanat eserleri, bir medeniyeti sonraki nesillere anlatan şahitlerdir. sanatın ve aklın bir yeri olmadığı toplumlar sadece kalabalık veya "insan yığınıdır".

son olarak michelengelo'nun dediği gibi söylemek istiyorum; "gerçek bir sanat eseri, yalnız ilahi olgunluğun gölgesidir."
doğrusu san at dir efenim.
görsel
"Gerçek ve yalan var mıdır? Ya da yalnızca yeni ve eski mi vardır?
Yalan, gerçeğin yaşlılığı mıdır yoksa?

K. kavafis

(bkz: sanat her zaman yalan söylemez mi)
Ne zaman duygusal olarak sendelesek, bir şarkıda ya da bir şiirde buluruz tutunacağımız o dalı.
Bazı şarkılar vardır;
Hayaller kurdurur, hislerimizi canlı tutar, ruhumuzu doyurur.
Başkalarının hayatlarına, yaşadığı olaylara şahit oluruz bir tiyatro oyununda.
Resimde sanatçının duygularını hisseder,
Nefreti, hüznü ya da mutluluğu buluruz bir tabloda.
Bazen şiirler kendi kalemimizden çıkmış ama o güne dek söylemeyi unuttuğumuz sözler gibidir;
insan o dizeleri gördüğü an gelir tüm yaşanmışlıkları aklına.

Her insan sanata kıyısından da olsa ihtiyaç duyar;
Zira Sanat olmaksızın insan, adeta karanlıkta ve duygulardan yoksun yaşar.
görsel
görsel
görsel
görsel
görsel
görsel
(...) insan bir sanat zemini üzerinde olduğunu, bunu ona söyleyecek bir sanat teorisi yoksa, fark etmeyebilir. Bunun nedeni, bir ölçüde, sanat teorilerinden dolayı zeminin bileşiminin de sanatsal olmasıdır. Teorilerin bir faydası da, sanatı başka şeylerden ayırt etmek dışında, sanatı olanaklı kılmasıdır( arthur Danto, 1964).